Bilal Erdoğan: Türkiye'nin sıçrayışında dindar insanların büyük rolü var
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk'ün devrimlerinden olan harf ve kıyafet inkilaplarına atıf yaparak "Alfabenin değiştirilmesinin gelişme ile bir alakası yokmuş. Kıyafetlerini değiştirmeden gelişenler de var. Şekil olarak değişmenin ruh olarak değişmeyle ilgilisi kolay değil" görüşünü dile getirdi. Bilal Erdoğan, son 20 yılını örnek göstererek " Türkiye'nin sıçrayışında dindar insanların büyük rolü var" diye konuştu.
"Yunanistan, Çin niye alfabesini değiştirmemiş? Demek ki
gelişmenin alfabeyle alakası yokmuş" diyen Bilal Erdoğan,
'Türkiye'nin son 20 yıldaki güçlenmesi ve sıçrayışının arkasında
dindar insanların ciddi rolü' olduğunu söyledi.
Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan, CNN Türk'te Hakan Çelik ile Hafta
Sonu programına konuk oldu.
Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
Dünyanın enteresan bir döneminde yaşıyoruz. Bu küresel salgından dolayı aylarca havalimanlarında in cin top oynadı, insanların seyahatleri aksadı, uzaktan eğitimler yapılmaya başlandı. Dünya ekonomisi 1929 krizinden bu yana yaşadığı en büyük şok yaşadı. Diğer krizlere de benzemeyen bir kriz çünkü çok farklı nedeni.
Öncelikle bu hastalık nedeniyle kaybettiğimiz uzaktan yakından
tanıdıklarımız var, hala hasta olan tanıdıklarımız var. Allah
hepsine şifa versin. Ülkemiz, bütün sağlık çalışanlarımız çok büyük
imtihan verdi. Onlar olmasaydı başaramazdık. Bütün emeği geçenlere
teşekkür etmek istiyorum. Türkiye iyi bir imtihan verdi. Kendi
vatandaşlarınızın dışında bir de 100'ün üzerinde ülkeye yardım
etmek büyük bir başarıdır.
İtalya'daki yaşam ülkeme daha da bağlanmama neden oldu. Bu ülkeye
değer veren bir ailede yetiştiğim için de olabilir. 14 yıl yurt
dışında geçirdim. Mesela ben ABD'ye ilk gittiğim zamanlarda Türk
Öğrenci Derneği yönetimine girdim. Kendi dilimize özen gösteririm.
İlim ve bilim insanlığın ortak malıdır. Yurt dışında kendi
kültürümüzle ilgili çalıştım.
Birçok kültür Batı medeniyetine asimile oldu. Bir kültür üstüncü
yaklaşımla yaklaştığı zaman o zaman toplumlarda tansiyon
yükseliyor. Daha gergin bir ilişki olmuş oluyor. Karşılıklı saygı
temelinde ilişki kuramamış oluyorsunuz. Düşünün ki AB yıllarca
Türkiye'ye üstten baktı. Ne yazık ki birçok aydın da bunu
savundu.
Batı medeniyeti İslam'dan aldıklarını geliştirdi, geriden gelerek
öne geçti.
İlkokulda olduğum yılları hatırlıyorum. Çok net bir şekilde
alfabemizden dolayı geri kaldığımız bize anlatıldı. O zaman
sorgulamamıştım ama sonradan düşününce... O zaman komşumuz
Yunanistan niye alfabesini değiştirmemiş? Komşumuz Gürcistan...
Hadi Gürcistan'ı çok ileri bir ülke olarak değerlendirmeyelim.
Japonya niye alfabesini değiştirmemiş? Çin niye alfabesini
değiştirmedi? O zaman insan diyor ki demek ki gelişmenin alfabeyle
bir alakası yokmuş. Sonra başka ülkelere bakıyoruz. Kıyafetini
değiştirmeden gelişen de var. O zaman niye kıyafet değiştirmeyi
gelişmeyle irtibatlandırmışız? Yani şekil olarak değişmenin ruh
olarak değişmeyle ilişkisi öyle sanıldığı gibi kolay değil.
Şeklinizi de değiştireceksiniz de sonra Batı gibi teknolojide,
bilimde, fende ilerleyeceksiniz de... E bu kadar şeklimizi
benzettik, o zaman niye yakalayamadık bugüne kadar?
Şimdi bakıyorum Türkiye'nin son 20 yıldaki sıçrayışına,
yükselmesine. Hem bölgesinde hem dünyada artık söz söyleyen bir
ülke oluşuna bakıyorum. Bunun arkasında dindar insanların ciddi bir
rolü var. Teknoloji dediğimiz zaman, Selçuk (Bayraktar) gibi bir
insan bu işin arkasında olabiliyor. Demek ki namazla, niyazla,
kültürle, görüntüyle hiçbir alakası yokmuş. 'O mesafeyi kapatabilir
misiniz?' sorusunun cevabı.
Bugünün yüksek teknolojisi neyse biz de onu alacağız ve ileri gideceğiz. Aşı niye Türkiye'de çıkmasın? Yolun başındayız. Bu konuda girişim ortamının güçlü kalması çok önemli. Milletçe buna inanacağız. Çin ve Japonya öyle yaptı. Ne üretirim, ne satarım, onlara kafa yoruyorlar.
'Kendini daha iyi tanıtman lazım, insanlar seni yanlış
tanıyorlar' dediklerinde o işe ben girişemedim. Gençler yetişsin,
kültürünü sevsin. Dünyanın bütün kültürleri kendi kültürlerine
değer versin. Ben de bir şeyler yapmaya çalışıyorum.
Cumhurbaşkanı'nın oğlu olmak, böyle bir ailenin oğlu olmak gibi bir
zorlukları var.
Atık üretmeyen bir hayat tarzına geçilmeli. Şimdi hijyen kaygıları
ön plana çıktı tabii ama normalde çevre için ambalajlı değil de
açık ürünler almalı.
Çocukluğumuzdan itibaren Ayasofya'nın camii olması için dualarla
büyüdük diyebilirim. Ayasofya Camii özlemimiz her zaman vardı.
Gözümüz gibi bakacağımız bir eserdir. Mimar Sinan'ın destekleriyle
ayakta kaldı. Gönül ister ki artık bu mesele kapansın. Burası cami.
İstanbul Fethi'nin bir simgesidir. İstanbul Fatihi'nin istediği
gibi ibadete açıldı. Dışarıdan yorum yapanlara aldırış etmeyelim.
Korumak için gereken ne varsa yapıyoruz. Örneğin bazı zeminlere
halı serilmedi, oraları da turistler rahatça gezebilsin diye.
Ayasofya'ya daha fazla turist gelecek. Çok başarılı restorasyonlar
yapıyoruz.