Suriye'ye mi giriyoruz?
MGK dün Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında toplandı.
PYD ve IŞİD'in devletleşme çalışmaları ile 'tampon bölge'
oluşturmak için hazırlanan harekat planları masaya yatırıldı.
Toplantının ardından yapılan açıklamada “Suriye'de cereyan eden
hadiseler değerlendirilmiş, muhtemel tehditler ele alınmış,
sınırlarımızda alınan ilave güvenlik tedbirleri üzerinde
durulmuştur” denildi. Konuyu bugünkü köşesine taşıyan Yeni Şafak
yazarı Abdülkadir Selvi, Suriye'ye girecek miyiz? sorusunu
yanıtladı. İşte Selvi'nin yazısı;
Suriye ile savaşa mı giriyoruz? Hayır.
IŞİD'le savaşa mı giriyoruz? Hayır.
Suriye'ye mi giriyoruz.
Galiba evet.
Peki ne yapacağız? Tampon bölge oluşturacağız.
Suriye'de uzunluğu 110 kilometre olan ve İŞİD'in kontrolündeki
Cerablus bölgesinde bir tampon bölge kurulması söz konusu.
Ayrıntılarını aşağıda paylaşacağım ama tampon bölge için Suriye
topraklarına girecek miyiz? Türkiye sınırları içinden bu bölgenin
kontrolü sağlanabilse, Suriye topraklarına girilmesi düşünülmüyor.
Ama 110 kilometre uzunluğunda 33 kilometre derinliğindeki bir
alanın obüs topları ile kontrol altında tutulması pek mümkün
gözükmüyor. O nedenle oluşturulacak tampon bölgeye göre asker,
sınırın öte tarafına geçerek, “Tabur” ve bölük” seviyesinde
birliklerimiz konuşlandıracak.
Dünkü MGK toplantısı bu tür kararların alınması açısından tarihi
önemi haizdi.
Önce yanlış anlaşmalara yol açan bir iki noktayla ilgili ulaştığım
bilgileri paylaşmak istiyorum.
Suriye'de tampon bölge kurulmasıyla ilgili hazırlıklar kapsamında
Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, Güvenlik Zirvesi'nde Başbakan
Davutoğlu'ndan “Hükümet direktifi” istemişti. 2014 yılı Ekim ayında
çıkarılan Suriye tezkeresinden sonra hükümet, askere yazılı bir
direktif vermişti. Genelkurmay Başkanı'nın yeni direktif istemesi,
”Asker ayak mı diriyor. Koalisyon ihtimalinin ortaya çıkması
askerin duruşunu etkiledi mi” sorularına yol açtı. Hatta
”Genelkurmay Başkanı Özel'in 1 ayı kaldı o nedenle Suriye konusunda
bir risk almak istemiyor” şeklinde değerlendirmeler yapılmaya
başlandı.
Askeri kaynaklardan, Ankara'da birkaç gündür ciddi zeminlerde
konuşulan bu soruların cevabını araştırdım. Bu tür
değerlendirmelerden rahatsızlar. O nedenle Genelkurmay Başkanı
istifa edecek şeklindeki haberlerin üzerinde dahi durmak
istemiyorum. “Görev süresinin dolmasına 3 gün kalsa dahi
Genelkurmay Başkanı son ana kadar görevinin başında olur” Ayak
direme konusu da ayrı bir rahatsızlık nedeni.
“Gir denilirse gireriz. Hükümet kuruluşu TBMM'nin ve siyasi
partilerimizin görevidir. Asker, koalisyon hesabı yapmaz. Bu tür
işlerin içine girmez. Bu TSK'ya hakaret etmektir” Peki işin aslı
ne? Asker neden yeni bir hükümet direktifi istedi. Suriye ile
ilgili peş peşe iki güvenlik zirvesi yapıldı. Suriye'de tampon
bölge kurulması planlanan Afrin ile Kobani arasındaki Cerablus
bölgesi IŞİD'in kontrolünde. El Nusra'nın başını çektiği Fetih
Ordusu da Azez'i kontrol altında tutuyor.
Genelkurmay Başkanı Özel, 2 Ekim 2014 tarihli tezkere kapsamında
TSK'ya verilen direktifin Suriye devletinden gelecek olan
tehditlere yönelik olduğunu belirtiyor. Tampon bölge kurulması
düşünülen bölgenin IŞİD'in kontrolünde olduğu, TSK'ya IŞİD, PYD ve
El Nusra'nın tehdit oluşturduğunu anlatıyor.
“Tampon bölge kurulması düşünülen bölge özel bir yer. Özel bir
durumla karşı karşıyayız. O yüzden buraya yönelik olarak yeniden
yazılı bir direktif almamız lazım” diyor.
Başbakan Davutoğlu hemen o an talimat vererek, yazılı direktifi
hazırlatıyor.
Özel durumdan kasıt ne? Kurulacak olan tampon bölgede sadece
TSK'nın konuşlandırılması düşünülmüyor. Aynı zamanda tampon
bölgenin muhtemel sivil göçlerin karşılanması ve iskanı için de
kullanılması planlanıyor. Ayrıca “Eğit-Donat” kapsamında da bu
alanın değerlendirilmesi planlanıyor. Biliyorsunuz ABD ile
yürüttüğümüz Eğit-Donat faaliyeti kapsamında Kırşehir'deki Jandarma
tesislerinde bu eğitim veriliyor.
110 kilometre uzunluğundaki tampon bölge için TSK'nın bir Harekat
Planı var mı? Harekat Planı var. Daha önce hazırlanan Harekat
Planları, hükümetten alınan yazılı direktif üzerine güncellenerek
Genelkurmay'dan Kuvvet Komutanlıklarına gönderilmiş. Suriye'yle
faaliyetlerden sorumlu olan 2'nci Ordu Komutanlığı'nda Harekat
Planları güncellendi. Tabur seviyesine kadar Harekat Planlarının
güncellendiği belirtiliyor. Tehdidin büyüklüğün göre silah, harp
araç ve gereçleri yenileniyor. Şimdilik ek bir askeri takviye
düşünülmüyor. Ama hiçbir planlama ilk baştaki gibi cereyan etmiyor
o nedenle asker takviyesi seçeneği açık tutuluyor.
Sorun şu? Tampon bölgenin uzunluğu belli. Ama derinliği ne olacak?
5 km'lik bir derinlik olursa 2 tugay, 10-15 km'lik bir derinlik
olursa 4 tugay konuşlandırılacak. Ayrıca 110 kilometre boyunca
asker tek tek sınıra dizilmeyecek. Gözcüler zaten gereken keşifleri
tamamlamış. Buna göre mevki açısından hakim bölgelere tabur ya da
bölük seviyesinde, askeri birlik konuşlandırılacak. Bu birliklerin
hem gözetleme hem ateş gücü olacak. Menzili 40 kilometreyi bulan
Fırtına Obüsleri bizim sınırımızdan içeriyi dövmeyecek, aynı
zamanda içeride konuşlandırılıp, tampon bölgenin güvenli olmasını
sağlayacak.
Güvenli Bölge ilan edildiği taktirde sınıra yerleştireceğimiz ya da
Suriye topraklarında konuşlandıracağımız askeri birliklerimiz
bölgeyi ateş altında tutacaklar mı? “Bir tehdit olmadan bölge
bombalanmayacak. Bir saldırı ya da saldırı ihtimali olursa misliyle
cevap verilecek” Uçağımızın düşürülmesinden sonra Suriye'ye karşı
angajman kurallarını ilan etmiştik. Aynı kurallar IŞİD ya da PYD
için geçerli olacak mı? “Angajman kuralları Suriye devletine
karşıydı. Terör örgütüyle angajman kuralları işlemez”
deniliyor.
Suriye topraklarında tampon bölge oluşturulması askeri bir karar
olmanın yanı sıra diplomatik boyutu da bir o kadar önemli.
O nedenle Dışişleri Bakanlığı, Suriye rejimi ile diplomatik
ilişkilerini sürdüren İran ve Rusya ile temas halinde. Ayrıca BM
Güvenlik Konseyi dönem başkanı sıfatıyla Malezya da
bilgilendiriliyor. İran ve Rusya üzerinden, Suriye'ye, “Suriye'nin
toprak bütünlüğü konusunda bir sorunumuz yok. Ama askeri
varlığımıza müdahale edersen, sana misliyle cevap veririz”
denilecek.
Burada ABD faktörünü gözardı etmemek lazım. Bakalım IŞİD'le
mücadelenin liderliğini yürüten ABD tampon bölge konusunda sorun
çıkaracak mı yoksa anlayış mı gösterecek? Bunu test etmiş
olacağız.
Türk askeri sınırın ötesine geçecek mi sorusuna tekrar dönecek
olursak, cevap şu: ”Keşke imkan olsa da sınırın öte tarafına
geçmesek. Ama şartlara baktığımızda bu pek mümkün gözükmüyor.”