Seçim kararına ateş püskürdü
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Seçim güvenliğinin temini şaibeli ve şüpheliyken milletimizin önüne tekrar sandık koyulması çok sakıncalıdır" dedi.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli,
"Seçim güvenliğinin temini şaibeli ve şüpheliyken
milletimizin önüne tekrar sandık koyulması çok
sakıncalıdır" dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin il başkanları
toplantısı sonrası bir basın toplantısı düzenledi. MHP lideri
Bahçeli, "Üzülerek itiraf etmeliyim ki siyasi karmaşa ve
kriz halinin gün be gün derinleştiği bir süreçten geçiyoruz.
Gündemdeki konu başlıklarını ana hatlarıyla ele alacağım bugünkü
basın toplantımıza geçmeden evvel hepinizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyor, her birinize ayrı ayrı hoş geldiniz diyorum. Her aklı
başında ve sağduyulu insanımız ülkemizin kötü ve karanlık günlerden
geçtiğini bariz olarak görmektedir. Türkiye nefes almakta
zorlanmaktadır. Demokrasi tökezlerken, milli irade
kundaklanmaktadır. Bölücü terör örgütünün hain ve alçak eylemleri
ülkemizi kana bulamaktadır. Türk milleti yaslıdır ve şehitlerine
ağlamaktadır. Anaların yüreği evlat acısıyla kavrulmaktadır. Al
bayrağa sarılı şehit tabutları her gün omuzlarda son yolculuklarına
uğurlanmaktadır. Ülkemiz iç ve dış odakların beraberce
projelendirdikleri düşmanca saldırıların, kanlı hesapların, vahşi
planların hedefindedir. Kırılan kardeşliğimizdir. Kanayan
huzurumuzdur. Karartılan geleceğimizdir. Kurban seçilen varlığımız,
birliğimiz ve esenliğimizdir. Güvenliğimiz budanırken, birlikte
yaşama hissiyatımız hançerlenmektedir. Manzara iç açıcı değildir.
Gelişmelerin seyir ve istikameti kaosa doğru mesafe
almaktadır" ifadesini kullandı.
"Şu talihsizliğe bakınız ki böylesi bir dönemde ülkemiz
yeniden bir seçim atmosferine girmiştir" diyen Bahçeli,
şunları kaydetti:
"Seçim güvenliğinin temini şaibeli ve şüpheliyken
milletimizin önüne tekrar sandık koyulması çok sakıncalıdır.
Görünen gerçek odur ki, Türkiye namlunun ucunda seçim yapacaktır.
Buna rağmen Recep Tayyip Erdoğan'ın arzu ve emeli nihayetinde
gerçekleşmiş ve 7 Haziran Milletvekilliği Genel Seçimlerinin
yenilenmesi dün itibariyle kararlaştırılmıştır. Türkiye'nin sıcak
gündemini, vuku bulması güçlü ihtimal olan bundan sonraki siyasi
etapları ayrıntısıyla değerlendirmek maksadıyla partimizin değerli
il başkanlarıyla planladığımız toplantımızı gerçekleştirmiş
bulunuyoruz. Aziz milletimiz endişeye kapılmasın ki, Milliyetçi
Hareket Partisi Türkiye'nin hak ve hukukuna ne pahasına olursan
olsun sahip çıkacak özveriyi fedakârca gösterecektir. Milli iradeyi
kasıtlı ve keyfi olarak tahrip eden demokrasi hasımlarıyla
mücadelemiz artan şevk ve azimle sürecektir. Partimizin tüm
kadroları, tüm dava arkadaşlarım bozguncuların oyunlarını,
işbirlikçilerin senaryolarını bozmaya muktedirdir. Bundan kimsenin
şüphesi olmamalıdır."
"KOALİSYONU ERDOĞAN SABOTE ETMİŞTİR"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dün akşam TBMM Başkanıyla
gerçekleştirdiği 4 saati aşkın süren görüşmeden sonra 7 Haziran
Milletvekilliği Genel Seçimlerini yenileme kararı aldığını
hatırlatan Bahçeli şunları kaydetti:
"Erdoğan en sonunda muradına ermiş, amacına ulaşmıştır. Söz
konusu karar Resmi Gazete'nin son mükerrer sayısında yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir. Bundan sonraki uygulamalar Anayasa'nın
114'üncü maddesi çerçevesinde gerçekleşecektir. Erdoğan 25. Dönem
Milletvekili Seçim sonuçlarını hiçbir zaman hazmedememiş,
benimseyememiş, kabullenememiştir. Her fırsatta koalisyonu
kötülemiş, uzlaşmanın önüne geçmiştir. Her zemin ve ortamda siyasi
partilere parmak sallamış, tekrar seçim hatırlatması yapmıştır. 7
Haziran Milletvekilliği Genel Seçiminin yenilenmesinin yegane
sorumlusu, asıl suçlusu öncelikle Recep Tayyip Erdoğan'dır.
Tutarlılık gereği bunu görmek, bunu bilmek lazımdır. 7 Haziran'ın
üzerinden bir hafta bile geçmeden, 'Türkiye'yi hükümetsiz,
Türkiye'yi başsız bırakan, egolarına mahkum olanlar, ne tarihe ne
de milletimize bunun hesabını veremezler' diyen Erdoğan'dır. Bu
sözlerin hemen akabinde siyasi partilere tehdit yollu mesaj
göndererek, 'Hükümeti kuramazlarsa sandığa gidilir ama bu ‘erken'
değil ‘tekrar seçim' olur' diyen Erdoğan'dır.
Henüz hükümet kurma görevi kimseye verilmemişken; 'Siyasi
partilerimiz bu konuda üzerilerine düşeni yapmazlarsa çözüm mevki
yine milletimizdir' sözleriyle gizli niyetini ele veren
Erdoğan'dır. Erdoğan üzerine vazife olmadığı halde seçim
hatırlatmasını ısrarla sürdürmüştür. AKP Genel Başkanı Sayın Ahmet
Davutoğlu'na hükümet kurma görevi tevdi edilmeden 6 gün önce, 'Bu
tablodan bir hükümet çıkmazsa çözüm merci yine milletimizin ta
kendisidir. Yani kimse bu noktada milletimize gitmekten çekinmesin,
kaçmasın' ifadeleri Erdoğan'a aittir. Erdoğan hükümet kurulmasının
önüne adeta etten duvar örmüştür. Koalisyonu Erdoğan sabote
etmiştir. AKP'nin 13 yıla yaklaşan zillet ve rezalet dolu iktidar
yıllarının sorgulanmaması için Erdoğan canını dişine takmış,
koalisyon teşkilini buna bağlamıştır.
Nitekim Erdoğan'ın şu sözleri hakikaten de çelişkili olması şöyle
dursun, bizatihi geçmiş AKP'li iktidar yılların foyasını ortaya
koyan ibretlik bir itiraftır: 'Bugün Türkiye'nin geçmişini tartışan
değil, mevcut sorunların çözümü ve geleceğin inşası konusunda bir
koalisyon hükümetine ihtiyaç var.' Bu sözler Erdoğan'ın kendisini
yalanlayan, lekeli siyasi mazisindeki örtülemez, gizlenemez,
ötelenemez çarpıkları gözler önüne seren acı bir beyandır. Başbakan
olduğu dönemlerde geçmişle uğraşan, yüzleşme ezberiyle tarihimize
kara çalan Recep Tayyip Erdoğan'dan başkası değildir. Erdoğan,
AKP'nin tek başına iktidarı kaybetmesi üzerine dünüyle ters düşen
bir çizgiye anında savrulmuştur. Çünkü Erdoğan hasbi olmadığı gibi
haysiyetli de değildir. Çünkü Erdoğan ailesinden ve şahsından başka
hiç kimseyi düşünmemektedir.
Maalesef Sayın Davutoğlu da Erdoğan'ın siyasi tasarımına, siyasi
kumpasına gönüllü şekilde alet olmuştur. 7 Haziran'ın üzerinden
geçen 79 günlük zaman diliminde bir koalisyon hükümeti kurulması
mümkün olmamıştır. 9 Temmuz'da görevi alan Davutoğlu bile bile boşa
kürek çekmiş ve Türkiye'yi seçim limanına yanaştırmakla hem
tembihlenmiş, hem de talimatlandırılmıştır."
"KOALİSYON ARAYIŞLARI ESNASINDA TERÖR DÜĞMESİNE BASILMASI
ELBETTE ÇOK KUŞKU VERİCİDİR"
"CHP'yle süren 32 günlük görüşme trafiği ve sonuçsuz
istikşafi toplantılar koalisyon müzakerelerine bir türlü
geçememiştir" ifadesini kullanan Bahçeli, şöyle devam
etti:
"Dahası Davutoğlu, CHP'ye koalisyon hükümeti kurma
teklifini dahi götürmemiştir. Türkiye tam 32 gün oyalanmıştır. Türk
milleti 32 gün boyunca kandırılmıştır. Samimiyet ve dürüstlük 32
günlük ara dönem yaşamıştır. Anayasa'da öngörülen 45 günlük hükümet
kurma süresi sarayın gözetiminde israf edilmiştir. Bu süre zarfında
terör tekrar azmıştır.
20 Temmuz'dan bu tarafa, aralarında asker, polis ve korucularımızın
da yer aldığı 62 vatan evladı şehit düşmüştür. Hala iç yüzü
aydınlatılmamış, hala üzerindeki sis perdesi aralanmamış olan Suruç
katliamında 32 kişi hayatını kaybetmiştir. Suruç'taki canlı bomba
saldırısının ardından Türkiye tam bir kaosa sürüklenmiştir.
Ortadoğu'nun ateşi vatan coğrafyasına düşmüştür. Suriye'deki
istikrarsızlığı ülkemize taşımak isteyen çevrelere gün doğmuş,
fırsat kapısı açılmıştır. Koalisyon arayışları esnasında terör
düğmesine basılması elbette çok kuşku vericidir. Şehit kanının
dökülmesinde cinayet örgütü PKK dışında kimlerin parmağı olduğu,
hangi çevrelerin şiddet ve barbarlıkta payının bulunduğu mutlaka
araştırılması gereken bir konudur. Koalisyon hükümeti kurulmasıyla
ilgili süreç işlerken hain saldırı ve provokasyonların
yoğunlaşması, peş peşe sözde özerklik ilanları, PKK'nın alan
hakimiyetini genişletme çabaları titizlikle yorumlanmalıdır.
Erdoğan Rize'de sistem fiilen değişmiştir derken, PKK Doğu ve
Güneydoğu'da filli durum yaratmakla meşgul olmuştur. AKP'li vicdan
ve milliliği buharlaşmış bazı milletvekilleri Türkiye milleti
derken, Davutoğlu Anadolu Mezopotamya çocukları uydurmasından medet
ummuştur. Şehit aileleri feryat ederken; gözyaşı sel olan annelere,
babalara, gelinlere, çocuklara AKP'liler istismar suçlamasıyla
çamur atmıştır.
Yarbay Mehmet Alkan Şırnak'ın Beytüşşabab ilçesinde şehit edilen
kardeşi Yüzbaşı Ali Alkan'ın tabutuna sarılıp haklı ve meşru
tepkisini gösterirken, insanlıklarını kaybetmiş saray yönlendirmeli
AK troller iftira yarışına girmişlerdir.
Erdoğan, Trabzon'da şehit tabutuna elini koyup 'Ne mutlu şehit
analarına' nutkunu yüzü kızarmadan atarken mesele olmamıştır da,
kardeş acısıyla gözyaşlarına boğulan bir Yarbayımız şerefsizlerin
gözüne batmıştır. İşte AKP'nin yenilmiş Türkiye'si budur.
Şehide kelle diyen ahlaksızlar, süreç ihanetiyle PKK'yı başımıza
çıkaran hainler, Oslo'da eyalet yönetimi ve Öcalan'a özgürlük sözü
veren siyasi çürümüşler şimdi de şehit yakınlarını hedef
almışlardır. Türk milleti çözüm süreci isimli boyun eğme, çözülme,
dağılma, parçalanma, taviz, teslimiyet sürecinin bedelini
ödemektedir. Türk milleti PKK'yla kurulan pazarlık masalarının acı
verici sonuçlarına katlanmaktadır. Türkiye Erdoğan ve zihniyetinin
iktidarda kalmak uğruna her melanete başvurmaktan çekinmeyeceği çok
tehlikeli, çok sarsıcı, beka düzeyindeki tehditlerin sıradanlaştığı
vahim günlerden geçmektedir. Dövizin fren tutmadığı, faizlerin
yükseldiği, ekonomik göstergelerin alarm verdiği bir dönemde AKP
ülkeyi seçim kulvarına sokmuştur. PKK yol keserken, araçları ateşe
verirken AKP seçim için yatırım yapmıştır.
PKK askerimize, polisimize, korucumuza ve sivil vatandaşlarımıza
kurşun sıkarken, Erdoğan ve vesayeti altındaki Davutoğlu tekrar bir
seçimin alt yapısını kurgulamışlardır. Biz haram paraların
villalarda sıfırlandığını duyduk da vicdanlarını sıfırlayanları,
vatan ve millet sevgilerinin üzerine sünger çekenleri yeni
işitiyoruz. AKP yönetimi, Türkiye'nin sırtına saplanmış ihanet
mızrağıdır. AKP yönetimi, Türkiye'nin bahtını kapatan şer ve çıkar
ittifakıdır. AKP yönetimi, oyundur, tezgâhtır, tuzaktır, tertiptir,
tahriktir. Bu aziz ülkenin AKP'den kurtulması da haktır, milli
vecibedir. Yoksa iç savaş kapımızdadır. Bölünme dibimizdedir.
Kardeşin kardeşe silah doğrultması an meselesidir."
(İHA)