Türkiye’nin ilk beşizleri artık büyüdü
Türkiye'nin yaşayan ilk beşizlerinin anne ve babası İbrahim-Özlem Bulut çifti, en son ne zaman aynaya baktıklarını, uykusuz geçen gecelerini ve gün doğmadan başlayan maratonlarını yorgun bedenleriyle anlattılar.
Türkiye'nin yaşayan ilk beşizlerinin anne ve babası
İbrahim-Özlem Bulut çifti, en son ne zaman aynaya baktıklarını,
uykusuz geçen gecelerini ve gün doğmadan başlayan maratonlarını
yorgun bedenleriyle anlattılar.
Muhammet Emin, Ömer Faruk, Yunus Kerem, Zeynep Muhteber ve Davut
Ege. Onlar 2012 yılında prematüre olarak dünyaya gelen ve
"beşi bir yerde" diye anılan Türkiye'nin ilk
beşizleri. Ancak şu günlerde madde manevi zorluklar yaşadıklarını
söyleyen aileleri, kendilerine uzanacak yardım elini bekliyor. 13
yıllık evli olan Bulut çifti, beşizleri ile birlikte geride
bıraktıkları 3,5 yıl içerisinde kendilerini iyi hissettiren en
önemli anahtarın sabır olduğunu ancak eksiklikler baş gösterdikçe
kara kara düşündüklerini belirttiler.
EKMEK BEŞE ÇIKTI, SÜTE SU KARIŞTI
Önceleri sadece mama ve süt ile beslenen beşizler artık yetişkin
bir insan gibi gıda tüketimine başladı. Pazar tezgahlarından artık
kilolarca alışverişlerin yapıldığını anlatan anne Özlem Bulut,
" Eve daha önce iki ekmek alıyordum ama şimdi beş ekmek
alıyoruz. Bir kutu süt normalde bir çocuğa bir iki gün yetiyordur.
Ama bizim için bir kutu süt bir öğün de bile zor yetiyor ki üstünü
su ile dolduruyorum biberonlarını. Diğer paketi açmayayım bitmesin
diye" dedi.
"HASTANEYE GİDEMİYOR SOKAĞA ÇIKAMIYORUZ"
Çocukları ile birlikte yalnız dışarı çıkmanın mümkün olmadığını
hatta acil olmadığı sürece kendirinin hastaneye bile
gidemediklerini aktaran anne Özlem Bulut, özellikle beşizlerden
Zeynep Muhteber için endişeli. Kızının doğum sırasında beyin
kanaması geçirdiğini ve buna bağlı olarak kas iskelet sisteminde
kasılmalar meydana geldiğini ifade eden anne şunları söyledi:
"Bağ-kur borçlarımız var. 10 bin TL'yi buldu. Çok acil bir
durum olmadığı sürece doktora gitmiyoruz. Ev, dükkan kirası
elektrik su faturaları ve çocukların masrafları gelirden fazla
gidere yol açıyor. Zeynep'in doğum sırasında beyin kanaması
geçirmişti. Ankara'da fizik - rehabilitasyon merkezine gidiyoruz
ama gidemediğimiz zamanlar da oluyor. Evdeyken şikâyetçi olanlarda
var. Aniden kapının önüne koyulsak nereye gideceğimizi bilmiyoruz.
Çocukları yalnız başıma dışarı çıkaramıyorum. Çünkü yolun ortasına
kaçıyorlar. İki üç günde bir eve gelenler artık iki üç ayda bir eve
geliyorlar. Zorumuza gidiyor tabi. Mutfak dolaplarının içine
giriyorlar. Çekmecelerin kulplarını çıkarttım mutfak tezgahının
üzerine çıkılıyorlar. Kapıların çoğu kilitli. Bir nevi hapis hayatı
yaşıyoruz."
"AYNANIN YERİNİ UNUTTUM"
Zaman zaman kendini maratona katılan bir yarışçı gibi hissettiğini
ama yarışın hiç bitmediğini aksine gittikçe zorlaştığını söyleyen
anne Özlem Bulut, yaşadığı zorlukları şu sözler ile anlattı:
" Kendime vakit ayıramıyorum. Bazen nefes almayı bile
unuttuğum oluyor. Aynanın yerini unutuyorum çocuklarını peşinden
koştuğum için. Sabah 06.30'da başlayıp akşam saat 21.00'e kadar ve
sonrasında da ortalık toparlama süreci olduğu için yatağa nasıl
yattığımı bilmiyorum. Sürekli, " ağlayan, anne dövdü, anne
vurdu, anne döküldü" diye geçen bir gün. Bir gün sabah
kalkıp da şişedeki yağın halının üstüne döküldüğünü, bardakların
tamamının kırılmış halde mutfakta olduğunu bulduk."
"PSİKOLOJİK DESTEK VE ÇOĞUL ÇOCUK DÜZENLEMESİ
ŞART"
Zaman zaman yakın çevresinin kendilerine beş çocuğunun ileride
refah bir hayat oluşturacağını söylediklerini belirten Baba İbrahim
Bulut, "Bazen tanıdıklarımız bize "bir çocukla zor
baş ediyoruz" diyorlar. Gerçekten de insan son haddine
geliyor sabretmenin. Bu konuda da devletimizin psikolojik desek
sağlaması yapmasını bekliyoruz. Yakın dostlarımız bazen, "
senin beş oğlun var sırtın yere gelmez" diyorlar ben de,
"şimdi sırtım yerden kalkmıyor. İnşallah ileride de
sırtımız yere gelmez" sözleri ile karşılık
veriyorum." Marangozluk yaparak geçimini sağlamaya
çalıştığını söyleyen 35 yaşındaki baba İbrahim Bulut kazancından
çok giderinin olduğunu ifade ederek, " Şuanda 3,5
yaşındalar ve bazen bana telefon ederek, "baba bana
gelirken bir şeyler al" diyorlar. Bunu bir çocuğun demesi
farklı. Beş çocuğun demesi başka. Bir çikolata da alsam beş tane
almak durumundayım. Elimizden geldiği kadar yetinmeye çalışıyoruz
ama tabii ki eksiklerimiz var. Şuanda kazancımla harcamalarım
arasında başa baş gidiyorum. Devletimizin böyle ikiz üçüz çoğul
çocuklu aileler için planlama yapmasını istiyoruz. Biz bir şeyleri
aştık gidiyoruz ama bizden sonra da olacak böyle aileler. Bizden
sonrakilerin daha rahat yaşaması için bu düzenlemenin getirilmesini
bekliyoruz" dedi.
"ANNELERİ ANLIYORUM"
Baba İbrahim Bulut geride bıraktıkları zaman içerisinde yaşadıkları
sıkıntılı süreci ise şu sözler ile özetledi: "İki kişiyiz
beş çocuk var bunlara biberonla mama yedirmek zorundayız. İki
elimde iki biberon ve iki çocuğa mamasını yediriyordum ama bu arada
da uyukluyordum. Ben anneleri çok rahat anlamaya başladım ama
babalar da beni anlar inşallah."
(İHA)