Hükümetten flaş açıklama! Düğmeye bastılar...
TGRT Haber'de "Neler Oluyor?" programına, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş konuk oldu.
İstanbul Adalet Sarayı'nda uğradığı terörist saldırıda şehit
olan Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ın Eyüp Sultan Camii'nde
düzenlenen ve kendisinin de katıldığı cenaze töreninde yaşananları
aktaran Kurtulmuş, "Bütün milletimiz için zor bir tablo, orada
kendimizi zor tuttuk. Ailesinin o perişan halini, genç bir savcı
kardeşimiz hayatının baharında, daha yapacağı çok iş varken
maalesef çok hain, cani bir şekilde, gaddarca öldürülüyor.
Babasının, amcasının, kardeşlerinin, eşinin gerçekten neredeyse
donmuş halleri, hem metin hem öfkeli halleri, bakıyorsunuz
yüzlerindeki, gözlerindeki yaşlardan daha çok içlerine, kalplerine
gözyaşlarının aktığını hissediyorsunuz. Son derece hazin, acı bir
tablo" ifadelerini kullandı.
"BİRİLERİ DÜĞMEYE BASTI"
"Biliyoruz ki birileri düğmeye bastı" diyen Kurtulmuş, "Zaten bu
memlekette birilerinin elinde bu terör düğmesi hep oldu, yıllardır
oldu. Türkiye ne zaman güçlense, ne zaman ileriye doğru bir atak
yapsa, ne zaman Türkiye kendi içindeki sorunları aşıp dünyanın
birçok yeriyle ilgilenmeye başlasa, yeni bir ufuk ve vizyon sahibi
olmaya başlasa, birileri maalesef bir takım taşeron örgütleri,
terör örgütlerini devreye sokuyor, Türkiye'nin ayaklarına çelme
takmaya çalışıyor" diye konuştu.
"BABASINA YAPILAN BU HAİNCE SALDIRIYI HAYATI BOYUNCA
UNUTMAYACAK"
Şehit Savcı Kiraz'ın Eyüp Sultan Camii'nde düzenlenen cenaze
törenine oğlunun da katıldığını belirten Kurtulmuş, "Şehit Savcı
Kiraz'ın küçük oğlu yani çocukcağız çok metin görünüyor. Belki işin
sıcaklığı içerisinde durumu tam anlayamamış olabilir ama yarın
sabahtan itibaren hayatı boyunca hep içinin bir tarafında hep baba
acısını, özlemini yaşayacak ve hep babasına karşı yapılan bu haince
saldırıyı hayatı boyunca unutmayacak" dedi.
Şehidin geride kalan bütün aile fertlerinin Türkiye'ye bir miras
olduğunu belirten Kurtulmuş, "Ne yaparsanız yapın, ne eşinin
ölmesinin acısını unutturabilirsiniz ne anasına, babasına
evlatlarının öldüğünü bir şekilde unutturabilirsiniz hele hele
evladına baba özlemini hiçbir şekilde veremezsiniz ama hiç olmazsa
bu namertlerin yapmış olduğu bu hain saldırının insani tarafını
mümkün olduğu kadar azaltıp bütün aile fertlerini sahiplenmek bütün
Türkiye'nin boynunun borcudur" ifadelerini kullandı.
"BU ÇOK AYIP, SON DERECE KÖTÜ BİR GÖRÜNTÜ"
Kurtulmuş, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ı rehin alan
teröristlerin sosyal paylaşım sitesi twitter üzerinden yayınladığı
söz konusu fotoğrafın bazı televizyon kanalları ve gazeteler
tarafından sorumsuzca kullanılmasını eleştirdi.
"Bakın görüyor musunuz işte Berkin Elvan'ın da intikamı alındı"
üslubuyla işi Berkin Elvan olayının intikamı gibi görmeye hatta
bundan dolayı "eylemci" tabirini kullanarak mazur görmeye
çalışanların olduğunu belirten Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Maalesef böyle bir algıyla buradan bir mesele ortaya çıkarmaya
çalıştılar, buradan siyaset üretmeye kalkanlar oldu. Bunlar bırakın
günahı münahı ayıptır. Bu tür hazin olaylar üzerinden, insanların
ölümü üzerinden, bu tür vahşet üzerinden hiçbir şekilde bir
ayrılık, farklı bir siyaset diliyle ayrışma üretmemek gerekir.
Geneline baktığınız zaman Türk toplumunun büyük çoğunluğu
sağduyuyla davrandı. Bu tür marjinaller ya da marjinallere özenen,
onları koruyup kollama görevini kendisine görev kabul eden çevreler
olur, Türkiye'de her zaman oldu bunlar, geçmişte de terör
örgütlerine övgü yağdıranlar olduğunu biliyoruz, isim verdirmeyin
bana. Bu çok ayıp, son derece kötü bir görüntü."
"ÖZDEMİR SABANCI SUİKASTİNİ HATIRLATIYOR"
Berkin Elvan olayının gerçekleşmiş olmasının çok hazin olduğunu
anlatan Kurtulmuş, "Bir baba olarak, Türkiye'yi seven insanlar
olarak hepimizi derinden sarstı. Sayın Savcımız için, evladı,
anası, babası için söyledik, onlar nasıl acı içerisindelerse Berkin
Elvan'ın da annesi, babası, ailesi, yakınları büyük, derin bir
acıyı yaşadılar. Gencecik bir çocuk, evladımız vefat etmiş oldu.
Ama sonuçta Berkin Elvan'ın ölümü üzerinden siyaset üretmek, bu
olay üzerinden sokakları karıştırmak, Türkiye'nin birçok şehrini
tarumar etmek, bunun üzerinden yıkıcı bir takım faaliyetlerin
içerisinde olmak gerçekten anlaşılır gibi değil. İşin ilginci,
Berkin Elvan olayının aydınlatılmasını isteyen çevrelerle paralel
giden bir terör örgütünün, Berkin Elvan olayını, oradaki polislerin
rolünü aydınlatmak üzere ahdetmiş olan bir savcıyı şehit etmesi son
derece düşündürücüdür. İşin belki en hassas, anahtar noktası
burası. Yansıdığı kadarıyla üzerine gidildikçe sonuç ortaya
çıkarılacak... Açıkçası Özdemir Sabancı suikastini hatırlatıyor,
çok benzerlikler var. Kullanılan argümanlar, oluş şekli ve sonra o
olayın arkasında nelerin olduğu Türkiye kamuoyu tarafından
görülecek" açıklamalarında bulundu.
"SON DERECE KASITLI BİR DEĞERLENDİRME"
Savcı ve hakimlerin korumalarının olaydan 10 gün önce geri
çekildiği ve bu nedenle güvenlik zaafı oluştuğu iddialarına da
açıklık getiren Kurtulmuş, "Bu son derece kasıtlı bir
değerlendirmedir. İstanbul Barosu Birliği Başkanı, Türkiye Barolar
Birliği Başkanı ve bazı siyasetçilerin devreye girdiği ve son ana
kadar bu terör örgütü militanlarıyla müzakere zemininin açık
tutulduğu hatta onları ürkütecek herhangi bir şeyin yapılmamaya
başlandığı bir ortamda, bütün bu görüşmelerin sürdürüldüğü bir
ortamda silahla başından ve göğsünden vurarak öldürüyorlar. Bu
silah sesi duyulması üzerine zaten operasyon yapılıyor" dedi.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Paralel yapının emniyet teşkilatı içerisinden ya da bazı
birimlerden temizlenmesi 'bu arkadaşlar burada artık çok durdular,
biraz başka yerlere geçsinler' diye tesadüfen verilmiş bir karar
değildir. Paralel yapının içinde bulunan insanların özellikle
istihbarat birimlerinden elde ettikleri bilgilerin acaba nerelerde,
kimlere peşkeş çekildiğini biliyor muyuz. Kozmik Oda Soruşturması
ortadadır. Hiç unutmuyorum, Kozmik Oda Soruşturması çıktığı zaman
eşimle televizyonu seyrediyorduk 'eyvah, şimdi bunun arkasından bir
şey çıkacak' dedim. Şimdi ne olduğu ortaya çıktı. Acaba paralel
polisler tarafından elde edilen bilgiler nerede, kimlerin elinde ve
kimlere servis edildi bilmiyoruz. Tam da şehit haberinin arkasından
kalkıp bu tür tweetler atmak, Allah akıl fikir versin."
"KILIÇDAROĞLU VE BAHÇELİ OLSAYDI ÇOK GÜZEL BİR TABLO OLURDU"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile MHP Genel Başkanı Devlet
Bahçeli'nin cenaze töreninde bulunmamasını değerlendiren Kurtulmuş,
"Keşke olsalardı çok güzel bir tablo olurdu. Bu çünkü siyaset üstü
bir mesele" dedi.
Türkiye'nin 30 yıl PKK terör örgüt nedeniyle silahlı bir çalışma
ortamını, 1970'li yıllarda ise sağ-sol dönemlerini yaşadığını
hatırlatan Kurtulmuş, "Allah muhafaza silahların ateşlendiği,
toplumun bölündüğü, terör örgütlerinin cirit attığı bir ülke haline
gelmesi ne CHP ne MHP ne de HDP'ye yarar. Dolayısıyla gerçekten
siyaset yapmak istiyorlarsa herkesin demokratik siyaset anlayışı
çerçevesinde önce teröre, silaha, baskıya, insanların
öldürülmesine, insanların gerçekten tehdit altında tutulmasına
karşı yek vücut olması, omuz omuza olması lazım" diyerek, birlik ve
beraberlik mesajı verdi.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Keşke bugün orada bütün partilerin
katıldığı bir cenaze töreni olmuş olsaydı. Teröre karşı duyarlılığı
toplum olarak bir kez daha ilan etmiş olsaydık" dedi.
"DHKP-C, EL-KAİDE VE DAEŞ GİBİ ÖRGÜTLERİ ARKASINDA BİR TAKIM
DESTEKLER VAR"
Dünyanın hiçbir yerinde terör örgütlerinin dış destek olmadan
herhangi bir terör faaliyetinde bulunamayacağını belirten
Kurtulmuş, "Dün Çağlayan'da olan olay, bunun ismi şu ya da bu
olabilir. Bu örgütü tek başına zannetmeyin. Mutlaka bu örgütün,
El-Kaide'nin, DAEŞ gibi örgütlerin arkasına gittiğiniz zaman bir
takım destekler vardır; silah desteğinden siyasi, ekonomik, medya
ve lojistik desteklere kadar. Bunu bilmemiz lazım" şeklinde
konuştu.
Terörü kullananların aynı odağa hizmet ettiklerine dikkat çeken
Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"O da nedir? Dünyada kaoslar, krizler yaratmak, bunlar üzerinden
kendilerince sorunları çözme gücünü elde etmek için terörü
kullananlar var. Türkiye'de yaşadığımız bir örneği verelim: 11
Eylül gününe kadar her gün İstanbul, Ankara, İzmir, Erzurum ve
Diyarbakır'da Türkiye'nin her tarafında insanlar ellerinde
silahlar, bombalarla birbirlerini öldürüyor, her gün onlarca
cenazeyi kaldırıyorduk ne oldu da 12 Eylül günü bıçakla keser
Türkiye'de teröre gibi sona erdi. Çok açık bir şekilde gördük ki
terörü o zamanlar kullananlar, sağdan soldan gencecik çocukların
toprağa düşmesine göz yumanlar aslında Türkiye'de ihtilalin
kapısını aralamak isteyen dış güçlerdi. Dolayısıyla bu Türkiye'nin
test etmiş olduğu, sonuçlarını bütünüyle görmüş olduğu bir
süreçtir. Aynı şekilde mesela PKK üzerinden Türkiye'nin 30 yılının
bloke edilmesi, 1.2 trilyon dolar gücünün terörle mücadeleye
verilmesi, bununla ilgili yıllardır Türkiye'de süren devlet-millet
uyumsuzluğu ortaya çıkaranlara baktığınız zaman hiçbirisinin
tesadüf olmadığını çok net görüyoruz. Eğer Türkiye teröre harcadığı
kaynağı diyelim ki ekonomik gelişmeye harcasaydı 20 bin dolar
seviyesinde bir milli gelire sahip olacaktı. Türkiye örneğin orta
gelir tuzağı riskiyle karşı karşıya olmayan, Süper Lig'e çıkmış
olan bir Türkiye olacaktı... Şablonun bütününe baktığınız zaman
birileri bütün bu savaşlar, bu terör saldırıları olurken elini
ovuşturuyor, adamlar her türlü keyifle hareket ediyorlar ve bütün
bu terörden bir tek çevre kazanıyor. O çevrede dünyada kaostan,
krizden para kazanan, silah satan, askeri endüstriyel kompleksi
harekete geçiren, silahlarını, bombalarını satan ve ülkelerin
istikrarsız, kararsız ülkeler haline dönmesini sağlayarak siyasi
hedeflerini bu ülkeye zorla empoze etmeye çalışan çevrelerin bu
işten kazançlı çıktığını görüyoruz."
"ADRES BELLİ, ÇOK AÇIK"
"Adres belli, çok açık" diye konuşan Kurtulmuş, "Ortadoğu'daki
karışıklıktan silah tüccarları, tefeciler kazanıyor. Bütün bunların
arkasında İsrail kazanıyor. İsrail şu anda Ortadoğu'da kendisine
karşı tehlikeli rakip kalmamış bir ülke haline geliyor. Ama bunun
yanında düzenden yana olanlar Batı dünyasında da var, Doğu'da da
İslam dünyasında da var" ifadelerini kullandı.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, terörün aslında devam eden küresel
bir savaşın araçlarından birisi olduğunu vurguladı.
KEMAL DERVİŞ'TEN CHP'YE ÜSTÜ KAPALI 'HAYIR"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun emeklilere iki maaş
ikramiye taahhütnamesi ve Kemal Derviş'e başbakan yardımcılığı
teklif etmesine yönelik de konuşan Kurtulmuş, "İki maaş ikramiye
üzerinde durmaya bile değmez, çok popülist söylenmiş bir sözdür.
Ancak Sayın Kemal Derviş'i tekrar ekonominin başına getireceğiz'
lafı Türk halkıyla dalga geçmektir" dedi.
Kurtulmuş, Türkiye'nin 2000'li yılların başında ekonomik krize
girdiğini hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Krizden çıkışın bir yolu olarak da Sayın Kemal Derviş 'teknokrat
bir kurtarıcı' olarak Türkiye'ye getirildi. Allah rahmet eylesin,
Sayın Ecevit, Kemal Derviş'i ekonomiden sorumlu bakan olarak
atamadan evvel kendi yakın bakan arkadaşlarıyla beraber -ben o
arkadaşlardan aldığım bilgiyle bunu söylüyorum- yaptığı toplantıda
gece geç vakte kadar konuşuyor, 'Kemal Derviş'i getirmeyeceğiz'
diyor. Ama ertesi sabah yaptığı basın toplantısıyla Kemal Derviş'i
getirdi... Uluslararası tecrübesi de Sayın Derviş'e şunu söylüyor,
Türkiye siyasetinin içinde seçilerek, bu kafayla gelinecek bir yer
yok. Dolayısıyla diyor ki 'ben öyle seçilerek, seçim mücadelesine
gelerek, demokrasinin içerisinde bir kavga, gürültüyle değil eğer
atarsanız, gelirim, olurum. Burada da bir de şart koşuyor, 'CHP'nin
iktidar olması.' Sayın Derviş de biliyor ki bu koşullarda CHP'nin
iktidar olması mümkün değil, bir yerde de Derviş'in 'hayır' cevabı
demektir bu."
"BÖYLE BİR TEHLİKE OLABİLİR"
"Terör örgütü DHKP-C'nin taşeron olarak kullanılması PKK'nın da
tekrar sahaya sürülmesi tehlikesini oluşturur mu?" sorusuna cevap
veren Kurtulmuş, "Böyle bir tehlike olabilir ama ben PKK'nın da
artık bunca yıllık tecrübesinden sonra tekrar bir silahlı çatışma
ortamına dönmeyeceği kanaatindeyim. Başından beri sürecin en kritik
virajlara girdiği 'acaba duruyor mu, acaba vaz mı geçiliyor'
denildiği durumlarda bile örneğin 6-7 Ekim olaylarından sonra da
ben iyimserliğimi hep korudum. Şundan dolayı korudum: Çözüm süreci
tesadüfen ortaya çıkmış bir süreç değildir. Bu bir takım iradeleri
gerektirir. Bu iradeye karşı çıkanlar olacak, Türkiye'de tekrar
silahların ateşlenmesini, bir Türk-Kürt, Alevi-Sünni çatışmasını da
körüklemek isteyenler olacak ve var. Bunları biliyoruz. Bunlar var
diye çözüm süreci devam etmeyecek değildir" dedi.
"ÇÖZÜM SÜRECİYLE İLGİLİ İŞİN KOLAY KISMI BİTTİ"
Çözüm sürecine yönelik önemli açıklamalar yapan Kurtulmuş, "Ne
olursa olsun, kim ne provokasyon yaparsa yapsın biz bu sorunu
çözmeye hazırız, sorunu çözmek istiyoruz. Bu irade buradadır. Terör
örgütünün de aynı şekilde, ciddi bir şekilde artık silah bırakmak
istediğini, elinde silah olanların bu silahı büyük oranda... Evet,
içerisinde silahlı çatışma devam etsin' diyenler olabilir, onların
da silah bırakmak istediği görülüyor. Daha da önemlisi Türkiye
kamuoyu, en son kamuoyu araştırması yüzde 68'i gösteriyor. Türkiye
kamuoyu da 'artık bu iş bitsin' diyor" ifadelerini kullandı.
"Çözüm süreciyle ilgili işin kolay kısmı bitti, şimdi daha zor
kısmı var" diyen Kurtulmuş, "Çok az bir kısmı var ama zor. Sayın
Cumhurbaşkanımızın uyarısı aslında bir siyasi mesaj içeriyordu.
Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye kamuoyuna 'sakın endişelenmeyin,
merak etmeyin bu işin garantisi biziz. Devlet, Cumhurbaşkanlığı ve
hükümet olarak Türkiye'nin birliği, dirliği ve bölünmez
bütünlüğünün garantisiyiz' diyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın siyasi
mesajını okumak gerekirse mesajı buydu... Keşke çözüm sürecinde
atılan adımları 4 sene evvel atabilseydik. Bu adımlar o zaman
atılmış olsaydı, bugün daha ileri noktaya gelinmiş olsaydı örneğin
bölgede IŞİD terörünün olmadığı, Kobani meselesinin ortaya
çıkmadığı, Kuzey Suriye'de kantonların oluşmamış, Habur
provokasyonu yapılmamış, orada gerçekten adımlar bitirilebilmiş
olsaydı belki Suriye meselesi böyle olmayacaktır. Dolayısıyla
bölgedeki siyaset çözüm sürecini dış şartlar bakımından zorlayan
bir siyaset haline geliyor. Terör örgütüne diyorsunuz ki 'silahları
bırakın', 'Ortadoğu bu kadar karışıkken nasıl silahları bırakayım.
Türkiye'de artık silahları kullanmayabilirim ama dışarıda elimde bu
silah olsun' diyor. Hakikaten parça pinçik edilmiş bir Suriye'den
bahsediyoruz, Irak'ta halen düzenin sağlanamadığı, siyasal
istikrarsızlığın sürdüğü bir Irak coğrafyadan bahsediyoruz.
Dolayısıyla bizim bir an evvel Türkiye'de geniş kitlelerin kabul
edeceği şekilde tamamlama mecburiyetimiz var. Bu sadece Türkiye'nin
kendi birliğini, beraberliğini sağlaması, sadece Türkiye'nin daha
ileriye doğru koşar adım yürümesini sağlayacak bir unsur değil
bunun üstünde bir şey."
"IRAK ÜÇE, SURİYE OTUZ ÜÇE BÖLÜNMÜŞ DURUMDA"
Çözüm sürecinin değerinin bittiği zaman daha fazla anlaşılacağını
söyleyen Kurtulmuş, "Çözüm sürecinin aslında uluslararası bir
örneklik teşkil ettiğini görmemiz lazım. Demin saydığım bütün
coğrafya bölünüyor. Irak üçe bölünmüş, Suriye otuz üçe bölünmüş
belki parça parça olmuş, Somali ikiye bölünmüş, Yemen ikiye
bölünde, Ukrayna Libya fiilen ikiye bölündü, Mısır siyaseten ikiye
bölünmüş durumda. Bütün bölge ülkeleri bölünmüş vaziyette. Biz
dünyaya dönüp diyeceğiz ki 'ey insanlar, ey bölge halkları 2015
yılında bu işi bütünüyle bitiririz, 2015 yılında biz 30 yıllık
çatışmanın sonucunda, 90 yıllık siyasi bir süreci çözdük, birlikte
barış içinde, kardeşçe yaşayacak bir ortamı sağladık" dedi.
PKK'YA SİLAH BIRAKMA ÇAĞRISI
Çözüm sürecinde 7 Haziran Milletvekili Genel Seçimi öncesi ve
sonrası atılacak adımlara ilişkin ipuçları veren Kurtulmuş, "Seçim
her şeyin sonu da değil başlangıcı da değil ama seçime kadar en
azından demokratik siyasetle ilgili açıklamaların olması,
silahların bırakılacağına, silahların toprağa gömüleceğine ilişkin
tek bir iradenin ortaya konulmasını açıkçası bekliyoruz. Bu hem
işleri kolaylaştırıcı bir unsur olacaktır hem bundan sonra atılan
adımların daha sağlıklı bir şekilde atılmasının önünü açacaktır.
Dolayısıyla seçim bakımından silahların bırakıldığı iradesinin
tekrar ilan edilmesinin ne faydası var? Her seçim ortamı zaten en
azından siyasi mücadele ortamıdır. Silahların olmadığı, terörün
olmadığı, tartışma olacak, bu anlamda siyasi mücadele olacak,
herkes fikirleriyle projeleriyle rakibimiz, HDP, MHP, CHP siyasi
olarak rakibimiz. Kim seçime giriyorsa herkes yarışacak, adaylar
yarışacak. Barut kokularıyla sandık, silah sesleriyle seçim
sonuçlarının zafer çığlıkları bir arada olmaz. Dolayısıyla
silahları, barutları, bombaları bırakmak mecburiyetindeyiz ki seçim
süreci sağlıklı işlesin, herkes özgürce sandığa gitsin. Korku
siyaseti olursa demokratik siyaset olmaz. Korkunun olduğu yerde de
demokrasi olmaz" ifadelerini kullandı.