"Kadın herkesin içersinde kahkaha atmayacak"
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "İffet çok önemli. Sadece bir isim değil Kadın için de bir süstür, iffet. Erkek için de bir süstür. İffetli olacak. Erkek de olacak. Zampara olmayacak. Eşine bağlı olacak. Kadın ise o da iffetli olacak. Mahrem- namahrem bilecek. Herkesin içerisinde kahkaha atmayacak. Bütün hareketlerinde cazibedar olmayacak, iffetini koruyacaksın" dedi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Bu siyasi istikrarı bozmak,
30 Mart seçimlerinde AK Parti'yi tökezletmek, mümkün olursa diz
çöktürmek, herhalde ondan sonra da Cumhurbaşkanlığı seçimini
etkileyerek, orada da AK Parti'nin adayını Cumhurbaşkanı
seçtirmemek için tuzaklar kuruldu, olaylar yaşandı. Yedi düvel gibi
AK Parti'nin üzerine çullandılar" ifadesini kullandı. Arınç
Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili olarak da, "Sayın
Kılıçdaroğlu yolda görse kendisini tanımazdı. Aday olacağı kulağına
söylendiğine kadar bu Ekmeleddin veya Ekameddin veya Ekmel veya
Ekmek denen şahsın ismini bile tanımazdı. Ne yaptığını bilmezdi"
dedi.
Arınç konuşmasında gençlik dizilerini de eleştirerek "Bunların
sadece isimlerini vermiyorum ama yedi sülalesini biliyorum. Bunlar
bu toplumu çökertmekle vazifeli bir iş yaptığını zannederken
çocukları kıyafetlerinden, konuşmalarından, anne-babalarıyla,
arkadaşlarıyla olan ilişkilerine kadar bunu bozmaya çalışan ve buna
maksatlı olarak yapanlar vardır" diye konuştu.
Arınç, Ak Parti Bursa İl Başkanlığı tarafından Merinos Atatürk
Kongre ve Kültür Merkezi'nin bahçesinde düzenlenen bayramlaşma
töreninde konuştu. AK Parti'nin 12 yıllık iktidarının başarıyla
devam ettiğini anlatan Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu siyasi istikrarı bozmak, 30 Mart seçimlerinde AK Parti'yi
tökezletmek, mümkün olursa diz çöktürmek, herhalde ondan sonra da
Cumhurbaşkanlığı seçimini etkileyerek, orada da AK Parti'nin
adayını Cumhurbaşkanı seçtirmemek için tuzaklar kuruldu, olaylar
yaşandı. Bunlar çok yakın mazide, sizler de bunları gördünüz.
Unutmayın geçtiğimiz yıl İstanbul'da masum gerekçelerle
başlatıldığı söylenen Taksim veya Gezi olayları dediğimiz
hadiseler, aslında Türkiye'de hükümetin yıpratılması, siyasi
istikrarın bozulması ve arkasından katmerlenerek ta
Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar bu hükümeti yıkmak çalışmasıydı.
Fark ettik, tedbirini aldık. Masum gerekçelerin arkasına saklanmış,
gizlenmiş veya buna gerçekten inanmış insanları bir kenara koyduk,
sokakları ateş topuna çevirmek isteyen, ölümlere yol açan,
insanları yaralayan, kamu mallarına zarar veren, polise silah
sıkanların da cezasını verdik. Hamdolsun Gezi olaylarıyla
başlatılan ve Türkiye'nin pek çok iline, ilçesine sirayet eden
hadiselerden ülkemizi çekip çıkardık. İlk hareketleri boşa çıktı.
Ama şunu gördük ki bunun benzerlerini yapabilirler, bunun için
örgütlenme imkanları var, sadece sosyal medya değil, hükümeti
çökertmek için iç ve dış mihrakların işbirliği yaptığı
organizasyonlar, 'su uyur düşman uyumaz' her zaman harekete hazır
bekleyebilirler. O zaman daha dikkatli olmamız lazım. Özgürlükler
amenna, ama özgürlükleri istismar edenlerin de bir hukuk devletinde
karşılığı vardır, mutlaka onun karşılığını da hepimiz vermek
zorundayız."
"YIKIMA YOL AÇMADAN İŞE VAZİYET ETTİK"
Arınç, geçen yıl mayıs ayında Türkiye'nin ekonomisinin pik
yaptığını, 22 milyon euroluk ihaleler yapıldığını, IMF'ye olan
borcun bittiğini, borsa endeksinin 90 bin olduğunu, dış
yatırımcıların yatırım yapmak için sıraya girdiğini, faizlerin
3-5'lere kadar indiğini hatırlatarak, şunları kaydetti:
"İşte bunu çökertebilmek için Gezi olaylarını bir manivela gibi
kullandılar ve gerçekten haziran, temmuz, ağustos aylarında borsa
endeksinde, düşüşler ve bazı göstergelerde sendelemeler oldu. Hemen
zaptettik ve hamdolsun daha fazla bir yıkıma yol açmadan işe
vaziyet ettik. Bu sadece güçlü bir hükümetin yapabileceği, bu
sadece güçlü bir Başbakan'ın başarabileceği bir işti. Hamdolsun
emellerine ulaşamadılar, Türkiye'de hükümeti çöktüremediler."
"HİÇBİRİSİNE BİR GÜN BİLE DAYANAMAZDI"
Aralık sonunda başka bir olayla karşılaştıklarını anlatan Arınç,
şunları söyledi:
"Yıllarca AK Parti'yle iç içe geçmiş ve AK Parti'den fevkalade
istifade etmiş bir grubun içerisinden bazıları, hükümet karşıtı bir
eylem yaptılar, bir operasyona girdiler. Başbakanımızın tabiriyle
'Bir darbeyi gündeme getirdiler.' Hukuk yoluyla veya hukuku alet
ederek, hükümetin sonunu getirmeye çalıştılar. Orada da hemen plan
fark edildi, tedbirler alındı, 17 ve 25 Aralık operasyonları da
sonuçsuz kaldı. İnanın arkadaşlar, son yılların içinde yaşamış bir
milletvekili arkadaşınız olarak, yakın tarihteki siyaseti biraz
daha yakından takip etmiş bir arkadaşınız olarak, size söylemeliyim
ki; 'Bunlara başka bir başka hükümet maruz kalsaydı, mesela
2002'den önceki 3 partili hükümet gibi, ondan önceki 4-5 partili
hükümetler gibi hiçbirisi bir gün bile dayanamazdı. Güçlüydük,
halktan yüzde 50 destek almıştık, aklı başında bir hükümetimiz
vardı. Bu operasyon da boşa çıktı. Onun da gayesi 30 Mart'ta
seçimin kaybedilmesi, AK Parti'nin artık çökecek noktaya
gelmesiydi. Hamdolsun ocak ayına girdiğimizde her şeyin tedbiri
alınmıştı, oyunlar, hileler deşifre edilmişti ve cascavlak ortada
kalan yerli görevlileri, emniyet görevlileri ve bazı kurumlarda
yuvalanmış, adeta bir çete gibi çalışan kötü maksatlı insanların
planları deşifre oldu."
"YEDİ DÜVEL GİBİ AK PARTİ'NİN ÜZERİNE
ÇULLANDILAR"
Arınç, iyilerine bir şey demediğini, kenarda köşede kalıp da
bunlardan hiç haberi, ilişiği olmayan saf, temiz, güzel binlerce,
on binlerce insanı, sözlerinin içine koymadığını ifade ederek,
şöyle dedi:
"Ama organize ve tek gayesi siyasi amaçla bu hükümeti yıkmak olan
ve maalesef yine bir plan dahilinde çalışan, bir organizasyondan
söz ediyorum. Onun da hesabı görüldü ve arkasından 30 Mart geldi.
30 Mart'a giderken, unutmayın bütün siyasi partiler içiyle dışıyla
bir benzetmem var adeta 'yedi düvel' gibi AK Parti'nin üzerine
çullandılar. Tek başımıza mücadele ettik, halkımızı yanımıza aldık,
ona oyunları deşifre ettiğimiz gösterdik ve hiç beklenmedik bir
şekilde, bütün bu gizli açık ittifaklara rağmen AK Parti, çok şükür
30 Mart'ın galibi oldu. Yüzde 45,5 oy, 21 milyon 500 bin seçmen, 30
büyükşehrin 18'ini kazandık, tüm belediyelerin Türkiye'de yüzde
61'ini AK Parti olarak kazanmış olduk."
"EKMELEDDİN VEYA EKAMEDDİN VEYA EKMEL VEYA
EKMEK..."
Türkiye'nin Cumhurbaşkanlığı seçime gittiğini belirten Arınç,
Ekmeleddin İhsanoğlu'nun şahsıyla ilgili bir küçümseme yapmalarının
kendilerine yakışmayacağını anlatarak, şöyle devam etti:
"Geçmişte tanıdığımız, bildiğimiz bir insandı ama iddia ediyorum
Sayın Kılıçdaroğlu yolda görse kendisini tanımazdı. Aday olacağı
kulağına söylendiğine kadar bu Ekmeleddin veya Ekameddin veya Ekmel
veya Ekmek denen şahsın ismini bile tanımazdı. Ne yaptığını
bilmezdi. Biz biliriz. Onu İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreteri
yapan da biziz, arkasında duran da biziz. Beraber hac ve umre
yapmaktan tutun uluslararası konferanslarda onu takdim etmeye kadar
biz tanırız, biliriz ama o bilmez. MHP Genel Başkanı bilir, bu
kadar bilmez. Adeta sarıldılar, kurtarıcı gibi baktılar. O şahsın
kabul edip etmemesi kendi takdiridir. Televizyonda söylediğim için
söylüyorum, tekrar ediyorum; bana böyle bir teklif edilse siz bende
bir eksiklik mi gördünüz? Tayyip Erdoğan'ın veya Abdullah Gül'ün
karşısına siz beni aday çıkarmak isterseniz benim karakterimden
şüphe mi ettiniz' derdim. Böyle bir şeyi kabul etmezdim."
"ADAM GİBİ ADAM CUMHURBAŞKANI ADAYIMIZ VAR"
"Alnımız açık, başımız dik. Adam gibi adam Cumhurbaşkanı adayımız
var elhamdülillah" ifadesini kullanan Arınç, şöyle devam etti:
"İçi dışı bir, özü sözü bir, önü arkası bir. Bu adam bunları
söylüyor ama arkasından ne yapar diye endişe duyan birisi var mı?
Neyse yapmış zaten? Yaptıkları inşallah yapacaklarının teminatı
zaten. 'Ben Cumhurbaşkanı olsam da ülkenin kalkınmasını takip
edeceğim' diyor. 'Bursa'nın Yüksek Hızlı Treni 2016'da hizmete
geçecek' diyor. 'Ya sen Cumhurbaşkanı oldun artık kardeşim bırak
bunları Ulaştırma Bakanı düşünsün' derken, 'Hayır ben düşüneceğim'
diyor. 'Bu ülkeye hizmet etmekten, ülkenin insanın yüzünün
gülmesinden sorumluyum. Ben hem Cumhurbaşkanlığı yapacağım, hem
hükümetin daha verimli ve daha dikkatli çalışması, 2023 hedefi,
2053 hedefi, 2071 hedefine nasıl dolu dizgin gideceğimizin de
heyecanını taşıyacağım' diyor."
Arınç, yeni cumhurbaşkanının daha hızlı koşacağını belirterek,
"Keşke hep Cumhurbaşkanlarımız böyle olsaydı. Hepsi bu şekilde
hizmet etseydi. Türkiye'yi bugün uçuracak noktaya gelseydi. 2007'de
büyü bozuldu. 2007'de bu memleketin tertemiz bir evladı önüne
konulan bütün engelleri aştı ve milletimiz gül gibi
Cumhurbaşkanı'na kavuştu. Hamdolsun o da 7 yıl boyunca bu ülkeye en
başarılı hizmetleri yaptı, milletimizle bütünleşti, onun davasını
sahiplendi. Bugün 4x100 bayrak yarışı gibi koştu koştu önündeki
atlete bayrağı veriyor. O daha hızlı koşacak. Ne kadar güzel,
kurban olduğum Allah neler verdi bu ülkeye" ifadelerini
kullandı.
"O GECEYİ HİÇ UNUTMUYORUM"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı dünyanın iyi tanıdığını vurgulayan
Arınç, aile hayatı, okuduğu okullar, yaptığı işler, söylediği
sözleri belli olan Erdoğan'ın, kredisini, derecesini dünyanın
bildiğini söyledi. Gazze ve Filistin'de yaşananlara da değinen
Arınç, şöyle dedi:
"Ama sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olması gerekirken
20 tane sebep sayarsanız, 20 sebebe bedel ben size başka bir şey
söyleyeyim. Bir İsrail'in askerine, komutanına, başbakanına,
bakanına, cumhurbaşkanına, kimse dünyada Obama da dahil, Putin de
dahil 'Sen katilsin adam öldürmesini bilirsin' dememiştir. Dünya'da
bir tek insan çıktı, 76 milyonu arkasına aldı, yanında oturan
Cumhurbaşkanına, 'Bana bak çok yüksek sesle konuşma, bu edep
işidir, ben seni dinledim. Şunu iyi bil, siz çocuk öldürmesini
bilirsiniz, siz katilsiniz. Sesini yükseltme' bunu söyleyebildi. 5
sene öncesinin Davos'undan bahsediyorum. Televizyonlarda hala
gördüğünüz hala zaman yüreğinizden nasıl bir heyecan
hissediyorsunuz. Bunu yapan insana nasıl dua ediyorsunuz. Bunu
kimse söyleyemedi dünyada. O geceyi hiç unutmuyorum. Birtakım
gazetelerin büyük yazarları telefonlara bağlandılar. Ertesi gün
atacakları manşetleri düşündüler. 'Türkiye mahvoldu' dediler.
'Dolar 3 bin lira olacak' dediler. 'Amerika bir daha telefonlara
çıkmaz' dediler, 'İsrail sadece bu sebeple Türkiye'yi batırır'
dediler. Arkadaşlar Allah dilerse zalimlere karşı sizi aziz eder.
İki saat sonra ne oldu biliyor musunuz? Başbakan 'Hazırlayın
uçağımı Türkiye'ye dönüyoruz' dedi, eline yapıştılar. İsrail
Cumhurbaşkanı Türkiye'den özür diledi."
"ZALİM SULTANA KARŞI HAKİKATİ HAYKIRMAK"
Arınç, Türkiye'nin, İsrail'e özür dileten bir Cumhurbaşkanı
olacağını dile getirerek, şunları kaydetti:
"Zalim sultana karşı hakikati haykırmak en büyük cihatsa bunu
yapmış bir insanı cumhurbaşkanı seçeceksiniz. Bundan daha büyük
şeref olur mu? Bütün milletimiz için. Bir vicdan borcudur söylemek
istiyorum; Türkiye'nin en çok satan gazetelerinden birisinin
patronuyla daha sonra konuştum. Dedi ki bizim genel yayın
yönetmeni, şunlar bunlar beni aradılar. 'Biz mahvolduk, Tayyip
Erdoğan öyle bir yanlış yaptı ki, Türkiye bunun altında kalacak.
Biz de yarın şöyle bir başlık atmak istiyoruz' dediler. Telefonda
onlara ağzıma geleni söyledim, 'patron söylüyor.' Ulan ben Anadolu
çocuğuyum be, ilk defa gurur duydum bu gece. İlk defa bu gece bu
memleketin bir evladı olduğuma kanaat getirdim. Başbakanımızın çok
da sevmediği bir patrondan bahsediyorum. Bu gece ben bir Anadolu
çocuğu olarak, bir Türk ve Müslüman evladı olarak gurur duydum.
Faturası ne olursa olsun benim izzetimi, benim şerefimi, benim
milletimin sesini yükselten bir Başbakan'a ben sadece teşekkür
ederim. Bunu söyleyebildi. İzzet sahibi olmaya mecburuz."
"BİRİLERİ ÇOK KORKSA BİLE, İSTEMESE BİLE"
"Çok şükür şimdi bu kişi, birileri çok korksa bile, istemese bile
inşallah Türkiye'nin Cumhurbaşkanı olacak. Hak ederek, yüzde yüz
başarıyla" diyen Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"O yüzden en büyük sınav. Nasıl olsa birinci turda seçilecek. Bu
yetmez. Birinci turda seçilecek ama en yüksek oyla seçilmesi lazım.
10 Ağustos'a kadar çalışmalıyız. Birebir ilişkilerle oy almalıyız.
Dost, arkadaş, köylü, şehirli, asker arkadaşımızdan, çocuğumuzun
kirvesinden, sağdıcından 'Benim hatırım için Tayyip Erdoğan'a oy
istiyorum' diyeceksiniz. Yurt içi, yurt dışındaki tüm
akrabalarımızdan oy istememiz lazım. Çünkü ben biliyorum ki; nice
MHP'li arkadaşımız nice CHP'li arkadaşımız, BBP'li Saadetli hepsi,
baştakilerin ne söylediğine bakmayın siz. Millet sandığa kendisi
gidecek, elini vicdanına koyacak. Üç tane fotoğrafa bakacak. 'Bu
adam dürüst, bu adam çalışkandır, sözünün eridir. Ben buna oy
vermedim ama üzerinden yürüdüğüm yolları bu yaptı, Yüksek Hızlı
Treni bu yaptı, hastane kapılarında öldü benim babam. Şimdi hastane
kapılarında beklemeden alıyorlar. En iyi hizmeti veriyorlar'
diyecek. Oy böyle toplanır arkadaşlar, telefon diplomasisi,
Fransa'da mı hemşehriniz var, Avustralya'da mı yakınınız var.
Hatırım için ne olursunuz, bu Türkiye'nin mukadderatıdır.
Türkiye'nin geleceği için Sayın Cumhurbaşkanımıza sizden oy
istiyoruz."
Arınç, Erdoğan'ın yüzde 60'lara yaklaşan bir oy oranıyla
Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde Türkiye'de yeni bir dönemin
başlayacağını vurgulayarak, 2015'te de AK Parti'nin yeniden iktidar
olacağını ve yeni bir 5 yıllık dönemin başlayacağını belirtti.
"KÜT 90'DAN AMPUL GİBİ DİKMİŞ ORAYA"
Başbakan Erdoğan'ın enerjisinin çok yüksek olduğuna dikkati çeken
Arınç, Başbakan Erdoğan'ın çok güzel meziyetlere sahip, sözünün eri
olduğunu söyledi. Arınç, şunları söyledi:
"Bir insan mertse o özelliği Başbakanımızda görür. İçi dışı birse
onda görür. Cesur insan arıyorsa onda görür. Çalışan insan arıyorsa
onda görür. 24 saatte 2 saat uyku uyumayan bir insanı düşünün
Diyarbakır'da 45 derecenin altında bir miting yapıyor, İstanbul'a
geliyor. İstanbul'da bir başka toplantıya katılıyor. Akşam da
Başakşehir'de futbolcu gibi 3 tane gol atıyor kardeşim. Böyle bir
aday dünyanın neresinde var ya? Hele bir aşırtma gol atmış ki
Alinur (İnegöl Belediye Başkanı Alinur Aktaş.) Biraz spordan anlar
herkes, zaten Bursalıların yarısı Recep Altepe başta olmak üzere
futbolsever, sporsever. Adam bir aşırtma bir gol atmış kardeşim
sanki cumhurbaşkanlığı seçimi gibi. Şöyle ayağının tersiyle küt
90'dan ampul gibi dikmiş oraya. Hiç mi yorulmuyorsun mübarek ya.
Rıdvan Dilmen'in bacağı kırılmış, öbürünün adalesi kopmuş, bu
maşallah çocuğuyla, oğluyla birlikte top oynuyor 5 dakikada 3 gol
atıyor. Bunu kim yaptı kardeşim? Rahmetli Metin Oktay olsa madalya
takardı. Bu büyük bir başarı. Hiç bitmeyen bir enerji. Yorulmak
bilmiyor."
"ÇÖZÜM SÜRECİNİ MİLLET KABULLENDİ"
Arınç, çözüm sürecine de değinerek, şunları kaydetti:
"Enerjik, dünyanın bütün meseleleriyle ilgilenmiş, herkesin
sevmediği de var, sevdiği de var ama en çok itibar ettiği bir
insan. Türkiye'de Cumhurbaşkanı olacak. Mertse, dürüstse,
çalışkanlıksa, milleti sevmekse, yetimin başını okşamaksa, fakirin
yanında olmaksa, engelli yurttaşlarımızın ailesine maddi destek
vermek varsa, yaşını, başını almış dul hanım kardeşlerimizin eline
maaş veren bir Başbakanı Türkiye'de dünyada görebilir misiniz?
Allah'a hamdolsun. Allah'a çok şükür. İşte onun için her partinin
seçmeninde bu özellikler bulunur, bulunabilir. Katı parti
gözlüğüyle değil, insan unsuruyla bunları söylememiz lazım. Ne
istiyorsun sen kardeşim hizmet mi? Al sana hizmet. Ne istiyorsun,
Türkiye'yi ciddiyetle temsil mi? Al sana Tayyip Erdoğan. Ne
istiyorsun Türkiye'nin bütünlüğü mü? Evet. Türkiye'nin bütünlüğü
derken unutmayın maddi kalkınmada ne kadar başarılıysa bu hükümet
ve onun Başbakanı Türkiye'yi kucaklaştıran da odur. Çözüm
sürecisinin sahibi odur. Bakın çözüm süreciyle ilgili kanun
çıkardık. Sadece MHP'den 20-30 civarındaki milletvekili zorlukla
karşı çıkabildi. Bağırdılar çağırdılar ama oy kullanmaya bile
gelemediler. CHP bazen bağırdı çağırdı ama destekledi. Çözüm
sürecini millet kabullendi. Türkiye'deki huzuru millet benimsedi.
'Artık kan dökülmesin, artık Türkiye'de huzur olsun' diye herkes,
hamdolsun."
Arınç, Müslüman ülkelerin batı toplumu tarafından Kur'an'dan
koparılarak güçsüz duruma düşürüldüğünü söyledi. Hazreti
Peygamber'in "Bir evde Kur'an varsa ve okunmuyorsa o Kur'an
öksüzdür" hadisinin olduğunu belirten Arınç, şunları kaydetti:
"Tarihçeyi hayatta üstat hazretleri çok güzel bir misal verir, der
ki; 'John Gladstone' diye İngiltere'de müstemlekeler bakanı vardı.'
Demek ki sömürgelerin bakanı varmış. İşte Osmanlı'nın son zamanı.
Hasta çöküş devri falan ondan sonra sömürgeler birer birer
uyanıyorlar. 'Ne yapmalıyız ki İslam'daki bu yükselişi bu
canlanışı, işte Pakistan, Hindistan elden gidiyor nasıl
önleyebiliriz?' Herkes 10 tane sebep saymış. Demiş ki John
Gladstone; 'Bu söylediklerinizin hiçbir faydası yok. Müslümanlar
Kur'an'a bağlıdırlar. Siz onun Kur'an ile olan bağını
keseceksiniz'."
Arınç, geçmiş dönemde Kur'an'a "Mushaf-ı Şerif" denildiğini, gelin
kızların, mushaf kaplarını çeyizlerine koyduğunu, bu kaplara
konulan Kur'anların duvara asıldığını, ancak bunun artık
yapılmadığını ifade ederek, bir Müslüman'ın her gün en azından bir
yarım sayfa, 3-4 ayet Kur'an okuması gerektiğini belirtti. Arınç,
şöyle devam etti:
"John Gladstone diyor ki; 'Bu Kur'an'ı bunların elinden almadığımız
müddetçe onlara gerçekte hakim olamayız' ve sonunda bu yola
gidiyorlar. Kur'an Müslümanların elinden alınacak. Yani ona uzak
tutulacak, ona yabancı olacak. Onun içinde yazılı olanlarla amel
edilmeyecek. Kur'an öksüz bırakılacak. Bu Türkiye için de Orta Doğu
için de geçerli. Her yerde bu sistem uygulandı. Bizim de inanmış
birer Müslümanlar olarak Kur'an'ın sadece lafsıyla değil içindeki
hükümleriyle Peygamberimizin Hadis-i Şerifleriyle mutlaka
okumalıyız."
"BUNLAR NEREDEN ÇIKTI?"
Son zamanlarda Türkiye'de ahlaki bir çöküntünün yaşandığını
söyleyen Arınç şöyle devam etti:
"Maalesef günlük hayatımızdan tutunuz, çocuklarımızın yetişmesine
kadar televizyonların etkisi, şundan bundan bu kadar ama farklı bir
toplum haline geliyoruz. Çok şiddetli tepki vermeye başladı
insanlarımız. Bonzai veya benzerleri alıcı buluyor, müşteri
buluyor. Bazı alçaklar bunu pazarlıyorlar. Gençleri özellikle buna
alıştırmaya çalışıyorlar. Gençlerimizi çökertmek istiyorlar.
Ahlaksızlık, fuhuş bir bataklık haline geliyor. Çocuklarımız,
gençlerimiz cinsel yönelimlerinde çok kötü noktalara gidiyorlar.
Türkiye'de buluğ yaşı, ergenlik yaşı çok küçüldü. Bu kızlarda
neredeyse 9- 10 yaşlarına, erkeklerde de 11- 12 yaşına kadar
küçüldü. Bunun neticesinde özellikle bu cinsel yönelimleri sürekli
teşvik eden, bir kısmı sanal dünyada, internet dünyasında bir kısma
maalesef televizyonlarda, gazetelerin magazin sütunlarında bir
kısmı da üniveristeler başta olmak üzere eğitim alanında
gençlerimizin bu heyecanlarını, bu heveslerini kötüye kullananlar
var. Biz karısını 40 yerinden bıçakladıktan sonra sokak ortasında
bırakan bir ahlaksız kocayı bugüne kadar duymamıştık. Sevdiğini
bırakan, üstünden taksisiyle geçen edepsiz, vicdansızları hiç büne
kadar duymamıştık. Çocuklarının önünde cinayet işleyen
vicdansızları bugüne kadar duymamıştık. Evet sayıları az belki ama
niye oluyor bunlar? Olmaması lazım. Biz çok iyi bir toplumduk.
Bunlar nereden çıktı? Bu ayrık otları nasıl yetişti nasıl bitti?
Bunlara dikkat etmemiz lazım. Asıl yapılamsı gereken sizlerin iyi
örnek olmasıdır. Onları iyi yetiştirmeliyiz. Ne olur anneler,
babalar, onların her istediklerini meşru-gayrimeşru, 'ne yapalım,
arkadaşları böyle yapıyor' diyerek, olağan karşılamayalım. Nasihat
edelim. Kötü arkadaşlıklar kurmasınlar, kötü yerlere gitmesinler ve
inşallah güzel sohbetlerle, güzel kitaplarla ve güzel bir eğitimle
başbaşa kalsınlar. Çocuklar bizim geleceğimiz. Onlar yarım yamalak
yetişirse, biz sonra bu ülkenin geleceğinden nasıl sorumlu
oluruz?"
GENÇLİK DİZİLERİNE SERT TEPKİ
Bir kaç özel televizyonun gençlik dizileri hazırladığını ve bu
dizilerin 13- 20 yaşları arasındaki gençleri sadece sekse bağımlı
olarak yetişmesine neden olduğunu öne süren Arınç şunları
kaydetti:
"Bunların sadece isimlerini vermiyorum ama yedi sülalesini
biliyorum. Bunlar bu toplumu çökertmekle vazifeli bir iş yaptığını
zannederken çocukları kıyafetlerinden, konuşmalarından,
anne-babalarıyla, arkadaşlarıyla olan ilişkilerine kadar bunu
bozmaya çalışan ve buna maksatlı olarak yapanlar vardır."
"İFFET ÇOK ÖNEMLİ"
Arınç, Türkiye'de ahlaken bir geriye gidiş olduğuna işaret ederek,
şöyle konuştu:
"Haya meselesi çok önemlidir. Haya, utanma duygusu. 'Yüzüne
baktığın zaman yüzü kızarıyorsa' Hadis-i Şerif öyle diyor, haya
güzeldir. Kadında olsa daha da güzeldir. Sadece kadın için değil
erkek için bütün mahlukat için haya diye bir şey var. Erkekler için
de haya vardır. Yalan söyleyemez, mahcubiyet ifade edecek bir söz
söylemeye kalksa yüzünü yere bakar. Nerede öyle yüzüne baktığımız
zaman yüzü hafifçe kızarabilecek, boynunu öne eğebilecek, gözünü
bizden kaçırabilecek iffet sembolü haya sembolü kızlarımız.
Hamdolsun burada çok var da Allah bütün yavrularımıza bunu
bağışlasın. Çünkü Hadis öyle diyor; 'Utanmıyorsa ne istiyorsan
yap.' Ne istiyorsan yapacaksan önce utanma duygusunu atacaksın.
Atamayız, utanacağız arkadaşlar. Haya duygumuz olacak. İffet çok
önemli."
"KADIN HERKESİN İÇERİSİNDE KAHKAHA ATMAYACAK"
"İffet sadece bir isim değil kadın için de bir süstür iffet, erkek
için de bir süstür. İffetli olacak erkek de olacak, zampara
olmayacak eşine bağlı olacak, çocuklarını sevecek. Kadınsa o da
iffetli olacak. Mahrem namahrem bilecek. Herkesin içerisinde
kahkaha atmayacak, bütün hareketlerinde cazibedar olmayacak. Şimdi
bunu birileri söylediği zaman 'ya bu adam hangi dilden konuşuyor'
diyebilirler. Bu kadar değerlerimize yabancılaştık bugün."
Türkiye'de israfın da çok üst düzeyde olduğunu, bazı evlerde 2-3
ayrı araba bulunduğunu ve her bireyin işine tek başına aracıyla
gittiğini anlatan Arınç, "Nil Nehri Türkiye'de kullanılan arabalara
benzin olsa yetiştiremeyiz. Bu israftır bu arabanın durduğu yerde
masrafı var. Aynen cep telefonları gibi. Şimdi cep telefonunda
hanımlar yemek tarifi yapıyor birbirine saatlerce. Bunlar karşı
karşıya geldiğinde konuşmuyor, çünkü gözü televizyonda dizi
seyrediyor. Arkadaşlar gülünç hallerimiz bunlar. Biz iffetli haya
sahibi çalışkan dürüstlük ilkelerine bağlı ve asla kötü
alışkanlıkları olmayan, uyuşturucu falan bir tarafa Allah korusun
alkol sigara vesaire gibi bağımlılık yapan şeylerden çocukları uzak
tutmalıyız" görüşünü dile getirdi.
"ÇOCUKLARIMIZA ZAMAN AYIRMALIYIZ"
Torunu Şamil'in annesinin telefonunu alarak sabahtan akşama kadar
oynadığını, odaya girip çıkanı fark etmediğini, "Şamil ne
yapıyorsun?" diye sorduğunda, başını bile kaldırmadan "Dede
oynuyorum" yanıtını verdiğini anlatan Arınç, şöyle dedi:
"Bu çocuk böyle yetişirse olmaz. Çocuk bunlara meraklı şimdi. O
yüzden onların meraklarını bazen şekerle, bazen oyuncakla, bazen
parayla başka kanallara kanalize etmemiz lazım. Evlatlar elimizden
giderse başka sermayemiz kalmaz. Ne olur? Bu cinayetler çok kötü.
Biz kadına el kaldırmayı bile kabul etmeyiz. Eşimiz de olsa,
sevgilimiz de olsa, kızımız da olsa bunlar bu toplumu doğuran
mukaddes insanlar. Boşanırız, ayrılırız, yaşayamayız o ayrı bir
şey. Ama kötü muamele etmek işkence etmek nedir. Bu televizyonlarda
gördüklerimiz nedir. Bu haberlerde okuduklarımız, bu toplum böyle
değildi arkadaşlar.
Yani bütün maddi kalkınmanın üzerini simsiyah bir örtü gibi örten
bu kötüye gidişten bir an evvel kurtulmamız lazım. Bunda bizim
sorumluluğumuz varsa sizin de sorumluluğunuz var, başka kurumların
da sorumluluğu var. İyiliğe vesile olan o hayrı işlemiş gibidir.
Şerre vesile olan şerri aynen işlemiş ve teşvik etmiş gibidir. Bir
insan hayra vesile olmuşsa o hayırdan payına düşeni alacaktır ama
kötü bir işe vesile olmuşsa o bütün kötülükleri kare köküyle, küp
köküyle çarpın hepsi onun hanesine yazılacaktır. Allah bizi
inançlı, ahlaklı, dürüst, birbirlerini çok seven birbirlerinin
hatırını kırmayan, birbirleriyle iyi komşuluk, iyi arkadaşlık yapan
güzel bir toplum haline getirsin."