Yıldırım: Tatmin edici cevap alamadım
Başbakan Binali Yıldırım 15 Temmuz gecesi yapılmaya çalışılan darbe girişiminde yaşananları anlattı. Başbakan Yıldırım, "MİT Müsteşarı'na, Genelkurmay Başkanımıza 'Neden önceden haber vermediniz?' diye sordum, tatmin edici cevap alamadım" dedi.
Başbakan Binali Yıldırım, atv ve a haber'in ortak yayınında
konuştu. "İstihbarat size darbe girişimini niye haber verememiş?"
sorusunu yanıtlayan Yıldırım, "Onun cevabını ben de arıyorum.
Cumhurbaşkanımıza sürekli her şeyi haber verirler. Maalesef
süreçten haberimiz olmadı" dedi. NTV'ye de konuşan Başbakan, "MİT
Müsteşarı'na, Genelkurmay Başkanımıza 'Neden önceden haber
vermediniz?' diye sordum, tatmin edici cevap alamadım" ifadesini
kullandı.
"Askeri birlikler şehirlerin dışına taşınacak"
Yıldırım, "Askeri birlikler şehir dışına mı alınacak?" sorusuna
"Bununla sınırlı değil. Bunlardan başka çok köklü tedbir alınacak.
Hepsini birlikte göreceğiz" cevabını verdi. Başbakan, Jandarma'nın
bir iki aydan da kısa süre içinde İçişleri Bakanlığı'na
bağlanacağını ifade etti.
"Profesyonel orduya geçilecek mi?" sorusuna da "Adını koymuş
değiliz. Silahlı Kuvvetler'de reform ihtiyacı var. Bunu tek
başımıza yapacak değiliz. Bu işin uzmanlarıyla, komuta kademesiyle
istişare edilecek. Ülkemiz ve ordumuz için doğrusu neyse yapacağız.
Olay bize gösterdi ki Genelkurmay kolayca işgal edilebilir;
kurumların işgal edilebilir olmaması lazım, bunlara yönelik
tedbirler alınacak" yanıtını verdi.
"Muhafız Alayı olmayacak"
Gece TRT'yi basan ekibin Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayından hareket
ettiğini belirten Yıldırım, alayın lağvedilip edilmeyeceğine
ilişkin, "Onun kararını aldık, artık burada, bu yerleşkede Muhafız
Alayı olmayacak" dedi.
"Darbenin azmettiricisi ABD'deki meczup"
"Darbenin azmettiricisi ABD'deki meczup" diyen Yıldırım, "Amerika
darbeden haberi olmadığını söylüyor" sorusuna, "ABD'nin söylediğine
itibar ediyoruz. 17-25 Aralıktan beri derlenen dosyaları Amerika'ya
gönderdik.15 Temmuzla ilgili soruşturmalar tamamlanınca burdan da
dosyalar göndereceğiz. Adalet Bakanımız Amerika'ya gidip bu işleri
konuşacak, olayı detaylarıyla anlatacak. Dostluğun gereğinin
yapılması da Amerika'dan istenecek" cevabını verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ardından Başbakan Yıldırım da darbecilerin
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ı rehin aldıklarında,
Fethullah Gülen ile görüştürmek istediklerini söyledi. Yıldırım,
Akar'a rehin alındığı sırada darbeci askerlerin "Sizi kanaat
önderimiz Fetullah Gülen ile görüştürelim" diye teklifte
bulunduğunu ancak Akar'ın "bu teklifi kabul etmediğini" kendisine
aktardığını söyledi. "Akar bunu yazılı ifadesinde bildirdi"
dedi.
Yıldırım, "Gülen Mısır'a gidebilir, oraya çağırıyorlarmış" sorusuna
gülerek "Yakışır" cevabını verdi.
‘13 bin 2 kişi gözaltına alındı'
Başbakan, 23 Temmuz'daki resmi gözaltı ve tutuklama bilançosunu
verdi:
"Bugün saat 14.00 itibarıyla gözaltına alınan şahıs sayısı 13 bin
2. Bunlarda bin 329'u polis. 8 bin 831'i asker. Askerlerin 163' ü
general amiral. 2101'i hâkim ve savcı.
5837 tanesi tutuklandı. 436'sı polis, 3 bin 718'i asker. Bunların
123 tanesi general, bin 9 tanesi subay. Hakim, savcıların bin 559'u
tutuklu. Mülki idare amirlerinin 31'i tutuklu. Sivillerin 93'ü
tutuklu ayrıca adli kontrolle serbest kalanlar 103 ve tamamen
serbest kalanlar 693 kişi."
Yıldırım'ın öne çıkan diğer ifadeleri şunlar:
"O gece hemen İçişleri Bakanlığını ve Genelkurmay'ı aradım.
İçişleri Bakanı uçaktaymış. Genelkurmay Başkanı'nın ise elinden
telefonu almışlar. Telefonuna ulaşamadım.
Bu milli iradeye karşı bir kalkışmadır. Televizyonlara telefonla
katıldım. Gece 11 buçuk gibi adını koyduk. Bizim beyanatımızı duyan
bazı komutanlar komuta kademesiyle ilgisi olmadığını duyunca hemen
harekete geçerek valiliklerle ne yapılacağına yönelik görüşmeleri
olmuş. Sayın Cumhurbaşkanımızla ‘Artık bu mücadeleye milletimizi
katmamız gerekir' diye kararlaştırdık. Meydanlara halkı davet
ettik. İnsanlarımız akın akın işgalcilerin olduğu yere akın
etti.
MİT Başkanı'nın bir ihbarla haberi olmuş. Genelkurmay Başkanlığı'na
aktarmış. Genelkurmay gerekli talimatları vermiş. MİT Başkanı da
gitmiş oraya, bir iki saat beraber çalışmışlar. Bütün bunlara
rağmen önlem alınamamış. Üstüne üstlük kuvvet komutanlarının tamamı
ve Genelkurmay Başkanı'nı derdest ederek Akıncı'ya
götürmüşler."
"Hepsi rastlantı mı, araştırılacak"
"Bunların hepsi rastlantı mıdır, yoksa planın bir parçaları mıdır
bu sorular haklı olarak soruluyor. Bunlar ortaya çıkacak, bunların
hepsi detaylı olarak araştırılacak. Herkes düğüne gidiyor, yıllarca
kendisinin komutanlık yaptığı, nikah şahidi olarak davet edildiği
insan gitmiyor. İzmir'de tatildeyken tatilini kesiyor Ankara'ya
gelme ihtiyacı duyuyor. Garip olacak birçok olay arka arkaya
geliyor. Düğün basılıyor, o komutanlar derdest ediliyor. Bütün
bunlar, hepsi bir şeylerin ters gittiğini ve bir şeylerin çok
öncesinden planlandığını, hazırlıkların yapıldığını gösteriyor.
İntikam duygusuyla değil, adaletle hareket edeceğiz. Türkiye bir
hukuk devleti, hukukun gereği yapılacak. Hiç kimse bu kadar haltı
işleyen adamları otel konforundaki mekânlarda barındıracağımızı
düşünmesin. Böyle bir şey yok.
"YAŞ Çankaya'da yapılacak"
Yüksek Askeri Şurâ var. 28 Temmuz'a aldık, Belki de bir ilk olacak,
Başbakanlıkta yapacağız.
Genelkurmay Başkanlığı, Başbakanlığa bağlı kalmalıdır. Hatta
Başkanlığa geçildiği zaman Cumhurbaşkanlığına bağlanmalıdır."
"Yolda tanklara rastladık"
Başbakan Yıldırım, darbe girişimini haber almalarının ardından
Ankara'ya gitmeye çalıştıklarını söyledi:
"Tuzla'dan çıktık, nereye gidelim? Sabiha Gökçen'e gidelim dedik.
Sonra arkadaşlar ‘Orası hedeftir, gitmeyin' dedi. E, ne yapalım?
Ankara istikametine gidelim, nihâyetinde en son oraya gideceğiz.
Oraya doğru yola çıktık. Yolda tanklara rastladık, onlar bize ‘dur
dur' işareti yaptı, yol daraldı filan, biraz riayet ettik daha
sonra yol genişledi hızla oradan uzaklaştık.
"Generalin biri 'Yazılı emir yollayın' dedi"
Bir yandan Sayın Cumhurbaşkanımız ayrılma planı yapıyor, bulunduğu
yer güvenli değil. Biz de 'Bu hava akımlarını durduralım' dedik.
Eskişehir'de hava savunma bölgesinde generallerle konuşabildim.
Onların anlattıkları daha vahim. 'Diyarbakır, Balıkesir,
Akıncılardan izinsiz kalkan uçaklar bombalıyorlar' dediler.
Onlara 'Kardeşim sizin elinizde başka araç yok mu, niye kaldırıp
bunları baskılamıyorsunuz, niye bunların insanlar üzerine
saldırılarını engellemiyorsunuz?' dedim. İşte, 'Araçlar yüklü
değil, yüklenmesi iki saat sürer, Erzurum'dan bir saat gelmeleri
sürer' şeklinde konuşuyorlar. Bu benim canımı çok sıktı.
'Böyle bir şey olamaz kardeşim. Bu dedikleriniz ikna edici değil.
Bakın size emrediyorum, derhal bu saldırıları püskürtmek üzere
uçakları kaldırın ve bu kepazeliği ortadan kaldırın, emrediyorum'
deyince generallerden biri 'yazılı emir gönderin' dedi. Orada tabii
benim sigortam attı. 'Vurun kardeşim' dedim. 'Ne yazılı emri
kardeşim' dedim. 'Bak ben senden bunun hesabını soracağım. Bu
telefonda dediğim her şey yazılı emir niteliğindedir. Ya bu emrin
gereğini yaparsın yahut da bunun bedelini ağır şekilde ödersin'
dedim. Bu kadar mücadeleden sonra oradan uçakların gelmesini
başarabildik ama en az iki saat kaybettik.
Dört farklı isimle konuştum, sonunda harekete geçirmeyi başardım.
Bir zaman kaybı oldu, ama sonunda yaptılar.
"Jandarma biz yaklaşınca ateş açmaya başladı"
Bir yandan yola devam ediyoruz. Gerede'den ayrıldık Samsun
istikametine Ilgaz Tüneline gittik tünelde kaldık. Yaptığımız,
temelini attığımız tünel bize sığınak oldu. Artık gün ağarmış
vaziyette. Karşıda bir jandarma aracı var. Biz yaklaşınca ateş
etmeye başladılar. Karşılık verildi. Şoförümüz hemen geri vitese
taktı. Atış menzilinden çıktık. Tali yoldan Ilgaz merkeze geldik ve
Kaymakama konuk olduk.
İsabet etmedi ama ateş oldu, yani birkaç el ateş edildi. Bize doğru
hedef gözeterek ateş ettikleri belli. Ama arkadaşlarımız da
karşılık verdi. Allah'tan herhangi bir sıkıntı yaşamadık yani. Ucuz
atlattık diyebiliriz. Yiyeceğimiz ekmek, içeceğimiz su varmış.
Allah sakladı. Önemli değil tabi. Önemli olan bu kadar masum insanı
gözünü kırpmadan öldüren bu canileri bu millet asla
affetmeyecek.
Bunların ne dinle işi var, ne imanla işi var. Bunları kıblesi,
kutsalı yok. Bu bir terörist ama hasta bir terörist. Dini
kullanıyor. Din Müslümanların ortak değeri. Bu değeri kullanarak
insanları suçuna ortak etmek için her şeyi yapıyor. İşin adını
doğru koymak lazım. Amerikalı başkan yardımcısına da bunu aynen
söyledim. 'Bu adamı daha fazla muhafaza edemezsiniz. Ayan beyan bu
insanlık suçu işliyor. Bu kadar insanın kanına girdi. Dolayısıyla
bu suç makinesini ülkeye teslim edin' dedim. İşin özeti bu."