B planında o alanı kontrol altına almak vardı
Başbakan Davutoğlu'ndan, Şah Fırat Operasyonu'yla ilgili çarpıcı bilgi:
'Türkiye isterse bir gecede Suriye'de 40 km içeriye anında
girer. Eğer bir zaiyat verseydik, bir saldırı ile karşılaşsaydık,
karakola kadar olan alanı tümüyle kontrol altına alacaktık.
Karakolu taşımayacaktık'
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Portekiz ziyaretinden sonra ABD'ye geçti.
New York yolunda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Davutoğlu'nun
mesajları özetle şöyleydi:
- Suriye'de rejimle Özgür Suriye Ordusu arasındaki mücadelede son
durum nedir?
Suriye'de uluslararası toplum, 3 yıl sonra dediğimize geldi. Suriye
konusunda yaptığımız uyarıları yanıtsız bıraktılar ve bugün gelinen
noktada Suriye'de olup bitenler ulusal güvenliğimizi tehdit ediyor.
3 yıl önce Suriyeli ılımlı muhalifleri eğit-donat ile
destekleseydik DEAŞ bugün bu noktaya gelemezdi. Biz Suriye'de
3'üncü seçenek mümkün diyoruz. Örneğin Halep, ne DEAŞ'ın ne rejimin
eline düşsün. Her iki durumda da Türkiye'ye yeni bir mülteci akını
olur. Sınıra yakın yerlerde istikrar unsurlarının varlığını
önemsiyoruz. Halep gibi Erbil düşseydi, bizim için ulusal güvenlik
sorunu çıkardı. Sınırımızda terörist unsurlar istemiyoruz.
'Tasfiye ederdik'
- Süleyman Şah Operasyonu'ndan sonra Türkiye'nin bölgedeki hareket
kabiliyeti arttı mı?
Ordumuza bir ay önce Süleyman Şah Operasyonu ile ilgili yazılı
talimat verdik. İftihar ediyorum, getirdikleri plan aynen işledi.
Hiçbir aksama olmadı. Ve herkese şu mesaj verildi; Türkiye isterse
bir gecede Suriye'de 40 km içeriye anında girer.
Eğer bir zaiyat verseydik, bir saldırı ile karşılaşsaydık, karakola
kadar olan alanı tümüyle kontrol altına alacaktık. Karakolu başka
bir yere taşımayacaktık. Türkiye ile karakol arasındaki alan askeri
olarak kontrol altına alınacaktı.
Kimseden izin almadık, şurası dedik yeni yer. Orayı kontrol ettik,
5-6 saat iki yerde Türk bayrağı oldu. Bu arada saldırıya
uğrasaydık, Karakozak'ta ya da başka bir yerde. O zaman girip,
saldırıyı kim yaptıysa tasfiye edip, o bölgenin tümünü kontrol
altına alacaktık.
B Planı'mız buydu. Orada tek bir kurşun atılsaydı, o kurşunu
atabilecek tüm hedefler belliydi, nereden gelebileceği, o
hedeflerin olduğu her yer kontrol altına alınacaktı. Çünkü o ana
kadar Karakozak bizim toprağımız, oraya saldırı Türkiye'ye saldırı
anlamına gelecekti. Karakozak'ı Eşme'ye taşıdığımızdan itibaren
Eşme bizim toprağımız. Önemli olan karakol değil, Süleyman Şah'ın
üzerinde bulunduğu toprak. Türbe neredeyse, orası...
Koalisyon operasyon sonrası açıklama yaptı, Suriye'de egemen olunca
sular altında kalan Caber Kalesi'e yakın bir yere taşıyabiliriz. O
gece kapsamlı bir harekat için bütün planlamalar yapılmıştı.
Suriye'nin bütününü kapsayan planlar. Bize saldıran kim olursa
olsun, hedef olacaktı, bütün saldırı unsurları yok edilecek, orası
kontrol altına alınacaktı.
Suriye rejimi ilerleyen Türk birliğine bir saldırıda bulunsa
bütünüyle ilgili tedbir alınırdı. Düşünün 15 km'lik bir konvoydan
bahsediyoruz. 57 zırhlı, 40 tank, uzun bir konvoy. Biri bir füze
atsa, o andan itibaren nereden gelmişse o saldırı, nereden gelirse,
o saldırının geldiği bütün odaklar hedef haline gelecekti.
'DOĞRUDAN ÇATIŞMAYIZ'
- Türkiye Musul'da sıcak çatışmaya girer mi?
Türkiye doğrudan Irak ya da Suriye'de sıcak bir çatışmanın tarafı
olmaz. Musul'a desteğimiz olur ama doğrudan çatışmayız. Ama
Türkiye'ye doğrudan saldırı olursa anında cevap veririz, buna
potansiyelimiz de kudretimiz de var. Halktan güç alan yapılara
desteğimiz olur. Seçilmiş Musul Valisi Nuceyfi bizim için hala
Musul'un valisidir. Musul Valisi'nin en büyük kaygısı, DEAŞ
çekilince Şii milisler gelmemeli. Musul'da böyle bir tehlike var.
Buraya Sünni ulusal muhafız güçlerinin girmesi lazım. Türkiye'nin
Suriye'ye ilişkin kaygıları koalisyondan farklı. Koalisyon DEAŞ
Musul'dan çıkarsa bunu başarı görüyor. Doğru, bu şart ama bizim
için DEAŞ çıkınca ne olacak sorusu önemli. DEAŞ'ın boşalttığı yere
Suriye rejimi girmemeli. Veya Irak'ta Şii milisler girmemeli.
Koalisyon “DEAŞ'i temizleyelim, sonrasına bakarız” diyor. Bu yanlış
bir strateji. Ateş bizim sınırımızda yanıyor ve en çok da bizi
yakıyor. Biz sınırımızda risk azalsın istiyoruz. Bazı istihbarat
örgütleri de bu çatışma ve kaos ortamının devamını istiyor. Onları
da takip ediyoruz.
Demirtaş'a yanıt: Çağrı gecikti çünkü halkı sokağa döktün
HDP lideri Demirtaş'ın ortak açıklamanın 7 ay gecikmesiyle ilgili
eleştirisine yanıt: “6-7 Ekim bu işi engelledi”
- İmralı ile Kandil arasında bir kopukluk var. Çözüm süreci ile
ilgili Nevruz'da daha ileri bir adım bekliyor musunuz?
Silah bırakma çağrısı tarihi bir dönüm noktası. Her şeyin
demokratik siyaset içinde tartışılabileceğini ortaya koyuyor.
Silahlı yöntemlerle bir yere ulaşılamayacağını herkes görüyor.
Bizim içim ölçü, silahlı yöntemlerin tümünün terkedilmesi, talep
neyse, tartışılacak konu neyse, bunların şiddetten uzak
konuşulması. Bu ortam bazılarını rahatsız ediyor. Bu çatışma ortamı
ekonomik sektör oluşturuyor, bunun değişmesi ihtimali pek çok
çevreyi rahatsız ediyor. Sadece içeride değil yabancı istihbarat ve
bazı dış odaklar da rahatsız oluyor bir barış ortamının
başlamasından. Elinde silah olanlar “Barış olursa ben ne yapacağım”
diyor. Bundan başka Kürt ve Türk ulusalcılar rahatsız oluyor.
Ulusalcılardan kastım Baasçılar.
Biz siyasiler güçlü olsun isteriz. Ama siyasiler de “siyaset”
yapmalı. Demirtaş neden 7 ay önce bu çağrı yapılmadı diyor. Çünkü
sen bir tweet attın, halkı sokağa döktün. 6-7 Ekim'de provokasyon
ile yapılan şey bu işin 7 ay önce yapılmasını engelledi. Habur'da
olmamasının nedeni, gövde gösterisi haline getirilmesi.
Ama halk artık bu olaylarda devlete döndü. Çünkü gördü ki artık
eski devlet yok. “Senin hakların gaspediliyor” denilince halk buna
prim vermiyor. Herkesin nihai sonucu düşünmesi ve provokasyondan
kaçınması lazım.
- Çözüm sürecini seçim yatırımı olarak kullandığınız söyleniyor, ne
diyeceksiniz?
Seçim yatırımı olsa, Allah aşkına yatırım yapılacak başka konu yok
mu? Hamasi nutuklarla aynı oyu yine alırız. Çözümden herkes
kazanır. Desteklerlerse oy CHP'ye de gider, MHP'ye de gider, HDP'ye
de gider. Hamaset olmamalı. Zarar verir. Kazancımız ne? İstikrar.
Seçime suhuletle gitmekten daha büyük kazanç olur mu?
Türkiye istikrar adası, yatırıma gelin!
PORTEKİZ'den ABD'ye geçen Başbakan Davutoğlu, New York'ta öğle
yemeğinde bir araya geldiği Goldman Sachs Doğrudan Yatırımcıları'na
seslendi: “Türkiye'nin etrafında Suriye, Irak, Lübnan, Ukrayna,
Yemen ve Libya gibi 6-7 kırılgan ülke var. Tüm bunlara
baktığımızda, Türkiye bir istikrar adası, geleceğe dönük vizyona
sahip bir ülke ve AB ülkeleri ile OECD'nin ortalamasından çok daha
büyük ekonomik büyümeye sahip. Ekonomik dinamizm ve siyasi istikrar
açısından Türkiye gelecek için umut vaadediyor. Bugünün küresel
ekonomisinde İstanbul öyle büyüyor ki önümüzdeki yıl ve on yıllarda
finansal merkez haline gelecek. İstanbul'un ulaşım yolları, enerji
koridoru ve finans merkezlerinden biri olmasını planlıyoruz. İlk
aşamada yılda 150 milyon yolcusuyla dünyanın en büyük havaalanını
inşa ediyoruz. Ayrıca Asya ile Avrupa arasında, boğazın altında 6
bin 500 metrelik üç katlı tünel yapılacak.”
AK Parti'nin oyu % 48-52
Davutoğlu, şöyle devam etti: “Avrupa'da, dünya ekonomisini
etkileyen durgunluk sürüyor. Türkiye, G20 dönem başkanı olarak,
dünya ticaretinin nasıl teşvik edileceği noktasında bir plan
hazırladı. Ayrıca son anketlere göre partimizin oy oranı yüzde
48-52, ana muhalefet partisi ise yüzde 22-25.”
'Dağdan iniyor düğün yapıyor'
“Oğlu askerde olduğu halde rahat uyuyabilen anne ya da oğlum yarın
dağı kaçırılır korkusu olmadan uyuyabilen anne baba. Şimdi bu
sağlandı. Bu atmosfer yayıldı mı, bundan daha fazla barışı teşvik
edecek bir şey yoktur. Diyarbakır annelerinden biri, oğlu dağdan
inmiş, dağdan inen çocuğunu evlendiriyor, düğününe Sare Hanım'la
bizi de davet etti. Vaktim olsa katılmayı arzu ederdim. Ne zaman
dağda öleceği belli olmayan bir çocuk dağdan indi ve bir düğünle
evleniyor. Bu güzel bir şey. Geri dönüp aile kurması, sosyal hayata
katılması... İnşallah bir dönem kapanır. Umutluyum. Artık şiddete
tekrar başvuran kaybeder.”
Türkiye'den paranın kaçmaması lazım...
- Ekonominin gidişatını yatırımcılara nasıl anlatacaksınız?
Dünyada şu an en uygun yatırım ortamını araştıran, ciddi bir
sermaye var. Ya sıcak para şeklinde, finans piyasalarına gelip kâr
etmeye çalışıyor ya da kalıcı olarak fabrika kurmaya geliyor. Biz
tabii doğrudan yatırımı, sanayi kurmak için gelenleri tercih
ederiz. Ama kısa vadede Türkiye'den paranın kaçmaması lazım.
Dünyadaki reel faiz oranlarıyla karşılaştırıldığında Türkiye cazip
olmalı. Burada bir denge bulmamız gerekiyor. Hem sermaye kaçmasın,
hem de yatırıma gelecek sermaye için kalıcı bir yatırım ortamı
olsun. Bu sağlanabilir. İyimserim. Enerji giderlerimiz düşüyor.
Avrupa Merkez Bankası'nın parasal genişleme politikası da bize
fırsat sunuyor. Ortaya çıkacak para için en önemli limanlardan biri
Türkiye. Brezilya krizde, Arjantin krizde, Japonya durgunlukta. AB
durgunluktan çıkmaya çalışıyor. Japonya'daki rezerv fazlasını
çekebiliriz. İyimserim.
'Perinçek CHP lideri olursa hiç şaşırmam'
“Yüzde 35 oy hedef olur mu? Ama Kılıçdaroğlu yüzde 35 oy oranı
hedefliyorum demiş. Türk siyasi hayatında böyle zillet içeren ifade
görmedim. Geçen yıl paralel çete “Ak Parti yüzde 35'e düşecek”
diyordu, paralelcilerin bizi en fazla düşürdüğü yer CHP'nin nihai
hedefi olmuş. CHP'nin 11 ilde aday adayı yok. Kimse milletvekili
olmak için başvurmamış. Üç büyük ilde (Erzurum, Van, Mardin) ise
sadece birer aday çıkmış. Çünkü vatandaşların CHP'den umudu yok.
Bakınız sadece iki parti gitti Esad'a; CHP ve Vatan Partisi...
Belki de Doğu Perinçek CHP liderliğine oynuyor. İleride bir ad daha
değiştirirler, Perinçek genel başkan olursa hiç şaşırmam. İşte o
zaman taşlar yerine oturur, CHP gerçek anlamda Türk Baasçı rolünü
üstlenebilir.”
FAİZ TARTIŞMASI
'Kutuplaştırmak doğru değil'
- Cumhurbaşkanı faiz indiriminde ısrar ediyor, görüş farklılığı
aşılabildi mi?
Merkez Bankası'nın geçen yıl enflasyon hedefinin tutmamasının
sebeplerinden biri tarım fiyatlarındaki artıştı. Neden, kuraklık
vardı. Bu bize şunu gösteriyor; enflasyonu sadece Merkez
Bankası'nın faiz ya da kur politikaları belirlemiyor. Burada işi
kutuplaştırıp, iki kutup gibi değerlendirmek doğru değil.
Yatırımlar için enflasyon ve faiz oranları kadar siyasi istikrar
önemli. Burada çok dikkatli bir şekilde para politikaları ile
enflasyon arasındaki ilişkiyi yönetmek gerekiyor. Bu sadece
Türkiye'de değil, dünyanın her yerinde de tartışılıyor. Bu doğal.
Önemli olan bunun tek unsur, tek parametre olarak görülmemesi.
Türkiye'nin ne doğalgazı, petrolü ne birikmiş sermayesi var.
Dışarıdan sermaye çekmek zorundayız. Burada faizle enflasyon
beklentisi arasında sağlıklı bir ilişki kurmazsak, dış yatırım
düşmeye başlıyor.