'Bu işten biz kaybedersek Rusya da kaybeder'
Eski Kültür ve Turizm Bakanı Yalçın Topçu, "Rus uçağı gelip evimizin üstünde racon kesiyorsa onu indirmek milli ve haklı bir davadır. Bu işten biz kaybedersek Rusya da kaybeder" dedi.
Eski Kültür ve Turizm Bakanı Topçu, 7 Haziran'dan 1 Kasım'a
uzanan sürece ve yaklaşık 3 aylık bakanlık serüvenine ilişkin
değerlendirmelerde bulundu. 63. Hükümet'in çok önemli bir misyonu
yerine getirdiğini söyleyen Topçu, Türkiye düşmanlarına fırsat
verilmediğini belirtti. Topçu, geçici hükümette bakan olma
teklifini kabul ederken söylediği, "Bizim siyasi misyonumuzda kaosa
değil millete ve demokrasiye hizmet esastır. Söz konusu olan devlet
ise, milletin selametiyse her şey teferruattır. Devlet emretti biz
de gereğini yaptık" sözlerini hatırlattı. Türkiye'nin "belirsizlik"
ve "kaos" ortamından kurtulduğunu, 1 Kasım seçimleriyle birlikte
rayına girdiğini dile getiren Topçu, yakın coğrafyada yaşanan
sıkıntılı süreçte sandıktan siyasi istikrara destek çıktığını
kaydetti. "Biz hiçbir zaman millet iradesinin üstünde
hiçbir güç tanımadık, bundan sonra da tanımayız" diyen Topçu,
"Dolayısıyla millet sandıkta son sözü söylemiştir. Söz de, karar da
milletindir. Bakanlık dönemini Allahüalem hesabını kolay
vereceğimiz bir süreç olarak değerlendiriyorum. Milletin ve
devletin takdiri, Rabbimin nasibi bir görevdi. Rabbim nasip etti,
ettiğini de kolay kıldı. Devletin malıyla yetimin malı arasında bir
fark olmadığı şuuruyla yürümeye gayret ettik. Çok şükür kimseyi
rencide etmedik, kimseye de minnetimiz olmadı" ifadelerini
kullandı.
3 AYDA 5 ÜLKE, 26 İL ZİYARETİ
Kısa sayılabilecek bir süreçte 26 il, 20'yi aşkın ilçe ve 5 dış
ülke ziyareti gerçekleştirdiğini dile getiren Topçu, "Yüzlerce iç
ve dış kabuller yaptık. Yurt içinde ve yurt dışında çok önemli
uluslararası organizasyonlar düzenledik" dedi.
"Bizim bulunduğumuz makamlar her zaman milletin kolay ulaşacağı
makamlar oldu" ifadesini kullanan Topçu, şunları kaydetti:
"Burada da Anadolu insanıyla çokça kucaklaştık. Elimizden
geldiğince insanımızın dertlerine derman bulmaya çalıştık. Rabbim 3
ayda sanki zamanı bereketlendirdi, on binlerce insanla buluşma
fırsatı yakaladık. Bu arada bakanlığın bizce olması gereken
duruşuyla ilgili de bir kısım mesajlarımız oldu. Sadece Türkiye'nin
değil, medeniyet coğrafyamızın da sıkıntı ve hayallerinden sorumlu
olduğumuzu her fırsatta dile getirdik. Bu vesileyle bakanlık dönemi
boyunca birlikte olduğumuz çaycısından müsteşarına kadar herkese
teşekkür ediyorum. Herkesten helallik diliyorum. Varsa benim bir
hakkım hepsine helal olsun."
"ARAÇLARI KUTSAMAYIP AMACA ODAKLANMAK EN
DOĞRUSU"
Bakanlık öncesi de sivil siyasetin içinde olduğunu anlatan Topçu,
"Devlet ve millet açısından 'yar başı' diye tabir ettiğimiz önemli
kırılma noktalarında bize söz söyleme, duruş sergileme ihtiyacı
hasıl olunca yine sorumlu, yapıcı, pozitif tavrımıza devam
edeceğiz. Makamları değil milletin gönlünü, Allah'ın rızasını
kendimize hedef seçtiğimiz için aynı şekilde gayretlerimiz sürecek.
Milletin faydası, medeniyet coğrafyamızın faydası, insanımızın
faydası söz konusu olunca birçok şeyi teferruat olarak görme
çizgimizi ve misyonumuzu devam ettireceğiz. Bu noktada sivil
toplumun üzerine düşen görevler çerçevesinde aktif ve hareketli
olma durumumuz da sürecek. Amacımız son nefese kadar İlay-ı
Kelimetullah uğruna nizam-ı alem davasına hizmet etmektir. Bunu
yaparken partili veya partisiz olmayı da çok fazla önemsemiyorum.
Araçları kutsamayıp amaca odaklanmak bence en doğrusu" dedi.
BAYIRBUCAK TÜRKMENLERİ'NE DESTEK
Muhalefetin dış meselelerde siyasi çıkar ummadan "milli"
davranmasının toplumun da beklentisi olduğunu söyleyen Topçu,
Suriye ve Bayırbucak Türkmenleri meselesini iç siyasette amansızca
kullanmanın doğru olmadığını vurguladı. Muhalefetin ve iktidarın
ortak hareket etmesi, birleşmesi gereken konular ve olaylara işaret
eden Topçu, şöyle devam etti:
"İşte terör meselesi, yakın coğrafyamızla ilgili milli meseleler
bunlara örnektir. Biz medeniyet coğrafyamızda gelişen olaylara
duyarsız kalırsak emin olun Ankara'da rahat oturamayız. Ayrıca
bizim tarihi misyonumuzun yüklediği sorumluluklar da vardır. Bu
sorumluluğun gereği yapılırsa hem kendi ülkemize hem de etraf
coğrafyamıza huzur ve güvenlik gelir. Öte yandan ülkemizi itham
altında bırakacak eylem ve söylemlerden de uzak durmak gerekir.
Kendisini şucu, bucu diye tarif eden bilumum ideolojik hareketler
çeşitli zamanlarda ülkemizi dış ülkelere şikayet etmiştir. Bunun
tek istisnası benim de dahil olduğum siyasi anlayıştır. Biz ne 12
Eylül'de ne 28 Şubat'ta birçok haksızlık ve zulüm yaşamış olsak da
hiçbir zaman devletimizi şikayet etmedik. Hep kol kırılır yen
içinde kalır anlayışıyla hareket ettik. Olağanüstü dönemlere
bakarak devletimize küsmedik, her ne olursa olsun devleti rencide
etmenin ancak dış güçlerin işine yarayacağını söyledik. Biz hiçbir
zaman Cem Sultan geleneğini, Haşhaşi tavrını doğru bulmadık.
Bunları tarihimizin ibretli olayları olarak gördük. Dolayısıyla
bizim duracağımız yer bellidir. Devletin ve milletin bekası için
Fatih'in kanunnamesine, Nizamülmülk'ün siyasetnamesine uyduk.
Bundan sonra da duruşumuz bu olacaktır."
"BU İŞTEN BİZ KAYBEDERSEK RUSYA DA KAYBEDER"
Türk hava sahasını ihlal eden Rus uçağının Suriye sınırında
düşürülmesinin ardından gerilen iki ülke ilişkilerine yönelik
açıklamalarda bulunan Topçu, şunları kaydetti:
"Türkiye asla bir oldu bittiye müsaade etmemelidir.
Sınırlarımızın hemen yanı başında kandaşlarımızı yalnız bırakacak
bir vicdanı, zihniyeti kabul etmek mümkün değildir. Kendi
bahçemizde uydu devletler, kantonlar oluşturulmasına fırsat
veremeyiz. Rusya'nın burada bir işi varsa bizim beş işimiz vardır.
Kendi milli haysiyetimizi her şeyin üstünde görürüz. Rus uçağı
gelip evimizin üstünde racon kesiyorsa onu indirmek milli ve haklı
bir davadır. Bu işten biz kaybedersek Rusya da kaybeder. Her türlü
kompleksten arınıp, tarihi misyonumuza uygun davranmak en önemli
kazanımımız olacaktır. Bu ülkenin büyüklüğünü kavrayamayan
kompleksli tiplerin akıl yürütmeleri ve korku senaryoları yazmaları
ciddiye alınmamalıdır. Türkiye'nin Suriye politikası mazlumun
yanında durma meselesidir. Bunu sığınmacılara gösterdiği
fedakarlıkla da ispatlamıştır. Artık daha aktif bir politika
izlenmelidir. Türkiye bu coğrafyanın haritasının çizileceği masada
olmalıdır. Kim ne yaparsa yapsın Türkiye evinin bahçesiyle
ilgilenecektir. Aksi durum abesle iştigaldir."