MHP'den çok sert açıklama!
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Prof. Dr. E. Semih Yalçın, "HDP, 1890'da kurulan ve Osmanlı topraklarında özerk bir bölge oluşturmayı amaçlayan Ermeni Taşnak örgütüyle aynı bölücü emellere sahiptir. Taşnak'ın misyonunu HDP-PKK sürdürmektedir" dedi.
Yalçın, "Siyasi Tıkanıklığın Sebepleri (CHP-HDP Bütünleşmesi)"
yazılı bir açıklama yaparak, 7 Haziran Seçimleri sonrasında ortaya
çıkan, siyasi tıkanıklığa ve terör olaylarının tırmanmasına yol
açan tablo; mimarı AKP olan sözde çözüm sürecinin ve CHP'nin de bu
sürece teşne olmasının kaçınılmaz sonucudur. Hassas toplumsal
dinamikleri siyasi çıkarlarına göre kaşıyarak Türkiye'yi uçurumun
kenarına getiren bu iki sorumsuz partinin hesapları, MHP'nin
takındığı kararlı tutum karşısında bozulmuştur" ifadesini
kullandı.
"HDP HAKKINDAKİ GARİP YANILGI, TÜRK SİYASETİNİ BELİRSİZLİĞE
İTMEKTEDİR"
"Bilhassa CHP'nin son büyük yanlışlarından biri HDP'yi yönetenlerin
PKK'lı olduğunu kabul etmemesidir" diyen Yalçın şunları
kaydetti:
" HDP'yi yönetenler, bu partide milletvekili olarak yer alanlar ve
parti örgütü ile PKK arasında organik bağ vardır. Bu nedenle HDP
ile PKK arasına set çekilmesi ve bu partinin bölücü terör örgütüne
yaptırımda bulunması söz konusu olamaz. Demirtaş'a "Örgütle aranıza
mesafe koyun" demek, Kandil'e "PKK'ya destek vermeyin" demekle
aynıdır. O bakımdan HDP ile onun silahlı kanadı olan PKK arasına
mesafe koymasını istemek beyhudedir. İsmi lazım olmayan bir HDP
milletvekilinin "PKK sizi tükürüğüyle boğar" sözü bunun bir
kanıtıdır. Onların söyleminde bu gerçeği ispatlayan yüzlerce,
binlerce ifade vardır. Bunun içindir ki MHP, HDP-PKK iş birliğiyle
tırmanışa geçen terör olayları karşısında yargıyı harekete geçmeye
çağırmıştır.
HDP hakkındaki garip yanılgı, Türk siyasetini belirsizliğe
itmektedir. Oysa yapılacak iş öncelikle durum tespitinin doğru
yapılmasıdır. Bu bağlamda doğu ve güneydoğudaki halk ile bölücü
terör örgütü arasına mesafe koymak daha mantıklıdır. Devletin
yapması gereken de budur. Aksi takdirde yanlış başlayan bir iş
yanlış sonuçlanacaktır.
AKP ve CHP, gömleğin ilk düğmesini yanlış ilikledikleri için
sonrakiler de yanlış iliklenmiştir. Çözüm süreci, gömleğin ilk
düğmesinin yanlış iliklenmesidir. CHP de AKP gibi çözümcü (!)
olmuştur. 7 Haziran Seçimleri sonrasında HDP'nin 80 milletvekiliyle
Meclise taşınmasında, CHP'nin izlediği hatalı stratejinin payı
büyüktür. CHP kurmayları el altından çalışmışlar ve CHP'ye gidecek
oyların bir kısmı HDP'ye yönlendirilmiştir.
HDP'nin parlamenter demokrasinin bir parçası olacağını ve
Türkiye'nin partisi gibi davranacağını sanma yanlışında AKP ve CHP
birbirinden farksızdır. Ne yazık ki bu partinin Kandil'e ve
bölücübaşına bağlı olduğu, Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünü
dinamitlemekten vazgeçmeyeceği ayan beyan ortaya çıkmıştır. HDP,
1890'da kurulan ve Osmanlı topraklarında özerk bir bölge
oluşturmayı amaçlayan Ermeni Taşnak örgütüyle aynı bölücü emellere
sahiptir. Taşnak'ın misyonunu HDP-PKK sürdürmektedir.
HDP; gerek AKP icadı olan sözde çözüm süreci, gerekse CHP'nin
tutumu yüzünden saatli bomba olarak toplumsal barışın orta yerine
yerleştirilmiştir. PKK'nın cinayetlerinin ve son günlerde verilen
şehitlerin sorumlusu olarak MHP'nin tutumunu gösterenlerin, bu
canavarı nasıl destekleyip büyüttüklerini saklamaya çalışmalarıysa
manidardır. Suç ve veballerini inkâr edip yaşanan her açmaza başka
sorumlu arama hastalığı, Türk siyasi hayatına arız olan
illetlerdendir. Bu hastalık, Türkiye'nin meselelerine de yanlış
teşhis konulmasında yol açmaktadır."
Devleti yönetenlerin, öncelikle toplumsal barışı hedef alan ve 13
yıldır palazlandırılan bölücü terör örgütüyle bölge halkı arasına
kalın bir güvenlik ve şefkat duvarı örmesi gerektiğini vurgulayan
Yalçın, siyasi partilerin , aydınların ve sivil toplum örgütlerinin
de buna destek vermesi gerektiğine dikkat çekerek şöyle devam
etti:
"Ne yazık ki bugün Türkiye'nin içinde bulunduğu durumun
müsebbipleri, yanlış reçetelerin peşinde koşan siyasetçiler ve
onları çeşitli konum ve sıfatlarıyla destekleyen sözde âkiller
güruhudur.
Demokrasi; suçluyu serbest bırakma, caniyi okşama rejimi değildir.
Suçlular sokağa salınarak, silahlı örgütlerle masaya oturularak
toplumsal barışın sağlandığı hiçbir ülke ve coğrafya yoktur.
MHP'nin tutumuna gelince? Ateş yakmakla Mecusi olunmaz. Kimi
ısınmak, kimi yemek pişirmek, kimi de temizlik için ateş yakar.
MHP'nin sözde çözüm süreci, terörizm ve HDP-PKK karşısındaki tutumu
halkı aydınlatmak için ateş yakmak olarak değerlendirilmelidir.
MHP; yıllardan beri PKK'nın kanlı eylemleri karşısında terörle
mücadelede devletin yapması gerekenleri dillendirmiş; sözde çözüm
sürecinin yanlış olduğunu, bunun örgütü meşrulaştırmaktan başka işe
yaramayacağını söyleyip durmuştur. Gelinen noktada MHP haklı
çıkmıştır. Buna rağmen MHP'nin suçlanması, ihanet ve bölücülüğe
karşı milleti uyandırmak için yaktığı ateşin mecusilik olarak
değerlendirilmesi gibidir.
Barış ve huzuru dinamitleyenler cinayetlerini sürdürürken hâlâ MHP
suçlanmaktadır. "Bölücü terör örgütü masum ve mazlum, MHP ise
zalim" algısı yaratılmaya çalışılmaktadır. Bu; sağlıklı bir kafa,
sağlam bir bakış açısı değildir.
AKP'ninse bir ideolojisi bile kalmamış, bütün tükürdüklerini
yalamıştır. Şimdi bu partinin sözcüleri arasında da ihtilaf ve kafa
karışıklığı vardır. Kimi çözüm sürecinin bittiğinden kimi de
gerekirse yeniden canlandırılacağından dem vurmaktadır. Böylece
bölücü terör örgütüne yine açık kapı bırakılmakta, gelinen noktanın
sebebi bu süreç değilmiş gibi, gerektiğinde yeniden masaya
oturulabileceği mesajı verilmektedir.
Türkiye üzerindeki emellerinden vazgeçmeyeceği anlaşılan bölücü
örgütün siyasi temsilcileri de MHP'yi eleştirmeye cüret etmektedir.
HDP'nin eş başkanı Selahattin Demirtaş ve Eski AKP'li yeni HDP'li
Dengir Mir Mehmet Fırat, MHP'nin yargıyı göreve çağırmasına
fazlasıyla içerlediklerinden, eski defterleri açarak partimize
hücum etmişlerdir. Tartışmayı, 1980 Askerî Darbesi'ne zemin
hazırlamak üzere küresel güçlerce kurgulanan Kahramanmaraş, Çorum
ve Sivas olaylarına götürerek bunların sorumlusunun MHP olduğunu
öne sürmüşlerdir.
Demirtaş ve Fırat, HDP'nin pisliklerini ayaza çıkardığımız için
MHP'ye saldırmaktadır. Bunların, burunlarıyla 40 yıllık geçmişi
deşeleme çabası; partimize atacak çamur, yöneltecek iftira
bulamamalarındandır.
Geçmişte yaşanan Kahramanmaraş, Çorum ve Sivas olaylarıyla ilgili
gerçekler ortaya serildiği takdirde, bundan MHP'nin zararlı
çıkmayacağı aşikârdır. Çünkü HDP sözcülerinin kuyruk acısıyla
ortaya attıkları iddialar asılsızdır.
Kahramanmaraş Olaylarının meydana geldiği 1978 Aralık'ından aylarca
önce merhum Alparslan Türkeş, kendisine ulaşan birtakım istihbari
bilgiler doğrultusunda Kahramanmaraş'ın barut fıçısı hâline
geldiğini belirterek dönemin CHP hükûmetini uyarmış ve tedbir
almaya davet emiştir. Çünkü o günlerde bazı bölücü örgütler
Kahramanmaraş'ta yuvalanarak provokatif eylemlerde bulunmaya,
yabancı istihbarat örgütlerinin ajanları da kentte cirit atmaya
başlamışlardır. Dönemin CHP'li İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı ise
Türkeş'in uyarılarını dikkate olmadığı gibi, daha sonra meydana
gelen olaylardan da MHP'yi ve Ülkücüleri sorumlu tutmuştur. Terör
olaylarının o dönemdeki kışkırtıcıları ve planlayıcıları bellidir.
Amerikan istihbarat raporları ve dönemin ABD elçilerinin
açıklamaları da artık meseleyi sır olmaktan çıkarmıştır.
MHP, 12 Eylül Darbesi'ne kadar çok sayıda güzide mensubunu şehit
vermiş, Gün Sazak başta olmak üzere çok değerli yöneticilerini
kaybetmiştir. Merhum Türkeş, Darbeye kadar sürekli olarak MHP
camiasına sağduyu çağrısında bulunarak geri dönülemez bir iç
savaşın çıkmaması için elinden geleni yapmıştır. Buna rağmen 1960
Askerî Darbesi sonrasında Menderes ve arkadaşlarının uğradığı
zulmün bir benzeri, 12 Eylül 1980 Darbesi sonrasında Türkeş ve dava
arkadaşlarına reva görülmüştür.
MHP'nin dünkü sorumlu davranışı bugün de sürmektedir. Eğer bugün
sokaklarda millet birbirini boğazlamıyorsa bu, MHP'nin ve
camiamızın sağduyusu sayesindedir. MHP Lideri Devlet Bahçeli
sürekli olarak parti mensuplarını, tabanını ve teşkilatları tahrik
ve provokasyonlara karşı dikkatli olmaya çağırmaktadır.
Hâl böyleyken MHP'nin sanık sandalyesine oturtulması; siyasette
adaletsizliğin, haksızlığın, kin ve nefretin boyutları hakkında hem
bize hem de kamuoyuna yeterince fikir vermektedir.
Selahattin Demirtaş'ın, PKK'nın 30 yılı aşan sürede işlediği
binlerce cinayeti ve terör eylemlerini bir kenara bırakıp MHP'yi
suçlamaya kalkmasıysa meskende cürmümeşhut hâlinde yakalanan
hırsızın ev sahibini suçlamasına benzemektedir.
Demirtaş, "Bilal'i alamadınız ama hilali verdiniz" sözünü de
hilalin gölgesinde söylediğini unutmamalıdır. Hilal sayesindedir ki
bugün Türkiye'de insanların geleceğe dair ümitleri tükenmemiştir.
Hilal sayesindedir ki HDP-PKK'nın kanlı eylemleri iç savaşa
dönüşmemektedir. 30 yıldır Hilal'i teslim almak isteyen HDP-PKK,
MHP sayesinde bunu başaramamıştır. Bununla birlikte zamanı
geldiğinde MHP Bilal'i de Selo'yu da alacak ve hilalin şaşmaz
adaletinin önüne çıkaracaktır. İşte o gün Kandil'in kuyrukçuları ve
İmralı'nın ayakçıları için hesap günüdür."
"CHP'DE YUVALANAN CUMHURİYET DÜŞMANI AŞIRI SOL, HDP'Yİ
KANATLARI ALTINA ALMIŞTIR"
"Bu arada Selo'nun HDP'siyle CHP'nin ortak strateji izlediği, iki
partinin sözcülerinin sık sık aynı ağzı kullandığı da gözlerden
kaçmamaktadır ifadesini kullanan Yalçın şu değerlendirmeyi
yaptı:
" Bölücü terör örgütü AKP'den sonra kendine yeni bir hami, yeni bir
destekçi bulmuştur. CHP'de yuvalanan Cumhuriyet düşmanı aşırı sol,
HDP'yi kanatları altına almıştır.
"Biz MHP'yi anlamıyoruz. MHP'nin siyaseti iflas etmiştir" diyen
Levent Gök önce her geçen gün HDP'lileşen partisinin hali
pürmelaline bakmalıdır.
CHP; ucuz siyasete tenezzül ederek, oy uğruna tehlikeli sularda
balık avlayarak acınası duruma düşen Tayyip Erdoğan ve AKP'nin
hatasına düşmekte ısrarlıdır. Cumhuriyet'i kuran partinin bu
gidişi, gidiş değildir.
CHP'yi Cumhuriyet'in düşmanlarının koruyucusu ve iş birlikçisi
hâline getirenlerin MHP'ye saldırmakla ellerine geçecek bir
kazançları olmayacağı gibi, bu kafayla herhangi bir erken seçimde
mevcudu da korumaları imkânsızdır.
Çünkü CHP'nin 7 Haziran seçimlerindeki stratejisi, siyasette
gelinen noktanın en büyük amillerinden biridir. "