Davutoğlu: Vekil parmak kaldırma makinası değil
AK Parti Genel Başkanı Başbakan Ahmet Davutoğlu, 7 Haziran seçimleri sonrası ilk grup toplantısında konuştu.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, 7 Haziran sonrası seçilen
milletvekilleri ve konukların yer aldığı grupta konuştu. Davutoğlu,
bu partiyi kuran Recep Tayyip Erdoğan'ın ilk toplantısında
milletvekilleri için el kaldırma makinası olmayacağını söylediğini
aynı sözü kendisinin de tekrarladığını söyledi.
Davutoğlu, parti olarak ilk hedeflerin siyasete itibar kazandırmak
için gayret göstereceklerini söyledi.
Davutoğlu, kurucu başkan Erdoğan'ın Avrupa Birliği, süreci, Irak
olayı ve yaşanan tüm olaylarda Türkiye'yi hiçbir zaman zora
sokmadığını belirterek "Bugün Kıbrıs sorunu çözüme kavuşmadıysa
bunun sorumlusu Türkiye değil, Kıbrıs Rum yönetimidir." dedi.
İşte Davutoğlu'nun sözlerinden satır başları:
HİÇBİR MİLLETVEKİLİMİZ PARMAK KALDIRMA
MAKİNASI DEĞİL
Ben yine kurucu başkanımızın o gün kullandığı ifadeyi aynen
söylüyorum. Hiçbir milletvekilimiz parmak kaldırma makinası
değildir ve olmayacaktır. Her bir milletvekilimiz, hem bulunduğu
ili, hem 78 milyonu temsil eder. Biz milletvekilimize baktığımızda
sadece 550 vekilimizden birini görmeyiz. Milletin ta kendisini
görürüz. Milletin irfanını, erdemini görürüz.
Onun için burada bir araya gelen 258 vekilimiz, meclis salonunda,
sokaklarda yürürken bilsinler ki kendileriyle birlikte 78 milyon
yürüyor.
Her birimiz düşüneceğiz ki, bir gün o görevi ifa ederken yaptığımız
her şey hem ilahi anlamda manevi şekilde sicile kaydediliyor, hem
de tarihin siciline kaydediliyor. Ak Parti'nin sicili hep temiz
olmuştur, hep temiz olacaktır.
2001'DE SİYASET İTİBAR
KAYBETMİŞTİ
2001'de siyaset itibar kaybetmişti. Siyasetçi için anılan unvanlar
bu çatı altında zikredilmeyecek şekilde negatifti. 21'nci dönemde
AK Parti grubunu oluşturan o öncü insanlar, her birini hürmetle
selamlıyorum, vefat eden varsa rahmet diliyorum. Onlar siyasete
itibar kazandırma davasında çok önemli mesafeler kaydetti.
SİYASETİ
NORMALLEŞTİRDİK
Bir siyasi hareket kurulduktan bir yıl sonra iktidar görevi aldı.
10 Kasım'da aynı bu kürsüden, Genel Başkanımız Recep Tayyip
Erdoğan, AK Parti kadrolarına hitap etti. İşte o gün değişimin
başladığı gündü. Ama önümüzde önemli meseleler vardı. Bir parti
iktidara gelmiş ama, Genel Başkanı Meclis'te değildi. Kıbrıs
süreci, AB süreci gibi çok kritik süreçler vardı. Ama AK Parti
kadroları bu meseleleri birer birer aştı. Muhtar bile olamaz
dedikleri genel başkanını bu kürsüye Mart 2003'te Başbakan olarak
çıkardı. Şiddete başvurmadan, hiçbir protesto yapmadan, gayri meşru
eylem içinde olmadan siyaseti normalleştirdik. Dünya, Türkiye ne
yapacak diye merak ederken, bu iktidar çöker dedikleri dönemde,
Irak savaşını, AB sürecini Kıbrıs müzakerelerini başarıyla
yönettik. Kıbrıs meselesinde tabuları yıktık. AB sürecini doğru
sürece oturttuk. Biz her zaman gereğini yaptık, yapmaya devam
edeceğiz.
BİR SANİYE ÖMRÜMÜZ
KALSA...
Sayın Abdullah Gül'ü aday olarak ilan ettiğinde, ilk kez gerçek
anlamda bu kürsüden çıkacak cumhurbaşkanı görüldüğünde, e-muhtıra
vererek bunu engellemeye çalıştılar. Biz eğer bugün burada
oturuyorsak, o gün 27 Nisan muhtırasına karşı dimdik duran AK Parti
grubunun emaneti, ve onun gösterdiği dirayetle buradayız. Yine
olağanüstü bir hava vardı ülkede. AK Parti iktidara gelmiş, ama
hala bazı çevreler AK Parti grubunun aday gösterdiği kişinin
cumhurbaşkanı olamayacağı görüşündeydiler. Bütün o vesayet odakları
bir kalemde silindi ve sayın başbakanımız, sayın Abdullah Gül AK
Parti'den çıkan ilk cumhurbaşkanı olarak Çankaya Köşkü'ne
çıktı.
Hayır arkadaşlar. Biz bu emaneti omuzlarımızda taşırken, ülkemizin
çıkarı neyi gerekiyorsa, bir saniye ömrümüz kalsa o doğru kararı
alır ve uygularız. Aynen kapatılma davası döneminde hiçbir meseleyi
aksatmadığımız gibi.
İNSANİ ÇİZGİMİZİ
SÜRDÜRECEĞİZ
11 Haziran 2011 seçimlerine yine kritik bir ortamda girdik. Bir
taraftan ekonomik kriz büyük sıkıntılara yol açıyordu, Avrupa
ülkelerinin demokrasileri sarsılıyordu. Diğer tarafta bütün
Ortadoğu uçurumun kenarında ya demokrasiye doğru yürüyecekti ya
anarşiye, teröre doğru. Türkiye o zaman, ilk grup toplantısında
aynı kararlılığı bir kere daha vurguladı. O günden bugüne ülkemizin
küresel ekonomik krizi hissetmemesi için gereken tedbirleri aldık.
Yangın konusunda da iki esası öne çıkardık. Bir insani diplomasi,
iki Türkiye'nin stratejik çıkarları. İnsani anlayışı bugün dünyanın
her yerinde temsil eden Türkiye, keşke hiç olmasaydı, keşke hiçbir
mülteci bizim kapımıza gelmeseydi. Ama gururla söyleyeyim ki, BM
heyeti buraya geldiğinde, Dünya Mülteci Günü'nü Türkiye'de
kutlamaya karar verdik dedi. Biz bu insani çizgimizi
sürdüreceğiz.
SIKINTI GÖRMEK İSTEMEYEN SİYASETE
GİRMEYECEK
Sınamalar siyasetin doğasıdır. Sınama beklemeyen, sıkıntı görmek
istemeyen siyasete girmeyecek. Siyaset zor dönemde zor kararları
alma cesareti gösterenlerin işidir. Gerektiğinde risk alabilecek
iradeyi gösterebilecek kişilerin işidir. Tarihe yön verenlerin
işidir. Türkiye hiçbir tarihi olayı, serüveni izlemekle yetinmedi,
hepsine müdahil oldu.
MADEM Kİ MİLLET KOALİSYON DEDİ, KİMSEYE
KAPIMIZI KAPATMAYIZ
Madem ki millet koalisyon demiştir, kimseye kapımızı kapatmayız.
Koalisyon görüşmelerinde en iyi niyetli tavrı sürdürürüz. Ama
ilkelerimizden taviz vermeyiz, dayatmalara izin vermeyiz. Bütün bu
çabalar inşallah iyi bir netice verir. Ama vermezse, milletimizin
huzunra gider onun kararı neyse gereğini yaparız. O günden bu yana,
işte milletimiz şahit. Hiçbir parti yetkilimizin ağzından, herhangi
bir partiye, onun liderine, seçmenlere dönük olarak rencide edecek
tek bir söz çıkmadı. Şucular, bucular diye bir tasnif olmadı. Tek
bir gün dahi bize oy vermeyenleri rencide edecek bir dil
kullanmadık. Etik dışı davranışlara yönelmedik. Ahlaklı erdemli
tutumumuzu sergiledik.
BLOK NE DEMEK
Ama diğer partilere bakalım. Eleştirmek kastıyla söylemiyorum.
Milletimizi şahit kılmak için söylüyorum. CHP, günlerdir başka
partilerin ne yapması gerektiğini incelemekle meşgul. Kendilerinin
yüzde 25 aldığı gerçeğini unutup, yüzde 41'in hiçe sayıldığı bir
koalisyon nasıl oluştururuz ile meşgul. Yüzde 60'lık bir blok
açıklaması…
Blok ne demek? Yüzde 60'lık blok demek, karşıda da yüzde 40'lık
blok var demek kutuplaştırıcı dilin en ağırı değil mi? Çünkü
onların meselesi AK Parti ile ilgili. Bütün formülleri Kılıçdaroğlu
ortaya koyuyor kendince. Yüzde 60 nereden çıkıyor? Parlamento
dışındaki partilerin oylarını da oraya koyuyor, bizden de yüzde
biri kendi tarafına alıyor. Bunlarla blok yapıyor. Gelin buradan
Kılıçdaroğlu'na, bu kutuplaştırıcı dili zihninden gönlünden
çıkarsın da ondan sonra bizimle konuşsun, ya da biz geldiğimizde
ona göre bizimle konuşsun. Biz Mevlana'nın felsefesiyle gel diyerek
yola çıktık.
MHP'YE: RETÇİ BİR
TAVIR
MHP. Daha ilk geceden tam bir öfkeyle, bütün diğer partilere
yönelik bir dil. Arkasından o günden bugüne retçi bir tavır.
Siyaset ret etme sanatı değildir. En doğru kabulü, milletin
kabulüne dönüştürme sanatıdır. Yeni tabloyu okumadığınız her
dönemde yaptığınız her hata ile bir sonraki siyasi döneminizi
daraltırsınız. İşte koalisyon görüşmeleri öncesinde, MHP ile bir
değerlendirme yaparak, muhasebeci bir tutum, ülke geleceğiyle
ilgili kritik ortamda, gelecekle ilgili atılması gereken adımları
ele alacak bir tutum benimsemesini tavsiye ediyoruz.
HDP'YE: TERÖRE AÇIK TAVIR SERGİLEMEK
ZORUNDA
HDP. Baktığınızda seçim kampanyasında dillerinden, Batı'da barış,
Doğu'da şiddet söylemi çıktı. Şimdi işte sınama vaktidir. Bu
ülkenin siyasetinde yer edineceklerse, önce her türlü teröre açık
tavır sergilemek zorunda. HDP'den beklediğimiz, milletin beklediği
barış sözcüklerine kanarak onlara oy verenlerin beklediği öncelikli
tutum, PKK terörüne karşı nerede durdukları tutumudur. Ama milleti
bir kez aldatırsınız, iki kez belki aldatabilirsiniz ama daima
aldatamaz. Ya şiddet ya demokrasi, ya terör ya barış. İkisi bir
arada olmaz.
İSMET YILMAZ'A: TEVAZUNUN SEMBOLÜ OLMUŞ
DAVA ARKADAŞIMIZ
Biz erdemli davranışı sergilemeye devam edeceğiz. İki konunun
altını çizmek istiyorum. Birincisi Meclis Başkanlığı seçimleri.
Değerli adayımız burada, sayın İsmet Yılmaz. Siyasete girmeden önce
de tanışmaktan büyük onur duyduğumuz dava arkadaşımız. Hiç kimsenin
gönlünü kırmamış, her zaman tevazunun sembolü olmuş dava
arkadaşımız. Sayın İsmet Yılmaz'ı aday gösterirken de bütün
kurullarımızda, sizlerden aldığımız değerlendirmeleri birlikte ele
alarak bu sonuca ulaştık. Ve o gece, Perşembe gecesi sizlerle
yaptığımız iftar sonrasındaki tabloyu paylaşmak istiyorm ki,
erdemli davranış nedir bütün alem görsün.
'YARABBİ' DEDİM, BU NE GÜZEL BİR
TOPLULUK
En büyük onayı almış iki arkadaşımızı davet ettim, sayın Nabi Avcı
ve sayın İsmet Yılmaz. Önce her biriyle ayrı ayrı konuştum. İkisi
de diğer arkadaşım bu göreve daha layıktır. Yarabbi dedim bu ne
güzel bir topluluk. Bu toplulukla tarihe ebediyete yürünür. Şunu da
ifade edeyim. İsmi geçen bir çok arkadaşımız oldu. ama emin olun
yine gururla söylüyorum, o arkadaşlarımıza da teşekkür ederek
söylüyorum, bana gelip de kendini göstermesi için kulis yapması
konuşması söz konusu olmadı. Ben biliyordum isimleri geçen çok
sayıda arkadaşımız da bunu hak ediyordu. Ama ne bir kulis, ne bir
hizipleşme oldu. işte AK Parti grubunun erdemli davranışı budur,
erdem buradadır.