Boşanan kadına 'ahlak denetimi' yapan SGK tazminat ödeyecek
GK, eşinden boşanan H.A. için "Eve erkek alıyor mu" denetimi yapınca 10 bin lira tazminat ödemeye mahkum oldu. SGK, kendini "haksız maaş alımının önleme" gerekçesiyle savundu ama H.A.'nın maaş almadığı gibi almak için başvuru da yapmadığı ortaya çıktı.
Sosyal Güvenlik Kurumu Denizli İl Müdürlüğü'ne bağlı
denetmenlerin, 5 yıl önce eşinden boşanan H.A. adlı kadının
yaşadığı eve gelerek, apartman görevlisine, “Kocası veya kocası
dışında evine erkek alıyor mu?” diye sorduğu ortaya çıktı.
Radikal'den İsmail Saymaz'ın haberine göre; SGK, işlemi “eşinden
boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı
belirlenen eşlerin maaş almasının önüne geçme amacıyla yapılan
denetim” diye açıkladı. Ancak H.A. maaş almadığı ve talep etmediği
için SGK'nın “durumdan vazife çıkardığı” anlaşıldı. H.A. da SGK
hakkında tazminat davası açtı. Denizli İdare Mahkemesi, “Eşinden
ayrı olarak hayatını idame ettiren davacı hakkında üçüncü kişilere
yöneltilen bu tip soruların, Türk toplum yapısı dikkate alındığında
son derece olumsuz izlenimlere sebebiyet vermeye açık olduğu,
kişisel şeref ve itibarının, manevi bütünlüğünün zedelendiği”
sonucuna vararak, SGK'yı 10 bin TL tazminat ödemeye mahkum
etti.
EVE GEÇ GELİYOR MU?
Denizlili H.A. adlı kadın, eşinden 5 yıl önce ayrılıp tek başına
yaşamaya başladı. Bu arada, SGK İl Müdürlüğü'nde çalışan dört
denetmen 15 Eylül 2014'te H.A.'nın evine gelerek, apartman
görevlisi A.K. ile görüştü. Bir gün sonra denetmenler site
yöneticisiyle telefon yoluyla görüşme yaptı. İki görüşmede de
“H.A.'nın yalnız yaşayıp yaşamadığı, evine yabancı kişilerin girip
girmediği, geç saatlerde girip sabah erken saatte çıkan erkeklerin
olup olmadığı ve kadının çalışıp çalışmadığı” soruldu.
56'NCI MADDEYE DAYANDIRILDI
H.A. apartman görevlisi sayesinde durumdan haberdar oldu. SGK
yetkilileriyle yaptığı yüz yüze görüşme sırasında H.A.'ya
“anlaşmalı boşanma davası ile evliliğini bitirdiği için hakkında
araştırmanın yapıldığı, kadınların anne-babalarından maaş almak
için bu şekilde anlaşmalı boşandıkları ve konu ile ilgili
istedikleri gibi araştırma yapabilecekleri” belirtildi. Ardından
“mevzunun abartılacak yönünün olmadığı” söyledi. SGK'dan gönderilen
24 Eylül 2014 tarihli yazılı cevapta ise bu uygulama, 5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun “Eşinden
boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı
belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları
kesilir” şeklindeki 56. maddesine dayandırıldı.
SGK'DAN MAAŞ ALMIYOR
Ne var ki H.A., eşinden 5 yıl önce boşanmıştı ve bu sürede maaş ya
da sosyal güvence bağlanması için SGK'ya başvurmamıştı. Bu nedenle
avukatı Jülide Keleş Yarışan aracılığıyla tazminat davası açtı.
Dava dilekçesinde, “H.A.'nın bu şekilde inceleme altına alınması,
hakkında kuşku uyandırıcı sorular sorulması, yalnız yaşayıp
yaşamadığı, evine kimlerin girip çıktığı, geç gelen erken giden
erkekler olup olmadığı yönünde soruların yöneltilmesi kişilik
haklarına saldırıdır ve anayasal koruma altındaki uluslararası
hukukça korunan insan haklarına aykırıdır. Apartman yöneticisi,
kapıcı ve komşuları nezdinde küçük düşürülmüş ve hakkında olumsuz
yargılar oluşmasına, şayia çıkmasına neden olmuş, müvekkilin ruhsal
dengesini ve sosyal yaşantısını bozmuştur” denildi. Denizli İdare
Mahkemesi, 30 Nisan 2015'te H.A.'yı haklı bularak kadına 10 bin TL
tazminat ödenmesine karar verdi. Kararda, Anayasa'nın 20. maddesine
göre “herkesin özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini
isteme hakkına sahip olduğu, özel hayatın ve aile hayatının
gizliliğine dokunulamayacağı” ifade edildi.
Keyfi müdahalelere karşı koruyor
Dava dilekçesinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin sekizinci
maddesinde de “Herkes özel yaşamına ve aile yaşamına, konutuna ve
haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir” denildiği
vurgulandı. Bu iki hükmün bireyi kamu makamlarının keyfi
müdahalelerine karşı koruduğu ifade edilerek, “Bu hükümler devleti
sadece müdahalelerde bulunmaktan kaçınmaya zorlamakla kalmaz;
devlete negatif yükümlülüğünün yanında, saygı kavramına ilişkin
olan pozitif yükümlülükler de getirir. Bu konuda hukuki
düzenlemeler yapılması ve bireyin haklarını koruyucu mekanizmalar
oluşturulması ve gerektiğinde özel tedbirlerin uygulanması, pozitif
yükümlülükler arasında yer almaktadır. Şeref ve itibarı etkileyen
sözel saldırılar karşısında devletin bireylerin maddi ve manevi
bütünlüğüne etkili olarak saygı gösterilmesini sağlama şeklinde
pozitif bir yükümlülüğü de vardır” denildi. Kararda, şöyle devam
edildi: “Özel yaşam kavramı, belirli bir kalıba sokulamayacak
ölçüde geniş bir kavramdır. Bu kavram kişinin maddi ve manevi
bütünlüğünü içerir. Özel yaşam bazen bireyin fiziksel ve sosyal
kimliği ile ilgili konuları kapsar. Kişisel şeref ve itibar da
manevi bütünlük içerisinde ye alır. Kişisel itibar hakkı
Anayasa'nın 20.maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8.
maddesi tarfından korunan özel yaşama saygı hakkının bir
parçasıdır.”
Olumsuz izlenimlere sebebiyet vermeye açık
Denizli'deki olayda, apartman görevlisi A.K.'nin ifadesine
bakıldığında, verilen yanıtlardan hangi soruların sorulduğunun
anlaşıldığı ifade edildi. Kararda, “Davacının kocası veya kocası
dışında evine herhangi bir erkek alıp almadığı yönünde sorular
sorulduğu anlaşılmakta olup eşinden ayrı olarak tek başına hayatını
idame ettiren davacı hakkında üçüncü kişilere yöneltilen bu tip
soruların, Türk toplum yapısı da dikkate alındığında davacı
hakkında son derece olumsuz izlenimlere sebebiyet vermeye açık
olduğu, davacının kişisel şeref ve itibarının, dolayısıyla manevi
bütünlüğünün zedelendiği, idarenin kötü işleyen bu eylemiyle
davacının acı ve ızdırap duyması olayında hizmet kusurunun
bulunduğu” kabul edildi.