Aydın Ünal 'yazmayarak' milyonlara tercüman oldu!

Yeni şafak yazarı ve Başkan Erdoğan'ın bir dönem metin yazarlığını da yapan Aydın Ünal bugünkü köşesinde okurlarına içini döktü. İşte Ünal'ın milyonların hislerine tercüman olan o yazısı...

F5HABER F5HABER
Aydın Ünal 'yazmayarak' milyonlara tercüman oldu!

Ünal bugün kaleme aldığı yazıda, işçi eylemleri, FETÖ konusundaki tespitleri, ekonomiden siyasete birçok alana yansıyan karamsar tabloya atıflarda bulunmuş.

İşte Aydın Ünal'ın kaleme aldığı o yazı;

Pazartesi yazı günümdü, istirahat ettim. Bugünkü yazı için klavye başına geçince de hiç yazasım olmadığını fark ettim. Konu mu yok? Yüzlerce, binlerce konu var. Ama elim, zihnim hiç birine gitmedi…

'BOŞVER' DEDİM SONRA... YAZMA...

3. Havalimanı inşaatındaki işçileri ve eylemlerini yazacaktım örneğin… Türkiye solunun en küçük işçi eylemine bile nasıl karabasan gibi çöktüğünü, nasıl istismar ettiğini, işçiyi nasıl eylemden eyleme hatırlayıp emek ve emekçiyi nasıl sadece provokasyon malzemesi olarak gördüğünü, en haklı emekçi eylemini dahi nasıl illegalleştirip haksız konuma sürüklediğini, nasıl istismar ettiğini; Türkiye sağının ise "emek en kutsal değerdir" diyerek başladığı nutuklarını nasıl âyet ve hadislerle "süslediğini", ama pratikte işçi, emekçi, örgüt, sendikalardan nasıl korktuğunu, nefret ettiğini, hayali ihracat yapıp "Hz. Peygamber de bir ihracatçıydı" densizliğine baş vururken, 1'e aldığını 100'e satıp ticaret hadisine sığınırken, 2 bin 500 Asgari Ücret değerindeki lüks arabaya binip "at" edebiyatı yapar, İmam-ı Azam'a iftira atarken, ihaleye fesat karıştırıp "yakınları gözetin" âyetini cürmüne meze ederken, sınırsız bir hırsla ve kuralsızca kazandığını "Harp hiledir" deyip meşrulaştırırken "İşçinin ücretini alın teri kurumadan veriniz" hadisini nasıl olup da hiç hatırlamadığını, kendisine verileni "Rızk Allah'tandır" deyip emekçiye karşı kendisini nasıl Rezzak gördüğünü, aslında babası ya da dedesi işçi olduğu için, özünü unutmak adına işçiden, terden, alınterinden nasıl tiksindiğini yazacaktım… "Boşver" dedim sonra… Yazma…

'YANLIŞ ANLARLAR ŞİMDİ' DEDİM YAZMADIM...

Şu malum "Hz. Protezi öpenler" fotoğrafı üzerine yazacaktım örneğin… Hurafeler üzerine yazacaktım… Cemaatlerini çarşı-pazara çeviren, orada da durmayıp güç hırsıyla din uyduranlar üzerine yazacaktım… Her türlü sapkınlığı büyük bir kurnazlıkla meşruiyet dairesine dâhil edebilen ticari ve siyasi zekâdan bahsedecektim… "Yanlış anlarlar şimdi" dedim… Yazmadım…

'DEĞİŞİMİN ÖNÜNDE DURULMAZ' DEDİM... VAZGEÇTİM, YAZMADIM...

Sokakta ve sosyal medyadaki "tesettürlüleri" yazacaktım örneğin… Ötekine benzeme zavallılığını, sefilliğini, kompleksini; lüks araçlarından yoksullara kibirle burun kıvıranları, sınırsız tüketenleri, "ne oldum" delilerini yazacaktım… 80'lerde, 90'larda verilen başörtüsü kavgalarını, eylemleri, mücadeleyi ve geldiğimiz yeri yazacaktım… Sosyolojinin, rollerin nasıl değiştiğinden, kavgamızın nereye evrildiğinden bahsedecektim. "Bunu istemişiz ki bu oldu" dedim sonra, "Değişimin önünde durulmaz" dedim… Vazgeçtim, yazmadım…

YORULDUĞUMU FARK ETTİM, ONU DA YAZMADIM...

FETÖ ile mücadeleyi yazayım dedim… "Kininizi diri tutun" diyerek hatırlatma yapayım dedim… Mücadele sulandırılmasın, keyfileştirilmesin, kumpasa, karalamaya, tasfiyeye dönüşmesin diye uyarılar yapayım; suçun şahsiliğinden bahsedeyim, kardeşi FETÖ'cü olanın bakan, büyükelçi olabildiği, bunun da gayet tabii olduğu bir hukuk anlayışının herkese teşmil edilmesi gerektiğini söyleyeyim, öte yandan FETÖ'cülere daha düne kadar övgüler düzmüş, iş tutmuş kişilerin makamlardan uzak tutulması gerektiğini vurgulayayım, FETÖ ile mücadelede hâlâ suç-ceza orantısızlığı olduğunu, strateji eksikliğinin geleceğimiz adına ciddi bir tehdit olduğunu tekrar anımsatayım dedim… Yorulduğumu fark ettim, onu da yazmadım…

Yazının tamamını okumak için tıklayın:

SONRAKİ HABER