son hakim ve savcı atamalarını eleştirdi

CHP Sözcüsü Bülent Tezcan, son hakim ve savcı atamalarını eleştirdi.

CHP Sözcüsü Bülent Tezcan, son hakim ve savcı atamalarını eleştirdi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu öncülüğünde başlatılan "Adalet Yürüyüşü", 21. gününde Kocaeli'den devam etti. Sabah saatlerinde yürüyüşe başlayan konvoy, ilk mola yerine vardı. Mola sırasında CHP lideri Kılıçdaroğlu, MYK toplantısı gerçekleştirdi. MYK toplantısı sonrası parti sözcüsü Bülent Tezcan basın toplantısı düzenledi.

CHP Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, Bursa'daki olayda yaşamını yitiren Av. Özgür Aksoy'un ailesine başsağlığı diledi. Taziyelerini bildiren Tezcan, "Bu çerçevede yürüyüş güzergâhındaki merkez yönetim kurulu toplantılarımızın da sonuncusunu yapmış bulunuyoruz. Önce bir acı haberimiz var. Gemlik Belediye Meclis üyemiz, Bursa Büyükşehir Belediye Meclis üyemiz Avukat Özgür Aksoy'u kaybettik. Hain bir saldırı. Bir kişinin adalet görevini yerine getirmesi sebebiyle, avukatlık görevini yerine getirmesi sebebiyle, avukatlık mesleğini icra eden belediye meclis üyesi arkadaşımızı katletti. Uzun yıllar ve halen emek veren bir arkadaşımızdı. Acısını paylaşıyoruz. Ailesine baş sağlığı diliyoruz. Bütün arkadaşlarımız acılarını paylaşıyorlar. Bugün cenazesi defnedilecek. Bir kısmımız da defin törenine katılacak" şeklinde konuştu.

"ARTIK GERİ SAYIM BAŞLADI"

Yürüyüş boyunca yalnızca adalet sloganı atılacağını, adalet pankartı taşınacağının altını çizen Tezcan, MYK'da da Pazar günü yapılacak olan mitinge ilişkin görüşmelerin yapıldığını ifade etti. Tezcan, şöyle devam etti:

"Adalet yürüyüşümüzün son haftasına girdik. Artık geri sayım başladı. Pazar günü büyük buluşmayı gerçekleştiriyoruz. Öncelikle 15 Haziran günü Ankara'dan sayın genel başkanımızın yola çıktığı günden bu yana adalet yürüyüşüne büyük destek veren, toplumumuzun her kesiminden, gönlünü burayla paylaşan vatandaşlarımıza çok teşekkür ediyoruz. Dalga dalga büyüyerek yürüyüşümüz devam ediyor. 9 Temmuz günü saat 18.00'de Maltepe'de Pazar günü o büyük buluşmayı geçekleştireceğiz. Adalet özlemi olan herkesin, adalet isteği olan herkesin buluşması ve sesini oradan bütün dünyaya yükselteceği o büyük buluşmayı gerçekleştireceğiz. Programımız görüyorsunuz zaman içerisinde çok yoğun katılımlarla, düzenli bir şekilde tamamlanması içtin elimizden gelen çabayı gösteriyoruz. Bu gün Merkez Yönetim Kurulumuzda Pazar günkü mitingle ilgili son rotuşleri ve konuşmaları yapıldı. Miting düzenlemesiyle ilgili çalışmaları tamamladık. Bu çerçevede tekrar şunu hatırlatmakta yarar görüyoruz. Mitingle ilgili bir kurallar bütünü hazırlayacağı ve yazılı olarak da dağıtacağız. Ama esas olarak şunların bilinmesinde yarar var. Bu yürüyüşün tek bir sloganı var. Hak, hukuk, adalet. Tema sadece adalet. Bu yürüyüşün pankartı, afişi, bayrağı sadece adalet pankartı olacak. Atatürk posterleri ve Türk Bayrağı olacak. Bunun dışında pankart, flama taşınmayacak. Hiçbir kuruluş dernek, sivil toplum örgütü, siyasi parti bayrağı, afişi taşınmayacak ve sloganı da atılmayacak. Sadece hak, hukuk, adalet sloganıyla mitingimizi tamamlayacağız."

HAKİM VE SAVCI ATAMALARI

Hakimler Savcılar Kurulu kararnamesine dikkat çeken parti sözcüsü Bülent Tezcan, "Adalet yürüyüşü güzergahında yürüyüşümüz devam ederken, Türkiye'nin adalete ne kadar ihtiyaç olduğunu yaşanan olaylar bir kez daha gösteriyor. Bakın dün Hakimler Savcılar Kurulu kararnamesi yayınlandı. 780 hakim ve savcı sürgün edildi. Yerleri değiştirildi. Şimdi artık iktidarın FETÖ'cü hakim ve savcılara yönelik işlem yapıyorum deme şansı da kalmadı. Çünkü 3 bin 500 hakim ve savcıyı FETÖ'cü oldukları gerekçesiyle zaten o süreç içerisinde ihraç ettiler. FETÖ'cü olan yargı mensuplarına yönelik işlemlere herhangi bir itirazımız dün de olmadı, bugün de olmaz yarın da olmayacak. Ancak bu Hakimler Savcılar Kurulu, kararının iktidara koşulsuz biat etmeyenleri savcıları, hakimleri sürgün kararnamesi olduğunu çok iyi biliyoruz. 16 Nisan referandumu sürecinde söylediğimiz yargıyı tamamen iktidarın kontrolü altına sokma çabasının bir başka eşiğinde daha bulunuyoruz. Bu hakim savcılar içerisinde FETÖ ana dava iddianamesini hazırlayan Necip Cem İşçimen var. Kızağa alındı. Oysa çok ciddi hazırlık yapmıştı. Bunlar FETÖ ile mücadele eden savcılar. O kararnamede Adil Öksüz'ün, o kontrollü darbenin kara kutusu Öksüz'ü tutuklama istemiyle sevk eden savcı sürgün edildi. Hani FETÖ ile mücadele. Ama bir bakıyorsunuz yine bu kararnamede 16 Nisan'dan önce sosyal medya paylaşımlarında çıkıp ‘hayır' diyenler yarın PKK'lı terörist olarak muamele görmeye hazır olsun diyen savcılar ise terfi ettiriliyor. Bir şey çok açık, iktidara kul olmuş, biat etmiş, yargıçlık savcılıktan uzak duran, iktidarın emrinde hareket edenlerin ödüllendirildiği ama bağımsız olarak yargıç, hakim olarak savcı olarak görev yapmak isteyenlerin ise cezalandırıldığı bir süreç. Biz bunu 16 Nisan öncesinde de söylemiştik. Türkiye buraya doğru gidiyor. O sürece destek verenlerin bu ibretlik tabloyu bir kere daha görmelerinde yarar olduğunu düşünüyoruz."

"ADALET YÜRÜYÜŞÜNÜN RÜZGARI BUNLARIN AYARINI BOZDU"

15 Temmuz darbe girişiminin yıl dönümünde tutulacak olan demokrasi nöbetlerine atıfta bulunan CHP'li Bülent Tezcan, şöyle devam etti.

"İktidar demokrasi nöbetlerine başlamış. Çok ilginç biz bu kutlu yürüyüşü başlattığımız zaman adalet adliye sarayında aranır sokaklarda aranmaz diyenler demokrasiyi meydanlarda nöbet tutarak arama noktasına gelmişler. Bizim adaleti sokakta aramamızı hazmedemeyenler demokrasiyi sokakta aramaya başlamışlar. Bu önemli ve ibret verici bir gelişmedir. Başka bir şey daha var. Ben merak ediyorum bu çağrıyı yapanlar demokrasi nöbeti çağrısı yapanlar ve başlatacak olanlar, acaba Türkiye'de demokrasiyi kimin kaybettirdiğinin farkındalar mı? İktidarda kim var Türkiye'de. Bu çağrıyı yapanların yönetme yetkisi yok mu? Biz mi yönetiyoruz Türkiye'yi. Bu çağrıyı yapanların iktidar kullanma yetkisi yok mu? Türkiye'de demokrasiyi ortadan kaldıran, kaybettiren, yok eden ana muhalefet partisi mi? Hem ülkeyi yöneteceksiniz. Hem devletin bütün imkanları elinizde olacak. İktidar partisi olacaksınız. Ondan sonra meydanlarda demokrasi arayacaksınız. Buna söyleyecek söz bulamıyoruz. Herhalde olsa olsa adalet yürüyüşünün o büyük yürüyüşün rüzgarı bunların ayarlarını bozdu. İktidar bir nöbete girdi. Hani krize girerler ya. Adalet yürüyüşünün nöbeti tuttu iktidarı. O yüzden meydanlarda demokrasi nöbeti arayışı içine girdiler. Gerçekten demokrasiyi arıyorlarsa biz destek vermeye hazırız. Ama biliyoruz ki onların niyeti demokrasiyi aramak değil. Yok ettikleri demokrasi üzerinden bir tek adam rejimi kurmaktadır. Oradan demokrasi çıkmaz."

"BİZ MİLLETVEKİLLERİNİ ETKİSİZ HALE GETİRECEK BİR İÇ TÜZÜK ÇALIŞMASINA KARŞI ÇIKARIZ"

Milletvekillerini etkisiz hale getirecek iç tüzük çalışmasına karşı çıkacaklarının altını çizen Tezcan, iç tüzük çalışmasına ilişkin de şu ifadelere yer verdi:

"Şimdi aynı 16 Nisan'da oluşturmaya çalıştıkları tek adam rejiminin yapı taşlarını yeni iç tüzük çalışmasıyla da hayata geçirmeye çalışıyorlar. Merkez Yönetim Kurulumuzda bunu da değerlendirdik. Önümüzdeki hafta iç tüzük daha maddelerin ne olduğu belli değil. Ama basına yansıdığı kadarıyla sızdırıldığı kadarıyla niyetlerinin ne olduğu konusunda aşağı yukarı bir fikir sahibiyiz. İç tüzük önümüzdeki hafta anayasa komisyonuna geliyor. Biz TBMM'nin yetkilerini ortadan kaldıracak, kısıtlayacak ve yok edecek bir iç tüzük çalışmasına destek vermeyiz. Karşı çıkarız. Biz milletvekili etkisiz hale getirecek bir iç tüzük çalışmasına karşı çıkarız. Bakın muhalefeti susturacak bir iç tüzük çalışması demiyorum, görünen o ki bu niyet sadece muhalefeti değil bütün milletvekillerini parlamentoyu etkisiz hale getirme girişiminin bir aracı olarak gündeme geliyor. Bu nedenle ister iktidar ister muhalefet, milletvekilinin hakkı milleti en etkili şekilde temsil edebilme hakkı ve görevidir. Bunu ortadan kaldıracak iç tüzük girişimlerine sonuna kadar direnecek ve mücadele edeceğiz. Önce bir paketin verilmesini, dedikodu düzeyinden çıkıp gerçeklik alanına çıkmasını bekliyoruz. Bu noktada parlamentoyu fiilen ortadan kaldırmaya, işlevsiz bırakmaya dönük tek adam rejimi girişimlerinin bir parçası gibi görünüyor. Ama asıl mesele Salı günü önce komisyona taslak geldiği zaman daha ayrıntılı olarak konuşabileceğiz. Son olarak 9 Temmuz bir büyük adalet buluşması olacak. Adalet sözcüsü, adalet kılıcı, adalet temsilcisi Kılıçdaroğlu. Bu sözleri ben söylemiyorum. 21 günlük yürüyüş boyunca vatandaşların sevgi gösterileriyle Genel Başkanımıza taktıkları isimler bunlar. Demek ki toplumun çok büyük bir adalet yarası var kanayan. Kemal Kılıçdaroğlu, 15 Haziran'daki yürüyüşüyle bu yaraya merhem olma konusunda yola çıktı. O yola çıkış bir telaş başlattı. 9 Temmuz Pazar günkü o büyük buluşma adalet ortak paydası çerçevesinde hayır buluşmasından daha geniş bir buluşmayı temsil edecek. 16 Nisan'da ‘evet' diyenlerin de beklentilerini ve isteklerini kucaklayan bir büyük adalet buluşması gerçekleştireceğiz."

"HÜKÜMETİN BAŞINDAKİ YETKİ SAHİPLERİ SÖZLERİNE DİKKAT ETMEK ZORUNDADIR"

Adalet yürüyüşünün siyaset malzemesi olarak kullanılmaması gerektiğini söyleyen Tezcan, "Bir şeye dikkat çekmek ihtiyacı buluyorum. Devletin yönetenler, hükumetin başındaki yetki sahipleri sözlerine dikkat etmek zorundalar. Başbakan, Başbakan Yardımcısı gibi o durumda, o pozisyondaki kişilerin bu yürüyüşü terör ile ilişkilendirmeye çalışmaları, bunu bir siyaset malzemesi olarak kullanmaya kalkmaları tamamen masum ve mazlum bir eylem biçim özü ve hedefleri itibariyle mazlum, masum, demokratik bir eylemi terör eylemi ile irtibatlandırmaya çalışılan sözleri provokasyon yapmak isteyenleri teşvik, eden tahrik edenleri cesaret eden sözlerdir. Onun için dün Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli'nin sözleri dahil olmak üzere o yakışmayan sözleri kullanmamalarını ve daha dikkatli konuşmalarını tavsiye etme ihtiyacı duyuyorum" dedi.

ELİTAŞ'IN AÇIKLAMALARI

AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş'ın OHAL ilanıyla ilgili Başbakan Binali Yıldırım ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun görüşmesine tanık olduğuna dair açıklamaları sorulan Bülent Tezcan, açıklamasını şöyle tamamladı:

"Sayın Elitaş'ın; Sayın Genel Başkanımızla Başbakan'ın yaptığı görüşmede hazır bulunup bulunmadığını bilmiyorum. Ne kadar tanıklık etti, bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var. OHAL ilan edilirken parti adına mecliste konuşmayı ben yaptım. Bizim orada söylediğimiz şey çok açıktır. Parlamentoyu devre dışı bırakmayın. 15 Temmuz darbe girişimine karşı parlamento ile birlikte mücadele ettik. Bundan sonra hesaplaşma sürecinde de parlamento etkin şekilde devrede olması gerekir. Parlamentoyu devre dışı bırakırsanız çok farklı sonuçlar doğar dedik. Ama bizim uyarılarımızı dinlemediler. 20 Temmuz darbesini oluşturdular. 15 Temmuz'u bir fırsata dönüştürüp bir 20 Temmuz, bir OHAL darbesi yaptılar. Sayın Genel başkanımızın Sayın Başbakan'a ne söylediğini ben çok iyi biliyorum. Sayın Genel Başkanımızın, Başbakan'a söylediği söz aynen şöyledir; ‘Parlamento devre dışı bırakılmamalıdır. Mecliste neye ihtiyaç duyarsanız, darbe girişimiyle mücadele etme konusunda biz o süreçte nasıl beraber bilendiysek, destek vermeye hazırız. Ancak Türkiye'de demokrasiyi savunacak bir partiye ihtiyaç var. Bu görev de en çok CHP'ye düşer. Bize düşer. Bu nedenle OHAL ilanına biz evet diyemeyiz' demiştir. Bu sözden Sayın Elitaş'ın anladığı söz çıkıyorsa onun anlayışına bırakıyorum. Sözün anlamını da size bırakıyorum."

(Kaan Kızıl/İHA)