"Yeni sistem Cumhuriyetin tam anlamına uygun"
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "Şimdi bu Anayasa değişikliği esasında Cumhuriyetin literatürdeki tam tanımına uygun bir biçimde Türkiye'yi yönetecek hükümetin yürütme yetkisini kullanacak hükümetin doğrudan halk iradesiyle sandıkta belirlenmesi, iktidarın halk tarafından seçilmesini oraya koyuyor. Referandumun özü de bu" dedi.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "Şimdi bu Anayasa
değişikliği esasında Cumhuriyetin literatürdeki tam tanımına uygun
bir biçimde Türkiye'yi yönetecek hükümetin yürütme yetkisini
kullanacak hükümetin doğrudan halk iradesiyle sandıkta
belirlenmesi, iktidarın halk tarafından seçilmesini oraya koyuyor.
Referandumun özü de bu" dedi.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Siyaset, Ekonomi ve Toplum
Araştırmaları Vakfı'nın (SETA) "Cumhurbaşkanlığı Sistemi
Anayasal Tasarımı" konulu etkinliğinde konferans verdi.
Türkiye'deki hükümet sistemi tartışmalarının bugünün tartışması
olmadığını belirteren Bakan Bozdağ, "Benim üniversite
yıllarında yaşadığım tartışmalar var, benden önceki büyüklerin lise
üniversite yıllarında yaşanan tartışmalar var. Esasında Türkiye'nin
sürekli gündemlerinden biri olmuştur. Merhum Necmettin Erbakan ve
merhum Alpaslan Türkeş siyasal hayatlarının daha ilk adımlarını
atarken Türkiye için hükümet sistemi değişikliğini tek başlı, güçlü
bir yürütmeyi arzu ettiklerini ifade etmişler ama bunu yapacak
güçleri yok. Merhum Demirel ve merhum Özal ise devleti yönetmek
tecrübelerinden sonra hem Başbakan hem de Cumhurbaşkanlığı
tecrübelerinden sonra bu tecrübelerin kendilerine öğrettikleriyle
beraber Türkiye'nin parlamenter sistemle yoluna devam edemeyeceğini
ve yeni bir hükümet sistemine ihtiyaç duyulduğunu tek başlı bir
yürütmenin şart olduğunu en üst düzeyde ifade etmişlerdir.
Bunlardan durumu en zor olanı merhum Demirel'dir. Çünkü rahmetli
Özal bu konuyu dile getirdiğinde ona en ağır eleştirileri yönelten,
şahsa göre sistem istiyor, kendine sistem istiyor eleştirilerini
yapan merhum Demirel kendisini daha sonra yaşadıkları üzerine
Türkiye için parlamenter sistemin değişmesi gerektiğini çok çarpıcı
örnekler üzerinden vurguladı. Ama hem merhum Demirel'in hem de
merhum Özal'ın bu sistem değişikliğini yapacak, siyasal gücü yoktu.
Ama ülke menfaati bunu gerektiriyordu. İfade ettiler, daha sonraki
kuşaklara bu gerekliliği karşılama konusunda büyük bir alt yapı
bıraktılar" diye konuştu.
"AK PARTİ GÜCÜNÜN ZİRVESİNDE İSTİYOR"
Bozdağ, konuşmasına şöyle devam etti:
"Sayın Cumhurbaşkanımız daha işin başında konunun
gerekliliğini vurguladı ve AK Parti gücünün zirvesinde olduğu bir
dönemde, bunu yapabilecek kudrete sahip olduğu bir dönemde hem
parlamentoda çoğunluk elinde, hem hükümet AK Parti de hem de AK
Parti'nin kurucu lideri sayın Genel Başkanımız Türkiye'nin
Cumhurbaşkanı. Bütün bu imkanların elinde olduğu ortamda diyor ki
yasama böyle, yürütme böyle, Cumhurbaşkanı böyle ama Türkiye için
sistem değişikliğini istiyorum. Diyorlar ya şahsı için mi istiyor
veya neden istiyor? Bunun şahıs için istenmediğini, Türkiye için
bunun istendiğinin en somut göstergesidir."
"ZAYIF İKTADAR VE İSTİKRARSIZLIKLARLA TÜRKİYE HEP
KAYBETTİ"
"Eğer şahsi nedenle bir talep olsa bu talep gündeme
gelmez" diyen Bozdağ, "Peki AK Parti neden bunu
arzu ediyor? Bir defa Türkiye'nin yaşadığı parlamenter sistem
tecrübesi ve Türkiye'nin bulundu coğrafya bu ülkenin ve bu milletin
bekası, güçlü olması her an söz sahibi, kudret sahibi olması için
güçlü bir siyasal iktidarın varlığını ve sürekli bir istikrarın
varlığını şart koşmaktadır. Zayıf iktidarla istikrarsızlıklarla
Türkiye hep kaybetti. 93 yıllık Cumhuriyet döneminde 65. Cumhuriyet
Hükümetini kurmuşuz. Yasamada bir istikrar yok, yasama istikrarı
yok. Çünkü yasama 5 yılda bir yada 4 yılda bir seçim demiş
baktığınızda seçimlerin çoğu süre dolmadan yapılmış. Yürütmede de
bir istikrar yok, güçlü iktidar da yok" açıklamasında
bulundu.
"MEVCUT SİSTEM AHLAK VE HUKUK DIŞI OPERASYONLARA
AÇIK"
Bozdağ, "AK Parti 280 ile iktidar olmuş olsa Türkiye'yi
dönüştüren büyük reformların altına imza atabilir mi? Atamaz. Bazı
vekilleri rahatsız eden kararlar alabilir mi? Alamaz. Vekil gelip
diyebilir ki bu karardan rahatsızım bunu bir daha düşün.
Düşünmezsen benim gibi düşünen 5-6 arkadaşım daha var. Medyanın,
sermayenin, güç odaklarının bazı menfaat çevrelerinin rahatsız
olduğu ama milletin menfaati olan kararların altına cesurca zayıf
bir iktidar atabilir mi? Atamaz. Transferler yapabilirler parayla,
tehditle, şantajla iktidar değişiklikleri yapılabilir. Çünkü bu
sistem güç merkezlerinin mevcut iktidarlara her türlü ahlak ve
hukuk dışı operasyonlar yapmasına izin verecek bir yapıya da sahip.
12 Mart, 28 Şubat süreçlerinde bunu gördük, Güneş Motel olayında
onu gördük. En son merhum Ecevit'in yaşadığını gördük. Büromda
oturuyorum, bakanın biri istifa ediyor, o daha bitmeden ikinci biri
bakan istifa ediyor son dakika veriliyor. Merhum Ecevit'e operasyon
çekiyorlar" dedi.
"OPERASYONLARA KAPALI, MİLLETİN İRADESİNİ KORUNAKLI KILAN
BİR YAPIYA İHTİYAÇ VAR"
Mevcut sistemde güç odaklarının iktidarları iktidardan indirme ve
bir şekilde değiştirme noktasında çok büyük hukuk ve ahlak dışı
yöntemlerle güç devşirme fırsatı bulduğuna dikkat çeken Bakan
Bozdağ, "Türkiye bu kapıları açık tutarak iktidarları her
daim operasyonlara karşı korunaksız bırakarak bu coğrafyada yoluna
daha fazla devam edemez. Onun için operasyonlara kapalı, milletin
iradesini korunaklı kılan bir yapıya ihtiyaç var. Onun için de bu
sistemin değişmesi, değiştirilmesi gerekiyor. Türkiye'de çift başlı
yürütmenin doğurduğu çok büyük tartışmalar oldu. Merhum Özal ile
Mesut Yılmaz arasında, merhum Demirel ile Tansu hanım arasında,
merhum Ecevit ile Sezer arasında, Sayın Cumhurbaşkanımız ile Sezer
arasında çok büyük tartışmalar ve çatışmalar oldu"
ifadelerini kullandı.
"TÜRKİYE CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKANIN HÜKÜMETİN
KAVGALARIYLA ÖNÜMÜZDEKİ YILLAR İÇERİSİNDE ZAMAN KAYBETMEMELİ
ENERJİSİNİ BURAYA HARCAMAMALIDIR"
"Türkiye Cumhurbaşkanı ile Başbakanın hükümetin
kavgalarıyla önümüzdeki yıllar içerisinde zaman kaybetmemeli
enerjisini buraya harcamamalıdır" ifadelerini kullanan
Bozdağ, "Onun için yürütmedeki çift başlılığı ortadan
kaldırıp yürütmedeki istikrarı sağlayacak güçlü bir yürümeyi temin
edecek sistem değişikliğine Türkiye'nin gitmesi lazım. Sezer
Anayasayı fırlattı, bedelini kim ödedi? Biz ödedik. Demirel ile
Çiller kavga etti 5 Nisan 1994 ekonomik krizi ile bedelini bütün
Türkiye ödedi. Geçmişte de bu kavgaların bedelini bütün Türkiye
ödedi. O zaman bu kavgaları biterek bir değişime Türkiye'nin
ihtiyacı var. En son 2007 yılında Cumhurbaşkanı seçim yoluyla büyük
bir kavga yaşandı. Anayasa çiğnendi, bir e-bildiri yayınlandı,
hükümet olarak parlamento olarak biz meseleyi çözemeyince seçime
gitme kararı aldık, millet meseleyi çözdü. Cumhurbaşkanını artık
halk seçecek dendi" dedi.
"TÜRKİYE'DE HER ZAMAN GÜÇLÜ AKTÖRLER
YETİŞMİYOR"
Bakan Bozdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Peki 2014'de de Cumhurbaşkanlığı seçimi oldu Türkiye'de
bir kriz oldu mu, kaos oldu mu? Olmadı. Anayasa Mahkemesinden
istediğimiz karar çıkmazsa bu kan demektir diye açıklama yapan ana
muhalefet partisi liderleri oldu mu? Olmadı. Falandan filandan
Cumhurbaşkanı olmaz diye ahkam kesenler oldu mu? Olmadı. Neden
çünkü kararı verme yetkisi millete verildi ve millete gidildi, ilk
defa Türkiye herhangi bir kriz ve kaos neden olmaksızın
Cumhurbaşkanını seçti. Kim kazandı? Türkiye kazandı. Türkiye'nin
yaşadığı gerilimleri, tartışmaları, kavgaları hukuk dışı
Türkiye'nin milleti tarafından seçilen iktidarları iktidardan etme
çalışmalarını sona erdirecek siyasi istikrarı sağlayacak güçlü
iktidarı kuracak yeni bir sisteme ihtiyaç var. Parlamenter sistem
bunu yapıyor mu? Yapmıyor. Şimdi tek başına iktidar var. Doğru.
Siyasi bir istikrar var. Bu da doğru. Ama parlamenter sistemin
doğasından kaynaklı zorunlu bir sonuç değil, zaman zaman ortaya
çıkan sonuç. O da güçlü liderler, milletle buluşan aktörler ortaya
çıktığında hep netice vermiş. Merhum Özal gibi, merhum Adnan
Menderes, sayın Cumhurbaşkanımız gibi biri çıkmış. Böyle halk
istikrarlı bir döneme geçmiş. Sandıkta istikrara oy vermiş güçlü
iktidarlar kurmuş. Ama parlamenter sistemde değişikliğe gitmezsek
istikrarın tesisi, güçlü iktidarların kurulması için sürekli Tayyip
Erdoğan'lara, sürekli Turgut Özal'lara, sürekli Adnan Menderes'lere
bunun gibi insanlara ihtiyaç duyacağız. Türkiye'de her zaman böyle
güçlü aktörler yetişebiliyor mu? Milletle buluşan böyle liderler
çıkabiliyor mu? Çıkmıyor. O zaman öyle bir sistem kurmalıyız ki
doğası gereği siyasi istikrarı doğursun, güçlü iktidar
kursun."
" HIZLI KARAR ALMA VE UYGULAMA MEKANİZMALARINI HAYATA
GEÇİRDİĞİ BİR HÜKÜMET SİSTEMİNE TÜRKİYE'Yİ EL BİRLİĞİ İLE GEÇİRMEK
ZORUNDAYIZ"
Türkiye'de hem PKK, hem DEAŞ, hem DHKP-C, hem FETÖ terörü olduğunu,
yanı başımızda Suriye'de, Irak'ta çatışmalar olduğunu aktaran
Bozdağ, "Türkiye üzerinde hesabı olanlar var ve en son
yaşadığımız 15 Temmuz darbe teşebbüsü gösterdi ki bu hesabı
olanların hesabı da kapanmış değil. Bu coğrafyada zayıf iktidarla
her türlü operasyona açık iktidarlarla siyasi istikrarsızlıklarla
Türkiye'nin ve Türk milletinin daha fazla yoluna devam edebilme
imkanı yoktur. Her seçimi siyasi istikrar doğurduğu, güçlü iktidar
kurduğu, hızlı karar alma ve uygulama mekanizmalarını hayata
geçirdiği bir hükümet sistemine Türkiye'yi el birliği ile geçirmek
zorundayız. Aksi takdirde etrafımızın yangın yerine döndüğü bir
ortamda zayıf iktidarların ve istikrarsız ortamların Türk
milletine, Türkiye devletine kaybettireceği çok şey vardır. Bunu
sadece şu sorumun cevabını kendi kalbinizde vererek bulursunuz.
Eğer 2003'de Irak'ın işgaliyle başlayan, Suriye'de yaşananlar DEAŞ
ve başka bölgemizde olup biten bütün olaylara baktığımızda
Türkiye'de milletin sandıkta kurduğu güçlü AK Parti iktidarı olmasa
zayıf iktidarlar olsaydı, istikrarsız ortamlar olsaydı, acaba
etrafımızda meydana gelen bu yangınlar, çatışmalar Türk milletine
ve Türk devletine nasıl bedeller ödetirdi. Türkiye bu gün nerede ve
nasıl olurdu? Herkesin bunu değerlendirmesi lazım"
şeklinde konuştu.
"CUMHURİYETİN GERÇEK ANLAMDA HAYATA GEÇİRİLMESİNİ
SAĞLIYOR"
7 Haziran seçimlerinde istikrarsızlık çıktığını ve Türkiye'nin
bambaşka bir Türkiye'ye birkaç ay içerisinde hemen dönüşüverdiğini
söyleyen Bozdağ, "Onun için biz diyoruz ki Türkiye'nin
bundan sonra istikrarsızlığa sokulmaması, belirsizliğe itilmemesi,
kargaşaya kaosa mecbur bırakılmaması bakımından yetkinin halkta
olması ve halkın siyasal istikrarı tesis edeceği yeni bir düzene
geçilmesi lazım. Onun için de Türkiye'ye özgü bir hükümet sistemi
çalışması yapıldı. Meclis'te görüşüldü, milletin huzuruna
getirildi. Ne getiriyor bu? Bu Cumhuriyetin gerçek anlamda hayata
geçirilmesini sağlıyor. Cumhuriyetin tanımı literatürde yapılıyor.
Devleti yönetenlerin miras yoluyla genetik yolla veya başka bir
yoldan belirlenmediği esasında halkın iradesiyle belirlendiği bir
yapıyı anlatıyor. Cumhuriyet odur. Halkı seçtiklerinin halkı
yönetmesi bir noktada. babadan oğla yönetimin geçmemesi veya miras
yolu veya genetik veya da çok az seçkinci grup eliyle olmaması
demek" değerlendirmesinde bulundu.
"CUMHURİYETİN ANLAMINA TAM UYGUN"
Türkiye'de 1923 yılından beri Cumhuriyetin olduğunu ifade eden
Bozdağ, şöyle konuştu:
"23 yılında bu yana Türk halkı doğrudan ülke yönetimini
yapan kişileri seçme yetkisini kullandı mı kullanmadı mı? Tek bir
kişi 65 tane hükümet kuruldu, bu hükümetlerin tamamını halk
sandıktan çıkarmıştır diyemez. Neden? Çünkü Türkiye'de tek seçim
yapılıyor. Sadece milletvekilliği seçimi yapılıyor. 24, 61, 82
anayasası Türk milletine milletvekillerini yani milletvekillerinin
oluşturduğu yasamanın seçimini yaptırıyor. Yürütme seçimi
yapılmıyor. Yürütmeyi kim seçiyor, yasama kendi arasından seçiyor.
Üye tam sayısının salt çoğunluğuna sahip olursa oradan güven
alıyor, yürütme meydana getiriyor. Cumhuriyetin ruhuna bu tam uygun
mu? Doğrudan Cumhuriyeti seçme yetkisini Cumhuriyet esasında ülkeyi
yönetenlerin halktan almasını emrediyor. Şimdi bu Anayasa
değişikliği esasında Cumhuriyetin literatürdeki tam tanımına uygun
bir biçimde Türkiye'yi yönetecek hükümetin yürütme yetkisini
kullanacak hükümetin doğrudan halk iradesiyle sandıkta
belirlenmesi, iktidarın halk tarafından seçilmesini oraya koyuyor.
Referandumun özü de bu. Halka sorulacak ana soru: Siz Türkiye'yi
yöneten, yönetecek olan hükümeti doğrudan seçmek istiyor musunuz?
İstemiyor musunuz? Eğer hükümeti doğrudan seçmek istiyorum diyorsa
‘Evet' oyu vereceksin. Yok ben hükümeti doğrudan seçmeyin kardeşim
vekiller var ben onlara yetki vereyim onlar seçsin ben kendimi bu
konuda yeterli görmüyorum diye düşünüyorsa veya başka gerçekleri
var o çerçevede başka birilerini aracı kılıyorsa o da ‘Hayır'
diyecektir. Millete yetki veriliyor şu anda. Yasama seçimi yapma
yetkisinin yanına doğrudan yürütmeyi seçme yetkisi veriliyor. Bu da
egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir deniyor ya bu egemenliği
yasama seçiminde verilmesi yanında hükümet seçiminde de tam
anlamıyla millete verilmesidir. Onun için bu düzenleme Cumhuriyeti
yok eden bir düzenleme değil, Cumhuriyetin ruhuna uygun bir biçimde
Türkiye'de tam anlamıyla hayata geçiren bir düzenlemedir. Rejim
değişikliği ile de alakası yoktur."
(Pelin Üzek /İHA)