Vahap Aydoğan: Rollerimiz eril ya da dişil olsa da, yaşamdaki dinamikler cinsiyetsizdir…

Galerinin tamamı için tıklayınız

Türkiye ve Dünya ölçeğinde farklı bir perspektiften baksanız; ülkemizde kadına tanınan alan için nasıl bir portre çizersiniz?

Türkiye’de kadınlar seçme ve seçilme hakkını İsviçreli kadınlardan 36, Fransız kadınlarından 11, Belçikalı kadınlardan ise 14 yıl önce elde ettiler. Ülkemizde seçme ve seçilme hakkı1934 yılında yasal olarak güvence altına alındı.Dünyada ise kadınlara oy kullanma hakkını tanıyan ilk ülke 19 Eylül 1893'te Yeni Zelanda olmuştur. şüphesiz ki Seçme ve seçilme hakkı ülkede birey olmanın erkler arasındaki eşitsizliği ortadan kaldıran çok kıymetli bir kriterdir…

 Bir şeyleri ifade etme kabiliyetimiz en çok yara aldığımız zamanlarda sekteye uğrar. Suskunluklar inkarlar sonra yara aldığımız yerden yaşamaya alışmaya devem ederiz. Türkiye'de kadın cinayetlerinin olağanlaşması sıradanlaşması çok derin bir yara ...Şöyle ki ister ülkemizde ister Dünyanın başka bir coğrafyasında bir realiteyi asla görmezden gelemeyiz. Bir yerde en çok ne konuşuluyorsa orada konuşulan konunun öznesi neyse, orada bir noksanlık bir çarpıklığın varlığı gözümüze çarpar durur… Ülkemiz özelinde beyin fırtınası dahi yapmamızı gerektirmeyecek konuların başında kadın cinayetleri olduğunu söylemek hiçte zor olmayacak. 

O halde, Kadının hem sosyal hem ekonomik hem de psikolojik alanda yaşam hakkının güvence altına alınması adına kamusal ve özel alan da neler yapıldığına kısaca bir bakalım.

Ülkemizde STK'lar, kadın platformları, kadın sığınma evleri, Kadınların etkin korunması, sürecin takip edilmesi, devletin tüm birimlerinin kadın haklarını koruma altına alma çabaları, kadınlar için özel açılmış olan acil yardım hatları, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi altında bulunan kadınlar… diye devam edip giden onlarca platform ve uygulamalar…

Bu kadar önlemin bu denli sayısı giderek artan platformların var olduğu Ülkemizde, kadınların halen cinayete kurban gitmelerini, yaşam içinde yeterli alan bulamamalarını anlamak gerçekten çok güç ve bir o kadar da derin. 

 Hak ihlallerinin ne kadar ciddi boyutlarda olduğunun gösteren parametreler ise hiçte azımsanmayacak boyutlarda ... Bu tarz yaklaşımlara ek olarak iyi hal ve cezasızlık eklenince konu hukuk boyutuna gelir ki, kadına yönelik hukuki sonuçlar başlı başına bir travma bir paradoks zaten…