"Ya silah bırakılacak veya bu ülkeyi terk edip gidecekler"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Onlar silahı sadece bırakmayacak, betona gömecekler. Silahlar sussun yok. Silah bırakılacak, gömülecek betona veya bu ülkeyi terk edip gidecekler. Bu işin başka çaresi yok" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Onlar silahı sadece
bırakmayacak, betona gömecekler. Silahlar sussun yok. Silah
bırakılacak, gömülecek betona veya bu ülkeyi terk edip gidecekler.
Bu işin başka çaresi yok" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde
gerçekleşen 10. Muhtarlar Toplantısı'nda yaptığı konuşmada,
"Delikanlıca hükümette yer alıp ülke ve millet için
hazırladığı projeleri hayata geçirme iradesini ve cesaretini
gösteremeyenlerin millete söyleyeceği sözü de yok demektir. Millet
iradesini tanımamak asıl budur. Devletin en üst makamları olan
Cumhurbaşkanlığını Başbakanlığı istiskal etmeye çalışmak millet
iradesini tanımamanın en üst noktasıdır. Geldiğimiz noktada artık
bu tartışmaların hepsi geride kaldı. Anayasamıza göre Türkiye bir
tekrar seçim sürecine girdi, yani erken seçim. 1 Kasım seçimlerinin
ülkemizin ve milletimizin sorunlarının çözümüne sağlayacak bir
sonuca vesile olmasını Allah'tan diliyorum. Tüm siyasi partilere,
tüm adaylara seçimlerde başarılar temenni ediyorum. 7 Haziran seçim
sonuçlarının yol açtığı sıkıntıyı 1 Kasım seçimlerinin çözeceğine
inanıyorum. Her zaman söylediğim gibi esas olan milletin
iradesidir. Milletimiz 1 Kasım'da bir kez daha sözünü söyleyecek ve
bu mesele inşallah hal yoluna girecektir. Bunu niye söylüyorum;
çünkü parlamento bu işi çözememiştir. Öyleyse merci neresidir?
Millettir. Öyleyse millet çözecektir bunu. Ama bu noktada sevgili
muhtarlarımıza çok iş düşüyor" şeklinde konuştu.
"BU SEVGİ MAKAM İÇİN OLMAZ, MEVKİ İÇİN OLMAZ, PARA İÇİN
OLMAZ, PUL İÇİN OLMAZ ANCAK BİR İNANCIN GEREĞİ OLARAK
GEÇEKLEŞİR"
"Türkiye'yi yönetme sorumluluğunu üstlendiğimiz günden beri
önceliklerimizden biri de ülkede terörü ve bundan dolayı yaşanan
acıları bitirmek olmuştur" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan,
şöyle konuştu:
"Bunun için gerek demokrasi ve özgürlükler, gerekse
kalkınma alanında Cumhuriyet tarihinin en önemli adımlarını attık.
En büyük reformlarını gerçekleştirdik. Biz analar ağlamasın derken
ve bu doğrultuda adımlar atarken gerçekten çok samimi olduk.
Türkiye'nin bu meseleyi ebediyen geride bırakması halinde 2023
projeleri başta olmak üzere 2053,2071 projeleri başta olmak üzere
geleceğe ilişkin hedefleri rahatça gerçekleştirebileceğimize
inandık. Biz kısa süreli bir projenin peşinde olmadık. Biz uzun
yılların projelerinin peşinde olduk. Bu anlayışla bölgede yaşayan
vatandaşlarımızın geçmişte maruz kaldıkları baskıları, onların
izlerini ortadan kaldırmanın çabası içinde olduk. 81 vilayetimizin
tamamındaki vatandaşlarımızla birlikte bölgedeki kardeşlerimizin de
demokrasiden hak ve özgürlüklerden, hukuk devleti ilkelerinden eşit
şekilde faydalanabilmelerinin yollarını açtık. Bunun için anayasada
ve kanunlarda gerekli düzenlemeleri gerçekleştirdik. İdari olarak
yapılması gerekenleri yaptık. Aynı şekilde eğitimde, sağlıkta,
ulaşımda, sosyal yardımlarda ve diğer tüm alanlarda bölgedeki
eksikleri giderdik, çok büyük yatırımlara imza attık. Bunların
hiçbirini bir lütuf veya ihsan olarak değil, milletimizin tamamıyla
birlikte bölgede yaşayan insanların haklarını teslim etme
anlayışıyla hayata geçirdik. Biz ret politikalarını ayaklarımızın
altına aldık. İnkar politikalarını ayaklarımızın altına aldık.
Asimilasyon politikalarını ayaklarımızın altına aldık. Biz
yaratılanı yaratandan ötürü sevdik. Ayırmadık Türk'ü Kürt'ten, Lazı
Çerkes'ten , Gürcü'yü Abhaza'dan ayırmadık, Romanı Boşnak'tan
ayırmadık. Hepsini Allah için sevdik. Yaratanımız öyle emrediyordu
onun için. Bu sevgi makam için olmaz, mevki için olmaz, para için
olmaz, pul için olmaz ancak bir inancın gereği olarak geçekleşir.
İşte biz bunu yaptık ama onlar bunu anlamadılar. Anlamamakta
direndiler."
"BÜTÜN OYUNLARIN İÇİNDE SİZ VARSINIZ, SİZ"
Hakkari'de, Şırnak'ta yapılan havalimanlarına değinen Erdoğan,
konuşmasını şöyle sürdürdü:
"79 senede bu ülkede 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol
yapıldı. Biz 12 seneye 17 bin kilometre bölünmüş yol sığdırdık.
Oraları o bölünmüş yollarla ülkenin batısına bağladık. Okullar
yoktu okullar yaptık. Üniversite yoktu. Üniversite inşa ettik.
Şimdi Türkiye'de üniversitesi olmayan ilimiz kalmadı. Bunlar terör
örgütünü arkasına almış olan bu siyasi parti okullarımızı yaktı mı,
yaktı, camilerimizi yaktı mı, yaktı, hayır kurumlarımızı yaktı mı,
yaktı. Yakmaya devam ediyor mu, ediyor. Bunların Fransa'da,
Almanya'da şurada burada camilerimizi, evlerimizi kundaklayanlardan
ne farkı var, bunlar aynı. Acımasızca 6-7-8 Ekim tarihlerinde benim
Kürt kardeşlerimi sokağa döken bunlar değil miydi? Bunlardı. 50
tane kardeşimiz öldürüldü mü, öldürüldü. Ölenler Kürt, öldürenlerde
Kürt. Hani bunlar Kürtlerin temsilcisiydi ya ne alakası var.
Bunların hepsi yalan. Bunlar dürüst değil, bunlar samimi değil.
Bunlar kandan besleniyor. Ölümden besleniyor. Utanmadan sıkılmadan
da geliyor Suruç'un faturasını şahsıma kesmeye çalışıyor. Geliyor
Milli İstihbarat Teşkilatı'na kesmeye çalışıyor. Bütün oyunların
içinde siz varsınız, siz. Diyarbakır'da da aynı oyunu oynadılar,
Suruç'ta da aynı oyunu oynadılar. Bunların faturasını da utanmadan,
sıkılmadan bize kesmeye çalıştılar. Biz bu ülkede bir kişinin
ölümüne asla ‘evet' diyemeyiz. Çünkü biz şunu biliyoruz ki; bir
insanın ölümü tüm alemin ölümü gibidir. Biz buna inanıyoruz. İşte
2012 yılı Aralık ayından itibaren çözüm süreci kapsamında her türlü
riski göze alarak üzerimize düşenleri yaptık. Bu kardeşiniz
başlattı bu süreci. Önce demokratik açılım diye başlattık. Ondan
sonra biraz daha bunu yükselttik. Milli birlik ve kardeşlik projesi
dedik. Ardından taçlandıralım istedik çözüm süreci. Ama bunlar
maalesef buna uymadılar. Çözüm sürecini tanımayanlar döküldüler
sokaklara ve terör estirmeye başladılar. Acımasızca maalesef bu
süreci sürdürdüler. Terör örgütü ve yandaşları yol kesme, araç
yakma gibi eylemlere başlayarak gerçek niyetlerinin milleti huzuru
ve refahı olmadığını ortaya koymaya başladılar. Şuanda bizi izleyen
tüm milletime soruyorum; Şuanda bütün bu TIR'ları yakanlar,
doğalgaz şebekelerini maalesef bombayla tahrip edenler bütün
elektrik hatlarını aynı şekilde yok edenler barajlarda şantiyelere
girmek suretiyle insanları kaçıranlar oralardaki iş makinelerini
yakanlar acaba neye hizmet ediyorlar. Onların temsilcisi durumunda
olan siyasi parti acaba bu konuda bugüne kadar ne yaptı? O hala
oradan gücünü alıyor. Onun güç kaynağı o. Yaptıkları bu. O
barajlardan elde edilen nedir? O kurak topraklara su vermektir. O
barajlardan elde edilen nedir? Elektriktir. Niçin o bölgeleri
aydınlatalım diye. Onların zaten bayrak noktasında hazımsızlıkları
var. İşte son seçimde bazı yerlerde sembolik olarak bazı beyaz
Türkler vardı ya onlarda görsünler diye dostlar alışverişte görsün
kabininden birkaç Türk bayrağı dalgalandırdılar ‘bak işte bizde
dalgalandırdık' dediler. Ama benim milletim bunları artık yutmuyor.
Gerçeği biliyor. Bunların derdi başka. Bunların derdi ülkemizi
bölme gayreti. Ama buna asla muvaffak olamayacaklar."
"TÜM BUNLARA RAĞMEN GEÇMİŞTİ BİNLERCE ŞEHİDE, ON BİNLERCE
CANA ÇOK BÜYÜK MADDİ MANEVİ ZARARLARA YOL AÇAN BU SORUNUN ÇÖZÜMÜ
ÜMİDİNİ MUHAFAZA ETMEYE ÇALIŞTIK"
"Tüm bunlara rağmen geçmişti binlerce şehide, on binlerce
cana çok büyük maddi manevi zararlara yol açan bu sorunun çözümü
ümidini muhafaza etmeye çalıştık, çalışıyoruz" ifadesini
kullanan Erdoğan, "Bununla birlikte kamu güvenliğinin
sağlanmasında buna yönelik adımları atmaktan da geri durmadık. Bu
yılın Şubat ayında MHP, CHP ve HDP'nin tüm direnişlerine, tüm karşı
çıkmalarına rağmen Cumhurbaşkanı olarak şahsen benimde
desteklediğim bir iç güvenlik paketi Meclis'te kabul edildi. İç
güvenlik paketinde bugün terör örgütüyle yeterince mücadele
edilmediğini söyleyenler terör örgütünün arkasında duranlar bu iç
güvenlik paketini çıkarmamak için Meclis'te bunlar omuz omuza
hareket etmediler mi? Olumsuz oy vermediler mi? Bir kısmı hatta
Meclisi terk etmediler mi? Bunları görmemiz bilmemiz lazım. Bu
arada örgüte bir daha silah bırakma çağrısı yapıldığı halde bu
çağrının da gereği yerine getirilmedi. Türkiye işte böyle bir
ortamda 7 Haziran seçimlerine gitti. Şimdi köşelerinde bazı
yazarlar çok rahat yazıyorlar. Çünkü onlar bölgede neyin olduğunu,
neyin bittiğini farkında değiller" dedi.
"‘TERÖRÜ BİZ BİTİRİRİZ.' HADİ BİTİR. SEN BİTİRDİN DE SANA
BİTİRME DİYENLER Mİ OLDU"
Seçim döneminde bölgedeki illerin pek çoğuna bizzat gittiğini
hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Oralardaki havayı
yerinde gördüm. Seçimlerin sağlıklı bir ortamda yapılmamış olmasına
rağmen, yine de çıkan sonucun ülkemizin geleceği için hayırlı
gelişmelere vesile olması ümidini devam ettirmeye çalıştık. Fakat
Meclis'te 80 milletvekiliyle temsil edilme imkanı bulan partinin
tercihini demokrasiden değil, terörden yana kullanması ümitlerimizi
bir kez daha boşa çıkardı. Terör örgütü 11 Temmuz'da yaptığı
açıklama ile ateşkesi bitirdiğini ve saldırıya geçeceğini ilan
ettiğinde şayet bu parti siyasetteki varlığına uygun şekilde açık
ve net bir duruş sergileyebilseydi bugün Türkiye belki çok daha
farklı bir yerde olabilirdi. Şimdi bakıyorsunuz sıkılmadan, şunu
söyleyebiliyor; ‘Terörü biz bitiririz.' Hadi bitir. Sen bitirdin de
sana bitirme diyenler mi oldu. ‘Silahı biz bıraktırabiliriz.'
Bıraktır hadi sen bıraktırdın da sana ‘bıraktırma' diyenler mi
oldu. Bugüne kadar ülkede huzur ve güven ortamının kökleşmesi
konusunda üzerlerine düşen hiçbir şeyi yapmayanlar şimdi çıkıp
olayların sorumluluğunu devlete, hükümete ve şahsıma yıkmaya
çalışıyorlar. Devleti, hükümeti ve şahsımı ülkeyi çatışma iklimine
sürüklemekle suçlayanlar her gün güvenlik güçlerimize saldıran,
yolları kesen, Vandallık yapan bölücü örgüte tek bir söz dahi
söyleyemiyorlar. Daha dün çözüm süreci için adımlar atılırken,
terör örgütüne nasıl silah bırakırsınız, nasıl mücadeleden
vazgeçersiniz diyenler bugünde devleti, hükümeti ve şahsımı savaş
çıkarmakla itham ediyorlar. Evlerinde uyuyan polisleri infaz
edenler bunlar. Eşiyle pazarda alışveriş yapan astsubayımızı
katledenler bunlar. Ailesiyle otomobiline binen yavrusunun da
yanında olduğu binbaşımıza kurşun yağdıranlar bunlar. Kaza var diye
çağırdıkları trafik polisini pusuya düşüren bunlar. Yollara mayın
döşeyip güvenlik güçlerine saldıran bunlar. Kamyonları, iş
makinelerini yakanlar bunlar. Bunlarda vatan sevgisi diye bir şey
yok. O şantiyelerde çalışanlar kimler. Oradaki Kürt vatandaşlarımız
onlar çalışıyor. Sokaklara hendek kazıp, kepenkleri kapattırıp
vatandaşımıza hayatı zindan edenler bunlar. Dikkat edin o hendekler
neyle kazılıyor. Belediyelerin kepçeleriyle. Bu belediyeler o malum
partinin kazanmış olduğu belediyeler. Böyle bir barış hedefi
olabilir mi? Lafa geldiği zaman barış. Bunların sazı bu. Cazının ne
olacağını düşünün" ifadelerini kullandı.
"DEVLET ASKERİYLE POLİSİYLE HİÇBİR ZAMAN SİLAHINI BIRAKMAZ.
ÇÜNKÜ BU SİLAH REFAHIN SİGORTASIDIR"
"Bunlara bakarsanız savaş isteyen devlet, hükümet ve
şahsım. Öyle mi?" diyen Erdoğan, "Bu iddiaya
inananların akıl sağlığından ben şüphe ederim. Bu iftiraya destek
veren yerli ve yabancı medya kuruluşları dökülen her damla kanın
gözlerden süzülen her damla yaşın vebaline ortaktır. Batı şahsıma
acımasızca saldırıyor. Niye? Çünkü güçlü bir Türkiye istemiyorlar.
Aynı şekilde sırf siyasi ihtirasları uğruna bu fitneyi körükleyen
siyasetçilerde kimlikleri ne olursa olsun bu vebalin ortağıdır.
Ülkenin ve milletin bekasının söz konusu olduğu yerde bütün
hesapların diğer tüm hesaplaşmaların bir kenara bırakılması
gerekir. Biz böyle biliyoruz, böyle inanıyoruz, böyle hareket
ediyoruz. Gözlerini kin ve düşmanlık bürümüş bir sözde aydın, sözde
siyasetçi, sözde medya kesiminin ihtirasları uğruna ülkeyle
birlikte kendilerini de ateşe atmayı göze aldıklarını ibretle ve
üzüntüyle izliyoruz. Teröristlere çiçek çocuk, terör örgütüne hobi
derneği muamelesi yapan hiç kimse bizim ve milletimizin gözünde
masum değildir. Kendi vatandaşlarının ayağına iğne batsa kıyameti
kopartan batılı medya kuruluşlarının Türkiye'deki terör eylemlerini
masum gösterme çabasını da huzurlarınızda kınıyorum, lanetliyorum.
Bu kuruluşlar terörün sınır tanımadığını, bugün bizi yakan ateşin,
yarın onlara da erişebileceğini de unutmasınlar. Aynı şekilde
yaşadıkları en küçük bir hadise karşısında nerede bu devlet, nerede
bu polis, nerede bu jandarma diye feryat eden bir kesimin terör
örgütünün saldırıları karşısında devlet silahlarını sustursun
duruşu sergilemesini de şiddetle lanetliyorum, kınıyorum. Devlet
askeriyle polisiyle hiçbir zaman silahını bırakmaz. Çünkü bu silah
refahın sigortasıdır. Onu gitsinler terör örgütüyle
konuşsunlar" şeklinde konuştu.
"ONLAR SİLAHI SADECE BIRAKMAYACAK, BETONA
GÖMECEKLER"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Onlar silahı sadece bırakmayacak, betona gömecekler. Bunu
İngiltere'de de böyle yaptılar. Silahlar sussun yok. Silah
bırakılacak, gömülecek betona veya bu ülkeyi terk edip gidecekler.
Bu işin başka çaresi yok. Kamboçya'da iki milyon insanı öldüren
Kızıl Khmerler ile aynı yöntemleri kullanan bölücü örgütünün
yöntemlerini şirin gösterme çabaları artık tahammül sınırlarını
aşmaya başladı. Bu meselenin demokrasiyle, özgürlükle kesinlikle
hiçbir ilgisi yoktur. Türkiye'deki bölücü terör örgütüne
gösterdikleri yaklaşımı Avrupa'daki herhangi bir yerde o ülkede
faaliyet gösteren terör örgütüne karşı ortaya koymaya çalışanların
inanın başına gelmedik kalmaz. Medya kuruluşuysa kapısına kilit
vurulur. Sivil toplum örgütüyse derhal faaliyetine son verilir.
Yazarsa kendini önce mahkemede, sonra cezaevinde bulur. Türkiye bu
bakımdan özgürlük sınırlarının gerçekten çok geniş olduğu bir ülke.
Milletimizin terör konusundaki hassasiyeti arttıkça başka tedbire
gerek kalmaksızın bu tür yaklaşımların önünün kesileceğine
inanıyorum. Teröre karşı tavır koymayan medya kuruluşları izlenmez,
okunmazsa sivil toplum kuruluşları itibar kaybına uğrarsa bu mesele
kendiliğinden çözüm yoluna girer. İnşallah o günler yakındır. Bu
vesileyle bir kez daha terörle mücadele sırasında hayatını kaybeden
tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet ailelerine ve milletimize
başsağlığı diliyorum. Gazilerimize Rabbimden şifalar temenni
ediyorum. Millet olarak bin yıldır bu toprakları kanımızla
yoğurarak vatan haline getirdik. Öyle anlaşılıyor ki bu toprakların
ilelebet vatanımız olarak kalmasını sağlamak için gelecekte de aynı
fedakarlıkları yapmaya devam edeceğiz."
"2016 YILINA BÜYÜK BİR MORALLE GİRECEĞİMİZDEN VE
BEKLENTİLERİN ÇOK ÜZERİNDE BİR BÜYÜME ORANINA ULAŞACAĞIMIZDAN ŞÜPHE
DUYMUYORUM"
Son günlerdeki gelişmelerin daha ziyade küresel ekonomik krizle
ilişkili olduğunu ve ekonomi üzerinde hassasiyetle durulması
gerektiğini ifade eden Erdoğan, "Türkiye'nin yaşadığı tüm
sıkıntılara rağmen nispeten sağlam bir duruş sergilediğini
özellikle söylemek istiyorum. Bunda son 12 yıldır Türkiye'yi güçlü
bir ekonomiye kavuşturma konusunda attığımız adımların
geliştirdiğimiz reformların önemli payı vardır. Bizim şuanda
faizimiz bulunduğu yerden aşağıya doğru gelmesi lazım. Çünkü
yatırımları arttırmamız gerekiyor. En kritik dönemde yatırımlar
bizim çıkışımız olacaktır. 2009 öncesinde o kriz döneminde demiştik
ki, ‘bu kriz ülkemizi teğet geçecektir.' Hamdolsun o kriz ülkemizi
teğet geçti. Bu yıl yaşadığımız tüm bu hassas gelişmeler rağmen
ekonomimiz yine büyümeye Allah'ın izniyle devam edecek. Hükümetteki
ve bürokrasideki devamlılık sayesinde 2015 yılını küresel krize
rağmen ciddi bir kayba uğramadan hedeflerimize yakın bir düzeyde
tamamlayacağımıza inanıyorum. Kasım ayındaki seçimin ardından güçlü
bir hükümetin kurulabilmesi halinde bir istikrar hükümeti kurulması
halinde 2016 yılına büyük bir moralle gireceğimizden ve
beklentilerin çok üzerinde bir büyüme oranına ulaşacağımızdan şüphe
duymuyorum" değerlendirmesinde bulundu.
Muhtarlara İçişleri Bakanlığı bünyesinde kurulan muhtar bilgi
sisteminin tanıtıldığını hatırlatan Erdoğan, "İster
masanızdaki formu ister internetteki formu doldurarak, diğer
kurumlarla ilgili taleplerinizi beklentilerinizi bakanlığımıza
bildirebilirsiniz. Bakanlığımız tüm bu talepleri sizlerin adına
ilgili kurumlar nezdinde takip edecek. geçen hafta itibariyle 10
bin civarında talep ve bunlardan sonuçlandırılabilenler ne kadar
diye sormuştum bakanımıza; o da ‘5 bin civarında' demişti"
diye konuştu.
(İHA)