'Adana'da ikinci bir kuyuda sondaja başladık'
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dönmez, "Adana'da ikinci bir kuyuda sondaja başladık, hedefimiz 4 bin 500 metre." dedi.
ANKARA (AA) - Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez,
konuk olduğu Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda soruları
yanıtladı, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Dönmez, seçim kampanya döneminde, bazı adayların "hayal mahsulu"
vaatlerde bulunduğunu ifade ederek, bunların doğru olmadığını
aktardı.
Doğal gazın 81 il ve 510 yerleşim birimine ulaştırıldığını kaydeden
Dönmez, "Kampanya döneminde bazı adayların sorumluluk alanlarında
olmayan konularda vaatlerde bulunduklarını gözlemleyebiliyoruz.
Bazı yerlerde adaylar, gaz getireceğiz diyorlar. Bunlar doğru
değil. Şu an 81 ile, 510 yerleşim birimine doğal gazı ulaştırmış
olduk. Tabi ki talep hakkı var. Vatandaş talep ediyor ama nihai
karar belli mekanizmalarla değerlendirildikten sonra oluşuyor.
Nihai olarak bunun ekonomik ve teknik değerlendirilmesi, karar
verilmesi bir plan dahilinde gerçekleşiyor." diye konuştu.
Dönmez, 31 Mart yerel seçimleri öncesinde sahada bir heyecan
olduğuna dikkati çekerek, "Temennimiz, Cumhur İttifakı adaylarının
bu yetki ve sorumluluğu vatandaştan alarak gönülden yapması.
Memleket işi gönül işi diye düşünen kişilerin göreve gelmelerini
arzu ediyoruz." ifadelerini kullandı.
Kesinti ve kısıntı bitti
Enerjide son yıllarda özellikle arz tarafında yapılan yatırımlarla
kesinti ve kısıntı sorununun giderildiğini anlatan Dönmez, yerli ve
yenilenebilir kaynakların payını artırmak için çalıştıklarını
söyledi.
Dönmez, elektrik üretiminin yarısının yerli ve yenilenebilir
kaynaklardan, diğer yarısının ise ithal kaynaklardan elde
edildiğinin altını çizerek, "Amacımız yerli kaynakların payını
yüzde 60-70'lere yükseltmek. Bu yılın ilk 2 ayında yüzde 60'lı
oranlara ulaştık. Daha çok yerli ve yenilenebilir diyerek birçok
projeyi hayata geçiriyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'de yerli kömürde potansiyelin yüksek olduğunu vurgulayan
Dönmez, bu yerli kaynakla önemli istihdam yaratılabileceğini
belirtti.
Nükleer santral projelerinin dünyanın her yerinde uzun zaman alan
projeler olduğunu anlatan Dönmez, "Bu tür projelerde lisanslama,
ÇED gibi süreçler zaman istiyor. Fiilen sahada işe başladığınız
zamandan daha fazlasını inşaat öncesi izinlerde, projelerde
harcıyorsunuz. Biz bu safhaları bitirmiş olduk, inşaat süreci
başladı." dedi.
Dönmez, Rusya ve Türkiye'nin iradesinin projeyi tamamlama yönünde
olduğunu ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet
Başkanı Vladimir Putin'in projeyi yakından takip ettiğini
anlattı.
Akkuyu NGS'de ilk reaktörün devreye alınması için hedefin 2023 yılı
olduğunu anımsatan Dönmez, "Geçen yıl zaten ilk temel atıldı,
lisans alındı. İkinci reaktörün inşaat lisansını da verip
çalışmalara başlayacaklar. 4-5 yıl önce 250-300 civarında
öğrencimizi eğitim için göndermiştik. Lisans eğitimi aldılar. O
gençlerimizden yaklaşık 30'u diplomalarını aldı, Şu anda projede
fiilen çalışmaya başladılar. Bu sene yine 30 civarı öğrencimiz
diplomasını almış olacak." diye konuştu.
Bakan Dönmez, Akkuyu'da kullanılacak malzeme ve ekipmanın
Türkiye'den tedariki konusunda uzun dönemdir çalışmalar
yürütüldüğüne dikkati çekerek, sanayi kuruluşlarıyla çeşitli
vesilelerle bir araya geldiklerini aktardı.
"Ciddi yüklenici firmalarımız var"
Dönmez, Akkuyu NGS inşaatı için Türk sanayicilerle Rosatom
yetkililerini bir araya getirdiklerini belirterek, söz konusu
süreçte bazı standartlar belirlendiğini söyledi.
Türkiye'nin inşaat konusunda ciddi anlamda deneyimli olduğunu
hatırlatan Dönmez, "Ciddi yüklenici firmalarımız var. Akkuyu NGS'de
Türkiye'deki firmaların tecrübelerinden yararlanmaya başladılar.
Birkaç defa yerinde gördüm. Çalışanların neredeyse yüzde 90'ı Türk
işçi ve mühendislerden oluşuyor." dedi.
Dönmez, Akkuyu'da ortaklık konusunun zaman zaman gündeme geldiğini
belirterek, "Türkiye'den ortak arandığı ifade edilmişti. Rosatom
olmazsa bunu 'tek başımıza da yapabiliriz' diyor. Netleşen bir şey
yok. Projenin fizibilitesi var. Yerli başka bir ortak masaya
oturduğu zaman değerleme yapması gerekecek. Bunlar uzun zaman alan
süreçler. Büyük miktarlı bir yatırım ve finansmandan bahsediyoruz."
diye konuştu.
Akaryakıt piyasası
Türkiye'de akaryakıt fiyatlanmasının döviz kuru ve petrol
fiyatlarına bağlı olduğunu anlatan Dönmez, bunların yanı sıra
rafinaj ve diğer maliyetlerin de fiyatlara eklendiğini söyledi.
Dönmez, akaryakıt sektörünün serbest piyasa kurallarının sağlıklı
işlediği sektörlerden biri olduğunu ifade etti.
Akaryakıt fiyatlarının oluşumuna ilişkin çok defa sorularla
karşılaştıklarına işaret eden Dönmez, şunları kaydetti:
"Gönül isterdi ki, fiyatları çok daha düşükten belirleyelim,
vatandaşımız, tüketicimiz bundan istifade etsin. Suni olarak bunun
artırılmasının önüne geçmek için gereksiz ve haksız ambargoların
önüne geçmemiz lazım. Şu andaki petrol fiyat artışlarının arz
yetersizliğinden değil, büyük oranda bu ambargolara bağlı olarak
geliştiğini düşünüyoruz. Siyasi bir neden olduğunu düşünüyoruz.
İnşallah bunun farkına varılır ve bu uygulamalardan vazgeçilir.
Birçok ürünün ham maddesi petrol. Keza gaz fiyatları. Boru gazı
dediğimiz gazlar uzun dönemli kontratlara bağlanmış durumda. Bunlar
petrol fiyatlarına endeskli olarak değişiyor, artıyor veya
eksiliyor. Bugün ham petrol fiyatları 65-66 dolarlık fiyatta, bunun
aşağı yukarı 1 hafta sonra akaryakıt pompalarına yansıdığını
görüyoruz. Ortalama 6 ay sonra da gaz fiyatlarını etkilediğini
görüyoruz. 7-8 ay sonra da elektrik fiyatlarını etkiliyor. Niye
etkiliyor derseniz, birçok ülkede gazdan elektrik üretiliyor.
Saatlik çalışan bir elektrik borsası var. Gazla üreten firmalar
değişen maliyetleri elektrik fiyatlarına yansıtıyorlar doğal
olarak. Toptan elektrik fiyatlarında yedinci ayda bunu görüyoruz.
Konutlarda ise 9 ay sonra fiyatlara yansıma görülüyor."
Bakan Dönmez, geçmişte petrol ve kurun arttığı dönemde Hazine ve
Maliye Bakanlığı'nın eşel mobil uygulamasına gittiğini de
hatırlattı. Yüksek fiyat artışlarının vergi üzerinden yönetildiğini
anlatan Dönmez, bunun bir rahatlama sağladığını söyledi.
Dönmez, hazinenin bir yerde kendi vergi gelirinden fedakarlık
yapmış olduğunun altını çizerek, "Şu anda yılbaşı itibarıyla buna
ihtiyaç kalmamıştı ama geçtiğimiz günlerde Hazine ve Maliye
Bakanımız 'ihtiyaç olursa tekrar gündeme gelir' dedi . Eşel mobil
mekanizmasının olduğu dönemlerde farklı durumlar vardı, o kalktı
biliyorsunuz. Artış veya azalış şu an pompaya olduğu gibi
yansıyor." değerlendirmesinde bulundu.
TANAP ve TürkAkım
Türkiye'nin son dönemde Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi
(TANAP) ve TürkAkım gibi enerji arz güvenliğini güçlendirecek yeni
projelere imza attığını aktaran Dönmez, "TANAP’ta bildiğiniz gibi
geçtiğimiz yıl iki liderin katılımıyla doğal gaz sevkiyatı başladı.
İlk anlaşmaya göre, yıllar itibarıyla 2,4,6 milyar metreküp diye
giden bir sevkiyat programı tasarlandı. Bu sene de sevkiyatlar
devam edecek." ifadelerini kullandı.
Dönmez, güzergah ve kaynak çeşitliği açısından Türkiye’yi de son
derece rahatlatan TANAP’ın doğrudan sisteme bağlandığını
belirterek, projenin sistem dengesi ve dinamiği açısından önemli
olduğunu kaydetti.
Türkiye'nin bu yeni boru hatları ile beraber, bölgede bir enerji ve
ticari merkezi haline geleceğini vurgulayan Dönmez, "Şu anda enerji
borsasında da elektrik ürünleri ve doğal gaz ürünleri alınıp
satılıyor. Avrupa’dan gelecek oyuncular burada doğal gaz ve
elektriğini alıp satabilir, teknolojik altyapımız hazır."
değerlendirmesinde bulundu.
"Adana açıklarında ikinci bir kuyuya daha başladık"
İlk sondaja ekim aylarında Alanya’da başladıklarına işaret eden
Dönmez, "Şu anda hemen hemen artık son virajdayız diyebiliriz. 6
bin metreye ulaşmayı hedefliyoruz. Mart ayı sonu itibarıyla da 6
bin metre derinliğe ulaşmış olacağız. Şu anda tabii özellikle son
metrelerde teknik olarak orada birtakım testlerin yapılması
gerekiyor. Daha dikkatli, daha yavaş çalışmayı gerektiren bir
bölümdeyiz. Bugünlerde var veya yok bilgisini paylaşmak çok
sağlıklı olmaz ama gönül ister ki ilk sondajda bu işi yapalım.”
dedi.
Dönmez, petrol ve doğal gaz aramanın sabır isteyen bir iş olduğuna
işaret ederek, 1970’li yıllarda İngiltere’nin Kuzey Denizi’nde 150
sondaj yaptığını, vazgeçmek üzereyken bir sondaj daha yapmaya karar
verip bulduklarını ve yine aynı bölgede Norveç’in 35’inci kuyuda
bulduğunu anımsattı.
Bu sayıları beklemeyi arzu etmediklerini belirten Dönmez, şöyle
devam etti:
“Teknoloji de tabii daha hızlı gelişiyor. Üç boyutlu sismik
araştırma kabiliyetleri gelişti. Dolayısıyla yerin altındaki bu
bilgiyi değerlendirecek, analiz edecek birtakım ekipmanlar var.
Bunlarla birlikte tabii daha kısa sürede inşallah bunlara da
erişmiş olacağız. O anlamda son teknolojiyi kullanıyoruz. Gerek
sismik gemilerimizde gerekse şu anda Fatih gemimizde ki Fatih
gemisinin ikinci kardeş gemisi de geldi, Yavuz. O da aynı benzer
teknik özelliklere sahip. Dünyada bu özelliklere sahip 16 gemi var.
Normalde bunu bir servis şirketinden, hizmet kiralamak suretiyle
yapabilirsiniz. İlla kendi mülkünüz olması gerekmez ama bizim
agresif bir sondaj arama programımız olduğu için uzun dönemli bu
tip anlaşmalar yerine, bazen de ekonomik olmayabiliyor, biz bunu
kendi milli imkanlarımızla yapalım hem donanımlarımız bize ait
olsun, hem de insan kaynağımız da bir yandan yetişmiş olsun
dedik.”
Dönmez, Kıbrıs Rum kesimi ve komşu ülkelerin de aramaları olduğunu
belirterek, İsrail'le Mısır’da keşifler yapıldığını ve Exxon
Mobil’in de bölgede bir keşif yaptığını anımsattı.
Bölgede potansiyel olduğunu ve Türkiye’nin de ilk denemelerde bu
potansiyeli yakalamasını hedeflediklerini dile getiren Dönmez,
“Öteden beri savunduğumuz adada Kıbrıs Rum kesiminin bütün yer altı
zenginliğinin kendi ekonomisine kazandırmasının doğru olmadığını
ifade ettik. Orada bir Türk toplumu var, onların hak ve
menfaatlerinin de doğru bir şekilde korunması gerektiğini ifade
ettik. Burada masaya oturulursa, Kıbrıs’taki her iki toplum lideri
bir çözüm üretebilirse biz bundan memnun oluruz. Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti de ruhsat alanları tayin etti, o yüzden biz de orada
arayacağız diyoruz. İnşallah bu gerçeği görür karşı taraf ve ortak
her iki tarafın da kazanacağı bir model üzerinde anlaşma olur.”
diye konuştu.
Dönmez, Mersin açıklarında da sığ deniz çalışmaları yapıldığını
kaydederek, “İlk kuyumuzu açtık, orada bazı emareler var ama
ekonomik bir rezerve ulaşamadık. Çok yakın bir yerde, Adana
açıklarında ikinci bir kuyuya daha başladık. 4 bin 500 metre
civarında bir sondaj derinliği hedefimiz var. Şu anda bu çalışma
Kuzupınarı bölgesinde, orada da var mı yok mu bilgisine ulaşmış
olacağız. Hem sığ denizde hem derin denizde devam ediyoruz
çalışmalarımıza. Müjde için erken ama süre vermeyelim. Bu
operasyonlar 4-5 aylık bir süreç. Bizim hedefimiz iki gemiyle yılda
4 sondaj yapmak.” diye konuştu.
Türkiye'nin hidrokarbon aramalarında çeşitli uluslararası iş
birlikleri olabileceğini dile getiren Dönmez, konuşmasını şöyle
tamamladı:
"Geçmişte Karadeniz’de birtakım iş birlikleri oldu uluslararası
petrol şirketleriyle. Bugün de o şirketlerin bir kısmıyla
görüşüyoruz. Hem Akdeniz için hem de Karadeniz için iş
birliklerimiz olabilir. Biz buna açığız. Diğer taraftan bazı servis
hizmetleri var. Bu servis hizmetleri ihtisaslaştığı için onları
ellerinden almak gerekiyor. Sismiklerin değerlendirilmesinden tutun
da kuyu yapım çalışmalarına destek işlerine kadar birçok hizmet
dışarıdan alınabiliyor. İyi de partnerlerimiz var. Onlarla iş
birliklerimiz devam edecek. Bu iş bazen şöyle de olabilir; Hazar’da
Türkiye Petrolleri’nin ortaklarından birisiyle hem petrol hem doğal
gaz çıkarıyoruz. Orada birçok uluslararası büyük petrol şirketi de
ortağımız. Bunlar yeri geliyor rakip, yeri geliyor bazı büyük
sahalarda iş birliği yapmak suretiyle hem finansal açıdan daha
kolay yürütülmesini sağlamış oluyorlar, hem de teknolojik
birikimlerini getiriyorlar. Bu tip birliktelikler dünyanın çeşitli
coğrafyalarında olabiliyor. Bizim de bu tip iş birliklerimiz
geçmişte olduğu gibi gelecekte de olacaktır."