Gönlüm sende...
İlkbahar-yaz aylarına renkli, parlak ve bizi ‘konfor alanımızdan’ uzaklaştıracak capcanlı tonlar damga vuracak. Bunu tasarımcıların 2020’nin nötr tonlarına bir başkaldırısı gibi de yorumlayabilirsiniz, modumuzu yükseltme çabası olarak da... Önemli olan pembenin yaydığı pozitif duygulara odaklanmak.
Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te F5Haber'e abone olun
F5Haber'e Google News'te abone olun
Abone OlCecilie Bahnsen podyumlarından Stella McCartney’ye, Halpern’den Mugler’a; 2021 İlkbahar / Yaz koleksiyonlarında ilk gözümüze çarpan renklerden biri, en canlı haliyle pembe tonları. Stella McCartney ve Halpern, koleksiyonlarında fuşya ve neon tonlarına yer veriyor. Bu tonları tek bir görünümde baştan aşağı her parçada kullanarak iddialı bir stil yaratıyor. Mugler yalnızca pantolon gibi tek bir parçada kullanarak odağı tek bir noktada topluyor. Cecilie Bahnsen prenses edasında olan tasarımlarına pembe dokunuşlar ekleyerek koleksiyonun romantizm seviyesini yükseltiyor. Bu sezon terlikleriyle şimdiden birçok stil ikonunun radarına giren The Attico ise pembenin en canlı tonlarını ayaklarımıza taşıyor.
Renkler ne anlatır?
Moda psikolojisi alanında öncülük eden psikolog ve yazar Dawnn Karen yakın zamanda The Zoe Report platformuna verdiği söyleşide özellikle son bir yılda giyinme ve renklerle olan ilişkimizin değişmeye başladığını ve renklerin iyileştirici yanına odaklandığımızı söylüyor. Dr. Karen canlı ve parlak renklerin pozitif duyguları açığa çıkardığını, koyu renklerinse kasvet uyandırdığını savunanlardan. Tasarımcıların bu sezon parlak renklere odaklanmasınıysa modumuzu iyileştirmek istemelerine yoruyor: “Koyu, canlı ve mora çalan pembe gelenekselliğin dışında bir tutumu temsil eder. Farklı ve tartışmalı bir estetiği vardır.” Pembe rengin daha geleneksel yorumlarına göz attığımızdaysa karşımıza umut, romantizm, şefkat, koşulsuz sevgi ve iyimserlik gibi kavramlar çıkıyor.