Bakan Bozdağ: Atatürk dönemi fiili bir başkanlık sistemidir
ADALET Bakanı Bekir Bozdağ, başkanlık sistemine ilişkin tartışmalara bugün gittiği Yozgat'tan yorum yaptı. Bozdağ, “Atatürk dönemi fiili bir başkanlık sistemidir. O dönemdeki başbakanların İsmet İnönü dışında kaç tanesinin adını sayabiliyorsunuz? Konunun uzmanları bile peş peşe bir dakikada başbakanların isimlerini sayamaz. Neden, çok açık başkanlık sistemi” dedi.
ADALET Bakanı Bekir Bozdağ, başkanlık sistemine ilişkin
tartışmalara bugün gittiği Yozgat'tan yorum yaptı. Bozdağ, “Atatürk
dönemi fiili bir başkanlık sistemidir. O dönemdeki başbakanların
İsmet İnönü dışında kaç tanesinin adını sayabiliyorsunuz? Konunun
uzmanları bile peş peşe bir dakikada başbakanların isimlerini
sayamaz. Neden, çok açık başkanlık sistemi” dedi.
Yozgat'ta AK Parti İl Danışma Meclisi Toplantısı'nda konuşan
Bozdağ, başkanlık sistemi tartışmalarıyla ilgili MHP Genel Başkanı
Devlet Bahçeli'nin "Artık bu başkanlık sistemi tartışmasına bir
nokta koyalım. Halka soralım, halk ne diyorsa, ona da saygı
duyalım" sözünü doğru bulduğunu söyledi.
Bozdağ, “Bu tartışmayı ya parlamento sona erdirecek 367 bulunur,
halka gidilmezse veya reddedilirse o zaman parlamentoda son bulur.
Ya da her şartta halka gidilir, halk karar verir, ona göre bu işe
nokta konur. O zaman bu tartışmayı sonlandırmak lazım. Ben de aynı
kanaatteyim" diyerek şöyle konuştu:
“Türkiye'de parlamento çoğunluğuyla cumhurbaşkanının aynı siyasi
gelenekten geldiği dönemlerde zaten fiili bir başkanlık sistemi
oluyordu. Atatürk dönemi fiili bir başkanlık sistemidir. O
dönemdeki başbakanların İsmet İnönü dışında kaç tanesinin adını
sayabiliyorsunuz? Konunun uzmanları bile peş peşe bir dakikada
başbakanların isimlerini sayamaz. Neden, çok açık başkanlık
sistemi. Adı parlamenter bile olsa uygulaması başkanlık sistemi.
Menderes dönemi de öyledir. Rahmetli Bayar ile Menderes aynı
partiden bakarsanız. Şimdi AK Parti dönemine geldiğimizde de durum
daha farklı. Özellikle 10 Ağustos 2014'te Cumhurbaşkanının ilk defa
Türkiye'de halk tarafından seçilmesiyle esasında eski
cumhurbaşkanlarına göre demokratik meşruiyeti daha güçlü olan,
yetkisini halkın vekillerinden değil, bizzat halkın kendisinden
alan bir cumhurbaşkanı seçildi. Cumhurbaşkanının anayasadaki
yetkilerine bakarsanız parlamenter sistemde olmaması gereken
yetkiler var. Başkan yetkileri gibi. Hatta bazı yetkiler
başkanlarda dahi yok. Bizim anayasamızda cumhurbaşkanlarına verdiği
yetkiler. İktidar çoğunluğu da belli AK Parti grubunun."
PARLAMENTODA ÇOĞUNLUK AK PARTİ'DE
Parlamentoda AK Parti grubunun 'evet' demediği bir kanunun
komisyondan çıkamadığını ve TBMM Genel Kurulu'nda görüşülemediğini
belirten Bozdağ, şöyle devam etti:
“Çünkü, anayasa ve iç tüzüğümüz TBMM komisyon ve genel kurulunda
bütün çoğunluğu iktidara veriyor. İktidarın 'evet' demediği bir
yasama ve denetim faaliyetinin yapılabilme imkanı yok. Şu anda
iktidar çoğunluğu kimde, AK Parti'de. Cumhurbaşkanımız da yüzde 52
ile seçilmiş. O da AK Parti'nin kurucu lideri. O zaman çok açık
Türkiye'de de bir fiili durum var. CHP Türkiye'de başkanlık
uygulaması yok deyince ortadaki gerçek ortadan kayboluyor mu?
Yüzleşelim bununla. Kim ne derse desin. Daha öncede söyledim,
Türkiye'de çok net bir başkanlık uygulamasını biz yaşıyoruz zaten.
Bunun adını koymak doğru olandır. Yok, başkanlık sisteminin adını
koyamayacaksak o zaman parlamenter sistemin tartışmalı olmaktan da
çıkarmamız lazım. Bunu yolu Bahçeli'nin dediği gibi TBMM'ye konuyu
taşımaktır."
KANUN MECLİS'TE GÖRÜŞÜLEBİLİR
Başbakanımız açıkladı. 367'nin bile üzerinde çıksa halka gideceğiz.
Halkımız dedi ki 'başkanlık sistemini kabul ediyorum.' Mesele,
tartışma biter, başkanlık sistemine geçilir. Halkımız dedi ki
'başkanlık sistemini kabul etmiyorum.' Yine mesele biter, artık
parlamenter sistemi tartışmaktan vazgeçeriz. Bu sistemle Türkiye
yoluna devam eder. Türkiye'yi artık başkanlık sistemi
tartışmalarıyla yormanın kimseye bir faydası yok. Gelin adres
belli. Halkımıza soralım. Halk ne diyorsa onun kararını hep beraber
saygıyla kabul edelim ve Türkiye yoluna böyle devam etsin diyorum.
İnşallah parlamentoda böyle bir uzlaşma zemini olur ve Türkiye bu
meseleyi tartışma konusu olmaktan çıkarır ve sitem tartışmalarına
son noktayı koyar. Önümüzdeki günlerin bu tartışmalarla çok daha
farklı olacağını tahmin ediyorum. Umarım ülkemiz bu tartışmaları
fazla uzatmaz ve ne yapılacağına karar verir, yoluna devam
eder."
CEZA VE TUTUKEVLERİNDE KÖTÜ MUAMELE
Bozdağ, ceza ve tutukevlerinde kötü muamele ve işkence iddialarına
da yanıt verdi. Türkiye'de ceza ve tutukevlerinde kötü muamele ve
işkence olduğuna dair iddiaların bulunduğunu belirten Bozdağ,
“Türkiye'de kötü muamele ve işkence kime yapılmış kardeşim, isim
yok. Kim yapmış, isim yok. Hangi ceza veya tutukevinde yapılmış,
adres yok, ne zaman yapılmış, yok. Hem bunları söylemiyorlar, hem
de Türkiye'yi suçluyorlar. Söyleyin biz inceleyelim doğru mu değil
mi ona bakalım. Doğruysa gereğini yapalım doğru değilse iftira
olduğu ortaya çıksın. Aleyhte propaganda yapıyorlar ki, bu
propagandaları iftiraların bir iftira olduğunu bir algı operasyonu
olduğunu ispat etmemize imkan vermiyorlar” diye konuştu.
İŞKENCEYE TOLERANS GÖSTERİLMEZ
Türkiye'nin bir demokratik ve hukuk devleti olduğunu vurgulayan
Bakan Bozdağ, sözlerine şöyle devam etti:
“Burada işkence ve kötü muameleye tolerans gösterilmez, sıfır
tolerans var. Zaman aşımını işkence ve kötü muamelede kaldıran
hükümet biziz. 50 sene sonra da olsan bunun hesabı sorulur diye yol
açan biziz. Ama bu iftiraları yayıyorlar, yaymaya devam ediyorlar.
Ne kadar iftira ederseniz edin, bizi bu konuda lekelemeyi
başaramayacaksınız. Türkiye'de cezaevlerinin uluslararası hukuk
çerçevesinde denetimi açık gelin bakın. Onun için bir karar aldık,
Türkiye'de ceza ve tutuk evlerinde kötü muamele ve işkence
iddiaları çıktığında hemen anıda araştırma yapıp basın açıklaması
yapılması konusunda talimat verdim. Çünkü yalan bir saniye dahi
hayat bulmasına Allah'ın izni ile izin vermeyeceğiz. Yalanları bir
bir ortaya dökeceğiz. Kimsenin endişesi olmasın, terör örgütlerinin
ve bu terör örgütlerinin gönüllü elçilerinin ve Türkiye'yi
itibarsızlaştırmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürülmesine asla izin
vermeyeceğiz.”
TÜRKİYE'DE BUNDAN SONRA DARBE BAŞARILI OLAMAZ
Türkiye'de bundan sonra darbe girişimlerinin başarılı olamayacağını
belirten Bozdağ, “Yeni darbe senaryoları yazanlara söylüyorum. Her
gün senaryoları el altından, el üstünden yayanlara söylüyorum.
Türkiye'de bundan sonra ne FETÖ, ne de başka bir gücün darbe
yapabilme istidadı yoktur. Boşuna hayal kurmasınlar. Boşuna
hayallerde kurdurmayın. Çünkü artık karşınızda düdük çaldığında
size teslim olacak tek bir Türk vatandaşı yoktur. Darbe yapmaya
teşebbüse kalkışmayı niyetlenenler, eskiden Meclisi, TRT'yi ele
geçirdiği zaman darbenin başarılı olacağını görüyorlardı. Şimdi 79
milyon insanımızdan tek birini dışarıda bırakırlarsa bu darbe
başarılı olamaz. 79 milyonu tek tek ele geçirecek bir güç dünyada
yok Allah'ın izni ile. Bundan sonra Türkiye yoluna milletten aldığı
güçle devam edecek. Bu millet ülkesinde bundan sonra hukuk dışı
iktidarların el değiştirmesine izin vermeyecektir. Ne AK Parti
döneminde ne de başka iktidarlar döneminde asla olmayacaktır.”
15 TEMMUZ BAŞARILI OLSAYDI FELAKET OLURDU
“15 Temmuz başarılı olsaydı Türkiye'de neler olurdu. Hepimizin bunu
düşünmesi lazım” diyen Bozdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bunu çok net söylüyorum. 15 Temmuz başarılı olsaydı Türkiye
bölünebilirdi. Türkiye'de rejim değişikliği olurdu. Din, FETÖ
elebaşının 40 sene önce planladığı ve onun kullanan çevrelerin
talimatları ile şekillendirilirdi, Kur'an ve Sünneti tahrif eden
yeni bir FETÖ anlayışlı reform yapılırdı. Bütün bunlara Türk halkı
itiraz edeceği için ne zaman biteceği belli olmayan iç savaş
çıkabilirdi. Yüz binlerce insanımızın ölmesi, sakat kalması,
mülteci duruma düşmesi tehlikesi doğabilirdi. Ekonomimiz iflas
eder, Türkiye bütün alanlarda gücünü kaybeder yüz yıl geriye
giderdi ve Sivas kongresinde o dönem şartlarında reddedilen
mandacılık FETÖ'nün kuyruğunda Türkiye'ye yeniden dayatılabilirdi.
Türkiye o nedenle 15 Temmuzda bölünmekten kurtulmuştur, rejim
değişikliğinden kurtulmuştur. İç savaştan kurtulmuştur. Ekonomik
iflastan kurtulmuştur, işgal ve mandadan kurtulmuştur. Türkiye
adeta felaketin eşiğinden dönmüştür.”