Bakan Kaya: 'Mermiyi namluya sürme sesini duyduk!'
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya Hollanda'da yaşadığı o gece ile ilgili bu ayrıntıyı ilk kez anlattı. Bakan açıklamasında "O gece üzerimize silah doğrulttular. Mermiyi namluya sürme sesini duyduk." ifadelerini kullandı.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya,
Hollanda'da yaşanan diplomatik skandalı Sabah gazetesinden İsa
Tatlıcan'a konuştu: Bir bakanın muhatabı polis olabilir mi?
Karşımızda muhatap olarak polis vardı. Korumalarımıza "ilerlerseniz
vururuz" dediler. Namluya mermi sürme sesleri duyduk. 7 saat mahsur
kaldık. Çekici gelince araçtan indik. İhtiyaçlarımızı gidermemize
bile izin verilmedi. Hala Hollandalı tek bir yetkiliden özür
gelmedi. Avrupa'nın bu düşmanca tavrı birçok gerçeği ortaya
koydu."
Geçtiğimiz Cumartesi akşamı Hollanda'da dünya diplomasi tarihine
geçecek büyük bir skandal yaşandı. Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'nın, Hollanda polisi tarafından
Rotterdam konsolosluğumuza girişi engellendi. Dahası polis
yetkilileri Türkiye'nin bir bakanını tam 7 saat boyunca aracında
mahsur bıraktı. Konsolosluk yetkilileri binadan çıkarılmazken, bina
önüne gelen Türk vatandaşlarına köpeklerle saldırıldı. Peki
Avrupa'daki Türkiye düşmanlığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan nefreti ve
İslamofobi'nin kökeninde ne yatıyor? Bu soruları o dehşet gecesini
yaşayan Bakanımıza sorduk.
TERBİYESİZCE VE SERT BİR TAVIRLA…
-Hollanda'ya giderken böyle skandal bir
muamele ile karşılaşacağınızı tahmin edebiliyor
muydunuz?
Tahmin edebilmemize imkan yoktu. Hollanda'ya geçtikten sonra
Konsolosluk aracı ile Konsolosluk binamıza geçiyorduk. Uçuş
iznimizi ve salonumuzu daha önceden iptal etmişlerdi. Ben araba ile
konsolosluk binamıza gidiyordum. Bizim topraklarımız sayıldığı için
zaten vatandaşlarımızın girişinde sorun yoktu. Benim girişim de
serbest doğal olarak. Hiçbir olağanüstü durum yoktu bizim için.
-Peki sizi durduran polisler gerekçe
olarak ne gösterdiler?
Karşımızda muhatap olarak polis vardı. Bir bakanın muhatabı polis
olabilir mi? Bir polis bizi durdurdu ve pasaportuma el koydu. Bize
baştan itibaren 'Almanya'ya geri döneceksiniz, sizin bu binaya
girişiniz yasaklandı' dediler. Parmaklarını sallayarak,
terbiyesizce, sert bir tavır gösterdiler ama hiçbir gerekçe
söylemediler. Çünkü mantıklı, hukuki bir cevap verme şansları
yoktu. Sonra bir anda sayısı arttı polislerin, arkasından sivil
polisler de geldi. Birkaç kez yürüyerek geçme girişimimiz oldu ama
bu mümkün olmadı.
ARACIMIZIN İÇİNE SİLAH DOĞRULTTULAR
-Özel timin gelmesiyle tansiyon daha da
yükseldi sanırım?
Evet, Özel Timin gelmesiyle birlikte korumalarımız araca dayandı,
üzerleri arandı ve gözaltına alındılar. Sonra içinde olduğumuz
araca yöneldiler. Aracımıza, üzerimize silah doğrulttular, güçlü
ışıklar yönelterek bizi psikolojik baskı altına almaya çalıştılar.
2 saat boyunca devam etti bu durum. Hollanda TV'lerini de görüntü
almak için çağırmışlar. Türk basınını ve uluslararası basını bize
yaklaştırmayan polisler, olayın en başında kendi TV'lerini bizim
bulunduğumuz alana çağırarak görüntülerimizi aldırdılar. Daha sonra
çekici geldi ve aracı çekiciye yüklemeye başladılar. Bunun üzerine
ben kapıyı açtım ve araçtan indim. O gece hiçbir insani
ihtiyacımızı karşılamamıza izin vermediler. Sınırdaki polis
karakolunda da bir buçuk saat bekletildik. Orada yukarı
çıkabileceğimizi söylediler. O kadar insanlık dışı müdahaleden
sonra bu teklifi zaten reddettik. "Yukarıda çay içebilirsiniz"
dediler, "çayınızı da istemiyoruz" dedik.
CUMHURBAŞKANIMIZ SABAHA KADAR BİZİMLE BİRLİKTE
AYAKTAYDI
-O anlar yaşanırken Cumhurbaşkanımızla
sürekli görüştüğünüzü öğrendik.
Evet, Cumhurbaşkanımızla o gece birkaç kez görüştük. Gece 4.30'a
kadar gelişmeleri takip etti ve biz Hollanda'yı terk edene kadar
ayaktaydı. Onun dön demesi üzerine oradan ayrıldım, yoksa herhangi
bir baskı ya da tehdit beni oradan çıkartamazdı. Sayın
Başbakanımızla da gece boyu görüşmelerimiz oldu, o da sürekli
destek verdi bize.
MERMİYİ NAMLUYA SÜRDÜLER
-Yürüyerek konsolosluk binasına geçmek
isteseydiniz neler olabilirdi?
Dediğim gibi; birkaç kez denedik ama mümkün değildi. Korumalarımıza
"yanlış bir hareket yaparsanız vururuz" dediler. Mermiyi namluya
sürme sesini duyduk. Önümüze etten bir duvar ördüler. 7 kişilik
ekiptik ve yanımızda tek bir silah yoktu. Konuşma tarzları gayet
kaba ve insanlık dışıydı. Yani ısrar etseydik neler olabileceğini
tahmin etmek zor değil.
HALA TEK BİR ÖZÜR GELMEDİ
-Daha sonra Hollandalı yetkililerden sizi
arayan veya özür mesajı gönderen oldu mu?
Hayır hiçbir yetkili beni aramadı. Bırakın özür dilemeyi, neler
yaşandığını öğrenmek için bile arayan olmadı. Çocuk psikiyatristi
olan eşim İtalya'da bir kongrede. Orada Hollandalı bir profesör
"vatandaşlarımız adına özür diliyorum, böyle bir şey nasıl
yapılabilir" demiş.
ELLERİNDE RESİMLERLE BENİ ARAMIŞLAR
-Kısa sürede Rotterdam sokaklarında
binlerce Türk bayrağı dalgalanmaya başladı. Türklerin bu
duyarlılığı sizi de şaşırttı mı?
Hayır, şaşırmadım. Beni şaşırtan olayların bu aşamaya gelmesi oldu.
Bütün bu süreci başından itibaren anlatmam gerekirse; bizim
Perşembe günü Hollanda programımız yetkililer tarafından iptal
edilince ben Dışişleri Bakanımızı aradım. Bakanımız "benim
cumartesi günü Rotterdam programım var" dedi. Konsolosluk bizim
topraklarımız olduğu için, bu program iptal edilemez düşüncesiyle
ben de Rotterdam'a gitmeye karar verdim.
Hollandalı Türk kardeşlerimizi görmek istiyordum. Düsseldorf'tan
kara yoluyla ile Rotterdam'a geçtik. Araçlarımızın konsolosluk
girişinde durdurulacağı aklımızdan bile geçmedi. Zaten bizden önce
benim konvoyumdaki kadın kardeşlerimizin olduğu bir aracı
durdurmuşlar ve beni aramışlar. Sanki biz onları kandırmışız da
farklı bir aracı önden göndermişiz gibi. Böyle haberler de yapıldı.
Öyle bir şey yok. O hanımlar, konvoyumuzdaki hanımlardır. Konvoyu
durdurarak ellerinde resimlerle beni aramışlar, bir kadın bakanı
nasıl tehdit olarak görüyorlarsa kendilerine! Ellerindeki
resimlerle benim konvoyumdaki araçlara bakarak, beni aramışlar.
Sanki ben adi bir suçluymuşum gibi, çevik kuvvetle birlikte o
kadınları sorgulayarak beni aramışlar. Onları hemen sınır dışı
etmişler. Danışman arkadaşlarım, konsolosumuz, maslahatgüzarımız da
gözaltına alındı, hapishaneye götürüldü ve hücrede tutuldu.
BİR KADIN BAKAN İÇİN OLAĞANÜSTÜ HAL İLAN
ETTİLER
-Konsolosluk bahçesinde yapılan bir
toplantıdan neden bu kadar korktular.
Bu sorunuzla ilgili ilginç bir olay daha var, Allah nasıl gözlerine
korku salmışsa… Danışmanlarım, özel kalemim, korumam hepsi,
yaklaşık benim boyumda kişiler ama '12 iri omuzlu geniş yapılı
adamla gelmişti Türk bakan' diye açıklama yaptılar.
Hollanda, bir kadın Bakanın, vatandaşlarıyla kendi toprakları
sayılan Konsolosluk binasında buluşmak istemesi üzerine bir gecede
Olağanüstü Hal ilan etti. İnanılmaz bir olay gerçekten.
VATANDAŞLARIMIZLA GURUR DUYUYORUM
-Rotterdam caddeleri vatandaşlarımızla
dolunca neler hissettiniz?
Tabii bu kadar çirkin olay yaşanınca, vatandaşlarımız bize destek
olmak için Rotterdam'a akın etmeye başladı. Gecenin ilerleyen
saatlerinde büyük bir kalabalık oluştu. O gece Rotterdam
sokaklarını dolduran vatandaşlarımızla gerçekten gurur duyduk.
Caddelerdeki "Recep Tayyip Erdoğan" sloganları gerçekten çok
etkileyiciydi. O gece duygu dolu anlar yaşandı.
Tabii Hollanda polisi, vatandaşlarımıza vahşice saldırarak bize
olan düşmanlığını, hazımsızlığını bir kez daha gösterdi.
Köpeklerle, atlarla saldırdılar vatandaşlarımıza. Çok çirkin, çok
utanç verici manzaralar yaşandı. Her daim basın özgürlüğünden dem
vuran Hollanda, basın mensuplarını yerlerde sürükledi,
vatandaşlarımızla birlikte onlara da saldırdı. Yaralananlar oldu,
Türkiye'ye döndükten sonra da oradaki vatandaşlarımızın durumunu
takip etmeye çalıştım. Hüseyin Kurt kardeşimizi aradım telefonla,
geçmiş olsun dedim. Bizim için fedakarlık yaptılar, kendilerini
riske attılar. Hepsine bu vesileyle bir kez daha teşekkür
ediyorum.
YANLIŞ BİR HAREKETİNİZ OLURSA VURURUZ DEDİLER
-O gece sizi en çok etkileyen ne
oldu?
Olay başından sonuna kadar zaten etkileyiciydi. 15 Temmuz'da da ben
aynı şeyi yaşamıştım. Allah insana bir güç ve cesaret veriyor. 6
aylık bebeğim vardı ve evdeydi. İki küçük çocuk annesiydim. 15
Temmuz'da Meclis bombalanırken Allah korkuyu üzerimizden almıştı. O
geceyi ben Hollanda'da yeniden yaşadım. Onlarca polis üzerimize
silah doğrulttu. 15 Temmuz gecesinde olduğu gibi hiç korkmadık.
Arkadaşlarımıza "yanlış bir hareketiniz olursa vururuz" denildi.
Onlar da korkmadı. O duygularla milletimize yakışır şekilde
durmamız gerekirdi. Caddelerden vatandaşlarımızın sesleri
geliyordu. O sesler de bize güç verdi.
DÜNYA DİPLOMASİ TARİHİNDE GÖRÜLMEMİŞ
DÜŞMANLIK!
-Avrupa'daki izleniminiz nedir? Vatandaşlarımızda referandum
konusunda bir heyecan var mı?
Ben bu yaşanan olayların vatandaşlarımızın 16 Nisan referandumunun
önemini daha iyi anlamasına vesile olacağını düşünüyorum. Avrupa
neden bunu yapıyor, durup düşünmek gerekir. Teröristlerle birlikte
'Hayır' kampanyalarına izin veriyorlar ama bir kadın Bakan'a
yapılan kötü muameleye bakın. Benim şahsım önemli değil. Burada
Türkiye'nin geleceği hedef alınıyor. Gerçekten çok onur kırıcı ve
kabul edilebilir bir şey değil. Dünya diplomasi tarihinde
görülmemiş bir olay. Neden bizim halkımıza bu Anayasa değişikliğini
anlatmamızı istemiyorlar. Bunun tek bir açıklaması olabilir.
Cumhurbaşkanımızın şahsıyla ilgili yapılan saldırıların arkasında
da bu gerçek var. Güçlenen Türkiye'yi istemiyorlar.
AVRUPA ADALET DİVANI'NIN BAŞÖRTÜSÜ KARARI TAM BİR
SKANDAL
-Avrupa'da Türkiye düşmanlığı yükselirken
Avrupa Adalet Divanı'nda başörtüsü konusunda skandal bir karara
imza atıldı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Demokrasi, insan hakları ve ifade özgürlüğünün beşiği olduğunu
söyleyen Avrupa'nın başörtüsü yasağını destekleyen bir karara imza
atması gerçekten inanılmaz bir durum. Avrupa'nın geleceği gerçekten
çok sıkıntılı. Irkçılık ve İslamofobi giderek yükselirken artık
gelecek için Avrupa'da özgürlük ve demokrasiden bahsedilemez.
Yasakçı zihniyetle nereye varabilirsiniz? Bunu biz ülkemizde de
yaşadık. Yıllarca başörtüsü ile okumak, çalışmak yasaklandı da ne
oldu? İnsanlarımız çile çektiler, birçok mağduriyet yaşandı.
Toplumsal barış zedelendi, ülkemizin enerjisi boşa harcandı. Sn.
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde çözdük bu meseleyi çok şükür, bakın
bugün hiçbir sorunumuz yok bu konuda. Kadın hakları savunucusu
olduğunu söyleyen ve bize bu konuda sürekli parmak sallayan Avrupa,
Müslüman kadını kariyeri ile inancı arasında bir tercih yapmaya
zorluyor. Bu tamamen insan haklarına aykırı bir durum.
BM GENEL KURULU'NDA ANLATTIK VE ÇOK ŞAŞIRDILAR
-Hollanda'dan sonra BM Genel Kurulu'nda bu
diplomatik skandalı anlattınız. Orada neler
yaşandı?
BM Genel Kurulu'nda Hollanda Hükümeti'nin bize karşı insan hakları,
özgürlükler ve uluslararası diplomasiye uygun olmayan müdahalesini
bütün ayrıntılarıyla anlattık. Ayrıca Avrupa Adalet Divanı'nın
başörtüsü konusunda aldığı kararın da insan haklarına ve inanç
özgürlüğüne aykırı olduğunu Genel Kurul'da ifade etme imkanı
bulduk. Çok olumlu tepkiler aldık. 12 ülkenin bakanları ile
görüştük.
Hollanda'da bize ve konsoloslarımıza yapılan insanlık dışı
muameleye inanamadılar. "Bir kadın bakandan neden bu kadar
korkmuşlar" dediler.
İÇİMİZDEKİ HOLLANDALILAR BANA SALDIRIYOR
-Siz bunları yaşarken içimizdeki
Hollandalılar da boş durmuyor. Bazı gazeteler birkaç gündür
manşetten sizi hedef alıyorlar.
Bu gazetelerin yayın politikalarını biliyorsunuz. Gezi'de, 17/25
Aralıkta, MİT tırlarının durdurulması ihanetinde bu gazetelerin
yaptığı yayınları biliyorsunuz. Türkiye'yi hedef alan bu gazeteler
Hollanda'da yaşanan skandalla ilgili olarak benim şahsımı hedef
alıyorlar. Bu konunun benim şahsımla bir ilgisi yok, bu bir ülke
meselesi. 15 Temmuz'da 249 şehit verdik. Ben duruşuyla bu millete
layık olmaya çalışan bir insanım. Milletime hizmet etmekten büyük
bir onur duyuyorum. Bu olaydan sonra bu tür haberler yapılması,
onların bizim duruşumuzdan ne kadar rahatsız olduğunu gösteriyor.
Rahatsız olsunlar, biz ülkemize ve milletimize yakışır şekilde
milli bir duruş sergilemeye devam edeceğiz.
GÜÇLÜ BİR EVET BEKLİYORUM
-16 Nisan yaklaşırken heyecan giderek
yükseliyor. Referandum konusunda bir tahmininiz var
mı?
Ben Avrupa'daki Türk vatandaşlarımızın o gece gösterdiği
reaksiyondan çok etkilendim. Bayrağı alan konsolosluğa koştu. Artık
halkımız 16 Nisan'ın yeniden diriliş mücadelesi olduğunun farkında.
Avrupa'nın bu tavrının ardından vatandaşlarımız bu gerçeği daha iyi
gördü. Milletimize inancımız tam. Güçlü bir evet sonucu çıkacağına
inanıyorum.