Levent Tüzel bakanlık teklifini reddetti
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun bakanlık teklif ttiği HDP İstanbul Milletvekili Levent Tüzel kurulacak seçim hükümetinde yer almayacağını açıkladı. Tüzel'in kurucu genel başkanı olduğu ve 7 Haziran seçimlerine HDP ile ittifak yaparak bu partinin listelerinden gösterdiği adaylarla katılan Emek Partisi'nden konuyla ilgili açıklama geldi.
EMEP'ten yapılan açıklama şöyle:
"Türkiye, Cumhurbaşkanı RECEP TAYYİP ERDOĞAN'ın ve onun yönettiği
AKP'nin yukarıdan yaptığı dayatmalarla 1 Kasım'da yeniden seçime
gidiyor.
Yeterli süre olduğu halde, hükûmeti kurmak için ikinci bir isme
görüşmeler yapma hakkı tanımayan Erdoğan'ın, Türkiye'yi seçime
götürecek hükûmeti oluşturma görevini yeniden Ahmet Davutoğlu'ya
vermesi, bu siyasi dayatmalar zincirinin bir devamıdır.
Davutoğlu bu kapsamda, HDP listesinden seçime giren ve İstanbul
milletvekili seçilen partimizin önceki Genel Başkanı Levent
Tüzel'e, kabinede yer almayı teklif etmiştir.
Öncelikle; bu seçim hükûmetinin oluşturulma süreci, AKP'nin ve
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 13 yıllık siyaset geleneğine uygun olarak,
tamamen anti-demokratik biçimde gelişmiştir. Bakan olarak
önerilecek isimlerin, partileri aracılığıyla belirlenmesi yoluna
bile gidilmemiştir.
İkinci olarak; içeride ve dışarıda bir savaş hükûmeti olarak
davranan ve emekçi düşmanı politikalara imza atan Recep Tayyip
Erdoğan ve AKP'nin kuracağı bir hükûmetin, Türkiye halklarına
vereceği hiçbir şey yoktur. Bu hükûmet de önceki hükûmetler gibi
özgürlüklere ve halka karşı bir saldırı hükûmeti olacaktır.
Partimiz böyle bir seçim hükûmetinde yer almayı yukarıda özet
olarak sıraladığımız nedenlerle uygun görmemektedir."
LEVENT TÜZEL'DEN TBMM'DE AÇIKLAMA
Levet Tüzel TBMM'de yaptığı basın toplantısında kurulacak seçim
hükümetinde yer almayacağını açıkladı.
Tüzel toplantıda şunları söyledi:
Başkanlık rejimini gerçekleştiremeyen sayın cumhurbaşkanı ve ekibi
ülkeyi böylesi olağanüstü koşullarda bir seçime götürüyor. Bu bir
dayatma ve süreç o günden bugüne anti demokratik şekilde işledi,
işlemeye devam ediyor. Yeniden savaş başlatıldı. HDP'nin, 7 Haziran
seçimlerindeki elde etmiş olduğu başarı, halk desteği, çözüm barış
halkların gönüllü birliği için vermiş olduğu çabaların halk
tarafından karşılık görmüş olmasını, saray çevresi bir türlü
hazmedemedi. Ne yazık ki memleketi kaos ortamına ve çok açık halka
açık ilan edilmiş bir savaşla seçime götürerek, buradan yeniden
değişik seçim sonuçlarını elde etmeyi hesaplıyor. Biz bu hesabın
tutmayacağını düşünüyoruz. Çünkü halkımızın büyük çoğunluğu,
barışın kardeşliğin, hiçbir gencin gözünün yaşının akmasını
istemiyor.
Yaşam hakkı en kutsal hak. Ama yaşam hakkı devlet yönetimi
tarafından her gün ihlal ediliyor. Ülkenin Kürt illerinde, bölgede,
bugün Yüksekova'da olan gelişmeler her yerde olağanüstü hal ve
halka karşı yürütülen operasyonlar söz konusu. Öz yönetime dair
görüşler ileri sürdükleri iddiasıyla tutuklanıyorlar. Ama bunun bir
de terse dönmesi söz konusu. Bu savaşın kendilerini vurduğunu her
gün görüyor. Artık asker polis cenazelerinde yüreği yanan acılı
insanlarımız, bu savaşın sorumlularını teşhir ediliyor. Bu masa
niçin devrildi? Üç yıldır süren bu süreç niye artık bitti denilip,
silahlar konuşmaya başladı?
Bugün de öncelikle benim de diğer HDP'li vekil arkadaşlarımızın, eş
başkanlarımızın çağrısı gibi, öncelikli dileğimiz bu haksız savaşın
halka karşı yürütülen savaşın derhal durdurulması. Kürt halkı
adına, Türkiye halkları adına, demokrasi adına mücadele ettiğini
söyleyen her kimse, bu savaşın tarafı olmaması gerektiğini
söylüyorum.
Sayın Başbakan, bakanlık görevi tevdi etti. Kabul edip etmediğimizi
saat 6'ya kadar iletmemizi istediler. Resmi görüşümüzü kendilerine
ileteceğiz. AKP hükümeti ve aslında bir numara diyeceğimiz sayın
cumhurbaşkanı "seçimlere ben mi giriyorum" diye hala konuşan
cumhurbaşkanı, muhtarlar toplanıyor, başbakan müftüleri topluyor.
Bir devlet anlayışını adım adım uyguluyor, topluma empoze ediyor.
Evet seçime kendisi giriyor. 7 Haziran'da da böyleydi 1 Kasım'da da
böyle. Ve ben inanıyorum ki 7 Haziran Seçim Sonuçları ortaya
çıktığında, 1 Kasım'a kadar işleyecek süreci 8 Haziran'dan itibaren
AKP kurmayları planladılar. Ve bu senaryoları simülasyon üzerinde
yürüttüler. Özel güvenlik bölgeleri ilan edilmesi, iç güvenlik
yasasının devreye sokulması, cenazede canı yanan insanların
sözlerinin hakaret sayılıp tutuklanmaları ve bir dizi
hukuksuzluk.
Anayasa yok, hukuk yok, teamül yok. Her şey cumhurbaşkanı başbakan
ikilisinin keyfiyetleri çerçevesinde uygulanıyor. Ve şimdi bizim
katılmamızı istedikleri, tekrarlanacak seçimin yürütülmesini
sağlayacak seçim hükümetinin de bu işleyişin bir devamı olacağı çok
açık. Hem halka karşı yürütülen savaş, hem baş gösteren ekonomik
kriz, işte kamu emekçileriyle imzalanan toplu sözleşmede örnekte
olduğu gibi, hem ülkedeki halkları refaha kavuşturacak bir dil
tersine nefret söylemini hala sürdürüyorlar. Hala HDP'yi düşmanca
hedef gösterir halde olmaları aslında bu hükümetin aynı çizgide iş
yapacağını gösteriyor.
Teslim edelim, kabul edelim ki yeni hükümetin de ana işlevi bu
olacaktır. Her tür keyfiyetle, entrikayla arzu ettikleri sonucu
elde etmek için her şeyi göze almak… Ama bu hepimizden
kaybettiriyor. Canımızdan, geleceğimizden, ortak yaşamımızdan.
Temsil ettiğim Emek Partisi'nin de esas kaygısı budur.
Bölgede olanlar hayli kaygı verici. AKP hükümeti çok açık Kürt
hareketine, barış isteyen güçlere, HDP'ye tuzak hazırlıyor. Bugün
hükümette HDP'nin varlığını bile sindirmekten çok çok uzakta
demokrasi kültürü kesinlikle yok. Yılların teamülü Kılıçdaroğlu'na
işlemedi. En küçük bir saygı gereği parti yönetimlerine,
önerecekleri vekillerin isimleri sorulmadı. Başbakan benim
hakkımdır benim anayasal yetkimdir deyip işin içinden çıkmaya
çalışıyor.