’’Şimdi daha iyi anlıyoruz"
Başbakan Ahmet Davutoğlu, CHP ile yapılan koalisyon görüşmelerine ilişkin, "Önümüzdeki dönemde ister iktidar ve muhalefet olarak karşılıklı pozisyonlarda olalım, isterse şartlar gerektirdiğinde tekrar bir takım ortaklıklar önümüzdeki seçim veya sonrasını kast ediyorum, birbirimizi şimdi daha iyi anlıyoruz" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, CHP ile yapılan koalisyon
görüşmelerine ilişkin, "Önümüzdeki dönemde ister iktidar ve
muhalefet olarak karşılıklı pozisyonlarda olalım, isterse şartlar
gerektirdiğinde tekrar bir takım ortaklıklar önümüzdeki seçim veya
sonrasını kast ediyorum, birbirimizi şimdi daha iyi
anlıyoruz" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, TRT ekranlarında gündeme ilişkin
açıklamalarda bulundu. AK Parti'nin kuruluş yıldönümünün
hatırlatılması üzerine Davutoğlu, "Bugün bizim için bir
onur günü. Şehitlerimizin mevcudiyeti bu onur gününe büyük bir
hüzün ve boyut kattı. Ayrıca yine bir demokrasi mağduriyeti ve
demokrasi mücadelesinin üzerindeki baskı anlamında Rabia'nın da
bugün yıldönümü. İki sene önceki Rabia dün Adeviyye meydanında
demokrasi için yürüyen halka yönelik yapılan katliamdı. Bu
hüzünlerin arasında onurla 14.yılımızı idrak ettik" diye
konuştu.
Bir muhasebe yapma imkanı da bulduklarını ifade eden Davutoğlu,
"AK Parti konjonktürel bir siyasi hareket değil. Yeni bir
parti olarak doğdu 14 Ağustos 2001'de. Ama kökleri çok derinden
gelen ve o derinden gelen kültürel köklerden beslenen bir hareket
olarak da çok kısa sürede millete mal oldu. 14 yıl içinde o gün
yola çıkan kurucu genel başkanımız ve Sayın cumhurbaşkanımızın
öncülüğünde yola çıkan kadro çok önemli başarılara imza attı.
Devletin üst kademesinde üstlenen görevler bakımından başka hiçbir
partiye nasip olmayan önemli misyonlar üstlenildi. AK Parti'den iki
Cumhurbaşkanı. 11. Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül, 12.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan çıktı. Her ikisi de
parti kurulurken de bir aradaydılar. Bu zorlu mücadelede de omuz
omuza birbirini takip eden iki Cumhurbaşkanı olarak aynı siyasi
kadroyu temsil ettiler. Yine 3 Başbakan çıktı. Sayın Abdullah Gül,
Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve arkasından benim üstlendiğim görev.
5'te Meclis Başkanı çıkardı kendi içinden. Sayın Bülent Arınç,
Mehmet Ali Şahin, Köksal Toptan, Cemil Çiçek ve şimdi İsmet Yılmaz.
Bir kadro kendi içinden bu derece köklü devlet adamları ve temsil
kabiliyetini üstlenen liderler öncüler çıkarmışsa başlı başına
zaten başarının önemli göstergesi. Tam da böyle kritik bir aşamada
hükümet kurma aşamasında 14 Ağustos 2001'i anmamız 14. yılı anmamız
bizim için bu 14 yılın muhasebesini yapmak ve oradan aldığımız
hızla, oradan aldığımız aşk ve şevkle o günkü kurucu kadroların
ortaya koyduğu kurucu değer ve ilkelerle yola devam noktasında
güçlü bir ilham verdi" ifadelerini kullandı.
"İSTİŞARELERİMİZİ YAPTIK VE 3 KOMİSYON OLUŞTURDUM HER BİR
PARTİYE DÖNÜK OLARAK. CHP, MHP VE HDP İLE İLGİLİ OLARAK. ÇOK
HAZIRLIKLIYDIK"
CHP ile koalisyon görüşmelerinin dün itibariyle sona erdiği ve
sürecin nasıl ilerlediğinin sorulması üzerine Başbakan Davutoğlu,
şunları kaydetti:
"Bir planlama yaparız 7 Haziran günü. Ben Konya'dan
Ankara'ya gelirken zihnimde bu dönemde ne yapılacağıyla ilgili o
andan itibaren düşünmeye başlamıştım. Bir koalisyon zaruriyeti
ortaya çıkmıştı. O günden bugüne de hep aynı çizgiyi korumaya
çalıştım. O andan itibaren MYK'da, MKYK'da, Bakanlar Kurulu'nda hep
istişarelerimizi yaptık ve 3 komisyon oluşturdum her bir partiye
dönük olarak. CHP, MHP ve HDP ile ilgili olarak. Çok
hazırlıklıydık. Bütün bu metinleri ifadeleri, açıklamaları uyuşan
uyuşmayan yönleri ortaya koyduk. Cumhurbaşkanımız bana görevi tevdi
ettiğinde bu hazırlıklar tamamlanmıştı. Hemen arkasından 9
Temmuz'da görevi aldım. 13 Temmuz'da Sayın Kılıçdaroğlu, 14
Temmuz'da Sayın Bahçeli, 15 Temmuz'da HDP Eş Başkanlarıyla
görüştük. Sayın Kılıçdaroğlu ile oturduğumda son derece samimi bir
diyalog içinde yöntemi biz konuştuk. Koalisyon olup olmamasının
ötesinde yöntem üzerinde mutabık kaldık. Yani bu süreç içinde
birbirimize karşılıklı saygı etrafında acaba bir koalisyon kuralım
mı diye birlikte çaba sarf edelim. Şunu herkesin görmesi lazım. CHP
Ak Parti ilişkisi 1. Meclise, Meşrutiyete ilk meşrutiyete kadar
giden neredeyse 1876'lara kadar iki farklı akımdan beslenen siyasi
akımlarız. Bundan daha doğal bir şey yok. O zamanda bu zamana
özellikle yakın dönemde AK Parti tek bir kanat olarak doğmadı.
Bünyesinde eski CHP'lileri de barındırdı. Nihayet bakıldığında
siyasi akım olarak milli kültürel dokulardan beslendi AK Parti'de
CHP'de. Bu kültürel dokuların farklılıkları doğaldır. Derin
farklılar olduğunu ikimizde oturduğumuzda biliyorduk, bir güven
problemi olduğunu da biliyorduk. Bunu ifade etmişti Sayın
Kılıçdaroğlu, ‘Karşılıklı güven ihdasına ihtiyaç var'
diye."
İstikşafi görüşmelerde 35 saat çalışıldığını kaydeden Davutoğlu,
"Neticeye baktığımızda koalisyon hükümetin çıkmamış olması
bir başarısızlık gibi algılanır ama bu sürecin kendisi önce bir
başarı hikayesidir. Ne elde ettik; taraflar birbirlerine örnek
teşkil edecek daha sonraki dönemlerde de olumlu bir şekilde
hatırlanacak siyasi nezaket kurallarını, çok olgun bir üslubu
tecrübe ettiler ve başarıyla hayata geçirdiler. Bunda AK Parti
tarafı olarak bizim, CHP tarafı olarak oradaki muhatapların ve iki
genel başkanın katkıları oldu. Siyasi tansiyon bugün Türkiye'de
düşmüş ve bir olumlu atmosfer olmuşsa bu sürecin etkisi var.
İkincisi güven meselesi. Eminim şuanda Sayın Kılıçdaroğlu ve bizim
aramızda ve iki heyetler arasında ilk görüşmeye göre güven çok daha
güven ihdası mümkün olmuştur. Çünkü bu konular dışarıya
yansıtılmayacak dedik. Yansıtılmadı, şu kurallar içinde denildi,
kurallar hep beraber tespit ettiğimiz kurallara uyuldu. Peki
‘koalisyon niye olmadı' sorusuna geldiğimizde; o derin görüş
ayrılıklarının farkındaydık. Yapılan koalisyon müzakereleri
değildi. ‘Acaba koalisyonu nasıl gerçekleştirebiliriz' diye bir
egzersizdi" dedi.
"BİZ BİR KOALİSYON HÜKÜMETİ TEKLİFİ YAPMIŞIZ, YAPMAMIŞIZ
GİBİ TARTIŞMALARIN BU ANLAMDA BİR KARŞILIĞI YOK"
Pazartesi günü bir araya gelindiğinde saatlerce brifing aldığını
kaydeden Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Sayın Kılıçdaroğlu da aldı. İki konuda doğrusu bizim uzun
süreli bir koalisyonda karşılaşacağımız zorluklar olduğunu bizim
taraf olarak hissettik. Biz 12 yıllık kazanımları sürdüren bir
koalisyon istiyoruz. Tabi CHP eleştirmek açısından demiyorum, 12
yıllık dönemi bir yıkım bir olumsuzluklar dönemi olarak görüp bir
onarım hükümeti gibi bir kavram. Uzlaşması en zor alan buydu.
Burada iktidar ve muhalefet olarak pozisyonlarımız samimi ve
karşılıklı olarak dürüst pozisyonlardı. Bu pozisyonları bir araya
getirmek bizim açımızdan güçlükler vardı. Bazı ifadelerde bu
anlamda zorluklar vardı. Ayrıca başta dış politika ve eğitim olmak
üzere bazı muhtevayla ilgili konularda da derin görüş ayrılıkları
var. Şunu biz rahatlıkla söyleyebilirdik; ‘hadi gelin uzun süreli
bir hükümet kuralım'. Bir hükümet kurup, 3 ay, 4 ay, 4 yıl diye
düşünülen hükümeti çok daha önceki aşamalarda eğer bu derin görüş
ayrılıkları sebebiyle bozulmasıyla gibi bir tabloyla karşı karşıya
kalsaydık sükûtu hayal olurdu. İki ana akım siyasi bünyesinin
sarsılması marjinal eğilimlere yol açabilirdi. Benim hem ülke
selameti hem de hepimiz açısından bu şeyleri test ettiğimiz bir
dönem oldu. Ama bu koalisyon kuramayacağımız anlamına
gelmeyebilirdi. Çok da anlaştığımız hususlar var, hala var. Dünkü
toplantıda o hususları da teyit ettik. Yeni özgürlükçü bir anayasa,
seçim barajının düşürülmesi, seçim kanunda yapılacak değişiklikler,
iç tüzükte yapılacak değişiklikler, HSYK'da özellikle hakimlerin ve
savcıların ayrılması gibi birçok konuda da anlaştığımız unsurlar
var. Bunları şuanda biliyoruz. Biz o zaman bir reform hükümetiyle
süreli ve seçim odaklı bir şey üzerinde durduk ve bunları
samimiyetle tartıştık. Sayın Kılıçdaroğlu ve ekibine teşekkür
ediyorum. Sonunda da bu model CHP tarafından kabule şayan olmadığı
için ve iki tarafta daha test aşamasında şuanda bu müzakerelerin
yürütüleceği zemin olmadığına karar verildi. Dolayısıyla biz bir
koalisyon hükümeti teklifi yapmışız, yapmamışız gibi tartışmaların
bu anlamda bir karşılığı yok. Biz zaten karşılıklı olarak bu görüş
ayrılıklarını kapatmaya çalışıyorduk ama şundan eminim. Önümüzdeki
dönemde ister iktidar ve muhalefet olarak karşılıklı pozisyonlarda
olalım, isterse şartlar gerektirdiğinde tekrar bir takım
ortaklıklar önümüzdeki seçim veya sonrasını kast ediyorum,
birbirimizi şimdi daha iyi anlıyoruz. Bu bir kazançtır. Teklif
yapıldı yapılmadı gibi bir tartışmanın karşılığı yok."
"FAYDALI BİR SÜREÇ OLDU. BİR KAZANIM OLDU"
Dünkü masadan ayrılış sürecinde kurallar olduğunu ve karşılıklı
sert açıklamaların olmadığının sorulması üzerine Davutoğlu,
"Çok seviyeli, çok gerçekten entelektüel düzeyde çok yoğun
görüşmeler olmuş. Doğrusu bende bulunmak ve tartışmalara katılmak
istediğim yerler oldu. Ortak noktalar baştakine göre daha fazla
olduğu da görülüyor. Ama bazı görüş ayrılıkları da anlaşılmış gibi
görünen hususlarda derinlemesine bir koalisyon müzakerelerine
gelindiğinde detaylarda çok anlaşılması güç noktalar çıkacağı da
aşikar. Faydalı bir süreç oldu. Bir kazanım oldu. Bu anlamda
seviyeli bir görüşmenin nasıl olacağı konusunda da güzel bir örnek
teşkil edildi. Bizim yaptığımız iki görüşme de sadece konuyla
ilgili hususlar değil, diğer alanlarda yaptığımız sohbette gayet
seviyeli ve karşılıklı saygıya dayalı bir biçimde gerçekleşti. Bu
bir kazanımdır" değerlendirmesinde bulundu.
"BEN 8 HAZİRAN'DAN İTİBAREN HÜKÜMET ORTAKLIĞI KONUSUNDA İLK
KONUŞMALARIMI YAPTIĞIMDA MUHATAPLARIMIN ZİHNİYETİNDE AK PARTİ İLE
HERHANGİ BİR ŞEY YAPMA DÜŞÜNCESİ YOKTU"
CHP ile masaya oturmaya başlama kararı verildiği andan itibaren
Davutoğlu'nun koalisyon kurmak istemediği ve bu kararda
Cumhurbaşkanı'nın rolünün olduğu yönündeki açıklamalarla ilgili
Davutoğlu, "Bir kere bunu söyleyen arkadaşlar, 7
Haziran'dan itibaren bugüne kadar, tüm siyasi liderlerin
konuşmalarını alsınlar, kelime analizine tabi tutsunlar, en az
erken seçim diyen muhtemelen benimdir. Bu erken seçimin
kötülüğünden falan değil. Ben olaya sistematik bakmak gerektiğini
düşünüyorum. Millet bize bir görev vermiş. ‘Seni en büyük parti
yapıyorum. Dolayısıyla hükümet kurma ve ülkeyi yönetme
sorumluluğunu sana yüklüyorum. Bundan taviz verme, bunun gereğini
yap. Ama bu sefer geçmiş 12 yıl gibi değil, yeni bir hükümet
kurarken diğer partilerle de görüşerek bunu kur. Bir ortaklık kur.'
Üçüncü olarak da, ‘çok olumlu işler yaptın ama bazı eksiklikler
olabilir bu 13 yılda çıkmış olan. Bu meyilde kendine çeki düzen
ver.' Ben bu 3 mesajı son derece dürüstçe aldım, kurullarımız da
aldı. Üçüncüsü daha içe dönük bir mesajdı, hala üzerinde
çalıştığımız noktalar var. Kendimizi daha iyi anlatabilmek için ne
yapmamız gerektiğiyle ilgili. İki hususta samimiyetimizden kimse
şüphe edemez. Cumhurbaşkanımız bize görev vermeden önce ben
heyetleri oluşturdum. Niyetimiz erken seçim olsaydı küçük
demagojiler yapardık, karşılıklı suçlamalar yapardık. Ağzımızdan
hiçbir demagojik bir söz çıkmadı o günden bu güne. Niyetimiz
samimiydi; hala samimidir. Ben 8 Haziran'dan itibaren hükümet
ortaklığı konusunda ilk konuşmalarımı yaptığımda muhataplarımın
zihniyetinde AK Parti ile herhangi bir şey yapma düşüncesi yoktu.
Psikoloji ona uygun değildi. HDP zaten ‘AK Parti ile asla' aynen
ifade budur. ‘AK Parti ile asla doğrudan veya dolaylı olarak
işbirliği yapmayacağız.' Sayın Bahçeli o gece kendisinin ne
yapacağından daha çok, bizim ne yapmamız gerektiğini ifade eden ve
bizi kategorik olarak nerdeyse sanık sandalyesine oturtan bir tavır
sergiledi. CHP yüzde 60'lık bloktan bahsetti. Yani bizimle
koalisyon görüşmesi yapmaya dair uygun bir zemin yok görünüyordu.
AK Parti'deki bazı makamların alınacağı vehmine kapıldılar. Onlar
biz ‘Hayır' dedikleri halde, onlar bizi denklemin içinde
görmedikleri halde en başından itibaren, biz dedik ki; bu ülkenin
yönetme sorumluluğu bizde ve gereğini yapacağız. Şu ana kadar da, 2
buçuk aya yaklaştı, bir yönetim boşluğu oluşmasına izin vermedik.
Bir yanda da karşıt bütün muhataplarımızı yumuşatabilmek için her
türlü çabayı gösterdik" şeklinde konuştu.
"CUMHURBAŞKANIMIZIN DA BU KONUDA ‘ŞUNLARLA KESİNLİKLE
OLMASIN' VEYA ‘ŞÖYLE YAPALIM' GİBİ BİR TELKİNİ BANA
OLMAMIŞTIR"
Davutoğlu konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Cumhurbaşkanımız görevi verdi, o güne kadar birçok şey
söylendi. Görev benim, ben siyasi liderlerle tabi ki buluşacağım.
HDP ile buluşma konusunda bazı kaygılar iletildi. Çünkü HDP
tarafından AK Parti'ye yönelik çok ağır ifadeler kullanıldı. Ama
ben hepsiyle aynı samimiyetle görüştüm. Çünkü nihayet hiçbir
partiyi dışlamak hiçbir partiyi siyasetin dışında görmek doğru
değil. AK Parti ile asla olmaz diyenlerle de ben gittim yerlerinde
konuştum. Kibir yapmadım, yukarıdan bakmadım; sen beni istemiyorsan
bende seni istemiyorum demedim. Sayın Cumhurbaşkanımız ile benim
aramdaki görüş ayrılıkları konusuna gelince, bunu kim yapmış olursa
olsun hem gerçekten uzak hem de çok kötü bir oyunun içinde. Ben
onların hepsini görüyorum. Sadece partiler değil, dışarıdan da
Cumhurbaşkanımız ile benim aramda görüş ayrılığı var tezi üzerinden
tezurat yapanların hepsini biliyorum. Aslında şu dönem bazı
kişilikleri, bazı davranışları görebilmemiz bakımından da sıhhat
belirtisi oldu. ‘Davutoğlu beni tahrik edebilmek için bir takım
vehimleri üzerimize salmak için, kongre kaygısıyla koalisyon kurmak
istiyor. Cumhurbaşkanı ise seçime gitmek istiyor.' Bunlar da dahil
üretilen tezuratların hepsi ayan ve beyan ortaya çıktı. Ben sadece
ve sadece kendimle tutarlı olmaya çalışırım. Dava arkadaşlarım,
parti içindeki kurullarımla istişare etmeye özen gösteririm,
Cumhurbaşkanımızla her aşamada istişare ettik. Çünkü beni
görevlendiren Cumhurbaşkanıdır, benim Cumhurbaşkanıyla istişare
etmemden daha doğal bir durum yoktur. Ama hükümet kurma görevini
alan benim, Sayın Cumhurbaşkanımızın da bu konuda ‘Şunlarla
kesinlikle olmasın' veya ‘Şöyle yapalım' gibi bir telkini bana
olmamıştır. Bunlar çok küçük ayak oyunları. Önemli olan doğru olanı
yapmak. Her şey örtülür, milletimiz bunu görür. Her şey
örtülebilir, her şey gizlenebilir ama iki şey gizlenmez; doğallık
ve samimiyet. Bir aşamada anlaşılmasa dahi samimiyet mutlaka
kendini ortaya çıkartır. Gayri samimi tutumda bin dönem örülse dahi
bir müddet sonra sırıtır ortaya çıkar. Hayatını maske takmakla ve
değişik konjoktürlerle değişik güç çevrelerine yaranmakla geçiren
insanların akıbetlerine akın hiçbir şey olmamışlardır. Ama
ihtirasları ve bir takım hesapların dışında kalarak kendi
doğrularıyla hareket eden ilkeli insanlar ise bir dönem ithama,
töhmete maruz kalsalar da mutlaka gerçek yüzleriyle tarih
sahnesinde hep hayırla anılırlar. 7 Haziran'dan bu güne ne
söylediysem onu yaptım. Birisi de çıksın desin ki şu değil de bunu
yaptı. Dolayısıyla bu eleştirilerin karşılığı yok. Verdiği söze
sadık kaldım, ilan ettiğim yol haritasında da hiçbir zaman sapmaya
mahal vermedim."
(İHA)