’’Soruyorum, bunun neresi özgürlük’’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, HDP'ye seslenerek, "Bu yavrularımızın katillerini, bu teröristleri savunanların yanında olmayı neyle izah edeceksiniz? Hem onların yanında yer alın, onlarla beraber hareket edin, öbür taraftan demokrasi deyin, özgürlük deyin. Soruyorum, bunun neresi özgürlük, bunun neresi demokrasi? Eğer demokrasiden bahsediyorsan her şey parlamentoda var" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, HDP'ye seslenerek, "Bu
yavrularımızın katillerini, bu teröristleri savunanların yanında
olmayı neyle izah edeceksiniz? Hem onların yanında yer alın,
onlarla beraber hareket edin, öbür taraftan demokrasi deyin,
özgürlük deyin. Soruyorum, bunun neresi özgürlük, bunun neresi
demokrasi? Eğer demokrasiden bahsediyorsan her şey parlamentoda
var" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trabzon, Rize, Gümüşhane, Bayburt, Sakarya,
Giresun, Ordu, Samsun, Sinop, Tokat ve Artvin illerinden gelen
muhtarlarla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde bir araya geldi.
Muhtarlara hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtarlarla ilkini 27
Ocak'ta gerçekleştirdiği toplantıların bugün sekizincisini
gerçekleştirdiklerini ifade etti. Yaklaşık 400'er kişilik gruplar
halinde yaptıkları bu toplantılar vesilesiyle Türkiye'nin her
köşesinden muhtarlarla hasbihal etme ve hasret giderme imkanı
bulduklarının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İnşallah
ülkemizdeki muhtarların tamamıyla bu şekilde bir araya gelerek
hasbihal etmenin, soframızı paylaşmanın arzusu içindeyiz. İçinde
bulunduğumuz bu bina ve yanındaki iki blok Cumhurbaşkanlığı
Külliyemizin resmi tören ve kabullerinin yapıldığı, çalışma
ofislerinin yer aldığı bölümünü oluşturuyor. Hemen karşımızda bu
bölgeye ve Ankaramıza yakıştığına inandığım Millet Camimiz
bulunuyor. Ramazan ayında açılışını yaptığımız bu caminin adına
yakışır şekilde milletimizden büyük bir ilgi görüyor olmasından
memnuniyet duyuyorum. Camimizin yanında yer kalan kongre merkezi
şuanda inşa halinde. İnşallah onu da yıl sonuna kadar hizmete açmış
olacağız. Zira Ankaramız da gerçekten bakanlıklarımızın veya
bakanlarımızın büyük toplantılarını yapabileceği salonlar pek yok.
Olanlarda çok çok az ama burada devletin bakanlıklarına,
kurumlarına, yakışır istiyoruz ki büyük bir kongre merkezini kurmuş
olalım. Hemen yine camimizin alt sağ tarafında bir çok amaçlı
diyebileceğim salon yapıyoruz ki burada 2 bin kişilik aynı yemek
ikramında bulunabileceğimiz, bin kişiye 500 kişiye yemek ikramında
buluna bileceğimiz bir bina daha yapalım, altında yine sergi
salonları olsun buralarda bir çok sergi etkinliklerini
gerçekleştirilen arzundayız. İnşallah proje aşamasında ve proje
aşamasında olan bu iki projeyi de öyle zannediyorum 2016'nın sonuna
kadar bitireceğiz ve böylece külliyeyi tamamlamış
olacağız" dedi.
"BİZ TARAFSIZ OLMAYACAĞIZ, BİZ DAİMA MİLLETİMİZİN TARAFINDA
OLACAĞIZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin en büyük kütüphanesinin de
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi içerisinde yer alacağına dikkat çekti.
Çalışma ofisleri dışındaki birimlerin tüm halkın hizmetine açık
olacağının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye için iftihar
kaynağı olacak olan külliyeyi hayata geçireceklerini dile getirdi.
Pazartesi günü 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birinci
yıldönümünü geride bıraktıklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan,
"Türkiye'nin doğrudan halkın oyuyla iş başına gelmiş ilk
cumhurbaşkanı olarak bu vesileyle bir kez daha şahsıma gösterdiği
teveccüh için milletime şükranlarımı arzu ediyorum. Geçtiğimiz bir
yıl içinde 50 ilimizi ziyaret ettim. Bunlardan dördüne de iki defa
gittim. Yine bu bir yıllık dönemde 33 ayrı ülkeyi ziyaret ederek o
ülkelerinin devlet başkanlarıyla resmi görüşmeler yaptım. Bu
ziyaretlerde ayrıca heyetler arası toplantılar, iş forumları ve
diğer görüşmeler vasıtasıyla Türkiye ile o ülkeler arasındaki
ilişkileri geliştirmenin çabası içinde olduk. Burada
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde milletimizin her kesiminden
kardeşlerimizle bir araya geldik. Hasbihal ettik, hasret giderdik.
Sadece muhtarlarımızla sekizinci buluşmamızı bugün
gerçekleştiriyoruz. Bunun yanında işçilerimiz, iş verenlerimizle,
ihracatçılarımızla, esnaflarımızla, gençlerimizle, çocuklarımızla,
polislerimizle, sivil toplum örgütlerimizle, gazilerimizle,
şehitlerimizin yakınlarıyla velhasıl milletimizle bir araya geldik.
Ülkemizin ziyaret eden devlet ve hükümet başkanlarını diğer
yetkilileri burada misafir ettik. Biliyorsunuz Cumhurbaşkanı
seçilirken bir söz vermiştim, ‘biz tarafsız olmayacağız, biz daima
milletimizin tarafında olacağız.' Hamdolsun bugüne kadar verdiğimiz
sözü tuttuk, tutmaya da devam edeceğiz" diye konuştu.
"TÜRKİYE'DE SİYASETEN ALANI İLK DEFA BU KADAR
GENİŞLEDİ"
Cumhurbaşkanlığı makamını vesayetin bekçisi konumundan milletin
hizmetkarı konumuna getirdiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı
Erdoğan, "'Biz milletimize efendi olmaya değil, hizmetkar
olmaya geliyoruz' dedik ve milletimizin hizmetkarıyız. Çünkü biz
gücümüzü şu veya bu odaktan değil doğrudan milletimizden alıyoruz.
Dolayısıyla sorumluluğumuz da milletimize karşı. Bu anlayış
sayesinde Türkiye'de siyaseten alanı ilk defa bu kadar genişledi.
Milletimizin gündemiyle Cumhurbaşkanlığı dahil devletin ve
siyasetin gündemi ilk defa bu kadar iç içe geçti" şeklinde
konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, karanlık ellerin Türkiye'yi rahat
bırakmamak, kazanımlarına heba etmek için hiç boş durmadığını
kaydetti.
"ÖZGÜR İRADELERİNİ SANDIĞA YANSITMALARINI SAĞLAMA KONUSUNDA
MAALESEF YETERSİZ KALDI"
Güçlü bir Türkiye'yi istemediklerini, buna tahammül edemediklerini,
ekonomik yönden güçlü, siyasi yönden güçlü, askeri yönden güçlü bir
Türkiye'yi asla istemediklerini altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan,
konuşmasına şöyle devam etti:
"Nasıl böleriz, nasıl parçalarız, nasıl onları içinde
birbirine düşürürüz hep bunun gayreti içerisindeler. Fakat başarılı
olamayacaklar. İnşallah bu millet küllerinden doğru İstiklal
mücadelesinde şimdi de aynen o süreci güçlenerek devam ettiriyor.
Hatırlayın 2002'nin Kasım'ın da Türkiye neydi, şuanda ne? Buna
baktığımız zaman güçlenen ve yükselen bir Türkiye var. Biz burada
olmayacağız, daha iyi bir yerde olacağız, daha güçlü bir yerde
olacağız. 2023 Türkiye'si Allah'ın izni ile çok daha güçlü olacak.
7 Haziran seçimleri öncesinde bilhassa doğu ve güney doğu Anadolu
bölgemizde vatandaşlarımız üzerinde çok ciddi bir baskı ve tehdit
iklimi oluşturuldu. Burada açıkça ifade etmek durumundayım ki,
ilgili kurumlarımız vatandaşlarımızın özgür iradelerini sandığa
yansıtmalarını sağlama konusunda maalesef yetersiz kaldı. Bunu
açıkça söylemek zorundayım. Buna rağmen seçimler sonrasında ortaya
çıkan tablo iyi değerlendirile bilir Türkiye için yeni bir dönemin
kapısı aralana bilirdi. Fakat bu da yapılmadı. Siyasi parti
yönetimlerinin ortaya koyduğu ikircikli tavır Türkiye'yi sıkıntılı
bir dönem itti. Hem bölgemizdeki gelişmeleri hem de bu şekilde
oluşan belirsizlik ortamını fırsat bilen bölücü terör örgütü 11
Temmuz da yeniden saldırılarına başlayacağını ilan etti. 20
Temmuz'da Suruç'ta girişilen bombalı eylem bahane edilerek alçakça,
kalleşçe, ahlaksızca saldırıları girişildi. Evinde uykuda olan iki
genç polisimizden, çarşıda gezen eşiyle, çocuğuyla pazarda
alışverişe çıkan binbaşımıza, astsubayımıza kadar, tüm kamu
görevlilerine yönelik kalleşçe saldırılar başlatıldı. Kaza var diye
olay yerine çağırılan trafik polisine yanın da eşi ve çocuğu olduğu
halde az öncede ifade ettiği gibi özel otomobiliyle evine giden
binbaşımıza kurşun sıkanların yüreklerinde zerre miktarı Allah
korkusu olmadığını zaten biliyoruz. Ama inanın bunlarda en küçük
bir utanma duygusu bile yok."
"Peki şimdi soruyorum, bunlara destek veren, bunların
yanında yer alan, akıllı olduğunu, köşelerde mürekkep akıttıklarını
söyleyenlere buradan sesleniyorum, siz acaba bu ülkede
milliyetperver, vatansever olduğunuzu neyle ispat
edeceksiniz?" diye soran Cumhurbaşkanı Erdoğan,
"Bu yavrularımızın katillerini, bu teröristleri
savunanların yanında olmayı neyle izah edeceksiniz? Hem onların
yanında yer alın, onlarla beraber hareket edin, öbür taraftan
demokrasi deyin, özgürlük deyin. Soruyorum, bunun neresi özgürlük,
bunun neresi demokrasi? Eğer demokrasiden bahsediyorsan her şey
Parlamentoda var. Demokratik sistem içerisinde var. Gel mücadeleni
Parlamentoda ver. Ama bunlar arkalarına o silahlı güçleri
almadıkları sürece Parlamentodaki temsil güçlerinin bu denli güçlü
olacağına inanmıyorlar. İnanmadıkları içinde işte böyle belli
grupları yanlarında toplamak, bir değişle bakıyorsunuz yine belli
bazı köşe yazarlarını da destek kıtaları olarak yanlarına almak
suretiyle bu ülkede ülkeyi parçalamanın, bu milleti parçalamanın
gayreti içerisine giriyorlar. Ambulansa, itfaiye aracına,
Kızılay'ın kan toplama aracına, iş makinasına, vatandaşımızın ekmek
teknesi olan kamyonuna, TIR'ına, olaylarla hiçbir ilgisi olmayan
insanların otomobillerine saldırmak alçaklığın ta kendisi değil
midir? İşte geçenlerde Tunceli-Erzincan yolunda geldiği bir tane
terörist yanında bir başka terörist orada nutuk atıyor. Nutuğu
attıktan sonra o yoldaki sivillerde onları alkışlıyor. Şimdi
sevgili kardeşlerim bunların hepsi kanunlarda var. Burada bütün
mesele devletin kurumlarının el ele dayanışma halinde olmasıdır.
Ama devletin içinde dediğim gibi bir paralel yapı gibi bir zalim
yapının olması çeşitli kurumların içerisine savrulmuş, serpilmiş
olması süreci zorlaştırıyor. Bir taraftan bunları da aşmanın
mücadelesini veriyoruz. Bakınız sokak başlarını kazıyarak, yolları
kapatmak, yollara mayınlı tuzaklar kurmak, yollarlı kesip insanları
tehdit etmek, araçları yakmak, yıkmak, yol yapımını, baraj
inşaatını engellemek… Bu barajlarda ne olacak. Su toplanacak. Ne
olacak, tüm o kurak araziler onunla sulanacak. Ne olacak elektrik
enerjisi üretilecek. Ama bunların ruhunda öyle bir anlayış var ki
ondan sonra faturayı nereye kesecek hükümete kesecek, devlete
kesecek. Ne diyecek, ‘Bak elektriğimizi vermiyor.' Elektriği kesen
sensin. Doğalgaz boru hatlarını patlatan sensin. Elektrik parası da
maalesef zaten onu da vermiyorlar bildiğiniz gibi böyle bir yapıda
var. Bu anlayış içerisinde hala bu ülkede bunlar özgürlükten
bahsediyorlar, bunlar demokrasiden bahsediyorlar. Böyle bir şey
olabilir mi? Utanmadan, sıkılmadan bunu da dindar geçinenleri
söylüyor, ‘Barajlar sebebiyle Allah'ın verdiği yağmurdan nasıl para
alırsınız' diyorlar. Eyvallah Allah'ın verdiği yağmur bu barajlar
olması bunlar nereye gider toprağa gider. Ne olur dere olur, ırmak
olur denize gider. Ama bu barajların bir maliyeti yok mu? Bu
barajlar milyarlarca maliyeti olan barajlar. Bunların işletme
masrafları yok mu? Bunlarla ilgili olarak sana verilen suyun bir
bedelini ödemeyecek misin?" ifadelerini kullandı.
(İHA)