Başbakan Davutoğlu: Jandarma'nın kıyafeti değişecek
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, partisinin grup toplantısında İç Güvenlik Paketi'ni açıklıyor. Davutoğlu, Jandarma ve Sahil Güvenlik'in İçişleri Bakanlığı'na bağlanacağını açıkladı. Bu çerçevede Jandarma'nın kıyafetleri de değişecek.
İşte Davutoğlu'nun açıklamasından satırbaşları:
Biz Amasya'da şehirlerimiz üzerinde konuşurken birileri
Diyarbakır'ı, Mardin'i, Van'ı, Siirt'i kana bulamakla meşguldüler.
İşte aramızdaki fark bu. Bizler şehir kuran kültürel mirası kurmak
için çalışıyoruz. Birileri de ortak yaşam alanını yok etmekle
meşguller. Bizler ırk, dil, meslek ayrımı gözetmeden bütün
şehirlerimizin her kökenden gelenekten gelen vatandaşlarımızın
karşılıklı saygı içinde yaşadıkları çoğulcu şehirler kurmaya
çalışıyoruz. Birileri ise şurası Kürt şehri şurası, Türk şehri gibi
ayrımlarla şehirlerimizi bölmeye çalışıyorlar.
Basra Şii, Musul Sünni demeye başladılar, devlet de ülke de bölünme
sürecine girdi. Türkiye'de bütün şehirler mesleki tanımla
tanımlanamazlar. Her bir şehir bizden aziz hatıralar barındırır.
Ecdattan yadigardır. Ne gerekiyorsa her türlü tedbiri alırız.
Amasya'dan çok güzel hatıralarla ayrıldık. Dünde Bakanlar Kurulu
toplantımız öncesinde YÖK'ü ziyaret ettim, Kapsamlı brifing aldım
ve özellikle yeni devreye sokulan akademik arşiv projesiyle ilgili
bilgilendirmede bulundu arkadaşlarımız. Üniversitelerimizin milli
ve evrensel birikimiyle ilgili kanaatlerimi paylaştım. Önümüzdeki
dönemde ülkemiz yükselen güç haline gelecekse bunun anahtar kavramı
eğitimdir, eğitimdir. Bizler küreselleşmenin getirdiği araçları en
iyi şekilde kullanarak üniversitelerimizi gerçek ilim merkezine
çevirmekte kararlıyız.
ŞİDDET VE VANDALİZM
Kobani bahane edilerek yapılan şiddet ve vandalizmden sonra çözüm
süreciyle ilgili kararlılığımızı ifade etmek istiyorum. Akil
İnsanlar Heyeti, geçen yıl bu sürece vicdanlarıyla birikimleriyle
katkıda bulunan kişilerden oluşuyor. Gerçek bir fikir harmanı
oluşturuyor. Ben kendileriyle buluşmaktan memnuniyet duydum. Her
birini hiçbir zaman sınırlaması koymadan dikkatlice dinledim.
Eleştiri yapanlar oldu, onların eleştirilerini not ettim. Çözüm
önerileri teklif edenler oldu, hepsini dinledim. Sonunda da kendi
kanaatlerimi açık şekilde ifade ettim. Bir kez daha kendilerine
teşekkür ediyorum.
MİLLİ, YERLİ VE ÖZGÜN
Gerek basın toplantısında, basına açık kısımda, gerek toplantı
esnasında vurguladığım hususu paylaşmak istiyorum. Çözüm süreci bu
milletin kendi dinamikleri içinde oluşmuş milli, yerli ve özgün bir
projedir ve sonuna kadar korunacaktır. Millidir çünkü bu
topraklarda Malazgirt'ten bu yana oluşan harmanı barındırır.
Yerlidir çünkü inisiyatif hükümetimizden gelmiştir. Ve hep yerli
aktörler süreçte değerlendirilmiştir. Farklı siyasi görüşlere sahip
olsalar da hepsi yerli aktörler olarak katıldılar. Bizim için
özgündür, çünkü daha önce başka ülkelerde denenmiş modellerden
farklı unsurları barındırmaktadır.
Bu süreç başarılı olduğunda Türkiye'nin ayağındaki prangalardan
kurtulmak mümkün olacağı gibi, bütün vatandaşlarımız da tam bir
özgürlük alanına kavuşacaklar.
GÖRDÜĞÜMÜZ TEHLİKEDEN KORKMAYIZ BİZ
Bu çerçevede çözüm sürecini biz konjonktürle kaygılarla
başlatmadığımız gibi, konjonktürel krizlerle de bitirmeyiz. Çözüm
süreci başlarken bu sürecin zorlu olacağını içerden ve dışardan bu
milletin Türklerin Kürtlerin omuz omuza vermesinden rahatsız
olanlar bunları provoke etmeye çalışacağını biliyorduk. Gördüğümüz
ve bildiğimiz tehlikeden korkmayız biz. Provokasyonlara da boyun
eğmeyeceğiz. Formülü şuradadır bu hedefin, ortak akıl önemli ama en
önemlisi ortak vicdanı geliştirmek. Ortak eylem ortak söylem olmaz.
Bütün partilere, STK'lara kanaat önderlerine sesleniyorum. Sesinizi
yükseltin. Vandalizme karşı sesinizi yükseltin. Dostluğun ve milli
birliğin yanında sesinizi yükseltin.
TEMELDE İKİ SİYASİ EĞİLİM VAR
Bugün baktığınızda bir çok siyasi parti var. Ama temelde iki siyasi
eğilim var gördüğümüz. Son olaylar açık şekilde ortaya koydu. Bir
tek tipçi, baasçı, dayatmacı siyasi akım. İkincisi de demokratik
çoğulculuğu benimsemiş her bir vatandaşına saygıyla bakan,
empatiyle yaklaşan akım. Birincisinin temsilcileri belli, maskeleri
düştü.
CHP VE HDP PROVOKASYONA ÇANAK TUTTULAR
Farklılıklara tahammül edemeyen tek partici zihniyetini bugüne
taşıyan bir CHP bir HDP var. Birlikte Türkiye'deki şehirlerin
yanmasına sebep olacak provokasyona çanak tuttular. Biz hiçbir
tekçi yaklaşıma izin vermeyeceğiz. Şehirlerimiz sokaklarımız
köylerimiz aşiretlerimiz obalarımız ailelerimiz evlilik üzerinden
en yakın akrabalıklarımız her bir farklılığı barındıracak şekilde
muhafaza edecekler. Bu mücadeleyi sürdürmeye kararlıyız.
ATIF DA HÜSEYİN DE VANDALİZMİN KURBANI OLDULAR
Onlar için kendilerinden olmayanın hayat hakkı yoktur. Bu olaylarda
40'a yaklaştı kayıplarımız. Ama sembol iki üç katledilen
vatandaşımızdan bahsetmek istiyorum. Şehit olan Atıf Şahin'in evini
ziyaret ettim. Tam bir metanetle karşıladılar bütün bu olayları.
Hiçbir polis emniyet görevlisinin dilinde nefret dili duymadım ben.
Gidin de şunları cezalandırın diye bir tabir duymadım. Aksine
mütevekkil ve gayet vakur bir duruşla vatan sağ olsun, milletimizin
arasına fitne girmesine izin vermeyin dediler. İşte bizim
kültürümüz bu. Şehit edilen Atıf da Hüseyin de bu vandalizmin
kurbanı oldular, 16 yaşındaki Yasin Börü de. O genç kardeşimiz,
Kurban etini fakirlere dağıtmak istenirken üçüncü kattan atılarak
başı taşla ezilerek şehit oldu. Türktüler, Kürttüler,
Amasyalılardı, onlar bu zalimlerin karşısında her biri bir Hazreti
Hüseyin'dir. Amasyalı Hüseyin bir kerbela şehidi gibi dayanışma
içindeyken şehit edildi, Yasin fakirlere yardım etmek isterken
şehit edildi. Allah onlara rahmet eylesin. Ama bu toprakları
kerbela'ya çevirmek isteyenlere bir daha izin vermeyeceğiz.
Katillere bu topraklarda yer olmayacak. Bunu böyle bilmeleri
lazım.
Bizim için onların tavrının aksine her can azizdir, her insan
korunması gereken kutsal bir emanettir. İnsanın hayatı özgürlüğü
onuru nesli aklı malı canı emniyet altındadır. Bizim kadim
kültürümüzde bu temel haklar evrensel hukukta da tekrar
edilmiştir.
ÖZGÜRLÜK-GÜVENLİK DENGESİ
İşte biz bu açıdan baktığımızda özgürlük güvenlik dengesi dedik.
Özgürlük-güvenlik uyumu. İki taraflı denge değil, uyum mantığıyla
yaklaşıyoruz. Kobani olaylarından sonra ülkemizin her bir yanından
gelen seslere cevap verecek paketi hazır hale getirdik. Dikkat
ediniz öyle bir ayrım yaşandı ki, sokağa çıkın çağrısı yapanlar
dahi bu vandalizmi savunamaz hale geldiler. Madem ki bu
manzaraları, o manzaraları çıkarmak için provokatif tweet atanlar
dahi savunamıyorlar, getireceğimiz tedbirler için objektif
yaklaşsınlar. Ön yargıyla yaklaşmasınlar. Siyasi istismar malzemesi
yapmasınlar. Reformlar bir tarafdan özel hayatın mahremiyetini
korumaya, insan hak ve özgürlüklerinin tahkim edilmesine yönelik
reformlardır. Diğer taraftan elektronik ticaret güvenliğinden iş
güvenliğine kadar, uyuşturucuyla mücadeleden terörle mücadeleye
kadar bu güven ortamını zedeleyeceklere karşı alınacak tedbirler
var.
DOĞUM, EVLENME, BOŞANMA VE ÖLÜMDE NÜFUS MÜDÜRLÜKLERİNE
GİDİLMEYECEK
Birincisi, İçişleri Bakanlığımızla yaptığımız değerlendirmelerle,
vatandaşlarımızın günlük hayatlarını kolaylaştırıcı bir adımlar
atmaya karar verdik. Bunlar, doğum, evlenme, boşanma ve ölüm gibi
hallerde, nüfus müdürlüklerine gitme zarureti ortadan kaldırılacak.
En yakınımızı kaybederiz, cenaze hazırlıklarıyla uğraşırken, kağıt
almaya çalışırız. Bizim devletimiz vatandaşına güvenmelidir. Bu
çerçevede nüfus müdürlüklerine gitmeden bildirimle sağlanacak.
SOYADI DEĞİŞİKLİĞİNDE MAHKEME KARARI OLMAYACAK
İkincisi, isim ve soy isimlerle ilgili mahkeme kararı artık
olmayacak. İsim zati bir şeydir. Kişinin kendisinin seçmesinin en
doğal hakkı olduğu bir husustur. Kimse izin alma zorunluluğunda
olmayacak. Bu zati hak vatandaşlarımıza verilecek, vatandaşlarımız
mahkemeye gitmeden tek bir dilekçeyle ben şu soyadını değil bu
soyadını kullanmak istiyorum diyecek. Hiçbir mahkeme süreci
olmayacak. Ben kendi kızımı kaydederken nüfus memuru hatırlıyorum,
annemin adı, bunu kaydedemem demişti sene 88. Arapça bu isim
demiştim. Baktım adı Mahmut, bu isim nece dedim. Ama ikna etmek
15-20 dakikayı buldu. Artık kimse çocuğuna vereceği isim konusunda,
soyadı değişikliği isteniyorsa, kullanıldığında yüzü kızaran soy
adları var, tek bir dilekçeyle değiştirme hakkı vereceğiz.
İKAMETGAH E-DEVLET ÜZERİNDEN VERİLECEK
Yine nüfus kayıt örneği, ikametgah e-devlet üzerinden
verilecek.
PASAPORT VE SÜRÜCÜ BELGESİ ARTIK EMNİYET'TEN
ALINMAYACAK
Pasaport ve sürücü belgeleri bunlar nihayette seyahat belgesidir.
Bunlar Emniyet Genel Müdürlüğü'nün işi değildir. Pasaport alacak
olan bundan sonra Nüfus İşleri Genel Müdürlüğü'ne gidecek. Böylece
sanki pasaportla yurtdışına çıkan her vatandaş potansiyel suçluymuş
gibi gidip emniyet kapılarında beklemeyecek. Bu da çok temel bir
değişikliktir. Bir zihniyet değişimini yansıtır.
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI YENİDEN YAPILANDIRILACAK
İçişleri Bakanlığı'nın yeniden yapılandırılması… Aldığım brifingten
sonra bakanlıklarımızın yeniden yapılandırılmasına ihtiyaç var.
Önümüzdeki yeni Türkiye inşa edilirken kurumlarımızın kendilerini
muhasebeden geçirmeleri gerekiyor. Bütün kurumlarımıza bu talimatı
verdim. Bizzat da gidip herkesi dinleyeceğim. Reform yapılması
gerekiyorsa o reformları yapacağız. Bunu Diyanet'te de YÖK'te de
yaptım. Bundan sonra bizim her şeyi şeffaf şekilde tartışacak
ülkemizin geleceğini ve demokrasimizin tahkim edilmesini teminat
altına almamız lazım.
EMNİYET İÇİN YENİ TEDBİRLER
Emniyet Genel Müdürlüğü'nün etkinliğini ve esnekliğini
güçlendirecek tedbirler alacağız. Emniyet Genel Müdürlüğü'nün kendi
kurumsal yapısı içinde piramit bozulması olduğunu gözledik. Bunu
düzelteceğiz. İhtiyaçlar karşılanacak. Ama biraz sonra üzerinde
durduğum gibi her bir güvenlik mensubumuz da demokratik hukuk
devleti kuralları içinde hareket etmeye yönlendirilecekler,
güvenlik kültürü haline gelecek. Salt fiziki güçle ilgili bir husus
değil.
JANDARMA VE SAHİL GÜVENLİK İÇİŞLERİ'NE
BAĞLANACAK
Bu çerçevede çok önemli bir adım atıyoruz, devrim. Jandarma ve
Sahil Güvenlik Komutanlıklarımızın atamalarının doğrudan
İçişleri'ne bağlanmasıdır. Şimdiye kadar, İçişleri'ne bağlı olmakla
birlikte TSK içinde düzenlemeler yapılıyordu.
Askeri konular hariç, bütün diğer konularda yetkiler İçişleri
Bakanı ve Bakanlığı'na veriliyor. Atama değerlendirme sicil ve bir
çok konular. TSK şu ana kadar da gözbebeğimiz gibi korumamız
gereken çok önemli temel kurumumuzdur. Önümüzdeki hafta doğrudan da
brifing alacağım. Şu ana kadar da bir çok reform yaptık, bunları
sürdürerek bir taraftan kurumlar üzerindeki sivil ve demokratik
denetimi gerçekleştireceğiz, diğer taraftan da en yetkin hale
gelmesi için ne gerekiyorsa destek vermeye devam edeceğiz.
JANDARMANIN KIYAFETİ DEĞİŞİYOR
Ayrıca bunun beş alana yansıması için de bundan sonra
jandarmalarımız İçişleri Bakanlığımızın tayin edeceği özel bir
kıyafet giyecekler. Bu alanda hem idari işleyiş bakımından hem de
toplumsal görünürlük bakımından demokratik sivil hayatın daha yakın
unsurları halinde çalışmaya devam edecekler. Bu anlamda diğer
tedbirlerden önce yapısal tedbirleri öne çıkardık. Devlet önce
kendisine bakıyor ne yapılması gerektiği konusunda, sonra da insan
hakları bağlamında atılması gereken adımları atıyor.
BİNLERCE JANDARMA PERSONELİNİN KIYAFETİ
DEĞİŞECEK
TSK'nın 1 Ekim'de yaptığı açıklamaya göre Jandarma Genel
Komutanlığı'nda 32 general, 5 bin 836 subay, 23 bin 304 astsubay,
23 bin 313 uzman jandarma ve 12 bin 132 uzman erbaş görev
yapıyor.
Jandarma bünyesinde uzman personel, yedek subay, er, askeri
personel ile sivil işçi ve memur dahil toplam 187.353 kişi
bulunuyor.
Yine üçüncü alan. Herhangi bir istihbarı faaliyet yapılıyorsa bunun
da uyum içinde dengeleyici mahiyette denetimi yapılacak. İstihbarat
teknik takip dinleme gibi yetkilerin, önce o birimlerde İçişleri
Bakanlığı'nda Başbakanlık Teftiş Kurulu'nda denetimi yapılacak.
Ayrıca TBMM'de 17 kişilik komisyona da rapor sunulacak. Dinlemeyle
ilgili rahatsızlıkların hepimizi nasıl meşgul ettiğini biliyoruz.
Ama eğer herhangi bir suçun önlenmesi için önleyici kısa süreli bir
istihbarat dinlemesi yapılmışsa, bu yapılan dinlemelerin hepsi
TBMM'de bütün partilerin katıldığı komisyonda değerlendirilecek,
rapor altına alınacak. Kimse bu konuda şu şüpheye düşmesin.
Verdiğimiz hiçbir özgürlükten geriye dönüş yaşatmayız. Son derece
dinamik bir değişim çağında yaşıyoruz. Bazen yeni gelen teknolojik
bir araç özgürlüklerimizi kısıtlayıcı sonuçlar doğurabiliyor.
Yetki istismarına karşı her türlü tedbir bu çerçevede alınacak.
ŞİDDETE DÖNÜŞEN HER TÜRLÜ EYLEM SUÇ SAYILACAK
Dördüncü alan, şiddet olaylarıyla, toplantı ve gösteri yapmakla
ilgili. Eğer biri engelleyecek olursa, ben oraya gider toplantı ve
gösteri yaparım. Ama toplantı ve gösteri yapma hakkı da hukuk
devleti içinde kamu düzeni kuralları içinde gerçekleşir. Bu alanda
sadece ben gösteri yaparım başkası yapamaz, her türlü şiddeti
yaparım denilirse ses çıkarılır. Devlet nerede diye bir vatandaş
sorarsa devlet de burada millet de burada.
Şimdi bu bağlamda toplantı ve gösteri yapanlara karşı her türlü
saldırı engellenecek. Toplantı ve gösteri yapılıyor, bize karşı da
olsalar, eleştirel de olsalar, güvenlik birimlerimizin görevi o
gösteriyi yapanların can güvenliğini de teminat altına almaktır.
Herhangi bir gösteriye dışardan bir saldırı olduğunda bu saldırı
durdurulacak. Şiddete dönüştüren her türlü eylem suç sayılacak.
Yani toplantı gösteri yapıyoruz, ne yapacaksınız fikirlerimizi
ifade edeceğiz, edin.
MOLOTOFTA KİMSEYE TAKDİR HAKKI BIRAKMAYIZ
Ama elinize molotof aldığınız anda şiddet eylemi başlar. Ben
gösteri hakkını kullanıyorum, bana müdahale edemez diyemez kimse.
Bununla ilgili olarak geçmişte bazı düzenlemeler yapıldı. Patlayıcı
yakıcı ateşli silahlar diye tanımlamalar var. Ama molotof konusunda
öyle bir muğlaklık var ki, hakimlerin takdirine bırakıyorlar. Bu
konuda kimseye takdir hakkı bırakmayız, Molotof bir saldırı
aracıdır. Eğer bu molotofla ambulanslar yakılmışsa, kütüphanelere
saldırılmışsa, Kur'an kursları yakılmışsa, polislerimiz yanmışsa,
genç kızlarımız genç yaşta hayatlarını kaybetmişse bunun adı da
özgürlük olmaz.
Tamamıyla AB ve dünya evrensel standartları esas alacağız. Şimdi
birileri Avrupa, biz bunları kendi insanımızın güvenliği için
alıyoruz. Avrupa'dan uzaklaşıyor muyuz diye soracaklarsa, ABD'de
Kanada'da molotof bazı eyaletlerde suç sayılıyor.
Kuzey İrlanda ve Birleşik Krallık'ta, molotof bulundurmak ve
kullanmak, hayati tehlikeye yol açacak şekilde herhangi bir
patlayıcı maddeyi kullanmak, anlaşmak, patlama gerçekleşmese bile
suçtur. Bu suçtan hüküm giyenler ömür boyu hapis cezasıyla
cezalandırılır. Şüpheli biçimde sebebini açıklamadan patlayıcı
madde bulundurmak iki yıla kadar hapisle cezalandırılır.
ABD'de kayıt dışı molotof bulundurmak üretmek satmak kullanmak
yasaktır. Eyaletten eyalete değişmektedir. Michigan eyaletinde 4
yıldan, iki milyon dolardan ağır olmamak şartıyla cezalandırılır.
Canına veya malına yönelik olması durumunda bu ceza
artmaktadır.
Kanada'da molotof yasaktır.
Londra'da molotoflu saldırı yapan PKK sempatizanı üç kadına 19 yıl
üç ay hapis cezası verilmiştir.
Ben kendi değerlerine inanan bir insanım. Ama birileri için ki biz
evrensel değerlere AB normlarına bağlıyız, birileri için tek norm
dışardaki ülkelerdeki uygulamalarsa işte demokratik
uygulamalar.
YAYGARA YAPMASINLAR, KENDİ ÜLKELERİNE
BAKSINLAR
Bunu okudum, yabancı basın Türkiye otoriterleşiyor diye yaygara
yapmaya kalkmasınlar. Önce kendi ülkelerine baksınlar sonra
katledilen vatandaşlarımızın haklarını koruma konusunda
kararlılığımız konusunda bize saygı göstersinler.
YÜZÜNÜ KAPATANLARA İZİN VERİLMEYECEK
Şiddet işlemek amacıyla yüzünü kapatarak toplantı ve gösteri
yapacağım iddiasında bulunanlara izin verilmeyecek. Okmeydanı'nda
yüzünü kapatmış, elinde pompalı tüfek. Bu gösteri mi? Diyarbakır'da
Batman'da ambulanslara saldıranlar, bu toplantı ve gösteriyle ya
bunlar bizi yeterli akli yetkinlikte görmüyorlar yada milletin
aklıyla alay ediyorlar. Bunlar toplantı ve gösteri yapma özgürlüğü
içine giremez. Toplantı ve gösteri yapmak isteyen kendisini
gizlemeden söyler.
İşte ben Amasya'daydım. Binlerce vatandaşımız bir araya gelme
hakkını kullanıyor. Hiçbirinde de maske yoktu. Çünkü orada bir hak
kullanıyorlardı. Bu şekilde maskeler takarak, yüzlerini kapatarak
şiddet amaçlı sokağa çıkanlar potansiyel suçlu muamelesini
görürler. Gösteriye silahlı katılanların cezaları artırılacak.
ATEŞLİ SİLAHA İZİN YOK
Gösteri için geldiğini iddia eden kişiden ateşli silah çıkıyor.
Batı'da çakı çıksa uzaklaştırılır, gözaltına alınır. Gösteri ve
toplantı meydanına girmeye izin verilmeyecek. Eğer böyle bir suç
işlenirse, 6 aydan 3 yıla olan ceza, tutuklanmasını da teminen,
potansiyel şiddeti vardır orada bu ceza 2,5 yıldan 4 yıla kadar
artırılacak.
GÖZALTI SÜRELERİ
Yine bu çerçevede, gözaltı süreleri. Bu da çok tartışıldı. Öylesine
şiddet eylemleri oluyor ki. Birisi molotof atıyor, Molotof kokteyli
de suç olarak görülmediği için, polis onu aldığında karakola
götürdüğünde gözaltına alamıyor, kaydını yapıyor, o karakolun öbür
kapısından çıkabiliyor. Gözaltı hakkı yok polisin. 6-7 Ekim
olaylarında yaşananlar ki ben ilginç bir benzetmeyi, 6-7 Ekim
olaylarıyla 6-7 Eylül olaylarına bakın aynı zihniyeti göreceksiniz.
Aynı tekçi zihniyetin ürünleridir.
POLİSE 24 SAAT GÖZALTI SÜRESİ
Bu olaylara baktığınızda polis şiddet eylemini durdurmak istiyor,
gözaltına alıyor fakat bir müddet sorna tekrar çıktığında yeni suç
işleyenlere malzeme teşkil edecek bir tablo ortaya çıkıyor. Bu
durumda biz polisimize 24 saat gözaltı yetkisi veriyoruz, savcılığa
müracaat etme şartıyla. Her bir polise vermiyoruz bunu. Vali
yardımcısı yada üst bir amirin kararı ve denetimiyle. Neden? Çünkü
diyecekler ki Türkiye geri mi gidiyor. Şimdi sadece savcı tek kişi
için 24 saat, toplu suçlarda 4 gün gözaltı yapabiliyor.
İngiltere'de polis 36 saat gözaltında tutabiliyor. Almanya'da 24
saat muhafaza amaçlı 48 saat adli amaçlı gözaltı var, polis
tarafından. Fransa, polis 24 saat gözaltında, savcı 48 saat
tutabiliyor. Avusturya polis azami 48 saat tutabiliyor. İtalya,
polis 24 saat savcı 96 saat. Belçika polis 48 saat gözaltında
tutabiliyor. Danimarka 4 güne kadar çıkabiliyor. Bulgaristan polis
24 savcı 72 saat.
SAVCI GÖZALTI SÜRESİNİ 48 SAATE UZATABİLECEK
Şimdi bizim getirdiğimiz teklif, Avrupa'daki en düşük uygulamayı
alabiliyoruz, polis 24 saat tutabilsin, savcı da 48 saate
uzatabilsin. Şimdi Diyarbakır yada batman'dasınız. Oradaki
emniyetten sorumlusunuz. Bir gösteriden bahsetmiyoruz 3 gün süren
yaygın şiddet eyleminden ve her yerden yükselen ateşlerden
bahsediyoruz. Bu durumda polis gözaltına alacak, savcıya soracak, o
sırada savcıya ulaşamazsa, elinde Molotof olan birisi başka bir
eyleme gidecek zamanı bulabilecek, buna izin veremeyiz. Kanunla
bütün vatandaşların hukukunu korumak amaçlı çıkarılırlar.
Bana diyor ki, bu zalimler benim oğlumdan ne istiyor, durdurun bu
zalimleri diyor. Bizim ona cevap vermek ahlaki siyasi hukuki bir
görevimizdir.
VERİLEN ZARAR SUÇLUYA RÜCU EDİLECEK
Verilen zarar suçluya rücu edilecek. Şimdi biz bu zararları tazmin
ediyoruz. Ta ki bu Vandallar bu ülkenin sahipsiz olduğunu
görsünler. Suçlu tespit edildiğinde, onlardan alınacak. Bu rücu
için geçmişte olan zaman aşımı da uzatılacak. Bu rücu zaman aşımına
tabii olmayacak. Bir sene de olsa suçlu tespit edildiğinde bu
suçların doğurduğu zararlar tazmin edilecek.
UYUŞTURUCU İŞİ YAPANLARA TERÖR MUAMELESİ
Bir başka uygulama. Bonzai ile ilgili, açıklamıştım. Bonzai ve
diğer uyuşturucu işi yapanlar terör muamelesi görecekler. Her biri
birer teröristtir. Gelecek nesilleri yok eden bir eylem içindeler.
Bonzainin net olarak eroin sayılacağı düzenleme yapılacak. Her
türlü uyuşturucu faaliyetinin okullara yaklaşması durumunda, zaten
ağırlaştırılmış olan cezalar iki misli artırılacak. Oraya
uyuşturucunun yaklaşmasına izin vermeyeceğiz. Sanal ortamda şiddete
nefrete çağrı dili anlamına gelecek uygulamalar ifadeler yapılan
bazı çalışmalar suç olarak telakki edilecek.
"Silahlı ayaklanmaya başlıyoruz herkes silahını alsın,
silahlarınızla oraya gidin" bu tweetleri atmak özgürlük müdür?
Böylesi tweetler Avrupa'da ABD'de, siyahları beyazlara karşı,
beyazları siyahlara karşı, o şirketler bunu engellemezler mi? Biz
de engelleyeceğiz. Nefret dilinin şiddet dilinin özgürlükle alakası
olamaz. İlgili şirketler temel kurallara riayet ettiklerinde,
sadece o tweetlere dönük tedbirler olacak. Ama yaygın şiddete
dönüşen durum söz konusu olursa sanal ortamla ilgili tedbirler
alınacak.
KOLLUK KUVVETLERİNİN ÜST VE ARAÇ ARAMA YETKİSİ
Kolluğun üst ve araç arama yetkisi tamamiyle hukuki denetime açık
şekilde ve tabi gerekli izin prosedürleri de işlenerek yeni bir
düzenlemeye kavuşturulacak. Hiçbir vatandaşımızın üstü aracı yada
evi rastgele ve keyfi şekilde aranamaz. Çok güçlü bir delili
oluşturacak hale dönüşmüşse, bunun içinde yargı süreçleri
paralelinde işlemek suretiyle izin alındıktan sonra arama
yapılabilecek.
EVDE İFADE DÖNEMİ
Engelliler hastalar ve yaşlılar, burada özel bir düzenleme
yapıyoruz. İfadeleri bu vatandaşlarımızın ifadeleri evlerinde
alınabilecek. Karakola yada mahkemeye çağrılmayacaklar.
KOLLUK GÖZETİM KOMİSYONU
Bütün bu düzenlemelerin sivil denetimi için devrim mahiyetinde...
Kolluk Gözetim Komisyonu kurulacak. Ola ki bu yetkiler verildi, bu
yetkileri kötüye kullanılmışsa, bunun için de Barolar Birliği
başkanı, üniversite temsilcileri olacak ve tamamıyla sivil bir yapı
olacak. Bir önemli karar daha aldık, bütün bu düzenlemeler AB uyum
komisyonundan da geçecek.
Altıncı alan iş sağlığı ve güvenliği konusunda. Bu da en kısa
zamanda tasarı meclisimize sunulacak.
Yedincisi, kişisel verileri koruma kanunu. Kişisel verilerin
işlenmesi depolanması konusunda düzenleme yapacağız.
Sekizinci alan. Patent haklarının korunması konusunda, bir kanun
düzenlemeyi yapıyoruz.
Dokuzuncu alan elektronik ticaretin düzenlenmesi. Yasal çalışmayı
tamamladık bu da en kısa zamanda Meclisi
İstanbul Tahkim Mahkemelerini kuruyoruz.
Gördüğünüz gibi sadece güvenlik tedbirlerine dayanmayan, güvenlikle
ilgili her alanı kapsayan çalışmayı tamamlamış bulunuyoruz.
Aslında başlatılan bir çalışmadır. alevi vatandaşlarımızın
sorunlarıyla ilgili bir çok istişareler gerçekleştirildi. raporları
isteyeceğim. Bu konuda bir çalışma gerçekleştireceğiz. Sorunlarıyla
ilgili de çalışmalarımızı yoğunlaştıracağız.