Başbakan Davutoğlu ve Genelkurmay Başkanı Özel, Suriye sınırında (6)
SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI BİR ARAYA GELDİ
SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI BİR ARAYA GELDİ
Başbakan Davutoğlu, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın
'PKK elleri tetikten çeksin' çağrısıyla ilgili "Geç oldu ama
şimdilik doğru bir çağrı" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Ceylanpınar'daki temaslarının ardından
helikopterle döndüğü Şanlıurfa'da, 'Sivil Toplum Kuruluşları ile
Buluşma' adıyla düzenlenen akşam yemeğinde kentin sivil toplum
kuruluşu temsilcileri, işadamları ve kanaat önderleriyle bir araya
geldi. Burada konuşan Başbakan Davutoğlu, gün boyu gezisini
anlatarak teröre karşı omuz omuza verme ve birlik ve beraberlik
çağrısını yineledi. Ülke genelindeki terör saldırılarını
değerlendiren Başbakan Davutoğlu, şöyle dedi: "Bugün programımız
yoğundu, 4 ayrı bir mekandaydık. Çok önemli ziyaretlerde bulundum
ama Şanlıurfa'ya gelip de semasından, toprağından istifade edip de
sizlerle selamlaşmadan gitmeyi doğru bulmadım. Son Şanlıurfa
ziyaretim maalesef hüzünlüydü. Suruç saldırısıyla hem çok büyük biz
ızdırabı yaşadık ama aynı zamanda bir alarmı hep beraber hissetmeye
başlamıştık. Birden Şanlıurfa'da ve bu şehirlerimizde arka arkaya
gelen saldırılarla çok ciddi bir tehlikenin kapımıza geldiğini
derinden hepimiz hissettik. Suruç'taki saldırıdan sonra bölücü
terör örgütünün başlattığı saldırıyla birlikte DHKP-C'nin
Suruç'taki bir vatandaşımızın cenazesini bahane ederek İstanbul
sokaklarında, o saadetin, irfanın şehrinde ellerinde silah,
yüzlerinde maskeyle gösteri yapma cüretine girdiğini gördük. Hemen
ondan bir gün sonra yine güzel bir Şanlıurfa ilçesinde, bu sefer
Ceylanpınar'da, 2 yiğit pınarımızı, annelerinin gözyaşlarının pınar
gibi akmasına sebep olacak, bütün bir milletimizin gözyaşlarının
akmasına sebep olacak şekilde hainler gece evlerinde polislerimizi
şehit ettiler. Aynı gün bu sefer Dağ Karakolu'nda bu sefer hain
DEAŞ terör örgütü askerimize saldırdı."
SANKİ BİR EL DÜĞMEYE BASTI
Ülke genelinde terör saldırılarının başladığı 20 Temmuz'da sanki
bir elin düğmeye bastığını söyleyen Başbakan Davutoğlu, "Bakınız 20
Temmuz'dan, 23 Temmuz'a kadar sanki bir el düğmeye bastı ve
birbirleriyle bazı ihtilaflı gibi görünen ama perde gerisinde
aslında aynı hedefe natuf olarak çaba gösteren DEAŞ, PKK ve DHKP-C
harekete geçti. Hedefleri neydi biliyor musunuz? Hedefleri, tam da
Şanlıurfa'nın temsil ettiği ne ise onu yok etmekti. Bu masa, bu
salonda Türk, Kürt, Arap ve her bölgeden kardeşimiz, vatandaşımız
var. Bu saldırıların hepsi vahdetimize, birliğimize dönük
saldırılardı. Aynı şekilde terör örgütü PKK da milletimizin birlik
ve beraberliğini hedef edindi. İkisi de Şanlıurfa'yı seçti. Birisi
Suruç'ta, birisi Ceylanpınar'da. Çünkü biliyorlardı ki eğer
Şanlıurfa'daki birlik ve beraberlik yok edilirse, bu sembol şehrin
Türkleri, Kürtleri, Arapları arasına nifak sokulabilirse; Türkiye,
aynen Suriye gibi kardeş kavgası girdabının içine sokulabilir.
Çünkü biliyorlardı ki eğer Şanlıurfa'nın bugün bu salonu dolduran
bu sivil toplum kuruluşlarının omuz omuza verdiği her masada, her
etnik kökenden omuz omuza verdiği ruh yok edilirse, Türkiye girdaba
sokulur. Bu bilinçle emin olunuz ki hareket ettiler" dedi.
'BİZ MİLLETİ İBRAHİM'İZ' DEMENİN VAKTİ GELMİŞTİR
Başbakan Davutoğlu, herkesin ayağa kalkıp 'Biz milleti İbharim'iz
demenin vakti geldiğini söyleyerek, konuşmasına şöyle devam etti:
"DEAŞ ve PKK ve dahi bütün terör örgütleri bu toprakların
çocuklarını yetim bırakmak için harekete geçtiler. Şimdi sizlerin
üzerinizden bütün milletime buradan seslenmek istiyorum. Çünkü bu
seslenişin en doğru mekanı Şanlıurfa. Şanlıurfa, Hz. İbrahim'in
tevhit diyarıdır. Biz hepimiz milleti İbrahim'iz. Hepimizin ayağı
kalkıp 'Biz milleti İbrahim'iz' demenin vakti gelmiştir arkadaşlar.
Şanlıurfa bize bunu söyler. Biz Türkiye Cumhuriyeti hükümeti
olarak, sizlerin oyları ve destekleriyle bu ağır sorumluluğu
hissedenler olarak baktık ki Türkiye kolektif bir saldırıyla karşı
karşıya. Oturduk ve 23 Temmuz günü bütün güvenlik birimlerimize,
şahsen başkanlık ettiğim bir Güvenlik Toplantısı sonrasında açık ve
net bir talimat verdik. Şanlıurfa'daki bu vahdet, birlik bilincini
korumak için kim buna tehdit ediyorsa bulacaksınız ve onlara
gereken dersi vereceksiniz. Milletimiz Doğu ve Batı'da rahatlık
içinde, tebrik ve destek mesajları geliyor. Çünkü o günlerde 20-23
Temmuz arasında DEAŞ şunu söyledi; 'Ben buradayım, sınırınızda ve
her an sizin vatandaşlarınıza, askerinize saldırabilirim.' DHKP-C
İstanbul'dan boy gösterdi; 'Ben buradayım.' PKK bir yerden ses
verdi; 'Ben hepinizden daha şiddetliyim. Ben gider Ceylanpınar'ın
huzuru için çalıştıktan sonra daha yeni uykusuna çekilmiş,
istirahatına çekilmiş polisleri şehit ederim. Ben de buradayım'
dedi. Eminim doğusunda, batısında, kuzeyinde, güneyinde millet de,
devlet nerede diye sordu. Biz de 23 Temmuz'u 24 Temmuz'a bağlayan
gece DEAŞ'a yaptığımız operasyonla, 24 Temmuz'u 25 Temmuz'a
bağlayan gece PKK'ya yaptığımız sınır ötesi operasyonlarla hala
devam eden ve bütün şehirlerimizde her 3 örgüte yaptığımız
operasyonlarla biz de şunu söyledik; biz buradayız, burada
olacağız, kıyamete kadar da burada olacağız. DEAŞ denilen örgüt
daha dün çıktı, PKK denilen örgüt 30-40 yıllık. ama bu toprakların
ruhu olan Hz. İbrahim'in tevhit bilinci asırları bin yıl aşar.
Bilsinler ki son nefesimize kadar mücadele edeceğiz. Sabırla son
yıllarda istismar edilen çözüm sürecinin olumlu bir netice
üretmesini bekledik, sabırla. Mahalli seçimler vardı, halel
gelmesin dedik. Cumhurbaşkanlığı seçimleri vardı, halel gelmesin
dedik. Genel seçimler geldi, kimse yanlış anlamasın dedik. Çözüm
sürecini kardeşlik için başlattık."
HDP'YE; BU NASIL PİŞKİNLİKTİR?
Başbakan Davutoğlu, HDP'yi eleştirirken Selahattin Demirtaş'ın
Brüksel'den verdiği mesajları pişkinlik olarak niteleyerek şunları
söyledi: "Bu arada birileri acaba bünyeyi zayıf düşürebilir miyiz
çabası içine girdiler. Birileri barış derken, ellerinde kalaşnikof,
zihinlerindeki terör kültürünü yok etmeden ve onları gizleyerek,
Türkiye'de bir kardeş kavgasının önünü açmak istediler ve son
derece de pişkince. Bakınız şimdi Demirtaş'ın Brüksel'de verdiği
mesajlara. Çatışmasızlığa dönelim diye günlerdir söyledikleri
sözlere. Bu nasıl bir pişkinliktir? Ve şu iddiaya da bakın; 'Ak
Parti erken seçime gitmek için çözüm sürecini bitirdi.' Şimdi akıl,
vicdan sahibi bütün vatandaşlarıma seslenmek istiyorum; Allah
aşkına Ceylanpınar'da 2 polisimizi Ak Parti mi şehit etti?
Adıyaman'da askerimize tuzağı Ak Parti mi kurdu? Diyarbakır'da
ihbar edip trafik kazası var diye, oradaki kardeşine yardım için
koşan Tansu polisi yolda tuzağı düşürüp Ak Parti mi öldürdü? Hep
kendileri cinayetleri işleyecekler, bu şiddetin parçası olacaklar,
bize meydan okuyacaklar, millete meydan okuyacaklar sonra da dönüp
yurtdışındaki temsilcileriyle birlikte arkalarındaki odaklarla
birlikte oklarını Cumhurbaşkanımıza, bana, hükümete, Ak Parti'ye
yöneltecekler. 7 Haziran seçimlerinden bu yana KCK'nın, PKK'nın,
yurt dışındaki temsilcilerinin arka arkaya yaptığı açıklamalara
bakın. 9 Temmuz'da Cumhurbaşkanımızdan görevi aldıktan bir gün
sonra halk savaşı ilan ettiler. Demirtaş ile görüştüğümüz gün dahi
'Silahlanın' diye çağrı yaptılar. Suruç olayından bir gün önce
ayaklanma çağrısı yaptılar. Zannediyorlar ki onlar bütün bu şerliği
yaparken, biz bütün bunlara gözümüzü kapatacağız ve sessiz
kalacağız."
ÜLKENİN TEK BİR SANTİMETREKARESİNİ TERK ETMEK NİYETİNDE DEĞİLİZ
Ülkenin tek bir santimetrekaresini terör örgütlerine terk
edilmeyeceğini vurgulayan Davutoğlu, "Eti tırnaktan yedi düvel
ayıramamış ve biz hep beraber Şanlıurfa'da ezan susmasın diye
Türk'ü, Kürt'ü hep beraber ayağa kalkmışız da; ordumuz yokken,
1'inci Dünya Savaşı'nda cephelerimiz düşmüşken, Sevr Antlaşması'yla
vatanımızın her bir parçası parçalanma tehdidi altına girmişken;
Şanlıurfa, Hz. İbrahim'in mirasını korumak, ezanı Muhammedi'yi
korumak için ayağa kalkmış ve müstevlileri bir şehir olarak tek
başına sürmüşse; aynı işi Gaziantep yapmışsa; Allah aşkına bugün
arkasında güçlü bir demokrasisi, elinde dünyanın en kudretli
ordularından biri olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti bunlara pes eder
mi, bunlara meydanı bırakır mı, bunları hukuk devletinde
cezalandırmadan durur mu? Ne DEAŞ, ne DHKP-C, ne PKK, hiçbirine bu
ülkenin tek bir santimetrekaresini terk etmek niyetinde değiliz.
Hiç birine, 78 milyonunun tek bir unsurunu, terk etmek yada onların
merhametine bırakmak niyetinde değiliz" dedi.
GEÇ OLDU AMA ŞİMDİLİK DOĞRU BİR ÇAĞRI
Başbakan Davutoğlu, HDP'nin çatışmasızlık çağrısını geç ala
şimdilik olumlu bulduğunu ifade ederek, "Şimdi 'Çatışmasızlık'
diyorlar. Evet biz çözüm sürecini başlatırken, sayın
Cumhurbaşkanımız daha Başbakan iken 2005'te bunu ilan etmişti. Açık
söylemek lazım. Herkes zihnindekini açık konuşsun. Demirtaş'a
söylüyorum; bu fikirler serdedilirken, ayaklanma çağrıları
yapılırken, Kobani olayları bahane edilerek 6- 7-8 Ekim'de bütün
şehirlerimiz bir ateş görüntüsü içine sokulurken, neredeydiler?
Niye 'Çatışmasızlık' demediler? 2 polisimiz şehit edildiği gün
çıkıp deselerdi ki dönüp o terör baronlarına ve kullandığı tabirle
söylüyorum o terör gladyosuna 'Yapmayın bu terörü' deme cesaretini
göstermeyenler, şimdi çatışmasızlıktan ve bize meydan okumaktan
bahsediyorlar. Şimdi yavaş yavaş 'Elleri tetikten çeksin PKK'
diyor. Geç oldu ama şimdilik doğru bir çağrı. Şunu da yapması
lazım. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisindeki bütün
vilayetlerde, vatandaşların zorla götürüldüğü bir takım haraç alma
yerleri, milis adı altında şehirlerimizi terörize eden yapılar,
bazı dağlarda vatandaşlarımızı zorla götürüp işkence yaptıkları,
bunlar duyum değil. Karayazı İlçe Başkanı'mızı dağa kaldırıp
işkence yapmaya kalktılar, seçimlerden hemen önce. O zaman
hadlerini bildirecektik ama o zaman da diyeceklerdi ki 'Seçimlere
şiddet bulaştırdılar.' Bunların hepsine karşı olduklarını, kamu
düzenine karşı olduklarını, milletin huzurun bozan her şeye karşı
olduklarını söylemeleri lazım. Yetmez! Bütün silahlı unsurların,
Türkiye dışına çıkmasını söylemeleri lazım. Silahları bırakmalarını
söylemeleri lazım. Dillerinde barış; Ankara'da, TBMM'de
milletvekilliği yaparak demokratik siyaset yaptıklarını iddia
edecekler, sonra da dağlarda, şehir kenarlarında silahlı grupların
hüviyetini sanki doğalmış gibi konuşacaklar. Ve diyecekler ki
'Gelin müzakere edelim.' İşte Buradan söylüyorum; Türkiye'de
müzakere yeri Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. Orada her şey
müzakere edilir, onun dışında da kamu düzeni söz konusu olduğunda
kimseyle hiç bir şey müzakere etmeyiz. Bütün bu çeteler, örgütler
ellerindeki silahı bırakıp Türkiye'yi terk edecekler" diye
konuştu.