Selvi'den AK Parti'ye Bulut ve Sancak uyarısı
Yeni Şafak yazarı Abdülkadir Selvi bugünkü yazısında çarpıcı iddialarda ve bir de çağrıda bulundu. Selvi'ye göre AK Parti seçmeninin bir kısmı kararsızlk içinde.
Namluları Erdoğan'a çevrilmiş durumda' diyen Selvi'nin çağrısı
şöyle; , Lütfen küçük menfaatleriniz uğruna Erdoğan'a kıymayın
efendiler!
İşte yazarın bugünkü yazısından bir bölüm;
Seçimlere 13 gün kaldı ama bazı ciddi sıkıntılar ve belirsizlikler
var.
Bunlar;
1-Seçim startı verildiğinde kararsızların oy oranı yüzde 15'ti.
Seçimde son düzlüğe girildiğinde bu oran yüzde 5'ler seviyesine
gerilerdi. Ama bu kez yüzde 14'ler düzeyini koruyor. Asıl önemli
olan kararsızların önemli bir kısmı AK Parti seçmeni. Cumhurbaşkanı
Erdoğan, "Sürprizlerle dolu bir seçim olacak" diye buna işaret
etti.
2-HDP'nin barajı aşıp aşmayacağı konusu önemini koruyor. Son
araştırmalar ve sahadaki gözlemler HDP'nin barajı aştığı
yönünde.
3-AK Parti'nin alacağı oy oranı ve çıkaracağı milletvekili
sayısı.
HDP'nin barajı aşması halinde oy oranından ziyade milletvekili
sayısı önem kazanıyor.
Başbakan karınca gibi çalışıyor. Kılıçdaroğlu'nun iki, Bahçeli'nin
üç katı miting yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan meydanlara indi. Peki
AK Parti seçmenindeki bu kararsızlık nereden kaynaklanıyor? İkili
görüntü bir kafa karışıklığına mı yol açtı?
Önceki seçimlerde AK Parti'ye oy veren ama şimdi partisiyle
ilişkisini sorgulayan kitle yeniden kazanılmazsa, Türkiye 8 Haziran
sabahı koalisyon hükümetine uyanma tehlikesi ile karşı karşıya
kalabilir.
AK Parti, tüp geçitle denizin altından Boğaz'ın iki
yakasını bir birine bağlamayı başardı. Ama görünen o ki
seçmenlerinin bir bölümüyle gönül köprülerinde bir sorun var. AK
Parti'nin bu seçimlerde en büyük rakibi yine AK Parti. Seçimi
kazanmasının yolu ise AK Partilileri kazanmaktan geçiyor. Kasım
ayında yapılan projeksiyonda AK Parti'nin oylarının yüzde 55'e
çıkma potansiyeli olduğu tespit edilmişti. Ocak ayına girdiğimizde
oy oranı yüzde 50 civarındaydı. Sonra ne oldu da düştü?
Biliyorsunuz o günlerde kamuoyuna akseden tartışmaları. Sonra
farkına varıldı. Frene basıldı. Mayıs ayına girdiğimizde bir
canlanma başladı. İbre yukarı doğru yükselmeye başlamıştı ki, ne
olduysa tersine döndü.
AK Parti son 2 haftada bu konuya bir çare bulmak zorunda.
Üçüncü köprüyü, üçüncü havaalanını yaparsınız, İstanbul'un altında
üç katlı tüp geçit geçirir, denizin ortasına havaalanı kurarsınız
ama bazı söylem ve tavırlarınız kendi tabanınızda rahatsızlık
meydana getirmişse burada bir sorun var demektir.
AK Parti'ye oy veren dindarların ve batıda yaşayan Kürtlerin bir
kısmının böyle bir sorgulama içinde olduğu anlaşılıyor.
Uludere, Kobani ve "Kürt sorunu yoktur" söylemiyle, batıdaki
Kürtlerde duygusal bir kopuşun başladığı anlaşılıyor. Ayrıca
partisiyle arasına mesafe koyan ama başka bir yere gitmeyen yüzde
14'lük bir kitle var. İlk kez bu seçimlerde böyle bir yapı ortaya
çıktı. Bunları AK Partili kararsızlar olarak kavramlaştırıyoruz.
Geçen seçimlerde AK Parti'ye oy veren ve bu seçimde başka bir
partiye oy vermeye eli gitmeyen bir kesim. Burada milletvekili
listelerinde yapılan yanlışlıkların payını da görmek gerekiyor.
AK Parti'nin bu durumu fark edip, kendisini ikna etmesini
bekliyor.
1989 yerel seçimlerinde halk, ANAP'ı uyarmak istemişti. Ama bu
Türkiye'ye pahalıya mal oldu. Türkiye'de değişimciler ile
statükocuların mücadelesinde kaybeden taraf değişimciler oldu.
Özal, Çankaya'ya çıkarak bunu bir nebze dengelemeye çalıştı ama
başarılı olamadı. Özal'ın ölümüyle birlikte statükocular
zaferlerini ilan etti. Türkiye 90'lı yıllara böyle sürüklendi.
Başörtüsü yasağının ağırlaştığı, OHAL'in kader olduğu, faili
meçhullerin yaygınlaştığı, koalisyon hükümetleri ile yönetildiğimiz
28 Şubat'lı günlere böyle sürüklendik. Çok ağır bir ekonomik kriz
yaşadık. Ağır bedeller ödedik.
Biz vaaz kürsüsünde, konferans salonlarında ya da miting
meydanlarında sahabeden örnekler vermeyi severiz.
Hazret-i Ömer, "Seni kılıçlarımızla doğrulturuz" diyen cemaatin
karşısında Allah'a şükrettiğini anlatırken gözlerimiz yaşarır.
Sahabe, atalarının dini yerine Hazreti Peygamber'in dinini
seçtikleri için zulme uğruyor, hicret etmek zorunda kalıyorlardı. O
yüzden, "Anam babam sana feda olsun ya Resulallah" diyorlardı.
Buna rağmen, ulema arasında bunun şirke neden olmayacağı
tartışılmış Peygamberimiz'e karşı sadece sahabeye has bir hitap
şekli olduğu sonucuna varılmıştı.
Bugün ise edep ve erkân düsturlarını bir kenara bırakarak,
"Erdoğan için diyorum ki ona; anam, babam, eşim çocuklarım feda
olsun" denilebiliyor.
Yetinilmiyor.
"Solculuk dönemimde Mevlânâ ile Şems'in arasındaki aşka
anlam veremiyordum. Tanıdıktan sonra gördüm ki, böyle bir ilâhî aşk
iki erkek arasında olabiliyor" türü konuşmalar
yapılıyor.
An itibariyle ne Mevlânâ var ne Şems. Ne de kimse sahabi
konumunda…
Bunlar Erdoğan'a ve AK Parti'ye bir fayda sağlamıyor. Gönül
köprülerini zedeliyor, davamız zarar görüyor.
Biz tevazumuzla, sadeliğimizle ve fakir sofralarındaki yerimizle
bilinirdik.
Recep Tayyip Erdoğan bu ülkeye ve İslam alemine lazım.
Çok büyük hizmetleri oldu.
Ülkeyi en az 5 kat büyüttü. Askeri vesayeti geriletti. Başörtülüler
birinci sınıf vatandaş oldu.
Meclis'e sokulmayan başörtülüler, milletvekili oldu.
İmam-Hatiplerin orta kısımları açıldı, okullara Kur'ân-ı Kerim ve
Siyer dersleri konuldu. Çözüm süreci başlatıldı.
Hizmetleri saymakla bitmez.
T
ek kelime ile Allah ondan razı olsun. Her sabah dualarımın arasında
ismen saydığım iki kişiden birincisidir.
Ancak, "İki tabancam var. Bolca da mermim var. Ben ölmeden,
beni vurmadan, ben asılmadan bu ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanına
kimse elini süremez" şeklindeki yaklaşımlar fayda
sağlamıyor. Tam aksine Erdoğan'a zarar veriyor.
Evet iki tabanca var. Ama namluları Erdoğan'a çevrilmiş
durumda.
Ayağı tökezlediğinde Erdoğan'ı ilk terk edecek olanlar da
bunlardır. Özal'da, Çiller'de görmedik mi? Yeni efendiler bulunca
sırtından hançerlediler. Menderes, Yassıada'da soyadını verdiği
Ethem Menderes'in günlüklerinden yargılandı.
Erdoğan da, AK Parti de, Davutoğlu da bu ülke için gerekli.
Lütfen küçük menfaatleriniz uğruna Erdoğan'a kıymayın
efendiler!
Yarın geç olmadan uyarayım istedim.