YÖK Başkanı Saraç, sağlıkta şiddete işaret etti
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof.Dr. M.A. Yekta Saraç, sağlık çalışanlarının şiddete uğrama riskinin diğer hizmet sektörü gruplara göre 16 kat daha fazla olduğunu rapor ettiğini ve bunun çok yüksek aynı zamanda ürkütücü bir rakam olduğunu söyledi.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof.Dr. M.A. Yekta Saraç,
sağlık çalışanlarının şiddete uğrama riskinin diğer hizmet sektörü
gruplara göre 16 kat daha fazla olduğunu rapor ettiğini ve bunun
çok yüksek aynı zamanda ürkütücü bir rakam olduğunu söyledi.
YÖK, tarihinde ilk kez üniversitelerde öğrenci ve akademisyenlere
yönelik olarak "YÖK Sağlık Söyleşileri" başlığı
altında güncel sağlık konularının ele alacağı söyleşi düzenledi.
İlk kez Samsun'da Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nde (OMÜ) düzenlenen
konferansa YÖK Başkanı Prof.Dr. M.A. Yekta Saraç konuşması olarak
katıldı.
OMÜ Atatürk Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen söyleşiye YÖK
üyeleri, OMÜ Rektörü Prof.Dr. Sait Bilgiç, Ordu Üniversitesi
Rektörü Prof.Dr. Tarık Yarılgaç, Sinop Üniversitesi Rektörü
Prof.Dr. Nihat Dalgın, Giresun Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Cevdet
Coşkun, dekanlar, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Söyleşinin açılış konuşmasını yapan OMÜ Rektörü Prof.Dr. Sait
Bilgiç, "YÖK'ün son yıllarda üniversitelerimizin
çalışanları adına çok isabetli adımlar attığını nice örneklerini
yaşamaktayız. Bunlardan birisi de sosyal programlar başlığı altında
üniversitemiz çalışanları ile buluşmalarıdır. Bu buluşmalarla
birlikte sosyal söyleşiler gerçekleştirmeleridir. Bunlardan birisi
olan sağlık söyleşilerinin ilkini samsunda düzenlemesinden dolayı
mutluyuz. Samsun'da ok değerli iki kardeşimi görevleri başında
kaybettik. Bu şiddet sadece sağlıkta değil değişik alanlarda baş
göstermiştir. Suçsuz ve günahsız kişilerin insan olduğunu göz ardı
etmeden bakmamız gerekiyor. İki kardeşimize Allah'tan rahmet
diliyoruz. Tekrarın olmamasını diliyoruz. Şiddetin diğer bireysel
türlerine de üniversite olarak odaklanmamız gerekiyor. Sırf doktor,
esnaf olduğu için değil, sebeplerin üzerine giderek oraları
kurutarak çözümlerin olduğuna inanıyoruz" ifadelerini
kullandı.
OMÜ'nün 'yeşil üniversite' olması için çalıştıklarını belirten
Bilgiç, "Üniversitemiz yeşil bir üniversite olsun
istiyoruz. Bu nedenle başladığımız günden itibaren insana değer
veren, özellik olarak ikinci kişilere muhtaç kalmaksızın bir
anlayışla yönetmeye çalışıyoruz. Hiçbir bir ayrımcı yaklaşıma
müsaade etmeksizin yönetim anlayışı kılmak istiyoruz. Huzur
içerisinde ve koşarak gelebilecek bir yer olsun istiyoruz. Bu
üniversite Türkiye'deki diğer üniversitelerden çok farklı olacak.
Egzoz gazının az olduğu bir üniversite olacak. Raylı sistemi buraya
çıkartacağız" dedi.
YÖK BAŞKANI SARAÇ: SAĞLIKTA ŞİDDET ÜRKÜTÜCÜ RAKAMLARA ÇIKTI
Sağlık söyleşilerinin ilkini ‘Sağlıkta Şiddet, Hekime Saygı' olarak
belirlediklerini belirten YÖK Başkanı Prof.Dr. M.A. Yekta Saraç,
"Samsun kıymetli iki hekimini 2015 yılında böyle menfur bir
saldırıyla kaybetmişti. Bu vesile ile Dr. Furtun ve Dr.
Dağdeviren'i de rahmetle anıyoruz. Gerçekten inanılmaz bir şekilde,
literatür bilgileri, sağlık çalışanlarının şiddete uğrama riskinin
diğer hizmet sektörü gruplara göre 16 kat daha fazla olduğunu rapor
ediyor. Bu çok yüksek ve ürkütücü bir rakam. Tıp alanı, tabii ki
insan çelişkilerinin, toplumsal düzendeki bozuklukların
görülebilirliği en kolay olan ve gün yüzüne kolay yansıdığı bir
alan. Bütün bu zorluklar tıp alanında, sağlık hizmetlerinde daha
hızlı ve daha çok ortaya çıkıyor. Çünkü hizmet alanı doğrudan
insanın kendisi. Tıp, etik aşınmaların da toplum tarafından yine en
kolay hissedilebilir alanı. Sağlık ile ilgili hizmetlerin
iyileştirilmesi, reformların ve gelişmelerin sağlanabilmesi için
yapılan çalışmalar sınırsızdır. Sürdürülebilir sağlıklı bir
toplumsal hayat için, söz konusu politikalar ciddi anlamda önem
taşımaktadır. Bu nedenledir ki toplumsal düzeydeki sağlık
çalışmalarının, 16. yüzyıla kadar uzandığını görmekteyiz. Bu
bağlamda, 1839 yılında Padişah Abdülmecid'in İstanbul Üst Sağlık
Konseyini Kurması, 1840 Tanca Sağlık Konseyi, 1843 İskenderiye
Sağlık Konseyi, 1851 Paris'te ilk uluslararası sağlık konferansı ve
1948'te Dünya Sağlık Örgütü'nün kurulması bu alandaki etkin çalışma
tarihleridir" şeklinde konuştu.
TOPLANTININ İKİNCİSİ GAZİANTEP'TE
Toplantının ikincisini Gaziantep'te yapacaklarını ifade eden Saraç
şöyle devam etti: "Son yıllarda, bugünkü konumuzu ve bizi
ilgilendiren önemli bir kavram, Dünya Sağlık Örgütü tarafından
2011'de Rio zirvesinde gerçekleştirilen sağlığın sosyal
belirleyicileri üzerine yoğunlaşılması kavramıdır. Gerçekten de
zirvede sağlığın sosyal belirleyicileri deklarasyonu kabul edilmiş
ve yayınlanmıştır. Bu deklarasyona imza atan ülkeler, sağlığın
sosyal, ekonomik, çevresel ve davranışsal belirleyicileri üzerine
eşitsizlikleri giderme odaklı kamu sağlığı politikaları
oluşturmuşlar ve uygulamaya koyma gayreti içerisindedirler. Sağlık
ile ilgili ulusal ve uluslararası çalışmalarda, vatandaşlar
arasındaki mevcut eşitsizliklerin giderilebileceği yönündeki
anlayışlar, daha iyimser sosyal politikalar vaat etmektedir.
1900'lü yıllarda 1.5 milyar olan dünya nüfusu, 2015 yılında 7.5
milyara ulaşmıştır. Bugünkü güne baktığımızda dünya nüfusu
açısından refah hizmetleri bağlamında sağlık hizmetleri, sağlıkta
kalite hem fiziksel hem de ruhsal açıdan sağlıklı olmak ve de
sosyal anlamda iyi olmak, ülkelerin geleceğini etkileyen en önemli
kavramlardan biri olarak değerlendirmeye alınmaktadır. Biz de YÖK
olarak, yetiştirdiğimiz 7.3 milyon gencimize bu bilinci
yerleştirmek istiyoruz, bu nedenle buradayız. Toplantılarımızın
ikincisi inşallah Gaziantep Üniversitesinde gerçekleşecek. Çünkü
Gaziantep, bugün neredeyse 3 milyona ulaşan Suriyeli nüfusa ev
sahipliği yapan Türkiye'nin, bu yoğunluğu en çok yaşayan ilidir.
Gaziantep'te de Suriyeli kardeşlerimizin sağlık ile ilgili
sorunlarını ayrım gözetmeksizin çözmeye taahhüt eden devletimizin
kararlarında bize düşen görevleri gözden geçireceğiz."
Türk yükseköğretiminde son 10 yılda önemli gelişmelerin
sağlandığını belirten Saraç şunları kaydetti: "Bu selamlama
konuşmasında YÖK Başkanı olarak akademide yakın zamanda
gerçekleştirdiğimiz ve gerçekleştireceğimiz özellikle yapısal
dönüşüm odaklı girişimlerimizden de sizlere kısaca bahsetmek
isterim. Özellikle son 10 yılda sayısal açıdan çok önemli
gelişmeler sağlamış olan Türk yükseköğretiminin bundan sonraki
aşaması keyfiyet itibariyle nitelik ve kalite bakımından büyümedir.
Bu konuda, üniversitelerimizde misyon farklılaşması odaklı
ihtisaslaşma ve kalite kurulu oluşturulması çalışmaları,
2015-2016'nın ana hedeflerini oluşturmuştur. Bu yıl 2016-2017'de bu
iki önemli projeyi güçlendirmek üzere nitelikli insan kaynağını
yetiştirme ve geliştirme çalışmalarını önümüze koyduk. Ülkemiz için
öncelikli olan ve öğretim üyesi ihtiyacı olan belli alanlarda
‘ihtisaslaşacak 1000 Yönlendirilmiş Araştırma Görevlisi Alımı' için
ilana çıktık. Ayrıca, ülkemizin doktoralı insan ihtiyacını
karşılamak üzere 100 önemli ve disiplinler arası alanda 2 bin
kişiye burs projesi olan ‘100/2000 Doktora Projesi'ni hayata
geçiriyoruz. Bu yıl önümüze koyduğumuz önemli başlık araştırma
üniversiteleridir ve bunun için de çalışmalarımız başlamıştır.
Yaptığımız düzenlemeler ve daha verimli, sağlıklı bir sistem için
gösterilen gayretler siz öğrencilerimiz ile ilgili alanlarda da
nitelik ve nicelik açısından önemli sonuçlar vermektedir. Dünya Tıp
Eğitimi Federasyonu, bütün ülkelerde bütün tıp hekimlerinin ve de
sağlık çalışanlarının, güçlü mobilize bilgi ile donatılmış bir
çekirdek eğitim programı ile eğitilmelerini, eleştirel düşünce
anlayışına sahip olmalarını ve de en önemlisi etik değerler ve
kavramları iyi öğrenmelerini önermektedir. Sizlerin daha da iyi
bildiğiniz gibi, tıp eğitimine bakıldığında 20. yüzyılda 3 ciddi
eğitim reformu görüyoruz. 20. yüzyılın başlarında science-based
(bilim-temelli) müfredatlı eğitim yürütülmüş, 20.yüzyılın
ortalarında probleme dayalı eğitim gündeme taşınmış ve son olarak
şimdi 21. yüzyılın başlarında 3. nesil tıp eğitimini ve sağlık
hizmetlerini profesyonel yetkinlik ve global bilgiye dayalı
performans temelli yaklaşım yürütmektedir."
"HEDEFİMİZ MEMLEKETİNİ İYİ TANIYAN YETENEKLERİ HEKİMLER
YETİŞTİRMEK"
YÖK olarak hedeflerinin toplumun sağlığını koruyan, hastalandığında
onlara iyi bakan, memleketini iyi tanıyan yetenekli hekimler
yetiştirmek olduğunun altını çizen Saraç sözlerini şöyle tamamladı:
"Yetiştirdiğimiz genç hekimlerden beklediğimiz hizmet
sunmayı esirgememeleri, karar verici olmaları, tüm dünyayı ama
özellikle hizmet verdikleri toplumu iyi tanımalarıdır. Türkiye'nin
sağlık sorunlarını bilmelidirler ve mezun olduktan hemen sonra bu
sorunların üstesinden gelebilecek bilgi, beceri ve tutumlarla
donanmış olmalıdırlar. Söylemek istediğim, değerlerin farklılaştığı
bir ortam var. Buna uyumlu yüksek etik değerler ve yüksek kalite
ile bir hekimi nasıl yetiştireceğiz, özenle çalışmamız gerekiyor.
Sıkıntıların bilincindeyiz, ancak özellikle eğitimde kaliteden hiç
ödün vermemek yeni YÖK olarak önümüze koyduğumuz birinci sayfadır.
Hepimizin amacı, nitelikli ve işlevsel üniversite hastanelerini
oluşturmaktır. Sağlık Bakanlığı 2015 yılı verileri, Türkiye'de
hastanelere yatan hastaların yüzde 15'i, polikliniğe başvuranların
da yüzde 8'inin üniversite hastanelerinde tedavi olduğunu
göstermektedir. Bu hastaların neredeyse tamamı başka hastaneler
sonrası başvurulan son noktadır. Bu çerçevede, bilmekteyiz ki
üniversite hastanelerimiz diğer sağlık kuruluşlarında tanı, tedavi
ve izlemi yapılamayan hastalara hizmet sunan kurumlar
niteliğindedir. Dolayısıyla, bu kurumların işlem hacmi ve doğal
olarak işlem maliyeti diğer hizmet sunan kuruluşlar ile farklılık
gösterebilmektedir. Bilinen bir diğer gerçek, OECD ülkelerinde son
10 yıllık dönemde kamu sağlık harcamaları reel olarak yıllık bazda
yüzde 4.1 oranında artarken Türkiye'de bu oran yüzde 9.1 ile
Lüksemburg'un arkasından ikinci sırada çıkmıştır. Sağlık
hizmetlerindeki bu maliyet artışları doğal olarak üniversite
hastanelerini de etkileyerek, finansal sorunlarla karşı karşıya
kalınmasına neden olmuştur. Biraz önce de ifade etmeye çalıştığım
gibi üniversite hastanelerinin ana amacı eğitim ve araştırmadır.
Tabii ki hizmet sunumu da görevlerinden biridir. Ancak üniversite
hastaneleri finansal sorunlarının temelinde, gelirlerin giderleri
karşılayamadığı, sonuçta hizmet sundukça artan oranda zarar eden ve
borçlanan bir bilançoya sahip olunduğu akademik çalışmalarla
gösterilmiştir. Bu durum, sadece son beş yılda, 2.7 misli bir
artışla toplamda üniversite hastaneleri için tedarikçilere
borçların 1.4 milyar TL'den 3.8 milyar TL'ye sıçramasına yol
açmıştır. Bu ekonomik değerlendirmelerin sadece para ile ölçülen
tespitler şeklinde algılanmamasını dilemekteyim. Ülkemiz sağlık
sisteminin geleceğindeki muhtemel riskleri vurgulamak ve eğitim
kalitesinde olumsuzluklar oluşturmadan bu konulara hep birlikte ve
ivedilikle çözüm bulabileceğimizi ifade etmek istiyorum. Bu konuda
halen bu hafta bile ilgili bakanlıklar ile yoğun çalışmalar
yürütmekteyiz. Ve iyi sonuçlar elde edeceğimize inanıyorum.
Devletimizin, hükümetimizin ‘Güçlü Türkiye' hedefine
ulaşabilmesinde yüksek öğretim ve nitelikli insan gücü için katkı
sunmaya ve meydan okuyan adımlar atmaya devam
edeceğiz."
Konuşmaların ardından Prof.Dr. Rüstem Aşkın, "Sağlıkta
Şiddet, Hekime Saygı" konulu söyleşiyi gerçekleştirdi.
Ardından basına kapalı olarak YÖK Başkanı Prof.Dr Yekta Saraç,
öğrencilerin sorularını cevaplandırdı.
(Gökhan İçkilli-Kenan Akyüz/İHA)