TÜİK’den korkutan açıklama
TÜİK verilerine göre çocuklar suça sürüklenme, madde kullanımı gibi konularda hedef kitle haline geldi ve 273 bin 571 çocuk 2013 yılında güvenlik birimlerine ulaştı. Uzmanlar, yakın gelecekte daha önemli bir sorun olacağını dile getirerek, 16 milyon 400 bin öğrencinin ders başı yaptığı okulların çevrelerinin en önemli pazarı oluşturduğunu belirtti.
TÜİK verilerine göre çocuklar suça sürüklenme, madde kullanımı
gibi konularda hedef kitle haline geldi ve 273 bin 571 çocuk 2013
yılında güvenlik birimlerine ulaştı. Uzmanlar, yakın gelecekte daha
önemli bir sorun olacağını dile getirerek, 16 milyon 400 bin
öğrencinin ders başı yaptığı okulların çevrelerinin en önemli
pazarı oluşturduğunu belirtti.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinin Türkiye'nin tüm
kentlerinde Emniyet ve Jandarma Genel Müdürlüğü'ne gelen ve
getirilen çocukları kapsadığını bildiren İzmir Ekonomi Üniversitesi
Sosyoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Erol Kahveci, 2013 yılında
getirilen çocukların oranlarının 2012'ye göre yüzde 11,6 oranında
arttığını belirtti. Çocukların yüzde 57,9'unun 15 - 17, yüzde
25'inin 12 - 14, yüzde 17,1'inin de 11 ve altı yaş grubunda
olduğunu aktaran Prof. Dr. Kahveci, "2013 yılında güvenlik
birimlerine kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği
iddiasıyla 115 bin 439 çocuk gelmiştir. Bu durumdaki çocukların
oranında 2012 yılı verilerine göre yüzde 14,5 oranında artmıştır.
Suça sürüklenme ile güvenlik birimlerine getirilen 115 bin 439
çocuktan 42 bin 540'ı yaralama suçu ile isnat edildi. 33 bin 38
çocuğun hırsızlık, 10 bin 504 çocuğun da uyuşturucu veya uyarıcı
madde kullandığı, sattığı veya satın aldığı belirlendi. Çocukların
yüzde 41,9'unun bağımlılık yapan madde kullandığı belirlendi.
Çocukların yaklaşık 4 bin 500'ünün esrar, 213'ünün bonzai, 118'inin
eroin ve 117'sinin de hap kullandığı tespit edildi"
dedi.
"11 YAŞ VE ALTINDAKİLERDE YAYGIN"
Bağımlılık yapan maddelerin 11 ve altı yaş grubunda yaygın olarak
kullanıldığını görüldüğüne işaret eden Kahveci, verilerin sadece
emniyet birimlerine yansıyan vakalar olduğunu söyledi. Yaşananların
buzdağının görünen kısmı olduğunu aktaran Prof. Dr. Kahveci,
Türkiye'nin uyuşturucu ticaretinde hem hedef hem de transit ülke
konumuna alındığını kaydetti. Ülkemizde, uyuşturucu ticaretinin
sınır bölgelerinde, büyük şehirlerde ve ticaretin yoğun olduğu
liman kentlerinde daha yaygın gözlendiğini ifade eden Kahveci,
"Genç nüfus özellikle sosyal anlamda bir kimlik arayışı
içindedir. Ekonomik durum, eğitim ve sosyal çevreden kaynaklanan
sorunlara çözüm yolları bulma konusunda deneyimsiz olmaları onları
uyuşturucu madde kullanmaya daha eğilimli kılmaktadır. Araştırmalar
sadece yasal düzenlemelerle madde bağımlılığını sorununun
çözülemeyeceğini bize göstermektedir. Yasal düzenlemeler yanında
uyuşturucu madde kullanımını önleyecek ya da azaltacak sosyal
politikalara gereksinim bulunmaktadır. Bunun yanında, özellikle
genç nüfusun uyuşturucu madde kullanmasının önlenmesinde ailelere
büyük bir rol düşmektedir. Aile büyükleri kendi alışkanlıklarıyla
çocuklarına rol modeli olmalıdır. Araştırmalar ebeveynlerin
çocukların madde kullanımı kararı vermelerinde en büyük etken
olduklarını göstermektedir" diye konuştu.
"UYUŞTURUCU TOPLUMSAL BİR SORUNDUR"
Anne ve babanın çocuğunun madde kullandığını anlamasının kolay bir
süreç olmadığını da anlatan Prof. Dr. Kahveci, şunları söyledi:
"Okula karşı negatif değişiklikler, devamsızlık, düşen
notlar, yapılan aktivitelerde ve sahip olunan şeylerde artan ölçüde
gizlilik çocuklarda bir şeylerin doğru gitmediğini göstermektedir.
Koku örtmek için gereksiz derecede kullanılan parfümler,
deodorantlar, yeni arkadaşlar, arkadaş grubundaki değişiklikler ve
borç para alma gibi durumlar da çocukların yaşamında bir şeylerin
yanlış gittiğini anlatmaktadır. Aslında çocuklar ve ebeveynler
arasında her zaman var olması gereken iletişim, karşılıklı anlayış,
sorunları açıkça konuşma, birbirlerine destek olma daha da önem
kazanmaktadır. Uyuşturucu kullanımı bireysel değil toplumsal bir
sorundur."
(İHA)