Özgür Özel'den Akın Gürlek'e: Allah senden gani gani razı olsun, ben bu kadar iyi anlatamazdım
CHP lideri Özgür Özel, dün açıklanan İBB iddianamesi için, "Akın Gürlek’e ağız dolusu ‘Allah senden gani gani razı olsun’ diyorum. Ben bu kadar iyi anlatamazdım bu işin siyasi olduğunu" yorumunu yaptı
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP’nin tutuklu Cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ile bazı tutukluları Silivri Cezaevi'nde ziyaret etti. Özel, ziyaret ardından yaptığı açıklamada, dün mahkemeye gönderilen İBB iddianamesi için şu ifadeleri kullandı:
"Biz bu konuda meselenin sonuna kadar farkındayız. Milletimiz de farkında. Ben Akın Gürlek’i eleştirdim, ağır eleştirdim. O dava açtı, o oldu, bu oldu. Sözümü esirgemedim. Ama benim huyumdur, hiç kimseye beddua etmedim. Şimdi Akın Gürlek’e ağız dolusu ‘Allah senden gani gani razı olsun’ diyorum. Ben bu kadar iyi anlatamazdım, bu işin siyasi olduğunu. Ben bu davanın hukuki değil, siyasi bir dava olduğunu dünkü iddianame kadar iyi anlatamazdım. Hem açıkça anlatmış hem ‘suçlama’ diye yaptığı yerlerde çuvallamış. Hukuki zemin sıfır. Siyasi zemin bin 500. Ben de zaten bunu söylüyorum. Siyasi zeminde mücadelemizi sürdüreceğiz. Hukuki zeminde zaten sizi perişan edeceğiz. Hele hele bir canlı yayınlansın. Milletin gözünün önünde perişan olacaksınız."
Özgür Özel'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Bir kez daha Silivri'deyiz. Bugün uzun süredir beklediğimiz, bir türlü yazılamayan, yazılamadığı için parçalara ayrılmaya çalışılan ve bir kez Cumhurbaşkanı'na ‘ahtapot’ dedirttik diye bunun için ‘Ahtapotu ispat etmeliyiz’ baskısının yapıldığı ve yazıldığı andan itibaren tel tel dökülen bir iddianamenin ertesi gününde buradayız. Diğer taraftan bir diğer iddianame uzun süredir tensip zaptı bekliyordu. Dün tensip zaptıyla birlikte Ahmet Özer serbest kaldı. Bu çok uzun süredir aldığımız tek iyi haberdi. Bundan dolayı mutluyuz. Ama onun dışında örneğin dört yılla yargılanan Zeydan Karalar'ı dahi bırakmadılar. Dedikleri cezayı alsa içeride yattığı yetecek ama onu dahi tensip zaptıyla bırakmadılar. Beşiktaş iddianamesindeki herkes yeterince yatmıştır, deliller toplanmıştır ve Aziz İhsan Aktaş suç örgütünün kurucusu, 774 yılla yargılanan kişi dışarıda gezerken arkadaşlarımızın tutuklu olmaları kabul edilemez. Hem Seyhan, Ceyhan, Adana Büyükşehir'den hem Avcılar'dan hem Beşiktaş'tan içeride yatan belediye başkanlarımızın derhal tutuksuz yargılanmaları, işlerinin başlarına dönmesi gerekmektedir.
Çok sayıda arkadaşımızla görüştük. Başta Ekrem Başkan ve tüm arkadaşlarla sohbetimizin ilk başı geçen haftadan bu haftaya yaşadığımız büyük üzüntülerdi. Bilhassa Azerbaycan-Gürcistan arasında düşen askeri uçaktaki şehitlerimiz, hepsini çok derinden yaralamış durumda. Kocaeli'de yaşanan katliam şeklindeki iş kazası, Diyarbakır'daki iş kazası bütün arkadaşlarımızı fevkalade üzmüş durumda. Biz de bugün akşam yapacağımız mitingimizi bu yasa, bu mateme, bu acıya uygun bir vakar içinde ve uygun bir atmosferde gerçekleştirmek üzere arkadaşlarımıza talimatlarınızı vermiştik. Müziksiz, şehitlerimizin anılacağı, acının paylaşılacağı ve içinde bulunan bu zorlu durumdaki dayanışmanın bir kez daha gösterileceği bir sürecin içinde olacağız.
"Hatalarla dolu bir iddianameyle karşı
karşıyayız"
19 Mart sivil darbesinin iddianamesi nihayet 237 gün sonra yazıldı
ve 3 bin 900 sayfa hatalarla, çelişkilerle iki ayrı kişinin apayrı
suçlardan aynı ifadeyi kes kopyala yapıştırla verdiği ya da verdiği
iddia edilen hatalarla dolu bir iddianameyle karşı karşıyayız. 969
kez ‘hatırladığım kadarıyla’, 691 kez ‘öyleymiş’ -mış’lar,
-muş’şlar, 546 kez ‘duydum’, 499 kez ‘olabilir’, 235 kez
‘düşünüyorum’, dokuz defa da ‘öyle hissettim’ ifadelerinin yer
aldığı bir iddianameyle karşı karşıyayız. Ekrem Başkanımız seçim
kazanmakla suçlanıyor, cumhurbaşkanı adayı olmaya niyet etmekle
suçlanıyor. CHP kurultayından alıntılar yapıyorlar. İlerleyen
günlerde çokça göreceğiz bunları. Örneğin Manisalı rahmetli Ferdi
Zeyrek'in ve arkadaşlarımızın açtığı ‘Özgür Gelecek’ pankartının
‘Kazanacaklarından emindiler. Çünkü kurultayda şunu yaptılar, bunu
yaptılar’ diye yazılmış. Ya da hep bir ağızdan koca tribünlerin
‘Güzel günler göreceğiz arkadaşlar’ı, ‘Bu seçimi kazanacaklarını,
sonra da Türkiye'de iktidarı değiştireceklerini ve bunun kendileri
için güzel günler olacağını, örgütün birbirini motive etmek için
kullandığı şarkı’ diye ifade etmeye çalışan bir kara mizah
durumuyla karşı karşıyayız.
"Örgütün kuruluşuna temel suç olarak yazılan davada
beraat etti"
Ekrem Başkan'ın bu örgütü kurduğu ve ilk adımlarının 2014 yılında
Beylikdüzü'nde atıldığını söylüyor. O kadar özensiz ki 2014’te
Beylikdüzü'nde yaşanan bir olaydan bahsediyor ve ondan suçluyor.
Oysa geçen hafta o olaydan Büyükçekmece Adliyesi'nde görülen
mahkemede Ekrem İmamoğlu beraat etti. Savcı beş kere ertelettirdi.
Belli ki buraya, ‘Bizi bekle. Biz onu buraya, örgütün kuruluşuna
dayanak yapacağız’ demişler. Orada savcı hep bir buçuk-iki ay
erteleyerek yine mütalaa vermeyince Hakim Bey ‘Mütalaa vermeme
gerekçeni söyle o zaman’ dedi. Ona da diyemeyince karar verdi,
beraat ettirdi. Bu acziyet onu örgütün kuruluşuna temel suç olarak
yazmış. Ama şimdi burada beraat ettiği için boşalmış. Zaten
iddianamenin her tarafı hukuk fakültelerinde ilk başta öğretilen
bir suçtan yargılanıyorsan aynı suçtan bir daha mahkeme açamazsın.
Aynı suçtan mahkeme açmaya yönelik bir sürü saçma sapan çabayla
karşı karşıyayız.
"Saydığım isimlerin hangisinde ne delil
var?"
Her zaman söylediğim bir hususu burada söyleyeyim. Bu iddianame
aynen şunu ortaya koymuştur: Bir cinayet iddiası var. Bir gizli
tanık ya da bir iftiracı diyor ki ‘Ekrem Başkan cinayet işledi.’
Ortada silah yok, boş mermi kovanları yok, işin kötüsü öldürülen
kişinin cesedi, cenazesi yok. Yani 'Ben duydum. Öyle biliyorum.
Rüşvet almışlardır.' Kim vermiş, nerede vermiş, ne kadar vermiş,
haniymiş? Buna 'Yok.' Şimdi buradan Akın Gürlek denen kişiye şunu
söylemek durumundayım: Akın Gürlek denen kişi Eylül ayının 2'sinde
basın mensuplarını topladı ve dedi ki 'Sadece tanık beyanıyla
tutuklu kimse yok. Varsa söyleyin yarın bırakalım' dedi.
İddianameyi yazdı. Örneğin herkes açsın baksın. Ondan iddianame
istiyorduk. Yargılanmak değil yargılamak için diye. Kadriye
Kasapoğlu. Sadece tanık beyanı. Mehmet Pehlivan, Kadir Öztürk,
Sabri Caner Kırca, Hüseyin Yurttaş ve daha niceleri sadece tanık
beyanıyla. Hani Akın Gürlek denen kişi, ben böyle hitabı
iddianameden öğrendim, öyle bizden Özgür Özel denen kişi diye
bahsediyor ya Akın Gürlek denen kişi. Kadriye Kasapoğlu'nun içeride
tutulmasına ilişkin ne delilin var senin? Biraz önce saydığım
isimlerin hangisinde ne delil var? Aksine hiç kimsede delil yok.
Öyle bir nokta ki somut bir delil ortaya konulabilmiş değil.
Konulan yer var. İftiracıların iftiracı olmaya zorlandıkları
noktada bir iki delilimsi şey var, zaten kendi suçlarından
korkmuşlar, millete suç atmışlar. Bir suç varsa o iftiracı, o suçu
işlemiş, yakalandım diye de başkasına atıyor.
"560 milyar lira yolsuzluk yayınlarından sonra şimdi 560
liralık yolsuzluk göstersin"
Akın Gürlek isimli şahsa soruyorum: İlk gün sabahleyin sen basın
bildirisi çıktın. 560 milyar lira yolsuzluk diye. Bir kuruşunun
kanıtı var mı? Dün de arkadan haber yaptırıyor. 140 milyar lira.
Bir kere 560 dedin 140'a mı düştün şimdi tenzilat mı yaptın? Bugün
baktık bunun 100 milyar lirası dışarıdan bulunan krediler metro
için metrolar bitmediğine göre parayı yedi bunlar yazmış. Böyle bir
şey olur mu? Bütün metro inşaatları yürüyor. Bu paralar iştiraklere
aktarılıp yandaş şirketlere bilmem ne mi verilmiş... Hangi yapılan
ihalenin karşılığında iş teslim alınmamış. Geçmişte Erdoğan'ın
suçlandığı naylon faturayla suçlanmıyoruz biz. Bütün
ihalelerin hak edişleri var. Birisi diyor ki 'İhaleyi onun alacağı
belliymiş diye duydum.' İspat var mı? Yok. Bir kör kuruş geçmiş mi
boğazdan? Ekrem İmamoğlu'nun ve arkadaşlarımızın boğazından haram
bir kör kuruş geçmiş mi?
Şimdi Erdoğan'a soruyorum, ilk önce şunlara cevap versinler. 560 milyar lira yolsuzluk yayınlarından sonra şimdi 560 liralık yolsuzluk göstersin bize. 'İBB'den bin 200 Medya AŞ, bin 200 cep telefonu satın almış CHP delegelerine dağıtmış.' Bütün mahkemeler bunun ispatlanamadığını böyle bir iddianın bile bir kişinin söylemi olduğunu, bir meczup delinin kanıtının olmadığını söylemişti. Hadi Medya AŞ'den bin 200 cep telefonunu bul bakalım. Var mı kanıt, yok. İmamoğlu'nun lüks araçları nerede? Beş gün konuştunuz. MHP'li milletvekilinin çıktı. Pandemide bin 388 konsere fahiş fiyat ödendi. Hani iddianamede yok? Gecelerce konuştunuz. Bir iftiracı KİPTAŞ'tan 100 daireyi beşte bir fiyatına verildiğini iddia etmişti. KİPTAŞ'tan daireler beşte bir fiyatına, bazılarına. Bir tanesi iddianamede yok. Bir ara şey dediler 'CHP'nin delegelerine KİPTAŞ'tan ucuza daire.' Bir tane söyle 'Şu delegeye şu daire verildi' de. Hangi daire? Bir tane yok. Sadece iletişim için kullandılar bu yalanları.
Hadi bakalım 'Para dolu valizler' günlerce. Özgür Başkan para dolu valizi şurada açtı mı? İçinden jammer çıktı mı? İddianamede ne var biliyor musunuz? Valizlerin içinde jammer olduğu var. Para demiyor. Utanmazlar Allah'tan korkmazlar, her gece boyunca sabahlara kadar valiz valiz para taşıdı korumalar, devletin polisi dediniz. Biz dedik 'O jammer.' Sordu o zaman 'Jammerı niye kullanıyorsun?' Dedik 'Mevcut Cumhurbaşkanı ne amaçla kullanıyorsa bizim cumhurbaşkanı adayımız da o amaçla kullanıyor.' 13'üncü Cumhurbaşkanı ne amaçla kullanıyorsa 14'üncü cumhurbaşkanı da o amaçla kullanıyor. Madem ki jammer çıktı şimdi çıkıp bir özür dileyecekler mi görelim bakalım.
"Ortada bir kuruş devletin parası yok"
Daha dün akşam TRT diyor ki 'Ekrem İmamoğlu oğluna 772 milyon lira
para yollamış.' 772 bin lira. O parayla da altı metrelik derme
çatma bir tekne alındığını sağır sultan biliyor. 20 milyona ev
alınıyor ya onun otuzda biri. Altı metrelik derme çatma dandik bir
tekne. Parayı da hiç kendi resmi hesabından aslanlar gibi oğlunun
hesabına yollamış. Şimdi net olarak buradan Erdoğan'ın şu sözünü
hatırlatıyorum, onun bakanlarının yatak odalarından, ayakkabı
kutularında ve elbise torbalarında para çıktığından ve kendi
oğluyla paraları sıfırladın mı onu aldın mı konuşmalarını
yaptığından o kadar net ortaya çıktığında Erdoğan demişti ki 'Eğer
para devletin parasıysa ortada bir yolsuzluk olur. Paralar devletin
değil' demişti. Ortada bir kuruş devletin parası yok. Utanmadan
herkes yolsuzluk iddiası diyor. Hırsız yazmış utanmadan Akit
Gazetesi. Ekrem Başkan'ın resmini 7-8 gazeteye yolsuzlukla
koymuşlar. Erdoğan kendi yakalanan paralarının devletten alınan
para olmadığı, iş adamlarının parası olduğu için bunun yolsuzluk
olmadığını iddia ediyordu.
Şimdi bizim Allah'a şükür bir yerden çıkan bir para yok. Ama bütün 'Duydum, -mış, -muş'lar' ne olmuş? Kreş olmuş. Yurt olmuş. Yurda yatak olmuş. Yurdun odasına mini bar olmuş. Ne olmuş? Süt yardımı olmuş. Şimdi iş adamı yaptığı iş karşılığında değil o iş adamı nasıl Isparta'da hiçbir ilgisi yokken Aziz İhsan Aktaş A8 Long koyuyor da kendi gönlünden veriyor ya bu iş adamları kreş yapmışlar. Para vermişler de kreş yapılmış da değil. Bu iş adamları kreş yapmışlar. Kreş yapılmasına aracılık etmişler. Katkı sağlamışlar. Devletin parası değil, iş adamının parası. Şahsa değil millete geçtiyse geçmiş, o para AK Parti döneminde şahsa verilirmiş ayakkabı kutularında, CHP döneminde kreş olmuş. O dönem bakanların para almasına AK Parti'deki, MKYK üyesi ve Erdoğan'ın gözdesi diyordu ki 'Vatandaşın günah işleme özgürlüğü vardır.' AK Parti döneminde vatandaşın hayır işleme özgürlüğü kalmadı. Vatandaşın hayır işleme, sevaba girme özgürlüğü kalmadı. Bunun için bize iddianame yapıyorlar. Geçmişte paralardan, o paraları açıklayamayan alınıp konulan daha sonra FETÖ'cüler kumpas kurdu bize diyen, sonra ama faiziyle paraları geriye isteyenler şimdi çıkmışlar bize delikli kuruş bulamamışken, çıkmışlar bize iftira atmaya devam ediyorlar.
"Ekrem Başkan'ın gözüne bakmaya geldim"
Sayın Erdoğan, bugünkü ziyaretimi şahsınızın talebi üzerine yaptım.
Ne demiştiniz? 'İddianame bir aya kadar çıkar. Birbirlerinin bir ay
sonra gözüne bakamayacaklar.' Ekrem Başkan'ın gözüne bakmaya
geldim. 'İnsan içine çıkamayacaklar.' İnsan içindeyiz Allah'a
şükür. Akşam Sultanbeyli'ye beklerim. AK Parti'nin hikayesinin
başladığı ilk belediyeyi kazandıkları ilçede birbirimizin yüzüne
bakmaya gidiyoruz. Şu kadar vicdan, şu kadar insaf, şu kadar
masumiyet karinesine saygı varsa bu kirli dilden vazgeçilsin. Yok
yolsuzluk, yok hırsızlık, hepsinin kuru iftira olduğu hiçbirinin
ispatlanamadığı ortaya çıktı. Arkadaşlarımızın tamamının tutuksuz
yargılanması gerekmektedir. Delilleri topladın, iddianameyi yazdın.
Bu vakitten sonra ne olacak? Ekrem Başkan'ın kaçma şüphesi mi var?
Bırak kaçsın kurtulursun. Yoksa indirecek seni o koltuktan. Neden
tuttun Ekrem Başkan'ı? Cumhurbaşkanı olmasın diye. Vallahi ben
demiyorum artık. Düne kadar ben diyordum. Akın Gürlek iddianameye
yazmış. Bunun niyeti diyor bir zenginleşmek, Ekrem Başkan kolundaki
saati siyaset kaldırmıyor diye çekmeceye kaldırmış. Bindiği arabayı
siyaset kaldırmaz diye mütevazileştirmiş. Üç kuşaktır yaptıkları
işle kazandıkları parayı yemeye zamanı olmayan hayıra hasenata
kendi ailesini harcadığından çok para harcayan birisi. Bunu bütün
Beylikdüzü, bütün Trabzon, bütün İstanbul biliyor. Ekrem Başkan'ın
babasıyla birlikte belediye başkanlığı işlerine başlamadan önce
yapıp teslim ettikleri daire sayısı iki bin 500. 90 gayrimenkulden
bahsediyorlar arka alandan. En beceriksiz müteahhit yüzde 10
kazanır. 250 daire var. 160'ı nerede onu sormak lazım Ekrem
Başkan'a. İstanbul gibi yerde iki bin 500 daireyi teslim etmiş
kişiye 'Bu 90 daire nereden' diyorlar. O 90 dairenin hiçbir tanesi
de bu süreçte alınmış daireler değil. Kendi şirketi kendinden
bağımsız, siyaset yapmaya başladığından beri yetkilerini bırakmış,
ayrılmış oradan, aile şirketi inşaat yapıyor, Bunlar diyor ki 'Siz
nereden daire buluyorsunuz?' MASAK'tan bir şey çıktı mı?
MASAK'tan çıkanların hepsinin cevabı var.
"Duruşmaların tamamının canlı yayınlanması için yasal
düzenleme yapılmasını bekliyoruz"
Buradan Ekrem Başkan'ın talebi benim partinin genel başkanı olarak
talebim, bütün arkadaşlarımız için talebimiz. Sayın Bahçeli de
destek vermişti. Derhal duruşmaların televizyonlardan tamamının
canlı yayınlanması için bir yasal düzenleme yapılmasını bekliyoruz.
Oradan duydum, buradan duydumla iddianameyi koymuşlar. Algı
yapıyorlar. 2 bin 200 yıl. Bakın Sayın Erdoğan'a söylüyorum: 28
Şubat bin yıl sürecek dendiğinde, bu seni nasıl motive ettiyse bu 2
bin 200 yıl da beni öyle motive ediyor. Ona göre mücadele edeceğim
seninle. Bir gün çıktın dedin ya 'Hani bin yıl sürecekti 28 Şubat?
Ne oldu?' Senin karşına geçip de hani 2 bin 200 yıl yakacaktı Ekrem
İmamoğlu, ne oldu diyeceğim gün için bugünden geriye sayıyorum. Gün
sayıyorum o an için. Bu kadar açık söylüyorum bu kadar net
söylüyorum.
"Bu davanın siyasi bir dava olduğunu dünkü iddianame
kadar iyi anlatamazdım"
Akın Gürlek dün önce bir yaptı, eline vurdular ve çekti. Düzenleme
yazdı, olmadı, bir daha yazdı. Nihayet dün yazdığı yazı bugün
ulaştı. Suçüstü yakalandı. Anayasanın parti kapatma maddelerini
hatırlatarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na CHP'yi şikayet
ediyor. Dün yollamış yazıyı. Sonra millet ayağa kalktı ‘Parti
kapatma da nedir?’ diye. ‘Cumhuriyet’in, Atatürk’ün kurduğu partiyi
Akın Gürlek’e mi kapattırırlar’ diye. Millet canına okudu. Önce bir
tane yazı; yazıyor yazıyor. ‘Biz parti kapat demedik de şunu
söyledik.’ Sonra tepkiler devam edince bir tane daha. ‘Parti
kapatılmasını istemedik.' Gitmiş yazı. Ben dün söyledim. Tarihe
kayıt oldu artık o. Erdoğan kendisinin geçmişte yaşadığı ve
kendisine yaşatılan ve yaşatılmayan her şeyi arkadaşlarımıza
yaşatıyor. Bizim bir parti kapatma davamız eksikti. Allah razı
olsun o da oldu. Aynı maddelerle gitmiş; anayasadaki parti kapatma
maddelerini hatırlatan maddelerle yollamış.
Zaten kendisinin bu işe memur kılındığını bilmiyor muyduk biz? Sen İstanbul’dan geçmişsin Ankara’ya, hakimlikten geçmişsin siyasete. Niyetinde Anayasa Mahkemesi var, o var, bu var. Ama niye geldin geriye buraya? Geldi buraya geri. Kendi de açıklamış. ‘Ekrem İmamoğlu zenginleşmek istiyor.’ Onun nasıl bir yalan olduğunu hepimiz biliyoruz. İki, CHP'de iktidar değiştirmek istiyor. Biz yol arkadaşıyız. Meşru yollardan, siyasi yollardan 28 Mayıs günü sabahleyin ‘değişim’ diyerek yola çıkmışız biz. Partinin Cumhurbaşkanı adayı olacakmış. Olacak, oldu. Millete sorduk 15,5 milyon kişi Mart’ın 23’ünde bunu münasip gördü. Yarın da adayımız da olacak, seçimi de kazanacak. Burada bu kişinin bunlara mani olmak için geldiği nasıl belli? 18 Mart günü akşam vakti, diploma iptali. Ertesi sabah, operasyon. Biri İstanbul Üniversitesi’nden, biri İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan. Tek elden koordine. Amacı ne? ‘Ekrem İmamoğlu Cumhurbaşkanı adayı olamasın.’ Bu yargılamadan kurtulursa ‘Diplomasız olsun’, diplomadan kurtulursa ‘Yargılansın.’ Biz bu konuda meselenin sonuna kadar farkındayız. Milletimiz de farkında.
Ben Akın Gürlek’i eleştirdim, ağır eleştirdim. O dava açtı, o oldu, bu oldu. Sözümü esirgemedim. Ama benim huyumdur, hiç kimseye beddua etmedim. Şimdi Akın Gürlek’e ağız dolusu ‘Allah senden gani gani razı olsun’ diyorum. Ben bu kadar iyi anlatamazdım, bu işin siyasi olduğunu. Ben bu davanın hukuki değil, siyasi bir dava olduğunu dünkü iddianame kadar iyi anlatamazdım. Hem açıkça anlatmış hem ‘suçlama’ diye yaptığı yerlerde çuvallamış. Hukuki zemin sıfır. Siyasi zemin bin 500. Ben de zaten bunu söylüyorum. Siyasi zeminde mücadelemizi sürdüreceğiz. Hukuki zeminde zaten sizi perişan edeceğiz. Hele hele bir canlı yayınlansın. Milletin gözünün önünde perişan olacaksınız. Ekrem Başkan'ımın özel mesajıdır: ‘Gün sayıyorum’ diyor, ‘Bu saçma sapan, duyuma dayalı iftira ve iddiaların her birisini teker teker çürütmek üzere.’ ‘Gün sayıyorum’ diyor."