Demirtaş ateş püskürdü!
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "MHP'nin Dersim ziyareti, Başbakan'ın kışkırtması, provokasyonu üzerine Dersim'e, Dersimlilere meydan okumaya dönüştüğü için Dersim halkı da günlerdir protesto ve gösteriler yapıyor" dedi.
Demirtaş, Eş Genel Başkan Figen Yüksekdağ ile Şişli Kent Kültür
Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında, "Yeni Yaşam"
programını hayatın her alanına uygulayacaklarını anlattı, 2015
seçim çalışmalarına değindi.
Ülkeyi şu anda demokratik bir iktidarın yönetmediğini savunan
Demirtaş, "Tek adamın, tek başına ülkenin en önemli
konularıyla ilgili karar verme yetkisini kendisinde
gördüğünü" öne sürdü.
Bunun özellikle 2015 seçimleri sonrasında daha da vahim hal
alacağını ileri süren Demirtaş, "Sorunların çözümü birbirine bağlı.
90 yıllık tekçi, mezhepçi, ırkçı Türkiye siyasi tarihine bir ışık
ve güneş gibi doğmuş bu partiyi iktidara taşımak boynumuzun
borcudur. Emin olun şu anda bin odalı saraylarının bininde de telaş
var. Şu anda 'keşke daha az oda yapsaydım' diye düşünüyor. Az oda,
az panik demektir. Her bir oda ona panik odası olacaktır. Kaçacak
oda bulamayacak. Özellikle kadınlar; ki fıtratınızda var sarayları,
sultanları, siz yıkacaksınız" diye konuştu.
Kenan Evren ve onun cuntacı generallerin getirdiği seçim barajını
en çok bugünkü siyasi iktidarın kullandığını dile getiren Demirtaş,
"Bunun adına 'ileri demokrasi, Yeni Türkiye' diyorlar. Cilalanmış,
parlatılmış, boyanmış bir Kenan Evren zihniyetini, 12 yıldır bize
Elmalı şeker olarak yutturmaya çalışıyorlar. Fakat elma da bitti,
şeker de sap da ellerinde kaldı" ifadelerini kullandı.
- Bahçeli'nin Tunceli ziyareti
Demirtaş, bir soru üzerine, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin
Tunceli ziyaretini değerlendirdi. Bütün siyasi parti ve
siyasetçilerin, Türkiye'nin her yerinde siyasi çalışma
yapabileceğini dile getiren Demirtaş, şunları kaydetti:
"MHP'nin Dersim ziyareti, Başbakan'ın kışkırtması, provokasyonu
üzerine Dersim'e, Dersimlilere meydan okumaya dönüştüğü için Dersim
halkı da günlerdir protestolar ve gösteriler yapıyor. Dersim
halkının 37-38'de başlayan acısı, travması, yaşadığı bütün sorun ve
sıkıntıları görmezden gelip, bunlara dönük, hakaretvari bir dil
kullanmak, Dersim'in değerlerine, inançlarına hakaret ettikten
sonra 'Ben bunu bir de Dersim'de tekrarlayacağım' demek, oradaki
insanları başlı başına tahrik etmektir. Hem Başbakan hem MHP bu
konuda ortak bir çalışmayla Dersim'de provokasyon yaratmak
istemişlerdir. Yoksa siyasilerin her yere gitme hakkı vardır, her
yerde siyasi çalışma yapma hakkı vardır."
Dersim'in acısı üzerinden siyasi çirkinliğe son verilmesi
gerektiğini dile getiren Demirtaş, Dersim'de büyük bir katliam
yaşandığını, bu katliamın Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin
parlamentosunun, hükümetinin resmi kararlarıyla gerçekleştiğini
savundu.
Selahattin Demirtaş, Dersim'deki katliamı kimlerin yaptığının açık
olduğunu ifade ederek, "Buna rağmen bu acıyla alay etmek, hakaret
etmek, üstünkörü özür dileyip siyasi çıkara, ranta dönüştürmek hiç
kimsenin haddi değildir. Bizler Dersim'deki hassasiyeti anlıyoruz.
Hem hükümetin hem de MHP'nin oradaki hassasiyete saygı göstermesini
beklerdik" diye konuştu.
"Ciddiyetsiz bir soruşturmaya dayanak olmak
istemedik"
Bir gazetecinin, Meclis Soruşturma Komisyonu haberlerine yayın
yasağı getirilmesi ve komisyondan çekilme gerekçelerini sorması
üzerine Demirtaş, şunları söyledi:
"Bu şekilde ciddiyetsiz bir soruşturmaya dayanak olmak istemedik.
Bunun için komisyondan çekildik ancak çalışmaları izleyerek
halkımızı bilgilendireceğiz. Hediye kültürüyle ilgili de bizde
böyle bir kültür yok. Kültür olsa o kadar para yok, hediye alacak.
Bu hediye halkın kültüründe yoktur. Bunu geleneğe, örf ve
adetlerimize bağlamak, hırsızlığı meşrulaştırmaya çalışmaktır.
Parlamentoda yasa çalışması var. Buna göre, bürokrat ve
siyasetçilerin azami düzeyde alabilecekleri hediyelerin miktarı
bile belirlenmiştir. Maddi değeri birazcık yüksek olan hediyeyi
alamazsınız, rüşvete girer. Kimden gelirse gelsin alamazsınız.
Bizim yasalarımızda da geleneğimizde de bu kadar büyük bir meblağı
hamuduyla götürmek hediye falan değildir."
- "Hatip Dicle'nin de heyette olduğu bilgisi
var"
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, bir soru üzerine,
CHP'nin, çözüm sürecine, izleme kurulu veya genişletilecek siyasi
heyete dahil olmasının sürece katkı sunacağını ifade etti.
CHP ve kamuoyunun bütün gelişmeleri öğrenebilmesinin, parlamentonun
sürece dahil olabilmesi açısından önemli olduğunu vurgulayan
Demirtaş, CHP'ye çağrısını yineledi.
Bir gazetecinin, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü
Beşir Atalay'ın, yol haritasının kesinleştiği yönündeki
açıklamalarını hatırlatarak, "İmralı'ya gidecek isimler belli oldu
mu?" sorusuna Demirtaş, "Hükümet kendi yol haritasını
netleştirdiyse bunu bilemiyoruz. Bu bize yansımadı henüz"
karşılığını verdi.
Salondakilerin "İmralı'ya bin selam" sloganları atmaları
üzerine Demirtaş, şunları kaydetti:
"Heyetimiz bu hafta sonu İmralı'ya giderse bin selam da söyleyecek
ama bir yol haritası var mı? Paylaşılmış mı? Bunların hepsini
öğrenmiş olacağız. Gidecek arkadaşlarımız Sırrı Süreyya Önder,
Pervin Buldan ve İdris Baluken'e ek olarak Hatip Dicle'nin heyette
olduğu bilgisi var. Özellikle Demokratik Özgür Kadın Hareketi adına
Ceylan Bağrıyanık'ın da heyette olması için ısrarcıyız. Bu konuda
henüz olumlu ya da olumsuz bir dönüş olmadı. 4 veya 5 kişilik bir
heyetin bu hafta sonu gidebileceğini düşünüyoruz. Bu görüşme
gerçekleştikten sonra bizler ancak 'Durum nedir, İmralı'da hangi
aşamaya gelinmiş, Sayın Öcalan ile yapılan görüşmeler hangi
noktadadır' bunu o zaman öğreneceğiz."
- Çözüm süreci
Selahattin Demirtaş, "Çözüm sürecinde birinci muhatabınız Sayın
Erdoğan mı yoksa Davutoğlu mu?" sorusunu yanıtlarken, bu ve bundan
sonraki süreçte Cumhurbaşkanı dışında hiçbir yetkilinin Türkiye'de
yönetimde söz sahibi olamayacağını bildiklerini ifade etti.
Demirtaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Sayın Davutoğlu resmi olarak Başbakan oldu ama bütün hükümet
söylemlerini, eylemlerini, pratiklerini halen Sayın Erdoğan
kullanıyor. Açıkça hükümet ve parlamento yetkilerini gasbeden bir
fiili yarı başkanlık sistemine dönüştürdü Türkiye'yi. Bundan
elbette ki biz rahatsızız. Çünkü kendisi seçime girmiyor, siyasi
sorumluluğu yok. Attığı imzanın bile vatana ihanet dışında asla
suçlaması bile yapılamıyor. Öylesine adaletsiz durumda siyaset
yapmaya çalışan bir cumhurbaşkanı olacaksa o halde yetkilerini
Anayasa ile kısıtlamak daha doğru olur. Partimiz önümüzdeki dönem
parlamentoya daha güçlü girmeyi başarırsa Türkiye'de tek adamlık
sisteminin başkanlık adı altında inşa edilmesine engel
olacaktır."