Ferman Karaçam yazdı: 'Mevlana, bir hoş sadâ bırakıp gitti'

Haber7 yazarı Ferman Karaçam, dün yaşamını yitiren yazar ve şair Mevlana İdris Zengin ile olan tanışıklığını ve onunla ilgili duygularını anlatan bir yazı kaleme aldı.

GASTE24 GASTE24
Ferman Karaçam yazdı: 'Mevlana, bir hoş sadâ bırakıp gitti'

Ferman Karaçam'ın ilgili yazısı....

Böyle zamanların ağırlığını hepiniz bilirsiniz.

Kelimeler ve harfler; yutulmaya çalışılan, ağızda büyüyen, büyüdükçe gözlerinizi yaşartan lokmalar gibi dizilir gırtlağınıza.

Dün sabah kalktığımda, rahmetli Cahit Zarifoğlu Ağabeyinin 35. vefat yıldönümünde mezarı başına gidebilir miyim diye kendimi yoklarken, bu haberle sarsıldım: “Mevlana İdris vefat etti.”

Tanışıklığımız, Gülçocuk Dergisi’nin kuruluşu için koşuşturduğum; çocuklar için yazı, şiir, masal, çizgi ve çizer bulmak için didindiğim 1987 yılında başlamıştı.

Derginin ilk sayısını Şehit M. Esad Coşan Hocaefendi’nin riyaseti, Cahit Zarifoğlu Ağabeyinin katkıları ve sevgili Serdar Yakar’ın emekleri ile Mayıs 1987’de çıkarmıştık.

Sonraki aylarda, İstanbul Hukuk’ta okuyan genç bir kalem dikkat çekici birkaç satırlık yazılarla dergiye katkıda bulunuyordu.

Bu beyefendi kişilik, hem adı ve hem de kısa ve kayda değer yazıları ile dikkat çekiciydi.

Davet ettim.

Geldi, tanıştık.

O sıralar sevgili kardeşim Hasan Aycın da ilk kez bir dergide, Gülçocuk’ta, ısrarlarım üzerine iki sayfalık bir çizgi roman yapıyordu.

Rahatsızlığı sebebiyle dün aradığımda, hala kahramanlarıyla, konusuyla hatırladığı ve adını “Gül Kardeşler” koyduğu bu çizgi roman üzerine konuşmuştuk Mevlana ile.

Konuyu da, çizgileri de çocuksu ve çok mükemmel bulduğunu ve çok sevdiğini, severek takip ettiğini söylemişti.

Ayrıca Hasan Aycın, Vehip Sinan, Hamit Ağabeyi gibi usta çizerlerin ve Cahit Zarifoğlu, M. Ruhi Şirin, Mustafa Özçelik, Vahap Akbaş, Üzeyir Gündüz, Nuri Kahraman gibi onlarca önemli yazar ve şairin ilk kez bu dergide bir araya gelmesinin önemli olduğunu konuşmuştuk.

Daha sonraları, kendisi gibi ilk yazılarını Gülçocuk’ta gördüğüm Erol Erdoğan’ın çıkardığı Mavi Kuş dergisinde; birbirlerine çok benzettiğim huy ve karakter benzerlikleriyle uyumlu çalışarak, çok güzel hizmetlere imza attılar birlikte.

Ayrıca sonraki yıllarda Mevlana, Nuri Ağabeyi için, "Asla ve Daima Nuri Pakdil" isimli bir belgeselin metnini yazdı ve konsept danışmanlığını yaptı.

Belgesel TRT'de 2010'da yayımlanmıştı.

Sezai Karakoç'un şiirlerinden hareket ederek yaptığı ‘Gül Sesleri’ isimli şiir belgeseli de 2012'de Diyarbakır'da yapılan ‘Uluslararası Sezai Karakoç Sempozyumu’nda gösterildi.

Yazdığı çocuk kitaplarıyla 1987'de Gökyüzü Yayınları Çocuk Edebiyatı Ödülü, 1998'de Türkiye Yazarlar Birliği Çocuk Edebiyatı Ödülü aldı.

Mevlana’nın “Tuhaf Adamlar" serisindeki bazı kitapları, Almanya’daki bir yayınevi tarafından başta Arapça olmak üzere Farsça, Almanca, Urduca, Macarca gibi birçok dünya diline çevrilerek yayımlandı.

Hani zaman zaman çocukluğumuzun özlemini duyarız.

Ard arda keşkeler sıralarız.

Deriz ki: “Keşke o, bir zamanlarki çocukluğumuz, yaşlandıkça bizimle birlikte büyüseydi.

Günahsız ve merhametli kalabilseydik.

Masum, kirlenmemiş ve riyasız kalabilseydik.

Çocukluğumuzu bizimle birlikte büyütebilseydik..”

Oysa bu hayıflanmalarımız ne yazık ki çoğumuz için artık yıllar öncesinde kalmıştır.

İşte Mevlana İdris, o, bizim bu keşkelerimizi ve iç seslerimizi seslendirmeye ihtiyacı olmayan, bunu bizzat hayatında yaşayan, yürek vatanındaki çocuğu sürekli besleyip büyüten, insan olarak hepimizin özlemini çektiğimiz çocuk masumiyeti ile yaşayan ve yazan, ender Müslümanlardan biriydi, güzel bir insandı Mevlana.

Tebessümleriyle konuşan,

Susarak konuşan,

Çocuk masumiyetiyle konuşan,

Meltem gibi ılık bakışlarıyla konuşan bir şairdi Mevlana.

Yazdığı gibi yaşadı.

Yaşadığı gibi yazdı.

Kendisi ile en son karşılaştığımızda, benim rahatsızlığım üzerine epey konuştuk.

Ayrılırken: “Abi bırak bu perhizi falan, çok abartma, gel sana Fatih’te bizim orada, harika bir ciğer kavurması yedireyim..” dedi.

Araya dünya girdi, daha sonraları da pandemi başlayınca nasip olmadı, gidemedim.

Aynı mübarek Kahramanmaraş toprağının, suyunun ve havasının çocuğu olan, Cahit Zarifoğlu Ağabeyinin otuz beşinci vefat yıldönümünde, yedi Haziran’da, hep onun gibi çocuklar için saf ve masumane yaşayarak ve yazarak ona kavuştu.

Şiirinde dediği gibi; bu gölgelikte elli altı yıl yaşayarak, gök kubbeye tertemiz bir sadâ bırakarak, bu dünya denizinden topladığı bir demet çiçekle döndü ve gitti.

Menzilin mübarek, mekanın cennet, makamın âli olsun güzel kardeşim.

Denizden Toplanan Umut

Ey benim

Mavi soluklarıyla saçlarımı dağıtan

Küçük karanfilim

Gidiyorum

Öyle başını yana çevirip

Ağlama

Şarkı söyleyen kuşlarla

Acıları tanımayan renklerden geçip

Ellerimde

Sabah denizden topladığım bir demet çiçekle

Dönerim belki

Ferman Karaçam

Önemli Not: Bu haber içerik ortaklığı kapsamında GASTE24 internet sitesinden, F5Haber.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi olmadan otomatik olarak geldiği şekliyle alınmıştır. Bu haberlerin hukuki muhatabı haber kaynaklarıdır. Haberlerle ilgili her tür şikayetinizi sikayet@f5haber.com adresimize gönderebilirsiniz.
SONRAKİ HABER