"Türk milleti bunu kabul etmiyor"
Başbakan Binali Yıldırım, Türkiye'de AB'ye girip girilmemesi yönünde referandum yapılsa ‘hayır' çıkacağını belirterek, "Sürekli Avrupa ülkeleri Türkiye'ye parmaklarıyla işaret ederek, şunu yapmayın, bunu yapmayın, yoksa üye olamazsınız. Yoksa şunu yaparız, yoksa bunu yaparız dediler. Bunu bizim milletimiz kabul etmiyor, onuruna çok düşkün bir millettir" dedi.
Başbakan Binali Yıldırım, Türkiye'de AB'ye girip girilmemesi
yönünde referandum yapılsa ‘hayır' çıkacağını belirterek,
"Sürekli Avrupa ülkeleri Türkiye'ye parmaklarıyla işaret
ederek, şunu yapmayın, bunu yapmayın, yoksa üye olamazsınız. Yoksa
şunu yaparız, yoksa bunu yaparız dediler. Bunu bizim milletimiz
kabul etmiyor, onuruna çok düşkün bir millettir" dedi.
Başbakan Binali Yıldırım, BBC World'e verdiği röportajda gündeme
ilişkin açıklamalarda bulundu. Türkiye'nin yapılan referandumla
diktatörlüğe ve tek parti yönetimine doğru gittiği eleştirilerine
ilişkin Yıldırım, "Bu eleştiriler çok acımasız. Çünkü
diktatörlük nasıl olur. Diktatörlük olan yerde seçim olur mu?
Siyasi partiler olur mu? Vatandaşın oy verdiği yerde diktatörlük
olur mu? Bu iddialara katılmak mümkün değil. Çünkü 50 milyona yakın
vatandaş sandığa gitti oy verdi ve tercihini kullandı. Hayır
diyenler 24 milyona yakın, evet diyenler 25 milyonun üzerinde.
Arada 1 milyon 400 bin fark var. Dolayısıyla diktatörlük olsaydı
orana da kendimiz karar verirdik. Yüzde 80-90 uygun bir oranda bu
işi yapar aradan çıkardık. Halbuki Cumhurbaşkanımızın doğduğu ve
oturduğu ilçe Üsküdar'da bile 'hayır' oyları önde çıktı, 'evet'ler
daha az çıktı. Benim milletvekili olduğum İzmir'de aynı şekilde
açık ara 'hayır' oyları önde, İstanbul'da da aynı, Ankara'da da
aynı, büyük şehirlerin birçoğunda da aynı. Dolayısıyla çok ciddi
bir rekabet oldu. Bu rekabet sonunda yüzde 51.4 oranında 'evet',
yüzde 48,6 oranında da 'hayır' oyu çıktı" ifadelerini
kullandı.
Başbakan Yıldırım, gücün tek bir elde toplanacağı ve parlamentonun
etkisinin azalacağı eleştirilerine de yanıt vererek,
"Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın halihazırda mevcut
sistemde de bu yetkileri var. Olmayan ne vardı. Cumhurbaşkanının
yetkisi vardı ama hiç sorumluluğu yoktu. Bu değişiklikle
cumhurbaşkanının yetkilerini aynen kabul ediyoruz. Yanına da
sorumluluk getiriyoruz. Sorumluluk ne demek. Yani cumhurbaşkanı bu
yetkilerini kullanırken kanunlara aykırı iş yaptıysa, anayasaya
aykırı iş yaptıysa bunun sorumlusu olacak ve cezalandırılabilecek.
Mevcut anayasada bu yoktu. Aslında yetki kullanmak fakat hiç
sorumlu olmamayı öngören bir anayasadan hem yetki kullanan hem de
sorumlu olan bir anayasaya geçiyoruz. Bu demokratik yolda atılmış
önemli bir adım. Dolayısıyla bunun dışındaki değerlendirmeler
maalesef adil değerlendirmeler değil, katılmamız söz konusu değil.
Gücün tek elde toplandığı meselesi de doğru değil" diye
konuştu.
Başbakan Yıldırım, "Bu anayasa darbe sonrası hazırlanmış
bir anayasadır. Dolayısıyla toplumda hiç tartışılmadan yürürlüğe
giren bir anayasadır ve 18 kez değişmiştir. Türkiye'nin ihtiyaçları
dikkate alınarak bu değişiklikler yapıldı. En son yaptığımız
değişiklik en büyük değişiklik. Şunu söylemekte fayda var. Yapılan
bu değişiklikle birlikte anayasada kuvvetler ayrılığını tam
anlamıyla getirmiş oluyoruz. Böylelikle yasama, yürütme ve yargı
ayrı olacak" dedi.
Türk halkının seçim yaparken çok iyi ayarlama yaptığı
değerlendirmesinde bulunan Yıldırım, "Türk halkı bir gücü
birine veriyorsa onu dengeleyici bir güç de veriyor" dedi.
Yeni sistemde başkan ne kadar güçlü ya da başarılı olursa olsun iki
dönemden fazla seçilemeyeceğini belirten Yıldırım, "Recep
Tayyip Erdoğan 11,5 yıl başbakanlık yaptı ve her seçimde de
desteğini artırdı" şeklinde konuştu.
Avrupa'nın ve uluslararası gözlemcilerin referandum sürecine
yönelik eleştirilerine ilişkin de Yıldırım, "Şimdi bütün
seçimlerde bu söylenir. Şimdi size bir soru söyleyeyim. İngiltere
seçime gidecek. İngiltere'de seçimlere giderken başbakan görevini
bırakıyor mu? Bilmiyorum Teresa May görevini bırakıyor mu? Başbakan
olarak mı gidiyor, yoksa görevini bırakıp sıradan vatandaş olarak
mı görevine gidiyor?" diye konuştu.
Ana muhalefet partisi CHP'nin seçim sonuçlarını kabul etmediği
sorusuna Yıldırım, "Milletin kabul ettiğini ana muhalefet
partisi kabul etmezse ne yazar. Milletin verdiği kararı mahkemede
dönüştürmeye hiç kimsenin hakkı yok. Ne Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, ne Anayasa Mahkemesi ne de başka bir mahkeme milletin
verdiği kararı değiştiremez. Milyonların verdiği kararı ancak yine
millet değiştirir. Onun için bunlar beyhude gayretlerdir. Benim
tavsiyem ana muhalefet partisi milletin iradesine tabi olmak için
bir dahaki seçimlere veya referanduma daha çok çalışıp, daha fazla
milletin gözünü girsin" yanıtını verdi.
Başbakan Yıldırım, "evet" ve
"hayır" oyu kullananların sayısının birbirine çok
yakın olması ve geniş çapta bir ulusal mutabakatla bir araya
getirilmesi için neler yapılabileceğinin sorulması üzerine,
"Şimdi bu aradaki farkın az veya çok olması izafi bir şey.
Yani ben şunu sormak isterim. İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden
çıkmasına yönelik referandumda aradaki fark ne kadardır"
dedi.
"Demokrasinin gereği, verilen karara rıza
göstermektir" diyen Yıldırım, "Dolayısıyla bu
aradaki fark sorun olmaması lazım. Şuna katılırım, şu dediğiniz
doğru; bu kadar hayır veren var, bu kadar evet veren var.
Dolayısıyla hayır verenleri de kucaklayacak, onların da gönlünü
kazanacak birtakım çalışmalar yapmamız lazım. Yani bir toplumun
ayrışmasının önüne geçmemiz lazım. Hayır verenlerin neden hayır
verdiğini anlayacak ve onların da gönlünü kazanacak, kazanmaya
çalışacak çalışmalar elbette yapacağız. Çünkü biz 80 milyon biriz,
beraberiz, kardeşiz. Birlikte Türkiye'yiz, bunu sağlamak
mecburiyetindeyiz" diye konuştu.
"SİZİN BAŞINIZA BÖYLE BİR İŞGAL GELSE NE
YAPARDINIZ"
Türkiye'de 15 Temmuz darbe girişimi sonrası alınan önlemler ve OHAL
süreciyle ilgili yapılan eleştirilere ilişkin de Başbakan Yıldırım,
"Şimdi biz büyük bir felaketle karşı karşıyayız. Çok büyük
bir travma yaşadık. Şehitlerimiz var, gazilerimiz var. Bu FETÖ
terör örgütü adeta devletin bütün hücrelerine girmiş. Bunları
temizlemek kolay bir iş değil. Kolay olan nedir? Bize karşı
acımasızca eleştiri ve saldırı. Halbuki bu eleştirileri yapanlara
ben şunu sormak istiyorum. Sizin başınıza, ülkelerinizin başına
böyle bir iş gelse; masum insanlar öldürülse, demokrasiniz askıya
alınmak istense, meclisiniz bombalansa, başbakanınıza kurşun
sıkılsa, cumhurbaşkanınızı öldürmek için özel gayret gösterilse ne
yapardınız?" ifadelerini kullandı.
Yapılan eleştirileri anlayışla karşıladığını söyleyen Yıldırım,
insanlara keyfi olarak zulmediliyormuş şeklinde oluşturulan algıyı
asla kabul etmeyeceklerini ve empati beklediklerini söyledi.
Başbakan Yıldırım, "Türkiye zor bir bölgede. Bir yanda
milyonlarca Suriye'den, Irak'tan canını kurtarmak için kaçmak
zorunda olan insana ev sahipliği yapıyor. Bir yandan DEAŞ ile
mücadele ediyoruz. PKK ile mücadele ediyoruz, FETÖ ile mücadele
ediyoruz. Bu ne demektir? Zor bir coğrafyada hem dünyada barışı
sağlamaya çalışıyoruz, hem demokrasimizi ayakta tutmaya çalışıyoruz
hem de Avrupa'nın güvenliğini sağlıyoruz. Dolayısıyla Avrupa başta
olmak üzere birçok ülkenin bize müteşekkir olması lazım, bizi
teşvik etmesi lazım. Bu yapılmıyor, aksine çok acımasız bir şekilde
sanki darbeyi yapan biziz de darbecilerin hiçbir suçu yokmuş gibi
bir algı oluşturuluyor. Bunu büyük bir haksızlık olarak görüyoruz
ve üzülüyoruz. Milletimiz bunu hak etmiyor, Türk milleti bunu hak
etmiyor. Çünkü Türk milleti canını ortaya koyarak bu darbeyi
önlemiştir, geleceğine sahip çıkmıştır" dedi.
Yıldırım, Türkiye'de bugün Avrupa Birliği'ne (AB) girip girilmemesi
yönünde referandum yapılması durumunda tereddütsüz ‘hayır'
çıkacağını belirterek, "Çünkü AB'nin bazı ülkeleri bu
kampanya sürecinde açık taraf oldular ve Türkiye'de hayır
kampanyasına aktif destek verdiler. Kimlerle birlikte; bölücü
örgütlerle birlikte ve evet kampanyasını da engellediler. Sürekli
Avrupa ülkeleri Türkiye'ye parmaklarıyla işaret ederek, şunu
yapmayın, bunu yapmayın, yoksa üye olamazsınız. Yoksa şunu yaparız,
yoksa bunu yaparız dediler. Bunu bizim milletimiz kabul etmiyor,
onuruna çok düşkün bir millettir. Oradan buradan emir almaya hiç
rıza göstermez. O yüzden şu anda kamuoyu Avrupa Birliği konusunda
çok olumlu değil, çok yapıcı değil. Dolayısıyla bugün gündemimizde
değil ama olsa AB aleyhinde bir karar çıkar. Fakat şunu söyleyeyim.
Bu kararı bizim vermemizden ziyade AB'nin vermesi lazım, AB'nin
kafası karışık. Gelecek vizyonunu ortaya koymaları lazım. Avrupa
değerlerine bağlı devam mı edecekler yoksa Avrupa'yı bir Hristiyan
kulübüne mi döndürecekler. Bu kararı net olarak bizim önümüze
koymaları lazım, ondan sonra da bizim bu karar karşısında kendi
kararımızı oluşturmamız lazım" diye konuştu.
(İHA)