’Tuğrul Türkeş AK Parti’ye geçmek için ‘evet’ demedi’
Başbakan Ahmet Davutoğlu, 'Sayın Türkeş'le önceden bir görüşmemiz olmadı. Sayın Türkeş MHP'nin bir milletvekili olarak, Anayasa'nın gerektirdiği vazifeyi yapmak için ‘evet' dedi. AK Parti'ye geçmek için ‘evet' demedi.' dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, 'Sayın Türkeş'le önceden bir
görüşmemiz olmadı. Sayın Türkeş MHP'nin bir milletvekili olarak,
Anayasa'nın gerektirdiği vazifeyi yapmak için ‘evet' dedi. AK
Parti'ye geçmek için ‘evet' demedi.' dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Habertürk ekranlarında gündeme dair
önemli açıklamalarda bulundu. MHP ve CHP'nin seçim hükümetine bakan
vermeme kararını eleştiren Davutoğlu, "Gönül isterdi ki;
böyle bir içtihatta parti liderleriyle oturup konuşabileyim. Ama bu
mümkün olmadı. Bunu reddettiler. ‘Görüşmeyeceğiz' dediler.
Telefonları kapattılar. ‘Ahlaksız teklif' dediler. Bu, gerçekten
yüreğime dokunan bir ifadedir. Bu bana değil Anayasa'ya söylenmiş
bir ifadedir. Çünkü bunu Anayasa öngörüyor; ben sabah kalkıp da bir
rüya üzerine yola çıkmış değilim. Bu tabirler olmadan güzel bir
geleneği birlikte kurabilirdik. Olmuyor ise telefonla
konuşabilirdik" şeklinde konuştu.
"ÜLKE BİR YANGIN ÇEMBERİNİN İÇERİSİNDEYKEN KRİZE YOL
AÇMAYIZ"
Kendisinin de CHP ve MHP genel başkanları gibi sorumluluk almaktan
kaçınması halinde, Anayasal bir kriz yaşanacağını belirten
Davutoğlu, "Anayasa'da diyor ki: ‘Önce partilere teklif
edeceksin, ondan sonra eğer onlar hayır derse bağımsız
atayabilirsin.' Bunun üzereni nazikçe mektup yazdık. Buna halk
tarafından seçilmiş 3 milletvekili olumlu cevap verdi ve bu süreç
işlemeye başladı. İçtihadın böyle oluşması, benim arzu ettiğim bir
şey değildi. Keşke, teamülü, içtihadı başka bir şekilde
oluşturabilseydik birlikte. Peki, ben de bir parti genel başkanı
olarak Sayın Cumhurbaşkanı'na deseydim ki; ‘CHP ve MHP işbirliği
yapmıyor ben niye bu sorumluluğu alayım? Niye, bu seçime giderken
bir sürü risk alanına gireyim?' Böyle demiş olsaydım; çok daha
büyük bir Anayasal kriz olacaktı ve ne olacağı Anayasa'da
yazılmamıştı. Bu sefer, Türkiye'de hükümet boşluğu doğardı. Bu
konuda benim bunu deme hakkım, Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Bahçeli
kadar vardı. Ama bunu demedim. Çünkü, ülke bir yangın çemberinin
içerisindeyken ve herkes kaygıyla ‘acaba nasıl bir hükümet
oluşacak' diye beklerken, biz bir krize yol açmayız. Bunu Sayın
Bahçeli'nin anlaması gerekiyordu. Bir Cumhurbaşkanı bir Başbakan'a
Anayasa kitapçığını fırlattığında ülkenin nasıl bir krize
girdiğini, Sayın Bahçeli rahmetli Ecevit'in yanında otururken
yaşadı. Biz, sorumluluğumuzun gereğini yaptık" diye
konuştu.
"TUĞRUL TÜRKEŞ İLE ÖNCEDEN BİR TEMASIM OLMADI"
Başbakan Davutoğlu, Tuğrul Türkeş ile bakanlık teklif etmeden önce
bir teması olup olmadığı yönündeki soruya, şu şekilde cevap
verdi:
"Sayın Türkeş ile ben mektubu yazıp gönderene kadar hiçbir
görüşmem, hiçbir temasım olmadı. Ama Sayın Türkeş'i geçmişten
tanıyorum. Birçok toplantıda birlikte olduk. Rahmetli Türkeş'le
ilgili yayınlanmamış çok geniş bir araştırmam vardır. Üniversitede
yüksek lisanstayken; siyasi faaliyetleriyle ilgili yaptığım bir
çalışma var. Aile geçmişini de bilirim, kendi siyasi kariyerini de
bilirim. Bu anlamda ‘evet' cevabını vermesi beni şaşırtmadı. Hiçbir
temasım olmadı ama cevabına da şaşırmadım. Bu çerçevede Sayın
Türkeş ile ‘evet' dedikten sonra bir görüşmem oldu. Teşekkür ettim
ve ertesi gün bir araya gelmeyi arzu ettiğimi ifade ettim. Sonra
bir araya geldik, 1 saati aşkın da bir görüşmemiz oldu. Sayın
Türkeş, bence içinden gelen sesi dinledi. İçinden gelen sesin ona
‘bu bir devlet görevidir, şuanda bunu yapmazsam ileride izah
edemem' dediğine inanıyorum."
"TUĞRUL TÜRKEŞ AK PARTİ'YE GEÇMEK İÇİN ‘EVET'
DEMEDİ"
Tuğrul Türkeş'in AK Parti'ye geçmek için bir talebi olmadığını ve
kendisinin de bu yönde bir teklifte bulunmadığını kaydeden
Davutoğlu, "Sayın Türkeş'le önceden bir görüşmemiz olmadı.
Sayın Türkeş MHP'nin bir milletvekili olarak, Anayasa'nın
gerektirdiği vazifeyi yapmak için ‘evet' dedi. AK Parti'ye geçmek
için ‘evet' demedi. Sayın Türkeş'e ‘eğer siz partiden ihraç
edilirseniz ne olur' diye sormadım. O zaten, böyle bir ihtimali göz
önüne alarak dirayetli, cesur bir karar aldı, alternatifini
düşünerek böyle bir karar almadı. Hukuken şuanda o MHP'li iken bu
görevi kabul ettiği için, Anayasal görevini yerine getirmiş bir
Başbakan Yardımcısıdır; benim nazarımda öyledir. Bu bir AK Parti
hükümeti değil ve bu hükümete giren AK Parti'ye gelmiş olmuyor. Bu,
Anayasa'nın öngördüğü bir geçici Bakanlar Kurulu'dur. Burada
herkes, o kuralın gereği olarak orada. Ben bunu Sayın Türkeş'e
söylemeyi etik görmem, Sayın Türkeş'le böyle bir konuyu konuşmayı
da Anayasal zorunluluğa uygun görmem" ifadelerini
kullandı.
Davutoğlu, bakanlık teklifine olumsuz cevap verenlerin kendisini
şaşırttığını söyledi. Levent Tüzel'in ‘hayır' demesinin HDP'nin
kendi içerisindeki bir süreçten kaynaklandığını kaydeden Davutoğlu,
"Hayır, diyenlerin hepsine şaşırdım. Bir kısmı şahsen
tanıdığım isimler; ‘hayır' diyen herkese şaşırdım. Onları tanıdığım
kadarıyla, tercih ediş gerekçelerime bakarak şaşırdım. Levent beyin
‘hayır' demesi, gördüğüm kadarıyla başka gerekçelere dayanıyor.
Normalde ‘hayır' demeyebilirdi diye düşünüyorum. O, HDP'nin kendi
içerisinde, EMEP'in Genel Başkanı, o anlamda farklı bir ‘hayır' o.
Diğerlerinin hükümete katılmama kararından daha farklı olarak,
kendi içlerinde bir süreçle alınan bir husus. Bildiğim kadarıyla,
önceden ‘hayır' diye bir önyargısı yoktu onun"
değerlendirmelerinde bulundu.
Başbakan Davutoğlu, bakanlık teklif etmek için telefonla Ayşen
Gürcan'ı aradığında, aralarında geçen diyalogu şöyle anlattı:
"Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olarak atadığımız
arkadaşımız Ayşen Hanım'ı aradım. İstanbul'da olduğunu
düşünüyordum; sonra dedi ‘ben Mescid-i Aksa'dayım.' Sonra bağlantı
kesildi. Ardından bir daha bağladılar. ‘Mescid-i Aksa'dasınız ama
Türkiye'ye gelseniz iyi olur. Sizinle ilgili hayırlı bir haberim
var. Sizi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'na öngördük' dedim.
Ardından kesildi telefon. Sonra, ‘Sayın Başbakanım, sosyal
politikaları anladım ama gerisini anlayamadım, ne oldu' dedi. Dedim
ki, ‘Mescid-i Aksa'dasınız dua edin, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı'na atandınız.' Tekrar görüşme kesildi. Daha sonra bir
daha bağlandık, ‘efendim, bu sefer aileyi de anladım da sonunu
anlamadım' dedi. Derken, 7-8 telefon bağlantısı sonrasında hayırlı
haberi aldı ve ‘efendim, hemen geliyorum' dedi. Teveccühü için
teşekkür ettim. Haberi, Mescid-i Aksa'da almış olması da hayırlı
oldu."
(İHA)