"Türkiye bu kepazeliğe müsaade etmez"
Başbakan Binali Yıldırım, "NATO sınırlarını tehdit görüp, bir NATO ülkesinin bir ordu oluşturmasının izahını anlayamıyorum. Bu açık bir düşmanlıktır. Güney sınırlarımızdan Akdeniz'e kadar bir şer koridoru, sözde terör devleti oluşturma çabasından başka bir şey değildir. Türkiye bu kepazeliğe bu aymazlığa müsaade etmez" dedi.
Başbakan Binali Yıldırım, "NATO sınırlarını tehdit
görüp, bir NATO ülkesinin bir ordu oluşturmasının izahını
anlayamıyorum. Bu açık bir düşmanlıktır. Güney sınırlarımızdan
Akdeniz'e kadar bir şer koridoru, sözde terör devleti oluşturma
çabasından başka bir şey değildir. Türkiye bu kepazeliğe bu
aymazlığa müsaade etmez" dedi.
Beyoğlu Belediyesinin 10'uncusunu düzenlediği Beyoğlu
Sohbetleri'nin bu akşamki konuğu Başbakan Binali Yıldırım oldu.
Birçok siyasi, iş ve sanat dünyasından önemli ismin katıldığı
Beyoğlu Sohbetleri'nde konuşan Başbakan Yıldırım, birçok konu
hakkında bilgiler aktardı. Programın son bölümleri ise basına
kapalı olarak gerçekleştirildi.
"IRAK'TA SURİYE'DE LAF ÇOK İCRAAT ZAYIF, AMA BİZ
YAPIYORUZ"
Başbakan Yıldırım, yaptığı konuşmada, "Dünyada liderlik
problemi var. Zengin, imkanları geniş olan ülkelerde liderlik
problemi var. Bu problem olunca küresel olaylarda istenen sonucu
alamıyoruz. Suriye, Irak, Afganistan'a, Yemen'e bakalım. Maalesef
çözüm üretilemiyor. Kendi aralarındaki rekabet yarışından dolayı
oradaki mazlum insanlar acı çekmeye devam ediyor. Gelecek konusunda
ümitsiz olmamızı gerektiren bir şey yok. İnsan geleceği ümitle
bakmak durumunda, sadece ümitle bakmayacağız gayret edeceğiz. En
önce ülkemiz için, sonrada komşularımız için bütün insanlık için
her türlü imkanı seferber edeceğiz. 3.5 milyon buraya geldi diye
şikayet etmedik. Çünkü bizim geçmişimizde, geleneğimizde darda
kalan insanlara kucak açmak, ekmeğimiz paylaşmak var. Bunun
zararını da görmedik. Şimdi daha büyük sorunlarla karşılaşmamak
için o bölgelerde terörle mücadelede DEAŞ, PKK uzantıları ve FETÖ
gibi terör örgütleriyle amansız bir mücadele veriyoruz. Örneğin
Fırat Kalkanı 2 bin kilometre alanda DEAŞ'la en çetin mücadeleyi
Türkiye verdi. Şimdi o bölgede 100 binden fazla insan yerleşti ve
ticaretle uğraşıyor. Orada 160 bin öğrenci okulda okuyor, hastane
okul, karakolları var. Kendilerine göre idari yapılaşma yaptılar.
Türkiye bunlara destek veriyor, bunlara kaynak ayırıyor. Suriye'nin
tamamında bu mümkün bunu göstermeye çalışıyoruz. 3 bin 600 DEAŞ
militanını biz orada etkisiz hale getirdik. Amerika dünyayı ayağa
kaldırıyor. Irak'ta Suriye'de laf çok icraat zayıf, ama biz
yapıyoruz" dedi.
"TACİZ VAR, ORADA HATAY'DA KİLİS'TE ROKETLER DÜŞÜYOR,
BOMBALAR ATILIYOR"
Afrin Harekatı ile ilgili konuşan Başbakan Yıldırım, "2012
yılında Afrin'e doğru Fırat'ın doğusundan PKK terör örgütünün tıpa
tıp aynısı olan PYD, YPG unsurları yerleşti. Afrin'in demokratik
yapısına bakın Araplar, Kürtler Türkmenler ve diğer küçük küçük
etnik gruplar var. Geldiler burada silahlı militanlar marifetiyle
baskı kurdular. İnsanların mallarını el koydular, haraç toplamaya
başladılar. Çocuklarını zorla askere aldılar. 2014'te burayı biz
kanton ilan ettik dediler. Kanton ilan ettikten sonra 130 kilometre
Türkiye olan hudutlarını 90 cm kalınlığında tüneller ve siperler
kazdılar, silahlı adamlarını oraya yerleştirdiler. Peki ne için
yapıyorsunuz? Böyle bir ihtiyaç nereden doğuyor? Siz kimsiniz, siz
Suriye Devleti misiniz? Ondan sonra bakın rakamlar ortada, geçmiş
verilere göre mesela 95 roket atılmış, 12 vatandaşımız 13 Suriyeli
olmak üzere 25 kişi hayatını kaybetmiş ve 29'u Suriyeli olmak üzere
77 Türk vatandaşı olmak üzere 106 kişi yaralanmış. Taciz var, orada
Hatay'da Kilis'te roketler düşüyor, bombalar atılıyor. Maddi
zararlar oluyor, can kayıpları oluyor, sürekli taciz oluyor.
İnsanlar tedirgin, can ve mal güvenliği yok. Biz buna göz mü
yumacağız. Tabii yapamayız, ikazlarımızı yapıyoruz, sabrımızı
taşırmayın diyoruz. Baştan tutumumuz çok açık ve net, biz
Suriye'nin toprak bütünlüğünün bozulmasına karşıyız. Bunu en baştan
ilan ettik. Türkiye Suriye'de iç savaş, 800 bin insanın ölümüne
neden olan, 10 milyondan fazla insanın yerinden yurdundan terk
etmesine vesile olan bu savaşın bitmesini istiyoruz. Bu artık
sürdürülemez bir durumdur. Bunun için biliyorsunuz, Rusya ve
İran'la Türkiye olarak bir inisiyatif aldık ve çok da mesafe
kaydettik. Yapılan bu çalışmaların akamete uğramasını istemiyoruz,
geriye dönüş istemiyoruz" diye konuştu.
"PARASIZ SİLAH VE MÜHİMMAT GELİYOR, BİZ PARAMIZLA ALALIM
DİYORUZ ALAMIYORUZ"
"Dost ve müttefik bildiğimiz bir ülke PKK'lıları
silahlandırıyor" diyen Başbakan Yıldırım, şunları
kaydetti:
"Bir yanda da dost ve müttefik bildiğimiz bir ülke hababam
orada PKK'lıları silahlandırıyor. Burada ne yapıyorsunuz,
dediğimizde bize söyledikleri, burada DEAŞ mücadelesi yapıyoruz, bu
DEAŞ mücadelesini de askerlerimizle yapmak istemiyoruz. Peki nasıl
yapacaksınız, YPG, PYD, PKK'nın kuzenleridir. Yani dayıları
amcaları Irak'ta, kendileri de Suriye'de kılık değiştirerek
faaliyet gösteriyorlar. 35 senedir bunları bizim başımızı ağrıtan,
kısmen de enerjimizi alan alçak bir bölücü terör örgütüdür.
Bunlarla tuttular beraber iş yapmaya başladılar. Siz NATO'da
üyesiniz. Türkiye 2'nci geliyor. Niye böyle yapıyorsunuz?
Verdikleri cevap şu; bu bir tercih değil, bir mecburiyet, iyi de
peki Amerika gibi büyük bir ülke, dünyanın süper gücü, bu kadar
imkanı var 3-5 tane caniye alçak terör örgütüne muhtaç bir ülkemi
bu nasıl izah edilir. Bunlarla bizim işimiz bitecek bunlarla
yolumuzu ayıracağız. Bu çok inandırıcı geliyor mu size? Binlerce
tırla her türlü silah geliyor, kargo uçaklarıyla mühimmatlar ve
tanklar, tanksavarlar geliyor. Parasız geliyor, bedava geliyor ve
dağıtılıyor. Bir bakıyorsun Şemdinli'de baskın olmuş kullanılan
silahlar onların silahları, biz paramızla silah ve mühimmat
istiyoruz, alamıyoruz. Türkiye ne yapsın, ne yapalım canınız sağ
olsun mu diyeceğiz. Bakıyoruz DEAŞ meselesi de yok. Rakka'yı aldık
diyorlar, DEAŞ'lıların hepsinin arabaları yüklüyorlar, silahlarını
da çoluğunu çocuğunu da PKK ve PYD'yi eskort olarak yanlarına alıp
sağ salim çıkmalarını sağlıyorlar. Bu nasıl izah edilecek. DEAŞ'la
mücadele onlara eskortluk yaparak terk etmelerini mi sağlamak.
Canlı bomba olarak karşımıza çıkıyorlar. Bizim isyanımız bunadır.
Afrin'de biz sadece PKK ile mücadele etmiyoruz, aynı zamanda
DEAŞ'la da mücadele ediyoruz. Bunların hedefleri ve amaçları aynı,
bunlar öldürmek için kodlanmış alçaklardır. Hiçbir şekilde bunların
kutsalı ve değir yok. Bunlar ağa babaları ne diyorsa, kim
kiralamışsa onun için çalışıyorlar" şeklinde konuştu.
"BİNLERCE KİLOMETRE ÖTEDEN GELİP BURADA DİZAYN YAPMAK,
RACON KESMEK KİMSENİN HAKKI DEĞİL"
Türkiye'nin güney hudutlarında ordu oluşturuyoruz diye yapılan
açıklamaya değinen Başbakan Yıldırım, "Birkaç gün önce
Türkiye'nin güney hudutlarında 30 bin kişilik ordu oluşturuyoruz
diye açıklama yaptılar. Bu ne demek? Türkiye'nin güney sınırları
NATO sınırlarıdır. NATO sınırlarını tehdit görüp, bir NATO
ülkesinin bir ordu oluşturmasının izahını anlayamıyorum. Bu açık
bir düşmanlıktır. Güney sınırlarımızdan Akdeniz'e kadar bir şer
koridoru, sözde terör devleti oluşturma çabasından başka bir şey
değildir. Türkiye bu kepazeliğe bu aymazlığa müsaade etmez. Bunun
arkasında kim olursa, gücü ne olursa olsun, ismi ne olursa olsun.
Türkiye buna müsaade etmez. Bu topraklar bizim topraklarımız,
binlerce kilometre öteden gelip burada dizayn yapmak, racon kesmek
kimsenin hakkı değil. Artık bu bölge 100 önceki bölge değil, her
şey değişti. Onun için cumhurbaşkanımız, riyasetinde ülkemizin
güvenliği için vatandaşlarımızın huzuru kardeşliği, komşularımızda
geleceği için üzerimize düşen her türlü görevi yaptık yapmaya da
devam edeceğiz. Kimseye düşmanlığımız yok, dostlarımız artıracağız,
düşmanlarımızı azaltacağız. Düşmanlık edenlere de kusura bakmasın
boynumuz kıldan ince değil, gereken cevabı veririz, vermeye de
devam edeceğiz" dedi.
"BU KONUDA AVRUPA ÜLKELERİNİN ANLAYIŞLI YAKLAŞTIĞINI
GÖRÜYORUZ"
Avrupa ülkelerinin olumlu yaklaştığını söyleyen Başbakan Yıldırım,
"Bu konuda özellikle Avrupa ülkelerinin anlayışlı
davrandığını da görüyoruz. Genel olarak herkes bunun meşru müdafaa
olduğu konusunda hem fikir. Gerek BM sözleşmesinin 51'inci maddesi,
gerek 2005 tarihinde çıkan 1624 sayılı BM Güvenlik Konsey Kararı,
dolayısıyla bu konuda NATO, Avrupa, bütün dünyada olumlu bir
yaklaşım var. Çünkü yaptığımız iş hem uluslararası hukuka hem de
kendi hukukumuza uygun bir iş, meşruiyeti var. Kimseye
saldırmıyoruz, sadece bize karşı saldırıları ortandan kaldırmaya
çalışıyoruz. Keşke olmasa da böyle bir işe girişmesek, yani gitmek
mecburiyetinde kalmasak" ifadelerini kullandı.
(Selim Bayraktar /İHA)