TBMM Başkanı Mustafa Şentop: ’’ Trump’ın kararı egemenlik ilkesinin açıkça ihlalidir’’
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mustafa Şentop, Parlamentolararası Birliği (PAB) 140. Genel Kuruluna katılmak üzere Katar'ın başkenti Doha'ya geldi. Şentop, Doha'da Asya Parlamenter Asamblesi (APA) Dönem Başkanı olarak yaptığı açıklamada "Parlamentolararası Birlik 140. Genel Kurulu için bir araya geldiğimiz Katar'ın başkenti Doha'da Asya Parlamenter Asamblesi (APA) Dönem Başkanı...
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mustafa Şentop,
Parlamentolararası Birliği (PAB) 140. Genel Kuruluna katılmak üzere
Katar'ın başkenti Doha'ya geldi. Şentop, Doha'da Asya Parlamenter
Asamblesi (APA) Dönem Başkanı olarak yaptığı açıklamada
"Parlamentolararası Birlik 140. Genel Kurulu için bir araya
geldiğimiz Katar'ın başkenti Doha'da Asya Parlamenter Asamblesi
(APA) Dönem Başkanı olarak sizlerle buluşmanın mutluluğunu yaşıyor
ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. Her vesileyle vurguladığımız
üzere, APA'yı parlamenter diplomasi açısından son derece önemli
platform olarak görüyoruz. Bu çerçevede, Türkiye Büyük Millet
Meclisi olarak APA'nın 2017-2019 dönem başkanlığı görevini
üstlendik. Saygıdeğer Meclisimizin ev sahipliğinde APA 10. Genel
Kurul Toplantısı, 20-25 Kasım 2017 tarihlerinde İstanbul'da
düzenlenmiştir. APA 11. Genel Kurul toplantısı da keza 28 Kasım-3
Aralık 2018 tarihlerinde İstanbul'da gerçekleştirilmiştir"
dedi.
"APA olarak Asya bölgesinde barış, refah, ekonomik ve
sosyal ilişkiler konularında parlamentolararası işbirliğini
güçlendirmek temel amacımızdır" diyen Şentop,
"Gerçekleştireceğimiz işbirliğiyle, geleneksel diplomasiye
ilave güç katabilir, Asya kıtasının sorunlarının çözümünde önemli
pay sahibi olabiliriz. Bu itibarla sorumluluklarımız büyüktür. Asya
kıtasının küresel siyaset ve ekonomide yükselen güç olduğu, 21.
yüzyılın bizzat "Asya yüzyılı" olarak nitelendiği
göz önüne alındığında, bölgede ekonomik refahın desteklenmesi,
esasen uluslararası ekonomik sistemin tümü bakımından büyük önem
taşımaktadır. Asya ülkeleri son yıllarda ekonomide, özellikle
yoksulluğun azaltılması ve gelirin artırılması konularında önemli
ilerlemeler kaydetti. Birçok Asya ülkesi 2030 yılına kadar
yoksulluğun kökünün kazınması hedefine ulaşma yolunda ciddi
ilerleme sağladı. Kıtada sürdürülebilir kalkınmayı destekleyecek
biçimde altyapı gelişimi de devam etmektedir. Söz konusu
sürdürülebilir kalkınma süreci ilerledikçe bununla ilgili
alanlardaki ihtiyaçlar da artmaktadır. Bu nedenle, Asya ülkelerinin
ekonomik büyüme ve kalkınma için ekonomik entegrasyon ile
işbirliğinin yanı sıra kendi kapasite gelişimlerini de artırmaları
önem taşımaktadır. Bölgedeki ülkelerin sahip olduğu zengin insan
kaynaklarının, bilim, teknoloji, yenilikçilik, iklim değişikliği,
afet yönetimi, sürdürülebilir tarım, yeşil büyüme, yenilenebilir
enerji, su kaynakları yönetimi ve sağlık gibi kalkınmaya ilgili
birçok alanda ilerleme kaydedilmesi için yeterli potansiyeli
sunduğuna inanıyoruz. Ülkeler arasında gelişmişlik düzeylerindeki
farkın kapatılması, yoksulluğun üstesinden gelinmesi,
bağlantısallığın en üst düzeyde sağlanması, su, gıda ve enerji
güvenliği gibi temel konularda gelişme gösterilmesi suretiyle, BM
2030 Kalkınma Hedeflerine giden yolda Asya'nın bir barış, istikrar
ve refah kıtası konumuna yükselebileceğini düşünüyoruz. Asya
bölgesinde toplumların kaliteli bir yaşam standardına ulaşmayı
fazlasıyla hak ettikleri görüşündeyiz" ifadelerini
kullandı.
"TÜM KITALARA YÖNELİK AÇILIM VE ORTAKLIK POLİTİKALARIMIZI
HAYATA GEÇİRMEYE DEVAM EDİYORUZ"
Asya kıtasının Türk dış politikasında özel bir yere ve öneme sahip
olduğuna değinen Şentop, şunları kaydetti:
"Bu çerçevede Asya kıtası, Türk dış politikasında da özel
bir yere ve öneme sahiptir. Girişimci ve insani yaklaşımı esas
alarak yürüttüğümüz dış politikamızda işbirliği ve dostluk
bağlarını sadece komşu ülkeler ve yakın coğrafyalardan ibaret
görmüyoruz. Asya başta olmak üzere tüm kıtalara yönelik açılım ve
ortaklık politikalarımızı hayata geçirmeye devam ediyoruz. Asya
bölgesindeki ülkeler ve uluslararası örgütlerle ilişkilerimiz hızla
gelişiyor. Kıtadaki kimi ülkelerle ilişkilerimiz stratejik ortaklık
düzeyine yükseldi. Tüm bölge ülkeleriyle ikili ticaret hacmimizde
son on yıl içerisinde ciddi artışlar yaşandı. Sadece bölgede değil,
dünya çapında en önemli devletlerarası entegrasyon girişimlerinden
biri olan Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) ile Sektörel
Diyalog Ortaklığı, diğer önemli bir örgüt olan Pasifik Adaları
Forumu ile ise 'Forum Sonrası Diyalog Ortağı' ilişkisi tesis ettik.
Geçtiğimiz yıllarda Bandar Seri Begavan (Brunei), Punom Pen
(Kamboçya), Nepido (Myanmar) ve Viyentiyan (Laos)
Büyükelçiliklerimizin açılmasıyla, Asya kıtasındaki diplomatik
ağımız genişledi. Önümüzdeki dönemde yeni diplomatik temsilcilikler
açılması yönündeki çalışmaları sürdürüyoruz. Ulusal bayrak
taşıyıcımız Türk Hava Yolları, Asya'daki uçuş noktalarını ve sefer
sayısını artırma konusunda planlamalarda bulunmakta. Türkiye
olarak, güvenlik, barış ve kalkınma alanındaki faaliyetlerimizi
yürütürken, bu farkındalık ile girişimlerde bulunmakta, bölgesel ve
küresel meselelere ilişkin öncü adımlar atmaktayız. Bu anlayışımız
sayesinde bugün dünyada milli gelire oranla ve toplamda en fazla
insani yardım yapan ülke konumundayız. OECD ülkeleri arasındaki en
yüksek büyüme oranına ulaşan ülkeler arasında yer alan Türkiye,
sahip olduğu potansiyelle Asya'da refahın desteklenmesi yolunda
sağlam ve güvenilir bir ortaktır. Ekonomik alandaki potansiyeline
ilaveten, dünya üzerinde çok taraflılığın güçlendirilmesini,
birlikte çalışma, çatışmaların barışçı yollardan çözümü ve
arabuluculuk kültürünün yerleştirilmesini dış politikasında
öncelikli hedeflerden biri olarak belirleyen Türkiye, bölgesel ve
küresel barış ve istikrar bağlamında değerli bir konuma sahiptir.
Türk dış politikası bakımından terörizmle mücadele ve bölgesel
buhran yönetimi en büyük önceliklerimiz arasında yer almaktadır. Bu
sorunların üstesinden ancak uluslararası toplum olarak doğru ortak
paydalarda buluşarak, samimi bir dayanışma sergileyerek
gelinebileceğine inanıyoruz. Din, dil, inanç farkı gözetmeden,
terörün hiçbir şekline herhangi bir kisve altında müsamaha
göstermeden, teröre karşı samimi, kararlı ve tutarlı bir şekilde
ortak mücadele Asya kıtasındaki tüm ülkelerin ortak hedefi
olmalıdır."
"PKK/PYD/YPG, FETÖ, DAEŞ VE DİĞER TERÖR ÖRGÜTLERİNİN HEPSİ
EŞİT DERECEDE TERÖRİSTTİR"
Terör örgütlerinin hepsinin aynı derecede tehdit oluşturduğuna
dikkat çeken Şentop, "PKK/PYD/YPG, FETÖ, DAEŞ ve diğer
terör örgütlerinin hepsi eşit derecede teröristtir, insani
değerlere, toplumların kalkınma ve refahına aynı ölçüde tehdit
oluşturmaktadır. Bu gibi örgütler diğer bölgelerde olduğu gibi Asya
kıtasının güvenliği için de tehdit oluşturmaktadır. Terör ve onun
ortaya çıkardığı 'yabancı terörist savaşçılar' sorunu bugün
Avrupa'ya olduğu gibi Asya ülkeleri için de büyük tehlike
içermektedir. Yeni Zelanda'nın Christchurch kentinde cuma namazını
kılan cemaate yönelik gerçekleştirilen terör saldırısı
insanlığımızı derinden etkilenmiş, hepimizi yaralamıştır. Dini
ibadetini yerine getirmekte olan masum kişileri hedef alan söz
konusu ırkçı ve faşist terör saldırısı, İslam karşıtlığının ve
Müslüman düşmanlığının ulaştığı tehlikeli boyutları bir kez daha
gözler önüne sermiştir. Demokrasi, insan hakları ve hukukun
üstünlüğü ilkeleri çerçevesinde birlikte yaşama iradesi gösteren
çoğulcu toplumları hedef alan bu tür eylemlere karşı, tüm dünya
artık sesini yükseltmeli, İslam karşıtlığını esas alan terörizme
dur demelidir. Huzurlarınızda Yeni Zelanda'da yaşanan terör
saldırısını bir kez daha lanetliyor; yaralananlara acil şifalar,
hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına ve Yeni Zelanda
halkına başsağlığı diliyorum" dedi.
Şentop, ABD Başkanı Donald Trump'ın Golan Tepeleri üzerindeki
İsrail işgalini resmen tanıyan son kararının uluslararası hukukun
temel dayanaklarından olan egemenlik ilkesinin açıkça ihlali
olduğunu belirterek şöyle devam etti:
"Sekiz yıldır süren Suriye krizi başlı başına bölgesel
güvenlik sorunu kaynağıdır. Bu krizinin uluslararası hukuk
çerçevesinde çözümü için sahada ve siyasi süreçte değerli katkılar
sunuyoruz. Kuşkusuz Filistin'le ilgili yaşanan mesele devam ettiği
müddetçe maalesef etrafındaki bölgelerin huzuru ve barışına yönelik
potansiyel riskler de içermektedir. Filistin'de süregelen işgalin
birtakım oldubittilerle tahkim edilmeye çalışıldığına tanık
olmaktayız. Bir yandan ABD'nin Tel Aviv Büyükelçiliğini Kudüs'e
taşıması, diğer yandan İsrail'in Filistin halkına yönelik şiddet
politikaları ve hız verdiği yasa dışı yerleşim planları bizi nihai
çözümden uzaklaştırmaktadır. Çözümsüzlüğün başlıca müsebbibi İsrail
iken, bedelini Filistin halkının ödemesinin hiçbir izahı yoktur.
Artık uluslararası toplumun tüm üyelerinin Filistin Devleti'ni
tanımak için önüne kasıtlı engeller konulan nihai çözümü
beklemekten vazgeçmesi gerekmektedir. Bu vesileyle bir kez daha
ilan ediyoruz ki, ABD Başkanı Donald Trump'ın Golan Tepeleri
üzerindeki İsrail işgalini resmen tanıyan son kararı uluslararası
hukukun temel dayanaklarından olan egemenlik ilkesinin açıkça
ihlalidir. Beklentimiz Orta Doğu Barış Sürecini sekteye uğratacak
ve hatta ortadan kaldırabilecek bu yanlış kararın gözden
geçirilmesi ve uluslararası hukuka uygun davranılmasıdır. Esasen,
bölgesel krizlerin çözümü için her şeyden önce uluslararası
toplumda samimi ve yapıcı iradenin yerleşmesi elzemdir. Türkiye bu
anlayışla, çatışmaların barışçı yollardan çözümü ve arabuluculuk
alanında aktif çaba içindedir. Bu çerçevede ülkemizde Arabuluculuk
Konferansları düzenliyoruz. BM, AGİT ve İİT'te arabuluculuk
kapasitesinin güçlendirilmesi için çalışıyoruz."
(İHA)