CHP'nin İzmir adayı Tunç Soyer: "Bunu bilmeyen İzmir'de yaşayamaz"
CHP'nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday gösterdiği Tunç Soyer, katıldığı canlı yayında "İzmir'i neden bir 'kadın şehri' olarak adlandırıyorsunuz?" sorusuna, "Bu şehir adını tarihin ilk örgütlü kadın hareketi olan Amazonların kraliçesinden alıyor. Bunu bilmeyen İzmir'de yaşayamaz" şeklinde yanıt verdi.
CHP'nin İzmir adayı Tunç Soyer, CNN Türk'te yayınlanan 40
programına konuk oldu. Soyer, burada gazeteci Buket Aydın'ın
sorularını yanıtladı.
CHP'nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Tunç Soyer, CNN
TÜRK'te Buket Aydın'la 40 programına katıldı. HDP İzmir İl Eş
Başkanı Kadir Baydur'un "Bizim çizdiğimiz profile en uygun aday
Tunç Soyer" ifadeleri sonrası ortaya atılan "CHP ile HDP ittifak
yapıyor" iddialarını değerlendiren Soyer, "Herkesin oyuna talibim.
Bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak İYİ Parti ile yaptığımız bir
ittifak var. Onun dışında hiç kimse ile ne açık ne örtülü bir
ittifakımız söz konusu değil" dedi.
Soyer, Aydın'ın "İzmir'e bir 'kadın şehri' diyorsunuz. Ben de
erkekler acaba buna içten içe alınmaz mı diye merak ediyorum.
İzmir'i neden bir 'kadın şehri' olarak adlandırıyorsunuz?" sorusu
üzerine "Bunu ben demiyorum aslında. Bu şehir adını tarihin ilk
örgütlü kadın hareketi olan Amazonların kraliçesinden alıyor. Bir
Amazon kraliçesi Smyrna. İzmir, bir Amazon kraliçesinin adını
taşıyor. Ben demiyorum. Böyle bir şehir İzmir ve bunun çok fazla
örneği var neden kadın şehri olduğunu kanıtlayacak" ifadesini
kullandı.
Soyer, şöyle devam etti:
— Bir tanesini sizinle paylaşayım. Sene 1828, 190 yıl önce,
İzmir'de Vali Hasan Paşa bir ekmek zammı yapıyor. Ama çok fahiş bir
zam ve vatandaşlar gidip "Paşam yapma, etme. Bu çok büyük bir zam,
lütfen bunu indirin." diyor. Rica, minnet Vali Paşa yapmıyor
indirimi. Fakat ertesi günü kadınlar çocuklarıyla beraber sokaklara
dökülüyor. Üç gün boyunca kadınlar sokakta protesto ediyor bu zammı
ve Vali Paşa üçüncü günün sonunda bu zammı geri alıyor. Şimdi İzmir
böyle bir şehir. Yani kadınlar gerçekten İzmir'de çok öndedirler,
çok öncüdürler. Yani bunu girdiğiniz her mekanda, yürüdüğünüz her
sokakta, İzmir'in her yerinde her anında hissedersiniz. O nedenle
İzmir bir kadın şehridir ve kadınlar öncüdür, önderdir. Bunu
bilmeyen İzmir'de yaşayamaz.
CHP'nin 31 Mart yerel seçimi için İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı
adayı Tunç Soyer, "İzmir'i neden bir 'kadın şehri' olarak
adlandırıyorsunuz?" sorusuna "Bu şehir adını tarihin ilk örgütlü
kadın hareketi olan Amazonların kraliçesinden alıyor" şeklinde
yanıt verdi. Soyer, İzmir'in bir kadın şehri olduğunu ve bunu
bilmeyenin İzmir'de yaşayamayacağının altını çizdi.
Soyer'in açıklamalarından öne çıkanlar şu
şekilde:
İzmir'e bir 'kadın şehri' diyorsunuz. Ben de erkekler acaba buna
içten içe alınmaz mı diye merak ediyorum. İzmir'i neden bir 'kadın
şehri' olarak adlandırıyorsunuz?"
Bunu ben demiyorum aslında. Bu şehir adını tarihin ilk örgütlü
kadın hareketi olan Amazonların kraliçesinden alıyor. Bir Amazon
kraliçesi Smyrna. İzmir, bir Amazon kraliçesinin adını taşıyor. Ben
demiyorum. Böyle bir şehir İzmir ve bunun çok fazla örneği var
neden kadın şehri olduğunu kanıtlayacak. Bir tanesini sizinle
paylaşayım. Sene 1828, 190 yıl önce, İzmir'de Vali Hasan Paşa bir
ekmek zammı yapıyor. Ama çok fahiş bir zam ve vatandaşlar gidip
"Paşam yapma, etme. Bu çok büyük bir zam, lütfen bunu indirin."
diyor. Rica, minnet Vali Paşa yapmıyor indirimi. Fakat ertesi günü
kadınlar çocuklarıyla beraber sokaklara dökülüyor. Üç gün boyunca
kadınlar sokakta protesto ediyor bu zammı ve Vali Paşa üçüncü günün
sonunda bu zammı geri alıyor. Şimdi İzmir böyle bir şehir. Yani
kadınlar gerçekten İzmir'de çok öndedirler, çok öncüdürler. Yani
bunu girdiğiniz her mekanda, yürüdüğünüz her sokakta, İzmir'in her
yerinde her anında hissedersiniz. O nedenle İzmir bir kadın
şehridir ve kadınlar öncüdür, önderdir. Bunu bilmeyen İzmir'de
yaşayamaz. şeklinde yanıt verdi.
İzmirliler çekirdeğe 'çiğdem', çamaşır suyuna 'klorak' diyor. Hatta
İzmirlileri anlamak için gerekli kelimeler diye listeler
hazırlanıyor ve sosyal medyada paylaşılıyor. İzmirlilerde sanki
ülkenin geri kalanına bir üstten bakış, 'Siz bilmezsiniz doğrusu
bu.', 'İzmir'de biz böyle yaparız. Çünkü biz İzmirliyiz.' tarzı
söylemlerle biz çok şahit oluyoruz. İstanbul'da da şahit oluyoruz.
Burada da çok İzmirli var ve böyle şeyler söylüyorlar. Neden
İzmirliler kendilerini Türkiye'nin geri kalanından ayırıyor?
Evet, aslında iyi ki ayırıyorlar. Bir kere, arkadaşlarımızla bir
çalışma yaptık. Rica etmiştim. Anadolu'da Türkiye'de ilkleri
nelerdir İzmir'in? O kadar çok şey çıktı ki belki 8-10 sayfalık bir
liste çıktı. Bir kaç tanesini söyleyivereyim size. İlk konsolostan
ilk hastaneye, ilk matbaadan ilk futbol takımına o kadar çok ilki
var ki İzmir'in. İzmir'i bu batı ve doğunun bir buluşma noktası,
bir köklenme noktası olarak ortaya çıkarmış ve İzmir Anadolu'nun
birçok ilkine ev sahipliği yapmış. Boşuna değil ilk kurşun, boşuna
değil ilk iktisat kongresi. Hep onun üzerine inşa olmuş. Kurtuluş
Savaşı ilk İzmir'den başlamış. Şimdi İzmir böyle bir kent ve bu
hakikaten çok önemli bir farklılık getiriyor, bir önderlik yükü
getiriyor. Türkiye'nin neresine giderseniz gidin, herkes aslında
İzmir'i merak eder. İzmir bu konuda ne düşünüyor, 'İzmir neden AK
Parti'ye oy vermiyor?', 'İzmir neden böyle duruyor?' gibi. Çok
sayıda sıralayabilirim. Bu kimlik, yani ilklerin şehri olmak çok
önemli bir hüviyet kazandırmış. Bunu şuraya bağlamak isterim. Bu
çağ öyle bir çağ ki kentler kimliklerini kaybediyorlar. Gerçekten
kentler sıradanlaşıyorlar, birbirlerine benzemeye başlıyorlar. Size
öyle fotoğraflar gösterebilirim ki yani bu 'Çanakkale mi?', 'Sinop
mu?', 'Manisa mı?' ayırt edemezsiniz. Kentler mimari özelliklerini,
geleneklerini, lezzetlerini kaybedip sıradanlaşmaya başladılar.
İzmir her şeye rağmen, bütün bu sıradanlaşma furyasına rağmen o
kimliğini, o lezzetlerini, o yaşam geleneklerini korumayı başarmış
bir kent. Onun için iyi ki korumayı başarmış diyorum, onun için iyi
ki bu farklılıklarını koruyor diyorum. Çünkü bunlar kıymetli. Bir
kenti kent yapan şey kendi özgün ritmidir, kendi özgün
lezzetleridir, kendi özgün gelenekleridir. Bunlar yok oluyorsa o
zaman o kentler kent olmaktan çıkıyor. İzmir boyozuyla, çiğdemiyle,
asfalyasıyla, az önce saydığınız şeylerle aslında o kimliğini
koruyor. Buna da hayran olmamak elde değil.
Sizi PKK'ya destek vermekle suçluyorlar. O nedenle CHP'nin
milliyetçi ve ulusalcı kanadının sizin adaylığınızla ilgili
tereddüdü olduğu da konuşuldu. Geçen hafta HDP'nin size yönelik bir
destek açıklaması oldu. HDP İzmir'de aday çıkarmadı ve sizi
destekleme kararı aldığını duyurdu. Amerika'nın Sesi'nden Soner
Kızılkaya'ya konuşan HDP İzmir İl Eş Başkanı Kadir Baydur, sizi
destekleme konusunda kararlarının net olduğunu dile getirdi. "Bizim
çizdiğimiz profile en uygun adayın Tunç Soyer olduğunu
söyleyebiliriz rahatlıkla." gibi bir ifadesi var. Bu söylentiler
sizce CHP seçmeninin kafasında bir karışıklığa neden olmuş olabilir
mi? Neden terör örgütüne destek vermekle
suçlanıyorsunuz?
Valla bunu onlara sormak lazım, çünkü ben bir anlam veremiyorum.
Merkezde yürütülen siyasetle, yerelde yürütülen siyaset arasında
çok büyük fark vardır. Biz yerel yöneticiler olarak kentimizin
tamamından oy almak isteriz. Kentimizde yaşayan herkesin belediye
başkanı olmak için herkesi kucaklamak zorundayızdır. Ben demokrasi
çerçevesinde, demokrasinin sınırları içinde ve hukuki meşruiyet
sınırları içinde herkesin oyuna talibim. Bizim Cumhuriyet Halk
Partisi olarak İYİ Parti ile yaptığımız bir ittifak var. Onun
dışında hiç kimse ile ne açık ne örtülü bir ittifakımız söz konusu
değil. Çok net. Dolayısıyla bizim sadece onlardan oy almamız diye
bir şey söz konusu değil. Biz İzmir'de yaşayan herkesten oy talep
ediyoruz. Çünkü biz herkesin belediye başkanı olacağız. Ben AK
Partililerden oy almak istiyorum. Bu beni AK Partili yapar mı? Ben
MHP'lilerden oy almak istiyorum. Bu MHP'li yapar mı beni? Asla
yapmaz. Ben kendi dünya görüşümle bütün İzmirlileri kucaklayarak,
onların hayatını iyileştirecek, kolaylaştıracak çareler üretmek
için talibim bu göreve. Tabi ki herkesin oyunu almak istiyorum. Ama
bu onların dünya görüşüne inandığım, onların dünya görüşüyle aynı
şeyi düşündüğüm gibi bir anlama gelmiyor. O nedenle böyle
yakıştırmaları da doğru bulmuyorum.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, "Sayın Bahçeli, 80 öncesi
dönemin başbakanı olan rahmetli Ecevit'le hepimiz adına helalleşti.
Tunç Soyer eğer Seferihisar Belediye Başkanlığı'nda kalsaydı. Bu
fırtına koparılır mıydı? Suç babadan oğula geçmez." diyerek size
destek açıklaması yaptı. Birçok İYİ Partili var ki Akşener gibi
düşünmüyor. CHP-İYİ Parti ittifakının, yani Millet ittifakının
adayısınız. Adaylığınız ittifakı ikiye mi böldü? Milliyetçi seçmeni
nasıl ikna edeceksiniz?
Valla yukarıda birileri bu seçimin parametrelerini, tercihlerini
nereye çekmeye çalışırlarsa çalışsınlar sonuçta İzmirli şu tercihi
yapacak; 'Kardeşim benim seçeceğim aday, benim içinde yaşadığım
kentin yaşam seviyesini yükseltecek mi?', 'Benim işsiz gencime iş
bulması mümkün olabilecek mi?', 'Benim aşsız evime, aş gelmesini
mümkün kılacak mı?', 'Benim içinde yaşadığım bu kentin
kaldırımları, yolları düzgün olacak mı?', 'Önümdeki parkın ışıkları
yanacak mı?', 'Ben daha rahat evime, işime ulaşabilecek miyim?'.
Yani insanlar bunlarla meşgul ve bunlarla ilgili karar verecekler.
HDP, FETÖ, PKK bütün bu hikaye birilerinin bir algı yaratarak bu
objektif tercihleri, bu objektif seçimleri, objektif kriterleri yok
saymaya çalışmasından ibaret. Ama İzmirli bunu yemez. İzmirli
bunları ciddiye almaz. Hangi siyasi görüşten olursa olsun,
İzmirliler gerçekten neyi seçtiklerini, neyi seçmeleri gerektiğini
bilecek kadar olgun bir demokrasi kültürüne sahiptir. Bu bir başka
kentte olsaydı, belki tutardı. Ama İzmir'de asla tutmayacak.
İzmir gibi büyük bir şehrin ulaşım problemini nasıl çözmeyi
düşünüyorsunuz?
Yeni öğrendiğim bir şey var. Parametrik tasarım diye bir şey. Bir
kavşakta kullanacağınız bir takım teknolojilerle kentin kavşağın
izini çıkartıyorsunuz. Oradan geçen araç sayısı, geçtiği an,
yoğunluklar, nereden nereye gittiği, bütün bunları artık veri
olarak tespit edebiliyorsunuz. Ondan sonra da ona uyumlu, ona uygun
çözüm ortaya koyabiliyorsunuz. Dolayısıyla hissi, gerçek olmayan,
doğru olmayan sonuçlar ortaya koymanız mümkün değil. Son derece
reel veriler üzerinden çözüm üretmeye başlıyorsunuz. Artık buna
imkan var. Trafik dediğiniz mesele, yol meselesinden ibaret değil.
Trafik aslında planlama meselesi. Mesele sadece alt geçit, üst
geçit meselesi de değil. Akıllı şehir dediğimiz kent modeliyle,
teknolojiyi kentin yönetiminde, ulaşımında kullanmaya başladıkça
inanılmaz çözümler üretmeniz mümkün. Dolayısıyla burada da aynı
şeyi söyleyerek bitireyim. Büyüklük, küçüklük meselesi değil.
Kentle ilgili üreteceğiniz çözümlerin ne kadar akılcı olduğu, ortak
akla dayandığı, ne kadar teknolojik çözümlerle üretildiği, ne kadar
veriye dayalı olduğuyla ilgili. Yoksa eğer o verilere sahipseniz,
eğer o ortak aklı kullanıyorsanız, eğer o teknolojiyi
kullanıyorsanız, küçük bir şehirde de büyük bir şehirde de büyük
bir meydanda da küçük bir meydanda da doğru çözüm üretirsiniz. O
nedenle mesele büyüklük-küçüklük meselesi değil.
Size göre İzmir'deki yanlışlar neler ve nasıl
düzeltilir?
İzmir'deki yanlışlar için çok şey sayabiliriz. Nasıl
düzeltileceğiyle de ilgili çok şey anlatabilirim. Bu programın
formatına da uymaz, süresine de uymaz. Ben sadece şunu söyleyerek
tamamlayayım. Seferihisar'a belediye başkanı olmaya karar
verdiğimde, aday olduğumda şöyle bir fikir vardı aklımda. Şöyle bir
şey şekillenmişti; 'Seferihisar olağanüstü bir zenginlik, olağan
üstü bir mucize, adeta bir istiridye içinde inci ama bunu kimse
görmüyor. Ben belediye başkanı olduğum anda bu güzelliğin bütün
insanlık tarafından görülmesi için elimden ne geliyorsa yapacağım.
Çünkü bu mümkün.' demiştim. Ve 10 yıl boyunca da bunu yapmaya
çalıştım. Bir ölçüde yaptığımı da söyleyebilirim ukalalık kabul
etmezseniz. Şimdi aynı duyguyu, aynı hissiyatı İzmir için
taşıyorum. İzmir belki de Seferihisar'dan çok daha muazzam parlak
bir inci aslında ama yine bir istiridye kabuğu içinde. Ben bu
güzelliğin ortaya çıkartılmasına katkı vereceğimi, onun ortaya
çıkartılmasında bir önderlik yapabileceğimi biliyorum. O nedenle bu
göreve talibim. İzmir bana hep şunu dedirtir; 'Derya içinde olup,
deryayı bilmeden yaşayan balık misali yaşıyoruz bu topraklarda.'
Öylesine büyük bir potansiyel, öylesine güzel bir iklim, bereketli
topraklar, akvaryum gibi bir deniz yani olağanüstü. Hep gideriz
mesela batıya imreniriz ya dönüp geliriz. 'Ya bu niye böyle değil?
Orada şöyle oluyor da, bizde öyle olmuyor.' gibi. İzmir bütün
bunların, hepsinin çok daha fazlasının mümkün olabileceği bir kent.
Gerçekten olağanüstü bir kent. Olağanüstü güzel bir kent. Bütün
mesele onu tekrar dünya ile buluşturmakta, dünyaya açmakta ve bu
zenginlikleri refaha dönüştürmekte. Bunun yolu demokrasiden geçer.
Demokrasiyi ne kadar güçlü uygulayabilirsek, ne kadar çok bu kentin
kılcallarına yayabilirsek o zaman herkesin İzmir'le ilgili olan
sevgisi aidiyeti, katılımı artacak. Ve biz İzmir'le ilgili daha
büyük bir ortak akıl yaratacağız. 'İzmir'i en çok ben seviyorum.',
'İzmir'i en çok ben biliyorum.' Böyle bir dünya yok. Bu kentte
yaşayan herkes İzmir'in sahibidir, İzmir'dir. Her birimiz İzmir'iz
aslında. Dolayısıyla bizim İzmir'le ilgili heyecanımızın bir sebebi
var, reel bir sebebi var. Çok daha fazlasına muktedir İzmir. Ve
bunu biz el birliğiyle, bütün İzmirliler birlikte yapacağız. İnanın
bana sadece İzmir değil, Türkiye değişecek. İzmir Türkiye'yi bir
lokomotif gibi arkasına takacak ve bambaşka bir güzelliğe
taşıyacak. Türkiye İzmir'den iyileşecek, Türkiye İzmir'den
güzelleşecek. Onun için İzmir çok renk, çok ses, çok nefestir. Daha
çok rengi, daha çok sesi, daha çok nefesi İzmir Türkiye'ye
taşıyacak.