Sanatçı Vahap Aydoğan: Belleğin izlerinde Filistin; sessizliğin vicdanla çatıştığı yer
Vahap Aydoğan, son eseri "Zamanın Hafızasında Filistin" ile Filistin’in güncel yaralarını ve bitmeyen direncini tuvale taşıyor. Çatlamış yumurta kabukları, çocuk figürleri ve kurumuş topraklarla insanlığın vicdanına dokunan bu eser, 2025’in kaotik dünyasında unutulmaya karşı güçlü bir haykırış. F5Haber editörü Ruken Canan, Aydoğan ile bu duygu yüklü çalışmayı konuştu.
Merhaba Vahap Bey, F5Haber olarak yeni eserinizi, Zamanın Hafızasında Filistin’i konuşmak için bir aradayız. 2025’te dünya, Filistin’deki son dönem çatışmaların, insani krizlerin ve ablukanın ağır gölgesi altında. Böylesine hassas bir dönemde, bu eseri yaratmaya sizi iten ne oldu? Filistin’in güncel acılarını ve direncini resmetme fikri nasıl doğdu?
Vahap Aydoğan: Teşekkür ederim, Ruken Hanım. Filistin, sadece tarih kitaplarında değil, bugün, şu anda, 2025’te bile kanayan bir yara. Bombalar, açlık, yıkılan evler, kaybettiği çocuklarının yasını tutan anneler… Ama aynı zamanda dimdik ayakta duran bir halk. Bu çığlıkları, bu direnci görmezden gelmek mümkün mü? Televizyonlarda, sosyal medyada her gün Filistin’in acısına tanık oluyoruz, ama dünya sanki bir sis perdesinin ardında. Çatlamış yumurta kabukları, çocuk figürleri, kurumuş topraklar… Bunlar, Filistin’in bugünkü hikâyesini anlatmak için zihnimde canlandı. Sanat, bu sessiz çığlıkları duyurmak, unutulmaya karşı durmak için benim yolum oldu.
Eserinizdeki çatlamış yumurta kabukları ve çocuk figürleri inanılmaz etkileyici. Özellikle çocuk imgeleri, Filistin’deki son dönem trajedilerde sıkça karşımıza çıkıyor. Bu simgeler sizin için neyi ifade ediyor?
Vahap Aydoğan: Çocuklar, Filistin’in hem en büyük acısı hem en büyük umudu. 2025’te hâlâ çocukların hayatını kaybettiği haberlerini alıyoruz; bu, insanlığın en ağır sınavı. Çatlamış yumurta kabukları, bu kırılganlığı temsil ediyor ama aynı zamanda içinden fışkıran hayatı, direnci. Her çatlak, bombaların, ablukanın bıraktığı izleri taşıyor, ama o kabuktan yükselen çocuk figürleri, Filistin halkının asla pes etmeyen ruhunu anlatıyor. Bunlar, sadece birer figür değil; bugün, şu anda Gazze’de, Batı Şeria’da hayata tutunan çocukların sesi.
Eserinizde yiyecekler ve plastik şişeler, bollukla yokluğun tezatlığını çarpıcı bir şekilde gösteriyor. 2025’te dünya, bir yanda lüks tüketim, diğer yanda Filistin’de açlık ve kıtlık… Bu karşıtlıkla izleyiciye ne söylemek istiyorsunuz?
Vahap Aydoğan: Tam da buna işaret etmek istedim. 2025’te bir yanda lüks arabalar, milyonluk telefonlar, diğer yanda Filistin’de bir lokma ekmek için mücadele eden aileler… Yerdeki yiyecekler, plastik şişeler, dünyanın bolluğunu simgeliyor, ama bu bolluk Filistin’e ulaşmıyor. Sosyal medyada yardım çağrılarını görüyoruz, ama dünya genelde sessiz. Bu tezat, insanlığın vicdanına bir tokat gibi. İzleyiciye şunu soruyorum: “Bu bolluğu görüyorsun, peki neden paylaşılmıyor? Filistin’in çığlığına neden kulak tıkıyoruz?” Sanat, bu soruları sormanın en güçlü yolu.
“Kırılganlık, direncin en saf hâlidir” demiştiniz. Bu felsefe, eserinizi nasıl şekillendirdi, özellikle de bugünün Filistin’ine nasıl bir yansıması var?
Vahap Aydoğan: Kırılganlık, zayıflık değil; tam tersine, en güçlü dirençtir. 2025’te Filistin, her şeye rağmen ayakta. Bombalar altında, ablukada, çocuklar hâlâ gülümsüyor, anneler hâlâ umut ediyor. Çatlamış kabuktan yükselen çocuk, sadece bir imge değil; bugün Filistin’de hayata tutunan her insanın sembolü. Bolluk ve yokluk yan yana durduğunda, zamanın hafızası en çıplak hâliyle görünüyor. Bu eser, Filistin’in bugünkü direncini ve acısını resmediyor. Sanat, hatırlamanın ta kendisi "unutulmaya karşı bir başkaldırı".
Sessizlik ve çatlaklar, eserde çok güçlü bir anlatım taşıyor. Günümüz Filistin’inde sessizlik, susturulmuş bir halkın çığlığı gibi. Bu detaylar sizin için neyi ifade ediyor?
Vahap Aydoğan: Sessizlik, susturulmuş bir çağrıdır. 2025’te Filistin’in çığlıkları haberlerde, sosyal medyada yankılanıyor, ama dünya liderleri çoğu zaman susuyor. Çatlaklar, bu sessizliğin içindeki direnci anlatıyor. Her çatlak, bir bombanın, bir kaybın izi; ama aynı zamanda bir haykırış. Sanat, bu susturulmuş çağrıyı duyurmanın dili. Eserimdeki her detay, izleyiciye “Hatırla, unutma” diyor. Filistin’in bugünkü acısı, insanlığın ortak yarası "unutmak, hepimizi eksiltir".
Türkiye’de ve dünyada, özellikle bu kadar yoğun bir küresel gündemde, eserin nasıl bir etki yaratmasını umuyorsunuz?
Vahap Aydoğan: 2025, kaosun ve umudun iç içe geçtiği bir yıl. Filistin’deki son çatışmalar, insani krizler hepimizin gözü önünde. Bu eser, sadece Filistin’in değil, insanlığın vicdanını sorguluyor. Türkiye’de, sosyal medyada Filistin’e destek mesajları görüyoruz, ama yetmez. İzleyicilerin bu esere bakarken durup düşünmesini, kalplerinde bir sızı hissetmesini istiyorum. Geçmişin acısı, bugünün yaraları ve geleceğin belirsizliği arasında bir köprü kuruyor bu eser. Umarım, vicdanları uyandırır ve Filistin’in çığlığını daha çok insana duyurur.
Son olarak, F5Haber okuyucularına ve sanatseverlere, özellikle Filistin’in bugünkü mücadelesine tanık olanlara ne söylemek istersiniz?
Vahap Aydoğan: Sanat, bir resimden fazlasıdır; bir haykırıştır. Zamanın Hafızasında Filistin, 2025’in Filistin’ine, çocukların umuduna, halkın direncine adanmış bir eser. Lütfen izleyin, düşünün, hatırlayın. Filistin’in çığlığı hepimizin çığlığı. Hatırladıkça, insanlık olarak daha güçlü oluruz. Unutmayın, sanat bu sessizliği kırmanın yoludur.
Vahap Bey, bu duygu yüklü eser ve içten röportaj için çok teşekkürler. Eserinizi görmek için sabırsızlanıyoruz!
Vahap Aydoğan: Ben teşekkür ederim, Ruken Hanım. Umarım bu eser, Filistin’in yaralarına bir nebze merhem olur, vicdanlarda iz bırakır.