Başkan Erdoğan'dan ABD'de flaş mesajlar!
BM 73. Genel Kurulu görüşmelerine katılmak üzere New York"ta bulunan Başkan Erdoğan, TÜRKEN Vakfı tarafından düzenlenen geleneksel gala yemeğinde konuştu. Erdoğan buradaki flaş mesajlarından birinde, "Türkiye'nin çabaları olmasaydı, İdlib'de muhtemelen aynı felaket yaşanacaktı." dedi.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ruhunu bir dolara
satan alçaklara inat TÜRKEN, faaliyetleriyle ülkemizin gururu
oldu." dedi.
Birleşmiş Milletler (BM) 73. Genel Kurulu görüşmelerine katılmak
için New York'ta bulunan Başkan Erdoğan, Mandarin Otel'de
gerçekleşen "TÜRKEN Vakfı Geleneksel Gala Yemeği"ne katıldı.
Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan akşam yemeğinde "Gençlik
Köprüleri" projesinin tanıtım filmi gösterildi.
Konuşmasına katılımcıları selamlayarak başlayan Erdoğan, bir yıllık
aranın ardından TÜRKEN ailesiyle tekrar beraber olmaktan duyduğu
memnuniyeti dile getirdi. Erdoğan, "Artık geleneksel hale gelen bu
muhabbet sofrasında, bu gönül sofrasında bizleri buluşturan herkese
şükranlarımı ifade ediyorum. Bu akşamki davete icabet eden,
iştirakleriyle bizleri onurlandıran tüm kardeşlerime hoş geldiniz
diyorum. Köklü vakıf geleneğimizin Amerika'daki mümessili olarak
gördüğüm TÜRKEN'i 2014 yılından bu yana elde ettiği başarılardan
ötürü kutluyorum." dedi.
Erdoğan, TÜRKEN'in sadece Türkiye'den gelen öğrencilerin akademik,
sosyal ve ilmi girişimlerine katkıda bulunmakla kalmadığını, vakfın
aynı zamanda Türk ve Amerikan sivil toplum kuruluşlarının
işbirliklerini güçlendirmeleri için mümbit bir platform görevini
ifa edeceğini söyledi.
Hayata geçirilen projeler ve gerçekleştirilen temaslarla
Türkiye ile ABD arasında yeni beşeri köprüler kurulduğunu belirten
Erdoğan şöyle devam etti:
"Tecrübe paylaşımı yanında ortak meselelerde işbirliğine imkan
veren bu çalışmaları yakından takip ediyor, memnuniyetle
karşılıyoruz. Hatta Yurtdışı Türkler Başkanlığıyla müşterek bir
çalışmanın içerisine girilmesi de inanıyorum ki bunu çok daha
yaygın, çok daha etkin hale getirecektir. Nitekim bu hafta
içerisinde yaklaşık 100 kişilik bir grup Cumhurbaşkanlığı
Külliyesi'ne gelmiş. Külliyeyi gezdikten sonra bir tevafuk eseri
kendileriyle bir araya geldik, orada müşterek resimler çektirdik.
Onların o andaki heyecanı gerçekten görülmeye değerdi. Gerek
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ni gezip oradaki tabii ki böyle bir
eseri görmeleri onlarda meydana getirmiş oldukları heyecan, onlarda
meydana getirmiş oldukları aşk, onlara farklı bir özgüven
aşılayacaktır. Ve şu anda Türkiye yatırımlarıyla her şeyiyle
inanıyorum ki Türkiye'yi gezmemiş olan buradaki gençlerimiz için de
ayrı bir gurur vesilesi olacaktır. Bu bakımdan bu gezileri çok çok
anlamlı buluyorum. Aynı zamanda Türkiye'den de buraya gönderilecek
gençlerimizin buralarda belli bir süre kalmaları ve o süre
içerisinde farklı etkinlikler veyahut da dil eğitim öğretimleri
noktasında bir çalışma içerisine girmeleri de ayrı bir kazanım
sağlayacaktır. "
TÜRKEN'in, kendini sadece öğrenci yurtları ile sınırlandırmayarak,
ihtiyaç sahiplerinin de elinden tutmaya başlaması, hizmet
yelpazesinde dayanışma ve yardım etkinliklerini de eklemesinin
takdire şayan olduğunu aktaran Erdoğan şunları söyledi:
"Bu vizyonuyla TÜRKEN, inşallah önümüzdeki dönemde Amerika'da sivil
toplumun farklı alanlarında adını daha fazla duyuracaktır. 4 yıllık
kısa bir süre içerisinde böylesi güzel projelere, böylesi anlamlı
hizmetlere imza atan vakfımızın tüm emektarlarını tebrik ediyorum.
Tabii bu arada inşallah Birleşmiş Milletler Merkezi'ne yakın
mesafede artık temeli atılma durumunda olan bu muhteşem binasıyla
da Amerika'da çok daha etkin hale gelecek olan TÜRKEN, bundan sonra
diğer eyaletlerde yapacağı açılımlarla da bu süreci
hızlandıracaktır diye inanıyorum. "
"HİÇBİR BAŞARI İNSANA ALTIN TEPSİDE SUNULMAZ"
Konuşmasında gençlere de seslenen Erdoğan, şunları söyledi
:
"Unutmayın, zahmetsiz rahmet olmaz. Hiçbir başarı insana altın
tepside sunulmaz. Şikayet etmek, etrafımızda hemen her gün şahit
olduğumuz adaletsizlikleri, sıkıntıları, zulümleri eleştirmek,
bunlar gayet kolaydır. Evimizin, okulumuzun veya iş yerimizin
konforunda ümmet coğrafyasının parçalanmışlığından, kimi toplumları
esir alan cahillik ve çatışmalardan dem vurmak da gayet kolaydır.
Zor olan tüm bu sorunların, bütün bu sıkıntıların aşılabileceği
inancıyla düşündüklerimizi, inandıklarımızı, söylediklerimizi
hayata geçirmektir. Zor olan eleştirdiğimiz hususların çözümü
yolunda küçük de olsa, basit de olsa bazı adımlar atabilmektir.
Mesele, karanlığa kızmak yerine onu delecek bir mum yakabilmektir.
Her insan eserleriyle anılır. Geride güzel bir miras bırakmak için
yapılması gereken 'Bismillah' deyip, halka ve Hakk'a güvenerek
harekete geçmektir. Bizim tarihimiz, başlangıçta önemsiz gibi
görünen kimi çalışmaların, Allah'ın takdiri ve yardımıyla ileride
insanlığa yön veren eserlere dönüşmesinin örnekleriyle
doludur."
Yazılan bir kitabın milyonlarca ilim yolcusunun susuzluğunu
giderdiğini, açılan bir okulun yüzbinlerce öğrencinin yetişmesini
sağladığını, kurulan bir vakfın senelerce ihtiyaç sahiplerinin
hacet kapısı olduğunu ifade eden Erdoğan, "İnşa edilen bir cami,
bir medrese, bir çeşme, bir aşevi, kimi zaman da yol üzerinde
yapılan bir kervansaray, asırlar boyu insanlara hizmet etmiştir.
İşte bunun için bizim kültürümüzde hayır işlemek, geride hayırla
yad edilecek eserler bırakmak çok önemlidir." diye konuştu.
Ecdadın sosyal ve beşeri hayatta karşılaştığı tüm
sıkıntıların çözümünü devletten beklemek yerine, kurduğu vakıflarla
bizzat kendisinin üstlendiğini belirten Erdoğan, şu değerlendirmeyi
yaptı:
"Göçmen kuşların tedavisine yönelik vakıflardan sokak hayvanlarına,
esirleri kurtarma vakıflarından yetim kızlara çeyiz hazırlama
vakıflarına kadar her alanda müesseselerimizin bulunmasının sebebi
budur. Amerika'da eğitimlerini devam ettiren gençlerimiz başta
olmak üzere, herkese rehberlik etmesi için bir yazarımızın şu
hikmet dolu cümlelerini sizlerle paylaşmak istiyorum. 'Bir şey yap,
güzel olsun. Huzura vesile olsun. Rikkate yol açsın, şevk versin,
hakikate işaret etsin. Bir şey yap, doğru olsun. İnsanları yalanın
ve yanlışın bataklığına düşmekten korusun. Bir şey yap, adil olsun.
Haktan hukuktan ayrılmasın. Zalime haddini bildirsin. Mazlumun
payını versin. Bir şey yap, iyi olsun. Hizmetten, hürmetten
merhametten müteşekkil olsun. Kalpleri yumuşatsın, garibin
yolcunun, zayıfın derdine derman olsun. Bir şey yap, barış olsun.
İnsanların kin ve nefretten uzaklaşın, bombalar patlamasın,
çocuklar ölmesin."
Asırlar boyunca ecdadın yaptığı gibi, bir avuç gönül sahibi insanın
halis niyetlerle iyiliğe, barışa, yardımlaşma ve dayanışmaya dair
güzel şeyler yapmak için başlattığı TÜRKEN'in bugün gerçekten
takdire şayan bir konuma ulaştığını söyleyen Erdoğan, şunları
kaydetti:
"4 yıl önce bu topraklara 'Bismillah' diyerek dikilen fidan artık
kök saldı, meyve vermeye başladı. Ruhunu bir dolara satan alçaklara
inat TÜRKEN, faaliyetleriyle ülkemizin gururu oldu. TÜRKEN, uzun
yıllar FETÖ'cü hainlerin musallat olduğu yurt dışı eğitim alanında
gerçekten önemli projelere imza attı."
"BİRBİRİMİZİ ALLAH İÇİN SEVMEYE DEVAM
ETMELİYİZ"
Bu süreçte dikkat edilmesi gereken bazı hususlar olduğuna dikkati
çeken Erdoğan,"Her şeyden önce kibre bulaşmamalı; tevazu, nezaket
ve samimiyeti bir an olsun elden bırakmamalıyız. Şeytanın
sağımızdan ve solumuzdan yaklaşarak bizi gerçek gayemizden
saptırmasına müsaade etmemeliyiz. Amaçların yerini araçların,
muhabbetin yerini nefretin, dayanışmanın yerini kavganın ve
çatışmanın almasına fırsat vermemeliyiz. Birbirimizi Allah için
sevmeye devam etmeliyiz." diye konuştu.
"Ben" değil "biz" demekten, bu şekilde davranmaktan hiç
vazgeçilmemesi gerektiğini, her imkanın aynı zamanda bir imtihan
olduğunu vurgulayan Erdoğan,"Şu an elde ettiğimizi düşündüğümüz
başarılar, bizlerin gayretinden daha çok Yüce Mevla'nın hepimize
bir lütfudur, bir ikramıdır. Hassasiyetler kaybolursa, hasbiliğin
yerini hesapçılık alırsa, bu imkânları da kaybederiz." ifadelerini
kullandı.
"İSLAM COĞRAFYASINDAKİ KAVGALAR ÜZÜNTÜ VERİCİ"
Erdoğan, ümmet ve insanlık olarak gerçekten zor zamanlardan
geçirildiğini belirterek şu ifadeleri kullandı:
"Her gün şahit olduklarımız karşısında hem insanlığımız, hem
kardeşliğimiz sınanıyor. Yüzyıllar boyu insanlığın ilim, irfan ve
hikmet merkezi olan kadim şehirler maalesef bugün kan ve gözyaşıyla
anılıyor. Asırlar boyunca ilim âşıklarının susuzluğunu gideren
meşhur Musul Kütüphanesi, işgalcilerin elinde adeta enkaza döndü.
Bağdat Kütüphanesi'nin her biri hazine değerindeki binlerce nadide
kitabı ya imha edildi, ya çalınarak yurt dışına kaçırıldı Bugün
Halep'in Şam'ın, Hama'nın, Trablus'un, Sana'nın çatışmalarla
gündemde olması ne kadar acıdır!..
İslam coğrafyasının kardeş kavgaları ve iç çatışmalarla gündeme
gelmesi ne kadar üzüntü vericidir!.. Birbirine kenetlenmiş tuğlalar
gibi olması gereken insanlar, emperyalistlerin kışkırtmalarıyla her
gün bir birinin kanını döküyor. Biz böyle mi böyle hale mi
düşmeliydik eğer biz müminsek, müslümansak biz böyle olamayız. Ne
diyor Kitab-ı Furkan da? "Dünya mersust". Biz o tuğlalar gibi
birbirine kenetlenmiş müminler olmak zorundayız. Böyleysek bunun da
gereğini yerine getirmemiz gerekir."
Yüzyıllar boyunca barışın sembolu olan Kudüs'ün mahzun bir şekilde
ayakta kalma mücadelesi verdiğini kaydeden Erdoğan,"İsrail
yönetiminin yol verdiği radikal Siyonistler, bu mukaddes şehrin
tarihi dokusuna yönelik saldırılar düzenliyor. Müslümanların
güçsüzlüğünden, aralarındaki vahdet eksikliğinden cesaret alan
İsrail, ilk kıblemizin İslami karakterini silmeye çalışıyor. İşgale
karşı direnen Filistinli sivilleri ise 'terörist yaftası' altında
tüm dünyanın gözü önünde katlediyor. Sözüm ona demokrasi havariliği
yapan pek çok ülke, Filistinli sivillerin vahşice öldürülmesi
karşısında seslerini dahi çıkarmıyor. Kendileri söz konusu
olduğunda tek bir taşlarının yerinden oynamasına, tek bir
camlarının kırılmasına tahammül edemeyenler, Filistinlilerin
başlarına yıkılan evlerini görmezden geliyor."
"MESELE İSRAİL OLUNCA TÜM HASSASİYETLERİNİ RAFA
KALDIRIYORLAR"
Başkan Erdoğan, "Yakaladıkları her fırsatı ülkemizi eleştirmek için
kullananlar, mesele İsrail olunca, İsrail'in işlediği cinayetler
olunca ne yazık ki tüm hassasiyetlerini rafa kaldırıyorlar."
diyerek BM Genel Kurulunda bugüne kadar birçok karar alındığını
belirterek, bunların kaçının uygulamaya girdiğini sordu.
İsrail'in BMGK'da önemli bir garantörü olduğunu belirten Erdoğan,
"BMGK'dan kolay kolay aleyhinde karar çıkarmak mümkün değil. Zira
bir ülkenin dudağının arasından hayır çıktı mı bitti iş. Onun için
'Dünya 5'ten büyüktür' diyorum. Onun için 'artık BM'nin reforme
edilmesi gerekiyor' diyoruz. Artık İkinci Dünya Savaşı'nın dünyası
yok. Bu yeni dünyada BM'nin değişmesi gerekiyor, reforme edilmesi
gerekiyor. Şu anda 194 üyesi olan BM'nin 194 üyesinin de daimi üye
olarak görev alabileceği dönüşümlü bir sistemin BM'de olması
gerekir eğer adil bir dünya istiyorsak. Her kıtanın, her inancın
Her rengin temsil edildiği bir BMGK sadece belli bir grubun belli
bir inancın değil hepsinin yer alabileceği bir BM. İnanıyorum ki
dünyanın o beklenen barış adil kokulu havasının teneffüse imkan
verir." diye konuştu.
"Türkiye'nin DEAŞ'lı ve PKK'lı teröristlere karşı yürüttüğü meşru
operasyonlarını eleştiri yağmuruna tutanlar, devlet terörü
uygulayan rejimler ve yönetimler karşısında hiçbir adım
atmıyorlar." diyen Erdoğan benzeri bir kayıtsızlığa son 7 yıldır
Suriye'de şahit olunduğunu belirtti.
Dünyadaki devlerin savaşlarla ilgili ağzını açtığı zaman sadece
kimyasal silahlar dediğini, sadece kimyasal silahlara karşı tavır
koyduğunu kaydeden Erdoğan sözleri şöyle sürdürdü:
"Kimyasal silahlarla kaç kişi öldü? Bakıyorsunuz yüz, iki yüz, üç
yüz beş yüz, bin, iki bin, beş bin. Peki konvansiyonel silahlarla
ne kadar insan öldü? Yüzbinlerce, yüz binlerin öldürüldüğü bir
coğrafyada acaba o konvansiyonel silahları kullananlara karşı
dünyanın bir şey söylediğini duyuyor muyuz?"
KONVANSİYONEL SİLAHLARA VURGU
1915 senesindeki kimyasal silahlarla ilgili kararın hala
egemen olduğunu ve bunun güncellenmesi gerektiğini vurgulayan
Erdoğan, şunları söyledi:
"Böyle adaletsiz bir anlayış olmaz. Kimyasal silahtan şu anda çok
daha fazlası konvansiyonel silahlarla öldürülüyor. İşte bunun şu
anda en yakın deneyimi nerede Ortadoğu'da. Bu kadar açık net
ortada. Ama hiçbir zaman bu ülkelerin ağzından konvansiyonel
silahlarla ilgili bir söz duyamazsınız. Ağızlarını açtıklarında
kimyasal silah diyorlar. Bununla ilgili böyle bir karar, bir yasal
düzenleme yapılabilir. Bu her zaman olacak bir şey değil, bunların
güncellenmesi lazım. Ve masaya yatırıldığı zaman kimyasal,
konvansiyonel hepsinin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Yani
sonucu insanlığın ölümü olan hangi silah olursa olsun bunun
yasaklanması gerekir buna göre de tedbirlerin alınması
gerekir."
1 milyon masum Suriyelinin hayatını kaybetmesine, 13 milyon
Suriyelinin evlerini terk etmesine neden olan vahşet karşısında,
birçok devletin kılını dahi kıpırdatmadığını belirten Erdoğan
sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kimyasal silahlarla yapılan saldırılara gösterilen tepki, her gün
konvansiyonel silahlarla öldürülen binlerce sivilden, varil
bombaları altında can veren çocuklardan esirgeniyor. 3 buçuk milyon
şu anda bizim topraklarımızda biz ev sahipliği yapıyoruz. Şu ana
kadar 35 milyar dolar biz harcama yaptık. Ve bize değişik yerlerden
dünyadan gelen yardım yok. AB'nin söz verdiği 3 milyar dolarlık ilk
taksidin tamamı dahi gerekli kurumlara. Zaten bizim bütçemize değil
aracı kurumlar vasıtasıyla tam gelmiş değil. Bunu da söylediğimiz
zaman rahatsız oluyorlar. Hesap kitap herşey ortada. 3 artı 3
dediniz onu daha ödemediniz. Ardı gelecek dediler gelmedi.
Aman kapılarınızı açmayın dediler ondan da çok korkuyorlar. Kapılar
bir açılırsa acaba bu mülteciler avrupayı istila ederse işlerine
geldiği zaman türkiye gerçekten ağır bir yükün altında bunu da
söylüyorlar. Ama bütün bunlara nasıl bir katkıda bulunabiliriz buna
gelince ona yanaşmıyorlar."
Balistik füzelerin hastanelerde, ekmek kuyruklarında, okullarda
insanlar acımasızca katledilirken, istisnalar dışında bu vahşete
sesini yükselten, tepki koyan olmadığını vurgulayan Erdoğan
sözlerine şöyle devam etti:
"BMGK SURİYE'DE DE SESSİZLİĞE GÖMÜLMÜŞTÜR"
"Burada şu acı verici gerçeği üzülerek ifade etmek zorundayım.
Günümüzde kimliğine bakmadan mazlumun hakkını koruyacak, yine
kimliğine bakmadan zalimden hesap soracak ne bir kurum, ne bir
mahkeme, ne de herhangi bir mekanizma vardır. Uluslararası
güvenliği temin ile mükellef BMGK gibi kurumlar Bosna'da,
Kosova'da, Ruanda'da, Yemen'de, Filistin'de, Arakan'da olduğu gibi
Suriye'de de sessizliğe gömülmüştür. Nerede bunlar? Bunların hiç bu
saydığım yerlere gittiğini duydunuz mu? Hiç buralarda gezdiklerini,
gördüklerini buralarda bir destek verdiklerini duydunuz mu?"
Somali'deki en büyük büyükelçiliğin Türk büyükelçiliği olduğunu,
diğer devlerin büyük elçiliklerinin konteynırlarda ve şehrin
dışında olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Somali'de hastaneler okullar
açtık. Havaalanın restorasyonun biz yaptık elimizi oradana orada şu
anda Somali ordusunun eğitimini TSK veriyor ve onların terörle en
büyük desteği biz verdik." diye konuştu.
"Srebrenitsa katliamına engel olamayan bu kurumlar, 20 yıl sonra
Halep'teki sivil ölümlerini sadece uzaktan seyretmişlerdir. Şayet
Türkiye'nin çabaları olmasaydı, İdlib'de de muhtemelen aynı felaket
yaşanacaktı." diyen Erdoğan bu bağlamda Soçi, Ankara, Tahran'da
zirveler yapıldığını son olarak da Soçi'de bir mutabakat
imzalandığını kaydetti.
Erdoğan Soçi mutabakatı için, "Böylece yeni bir süreci başlattık.
Böylece İdlib'de ürkülen korkulan büyük bir katliamın önüne
geçilmiş oldu." ifadesini kullandı.
"KANAYAN YARAYI SARMAK İÇİN GEREKİRSE ÖLÜMÜ DE GÖZE
ALIRIZ"
"Bizim inancımızda zulme rıza zulümdür." diyen Erdoğan, Türklerin
itikadı gereği mazlumun da zalimin de itikatına bakmadığının
sözlerine ekledi.
Başkan Erdoğan, konuşmasının devamında, Mehmet Akif Ersoy'un,
"Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim/ Onu dindirmek için
kamçı yerim, çifte yerim!/Adam aldırmada geç git! , diyemem
aldırırım./ Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!"
dizelerini anımsatarak, "Evet, kanayan bir yarayı sarmak için
gerektiğinde ölümü dahi göze alırız." dizelerini okudu.
"KUDÜS KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR"
ABD'nin Tel Aviv Büyükelçiliğini Kudüs'e taşımasını ve İsrail'in
çıkardığı "Yahudi Devlet Yasası"nı eleştiren Erdoğan, "Amerikan ve
İsrail yönetimlerinin kıblemiz, namusumuz, göz bebeğimiz Kudüs'ün
hukuki statüsüne yönelik attığı illegal adımlara karşı da çok
kapsamlı bir diplomatik mücadele yürüttük." dedi.
Erdoğan, "Kudüs kırmızı çizgimizdir" diyerek başlattıkları
mücadeleyi kardeş ve dost birçok ülkenin desteği ile belli bir
aşamaya getirdiklerini aktardı.
Türkiye'nin geçen yıl aralık ve bu yıl mayıs ayında İstanbul'da ev
sahipliği yaptığı İslam İşbirliği Teşkilatı Zirveleri'nin, tüm
İslam dünyasının Kudüs'e verdiği önemin işareti olduğunu belirten
Erdoğan şunları dile getirdi:
"Amerikan ve İsrail yönetiminin tüm tehditlerine rağmen Birleşmiş
Milletler Genel Kurulu'nda kabul edilen kararlar da bu meselede
uluslararası kamuoyunun hassasiyetini göstermiştir. İlk kıblemiz
Kudüs'ü işgalcilerin insafına terk etmemekte kararlıyız. Barış
şehri, üç semavi dinin mukaddes şehri Kudüs'ü, İsrail'in
ihtiraslarına kurban etmeyeceğiz. Kudüs'ün izzetini, Harem-i
Şerif'in onurunu, bu aziz şehrin tarihi karakterini korumaya devam
edeceğiz."
GENÇLERE MESAJ
Konuşmasında gençlere de hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan,
gençlerin dünyanın farklı köşelerinde adalet bekleyen milyonlarca
insanın da umudu olduğunu belirtti.
Gençlere derslerine iyi çalışmaları tavsiyesinde bulunan Erdoğan,
sosyal yönlerini de geliştirmelerini önerdi. Erdoğan, şunları
kaydetti:
"Hazreti Mevlana, 'Denizde inciler derinde olur çer çöp sahilde
olur.' buyuruyor. İnciye, yani değerli olana ulaşmak için
meşakkatli ve riskli bir yolculuğu göze almak gerekiyor. Bugün
attığımız adımların, kurduğunuz dostlukların, çok uzun yıllar sonra
meyve vereceğini unutmadan sabırla yürümeliyiz. Ben karşımda böyle
bir vizyona, böyle bir ufka sahip gençler görüyorum."
Gençlere eğitimlerini tamamladıktan sonra, çok daha donanımlı bir
şekilde Türkiye dönmeleri çağrısında bulunan Erdoğan "Türkiye'nin
kalkınma hamlesine omuz vermenizi, destek olmanızı bekliyorum."
diye konuştu.