Başkan Erdoğan, kabineyle ilgili detayları ilk kez açıkladı!
Başkan Erdoğan, ilk resmi ziyaretlerini Azerbaycan ve KKTC'ye yaptı. Uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Başkan Erdoğan, yeni kabineyle ilgili seçimlerindeki detayları da ilk kez açıkladı. Erdoğan, Genelkurmay Başkanlığı'nın yeni dönemde Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanabileceğini belirterek, "hiçbir manisi yok" dedi. İşte Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan önemli başlıklar...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yemin töreninin ardından gerçekleştirdiği
Bakü ve KKTC ziyaretleri sırasında gazete yöneticilerinin
sorularını yanıtladı.
Cumhurbaaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanlığı'nın
yeni dönemde Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanabileceğini
belirterek, "hiçbir manisi yok" dedi.
İşte Hürriyet'ten Hande Fırat'ın haberi...
MGK'DAKİ SUNUMLARI DİKKATİMİ ÇEKTİ
-Cumhurbaşkanı Yardımcılığı için nasıl karar verdiniz, tek
yardımcıyla mı çalışacaksınız?
Fuat Oktay Bey özellikle Başbakanlık'taki Müsteşarlığı, Afad'daki
çalışma döneminde başarılı bir isimdir. Amerika'da önemli yerlerde
çalıştı. Ben endüstri mühendislerine çok dikkat ederim, devlet
yönetimlerinde de başarılı olurlar. Fuat Oktay üretimi ve katkısı
ile, MGK'larda yaptığı sunumlar ile hep dikkatimi çekmiştir. Bunun
burada da yansıyacağına inanıyorum. Şu anda bir başkan yardımcısı
olarak atadık, ama ileride bir ikinci başkan yardımcısı atama
durumum da olabilir. Bir mesafe alalım, nerede bir aksama oluyor
olmuyor bakarız. İlerde durumu değerlendirir, gerekli görürsek
gerekli adımı atarız.
GENELKURMAY, MSB'YE BAĞLANABİLİR
-Hulusi Akar'ın bakanlığında ne etkili oldu, Genelkurmay
Başkanının yetkilerinde bir değişiklik olacak mı?
2014 yılı sonunda AB müktesebatına göre Genelkurmay Başkanlığı'nı
Milli Savunma Bakanlığı'na bağlama süreci ve gerekliliği vardı. O
günden bugüne biz, AB müktesebatında bir şeylere, tatsızlığa fırsat
vermeyelim diye bu işi pek kurcalamadık. Ama yeni yönetim sistemi
içinde bu konuyu arkadaşlarımızla değerlendireceğiz. Bir çift
başlılığın olması doğru bir şey değil. Bunu artık bir yoluna
koymamız lazım. Bunu kararlılıkla aşacağımızı tahmin ediyorum.
Gerek Hulusi Akar Paşa'nın gerek ise Yaşar Güler Paşa'nın ve Ümit
Dündar Paşa'nın birbirleri ile olan gönül bağları ve
birliktelikleri "şüpheci nazar" ile bakma gibi bir durumu ortadan
kaldırmıştır. Sivil- asker gibi bir yaklaşım kalmamıştır,
aşılmıştır. Milli Savunma Bakanı ile Türk Silahlı Kuvvetlerimizin
arasındaki ilişkiler çok daha dayanışmacı olacaktır. İnanıyorum ki
karar alma sürecinde de bir sekteye fırsat vermeyecektir.
-Genelkurmay, MSB'ye bağlanabilir mi?
Bağlanabilir, hiçbir manisi yok. Dikkat ederseniz, Hulusi Akar
Paşa'yı bakan olarak açıkladık. Aynı anda da Genelkurmay
Başkanı'nı, Kara Kuvvetleri Komutanı'nı ve Genelkurmay İkinci
Başkanı'nı atadık. Çünkü Silahlı Kuvvetler boşluk kabul etmez.
Aslında devlet yönetiminde hiçbir yer boşluk kabul etmez. Nitekim
ben aşağıda bakanlarımızı açıklamaya giderken, vekaleten olmaz
dedik ve atamaları hemen yapalım diyerek, işi bitirdik.
BERAT BEY ÇOK DAHA SERİ DERLEYİP TOPARLAYACAK
Hazine ile Maliye Bakanlığı'nı birleştirdik. Devlet bankaları da
Merkez Bankası da artık bu bakanlıkla ilişkili kurum olarak
ilintili hale geldi. Berat Albayrak Bey'in finans sektörü ile hem
pratikte hem de teorikte geçmişi var. Özel sektörde başarıyla
çalışmış, son dönemlerde Marmara Üniversitesi'nde bu konunun
dersine girmiş, böyle bir geçmişi olmuş bir arkadaşımız olması
sebebiyle bu işi çok daha seri derleyip toparlayacağına ve
başarıyla yürüteceğine inanıyorum. Maliye ve Hazine Bakanlıkları
geçmişte zaten tek bir bakanlıktı, ancak sonradan ayrılma süreci
oldu. Ama o uygulama fayda getirmedi, zarar getirdi. Zira Maliye
Hazine'den ayrı hareket ediyor, Hazine Maliye'den ayrı hareket
ediyor. Bunlar aslında bir bütünün parçalarıydı. Şimdi biz bunu
‘deneme- yanılma' diyelim; neticelerini gördük ve birleştirmeyi
uygun bulduk. Çalışma şemasında Hazine-Maliye Bakanlığı'nın alt
birimleri olarak çok önemli kurum kuruluşlar var. Bu adımla
birlikte Hazine Maliye Bakanlığı, devlete finans temininde çok daha
güçlü bir kaynak oluşturacak.
PİK YAPTIĞIMIZDA DA HAYIRLI RÜYA GÖRMEDİLER
-Mehmet Şimşek'in kabinede yer almaması yabancı basında
olumsuz yorumlara sebep oldu
Yabancı basının yaklaşımlarına göre hareket etmek doğru bir anlayış
değildir. Dolayısıyla, onların yaklaşımlarını pek umursamıyorum.
Kaldı ki yabancı basın, bizim için hiçbir zaman hayırlı rüyalar
görmemiştir. Biz pik yaptığımız zamanda bile hayırlı rüyalar
görmemiştir. Kredi derecelendirme kuruluşları biz tırmanışta iken
bile bize hep eksi verdiler. Buna karşılık komşuda dibe vurma var;
ama bir bakıyorsunuz komşuyu dört derece birden yükseltiyor. Bu
nasıl bir kredi derecelendirme kuruluşudur, bunları anlamak mümkün
değil. Onun için biz onların açıklamalarına değil, daima kendi
işimize bakalım.
Türkiye iyi yolda. Yatırımlarımız ortada. Uluslararası
kuruluşların, kredi kuruluşlarının Türkiye'de yatırım yapanlara
kredi vermesi de bunu gösteriyor. Nitekim 18 Mart Köprüsü'nün
finansmanını dışarıdan temin ettik. Herhangi bir sıkıntı söz konusu
değil. Hatırlarsanız, üçüncü havalimanını başta engellemeye
kalkışmışlardı. Önce yerli bankalarımız finansör oldu, baktılar ki
bu iş kalmayacak, "bizi de oraya katın" demeye başladılar. Kendi
göbeğimizi kendimiz keseceğiz, kesiyoruz. Sonradan onlar da
arkamıza takılıyorlar zaten. Bundan sonra çok daha iyi olacak.
BİRÇOK ENSTRÜMANIMIZ VAR, FAİZ DÜŞECEK
-Siz kabineyi açıklamadan dolar kuru 4.50'ye kadar
geriledi, sonra 4.75'e fırlatıldı. Hazinenin ihalesinde faiz yüzde
20 civarında gerçekleşti. Yeni sistem başlarken negatif operasyon
çekildiği kanaatinde misiniz?
Birileri bu işi tırmandırmaya çalışsa da bunun düştüğünü
göreceksiniz. Bu kadar emin konuşuyorum. Hazine ve Maliye Bakanımız
elbette ne gerekiyorsa yapacaktır. Burada birçok enstrümanlarımız
var. Önümüzdeki süreçte inanıyorum ki faizin de düştüğünü
göreceğiz. Ben eminim, sadece devlet bankalarımız değil, özel
bankalarımız da gerektiğinde taşın altına eline koyacaktır. Yüksek
faiz, istihdamda düşüşü de beraberinde getirebiliyor. Yatırımcılar,
gerçek girişimcilerin, yatırımlarını geliştirmeleri, istihdamlarını
artırmaları, elbette kendilerine imkan sunulmasıyla mümkündür. Bu
işi sadece devlet bankalarının sırtına yükleyemeyiz.
DÜRÜST, EHLİYETLİ, LİYAKATLİLER
Bu arkadaşlarımız dünyayı iyi tanıyorlar, dünya ile entegre olmakta
bir sıkıntıları yok. En büyük özellikleri dürüstlükleridir, ehliyet
ve liyakatleridir. Kültür ve Turizm Bakanlığı'na getirdiğimiz
arkadaşımız Mehmet Ersoy, turizm sektörü içindeki neredeyse bir
numara operatördür. Davet ettik, kırmadı, görevi üstlendi. Ticaret
Bakanlığı'na getirdiğimiz Ruhsar Pekcan sektörün içinde bir iş
insanı. Deik ile, TOBB ile yoğun çalışmaları olan bir isim.
Kendisine inanıyorum, ondan da çok şey bekliyorum, odalarla ithalat
-ihracat konularında yoğun çalışmaları olacak.
"MADEM ŞİKAYETİN VAR İŞİN İÇİNE GİR" DEDİM
Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca'ya ‘Arkadaş işinin başından
geleceksin' dedik. Ben bir DEİK Toplantısı'nda ‘Burada da
babayiğitler çıksın, dışarıdan kuru sıkı atmaya benzemez, gelin
elinizi taşın altına koyun' demiştim. Sonra da ‘Madem sağlık
sektöründen şikayetin var, o zaman gel sen de bu işin içine gir,
hem bu şikayetleri ortadan kaldıralım, hem de özel sektör mantığını
devlette daha hakim hale getirelim' dedim. Sağ olsun o da
kırmadı.
Milli Eğitim Bakanlığı'na da Ziya Selçuk Bey'i getirdik. Benim ilk
dönemimde MEB Talim Terbiye Kurulu Başkanı idi. Onun da
akademisyenlik hayatı var ayrıca okulları var. Okullarında başarı
grafiği yüksek. Oradaki başarılarını devlet okullarımıza hakim
kılmasını temenni ediyorum.
VARANK'A ATOM KARINCA DİYEBİLİRSİNİZ
Gıda Tarım Orman Bakanımız Bekir Pakdemirli'nin babasından
genlerine işlemiş bir başarı var, gıda sektöründe önemli görevlerde
bulundu, ekonomi dünyasını da iyi bilen bir isim. Sevk-i idare
kabiliyeti olan bir arkadaşımız. Benim ordinaryüs Prof. Reşat
Kaynar Hocam vardı, bir gün derste ‘Türkiye'nin en önemli eksiği
sevk-i idareci eksikliği' derdi. Yani bugünkü hali ile organizatör.
Diğer yandan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı da çok önemli.
Berat Albayrak'ın Bakanlığı dönemindeki müsteşar arkadaşımız Fatih
Dönmez yıllardır sektörün içinde başarılı bir arkadaşımız.
Mustafa Varank'ı zaten tanıyorsunuz. Sanayi ve Teknoloji Bakanı'mız
ODTÜ mezunu, Amerika'da yüksek lisans öğrenimi oldu. Gayretli,
pratik, zeki, tuttuğunu koparır; atom karınca diyebilirsiniz.
DÜRÜST, SAAT MEFHUMU OLMAYAN BİR İSİM
Çalışma, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı'mız Zehra Zümrüt Selçuk
çok zeki, farklı yerlerde eğitim görmüş, iyi bir istatistikçidir,
kadın istihdamı ile ilgili önemli çalışmaları var. Aslında ben onu
en son İslam İşbirliği Teşkilatı'na bağlı Sesric'de Genel
Sekreterliğe direktör olarak teklif ettim. Ama kabine gündeme
gelince biz bundan vazgeçelim dedik. Ben Fatma Betül Sayan Kaya
Hanım'dan, Jülide Sarıeroğlu'ndan da çok memnundum; ama
parlamentodan kabineye çok fazla isim çekmeyelim istedik. Gençlik
ve Spor Bakanlığı'na getirdiğimiz Mehmet Kasapoğlu Spor Toto'nun
başında idi. Amerika'da eğitim yaptı, Spor Toto'da bize çok ciddi
katkıları oldu. Bakanlıkta da başarı olacağına inanıyorum.
Ulaştırma Bakanımız Cahit Turan daha önce Karayolları Genel
Müdürlüğü yapmış, özel sektörde üst düzey yöneticilik yapmış, çok
çalışkan, dürüstlüğü ile bilinen, saat mefhumu olmayan bir
isim.
İNSANI VE PARAYI İYİ YÖNETEN BİR ARKADAŞIMIZ
Çevre Bakanı Murat Kurum'u Emlak Konut'tan aldık. Onu anlatmaya
gerek var mı? Emlak Konut'un Murat Kurum ile nasıl uçtuğunu,
güçlendiğini biliyorsunuz. İnsanı iyi yöneten, parayı iyi yöneten
bir arkadaşımız. Bu sürede İmar Barışı olayımız var. İmar Barışını
iyi takip edecek, teslim aldığı noktadan çok daha iyi noktaya
götürecektir. Şu anda 3 milyonu aşkın bir müracaatı almış
durumdalar. Hedefi yakaladığımız anda Türkiye'miz çok daha güzel
bir hale gelecek. Bu arada Dışişleri Bakanlığı'nda Mevlüt
Çavuşoğlu, İçişleri Bakanlığı'da Süleyman Soylu, Adalet
Bakanlığı'nda ise Abdülhamit Gül, onların da her biri kendilerini
ispatlamış arkadaşlarım.
BAKAN YARDIMCILARINDA 2'Yİ, 3'Ü ZORLAYACAĞIZ
Bakan yardımcıları birden fazla olabilecek, bazılarında 2'yi,
bazılarında 3'ü zorlayacağız. Bakanlıkların güçlü olması lazım.
İşlevlerine göre belirleyip çalışmaları güçlü hale getirmek
istiyoruz. Personelde ciddi manada üst düzey yönetici de azaltmaya
gidiyoruz. Amerika'yı düşünün, bir bakanın altında üç tane, dört
tane bakan yardımcısı var. Biz de bakanlığın vasfına göre buralarda
bu tür adımları atacağız. Bakan yardımcılarını da bakan
arkadaşlarımız delege edecek. Sistemin bir diğer özelliği yalın
olması.
BAŞKANLIKTA SAYI 11 AMA ARTABİLİR
Kurullar ve başkanlıklar var. Başkanlıkta sayı 11 ama artabilir.
Atanmış olanlar var atanacak olanlar var. Genelkurmay Başkanlığı
belli, Milli İstihbarat Başkanlığı belli, Savunma Sanayi Başkanlığı
belli, Milli Güvenlik Kurulu aynı şekilde belli. Diyanet İşleri
Başkanlığı belli. Devlet Denetleme Kurulu belli. Strateji ve Bütçe
başkanlığı, bende belli... Kendisini çağırdım görüştüm.
Görüşmelerimiz, belirlemelerimiz akabinde, diğer başkanlıkların ve
kurulların atamaları da yapılacak.
YETKİ KARMAŞASI OLMAZ, ENDİŞEM YOK
-Kurullar, ofisler, bakanlar arasında bir yetki karmaşası
olur mu?
Yok olmaz, o konuda hiçbir endişem yok. Kurullar ve kurumların
hepsi bana bağlı. Ama tüm bu kurum ve kurullarda birer tane vekilim
var. Ne demek o? Benim vekilim o kurum ve kurulları benim
katılmadığım zaman benim adıma yönetecek. O bize arkadaşlarla
yaptığı çalışmalardan bilgi sunacak. Zaten her gün çalışan kurul
değil. İcabında haftada bir gün iki gün gelecekler. Ama başkan
sürekli Ankara'da olacak. Herhangi bir sıkıntı söz konusu değil.
Kurulların ilgi alanları daha çok bakanlıklarla paralel veya
paralellik arz eden konular olacak. Mesela Yerel Yönetim
Politikaları Kurulu, bunun hem Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile
ilişkisi var, hem de İçişleri Bakanlığı ile. Ayrıca bir de ofisler
var. Örneğin Finans Ofisi. Görevi dünyadan para bulacak, yani icrai
bir yanı da var. Direk olarak Cumhurbaşkanı'na bağlı çalışacak.
Dünyadaki para üreten yerlerle ilişki kurarak Türkiye'ye para
getirme gayreti içinde olacak.
MİLLET BAHÇELERİ PROJESİ
-İki önemli projeniz yani Millet Bahçeleri ve
Kıraathaneleri ile ilgili çalışmalar başladı mı?
En önemli sözlerimden biri Millet Bahçeleri. Bunu hem Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı ile hem de belediyelerle yürüteceğiz. Kültür
Turizm Bakanlığı ile de Millet Kıraathanelerini süratle yapacağız.
Bunun için Mili Emlak Genel Müdürlüğü'nü Hazine ve Maliye
Bakanlığı'ndan aldık, Çevre Şehircilik Bakanlığı'na devrettik.
Amacımız devletin elindeki emlakın tamamen devlet, millet ve ülke
için kullanılmasını sağlamak. Çevre Şehircilik planlama yaparken,
tüccarın sermayesine baktığı gibi toprak sermayesine bakarak
yapması için. Hangi ilde, ilçede arsa, arazi var? Eğer arazi ise
süratle bunları arsaya dönüştürmesi hedefleniyor. Çünkü Millet
Kıraathaneleri il, ilçelerin büyüklüklerine göre ölçümlenerek
yapılacak. Amacımız gençlerimizi kötü alışkanlıklardan kurtarmak
hem bunun yerine hem de tüm gençlerimize okuma alışkanlığı
kazandırmak. Kitap, dergi okurken, çayı, kahvesi, keki olsun...
Millet Kıraathanesi'nin en güzel örneği Zeytinburnu Belediyemiz,
Allah rahmet eylesin Turgut Cansever Hocamız'ın bir projesiydi,
Merkez Efendi Camii'nin yanında güzel bir proje yapmış. O projeyi
hayata geçirmiş Zeytinburnu belediyemiz. Oraya gittiğimde baktım,
tüm öğrenciler kendilerine ait açık kabin sisteminde çalışıyor.
Kahvesini, çayını kekini alıyor, çalışıyor.
Zeytinburnu Belediyesinin yaptığının ötesinde Cağaloğlu'nda eski
Millet Kütüphane'si vardı. Kültür ve Turizm Bakanlığı'mız ise
burayı restore etti. Orayı buna dönüştürdü ve nefis ve bir proje.
Arkadaşlara bunun üzerinde çalışalım dedim. Bu projeyi de bazı
büyük yerlerde uygulayalım istiyoruz. Çok güzel ve bambaşka bir
proje. İçeri girdiğinizde kültürden öte tarih yatıyor. İstanbul
Ankara gibi bazı yerlerde uygulamamız mümkün. Ama asıl hedef
gençlik, gençlik, gençlik...
MUHALEFETİN YEMİN TÖRENLERİNDEKİ TUTUMU: KENDİLERİNE ZARAR
VERİR, BİZE DEĞİL
Muhalefetin bu tür yaklaşımları kendilerine zarar verir. Bize
hiçbir zarar vermez. Bunların hepsi milletin gözü önünde oluyor.
Gizli saklı değil. Örneğin İstiklal marşı okunacağı anda bile
birilerinin kaşına gözüne bakarak ayağa kalkanlar milletin gözünden
kaçmadı. İstiklal Marşı bu milletin marşıdır belli bir grubun marşı
değildir. Cumhurbaşkanı içeri girerken ayağa kalkmış kalkmamış hiç
umurumda değil. O da yine kendilerine fatura ettikleri bana göre
bir harekettir. Tayyip Erdoğan cumhurun başkanı olarak oraya
inmiştir ve 26 milyon 334 bin kişinin oyunu almış bir Cumhurbaşkanı
var. Kabul edersin etmezsin, bu 26 milyon 334 bin kişiye
saygısızlıktır.
YAKALADIKLARINI TESLİM EDİYORLAR
FETÖ ile mücadele konusunda da Azerbaycan'la iyi bir ilişkimiz var.
Bu konuda bizim tespitlerimiz var ise kendilerine bildiriyoruz ve
kendilerinden istiyoruz. Azerbaycan'da da FETÖ terör örgütü çok
önemli yerlere sızmış durumda. Onlar da ciddi manada bunun
sıkıntısı içerisindeler. Sağ olsunlar, bize yakaladıklarını teslim
ediyorlar, bizde kendilerinden sürekli istiyoruz. Bundan sonraki
süreçte de işin yakın takipçisiyiz. Bizde Azerbaycan aleyhinde
çalışmalara girenler olursa, onlar da bize bildirdiğinde, elbette
biz de onlara teslim ediyoruz. Bu süreç içerisinde atacağımız bir
başka adım, NATO zirvesinde. Brüksel'e Sayın Aliyev bu akşamdan
gidiyor. Biz de orada bir dizi malum görüşmeler yapacağız. Burada
Azerbaycan ile ilgili bazı görüşmeler yapmamız gerekirse bunları da
özellikle yapmanın gayreti içinde olacağız. Zira, NATO zirvesinde
malum burada yoğun ikili görüşmelerimiz söz konusu. Burada ABD,
İtalya, Fransa, İngiltere vb. ülkeler bize görüşme talebinde
bulundular. Bizim de görüşme talebinde bulunduğumuz ülkeler var.
Bunlarla görüşmelerimizi yapacağız ama tabii ki ana hedefimiz
zirvede pozitif bir yaklaşım ortaya koyarak NATO ile
görüşmelerimizi devam ettirmek olacak.
KONUMUMUZU KORUYACAĞIZ
KKTC'deki gelişmeleri de BM çerçevesinde gerekli tüm katkıları
bizler bugüne kadar sürdürdük. Özellikle Kofi Annan döneminden beri
işin içinde bizzat olan bir kişi, o süreci, takvimi iyi bilen bir
kişi, Kıbrıs sorununu çözmek için teşvik eden benim. Annan iki kez
bana geldiğinde ve artık çözemiyorum dediğinde, beraber girelim,
Türkiye sizi mahcup etmeyecek göreceksiniz, biz her zaman Rum
kesiminin bir adım önünde olacağız dedim. Bana "bir hafta müsaade"
dediler ve bu görüşmeyi biz Davos'ta yapmıştık.
Annan bir hafta süre istedi ve bir hafta sonra görüşmeler başladı.
Tabi biz yine üzerimize düşeni yaptık. Tabi bizim için en önemli
macera Bürgenstock macerasıydı ve bunu ciddi manada ele aldık
maalesef yine sözlerinde durmadılar. O günden bu güne ne zaman
masaya bu konu gelse Güney Kıbrıs masadan öyle ya da böyle her
zaman kaçmıştır. KKTC masadaki yerini her zaman kararlılıkla
korumuştur. Türkiye garantör ülke olarak kararlı duruşunu
koymuştur.
Maalesef diğer garantörler aynı tavrı ortaya koymamışlardır. Bundan
sonraki süreçte biz konumumuzu yine koruyacağız. Ama nereye kadar?
Buna bir cevap bulmak kolay değil. Ama er ya da geç bir devlet
olarak, biz Türkiye Cumhuriyeti olarak, herhalde biz de bir karar
vereceğiz. Olacaksa olacak, nasıl olacak bundan sonra bunu da siz
düşünün diyeceğiz ve adımımızı da atacağız. Kuzey Kıbrıs halkının
bizde özel bir yeri vardır: Türkiye'deki benim vatandaşım, kardeşim
ne kadar önemli ise, KKTC'deki kardeşlerimiz de bizim için aynı
derecede önemlidir. Dolayısıyla onlara elimizden geleni desteği ne
kadar verdiysek, bundan sonra da vermeye devam edeceğiz.