Sanal dünyadan çıkamayanlar dikkat
Psikolog Hande Nacar Baş, sosyal medyanın algıyı değiştirerek insanı kendinden uzaklaştırdığını, üzgün, boşlukta, eksik, çaresiz hissedilmesine sebep olabileceğini söyledi.
Psikolog Hande Nacar Baş, sosyal medyanın algıyı değiştirerek
insanı kendinden uzaklaştırdığını, üzgün, boşlukta, eksik, çaresiz
hissedilmesine sebep olabileceğini söyledi.
Acıbadem Adana Hastanesi'nde görevli Psikolog Hande Nacar Baş,
yaklaşık on sene önce internetten uzak ve sosyal medyadan bihaber
olunduğunu ifade ederek, "Bugün sosyal medya ağlarının,
anneanne ve babaannelerin dahi vazgeçilmezleri haline geldi. Devir
değişiyor, zaman hafızamızı şaşkına çevirecek kadar hızlı akıyor.
Elbette teknolojideki bu gelişmeler yeni nesil hastalıklar için de
zemin hazırlıyor. Bunlardan biri de ruh halinde yaşanan değişimler
ve depresyon. Kişileri yalnızlaştıran ve algılarının değişmesine
neden olan sanal dünya da depresif ruh halinin uzamasında etkili
olabiliyor" dedi.
Psikolog Hande Nacar Baş, depresyonu, kişinin kendisini üzgün,
boşlukta, yalnız ve çaresiz hissettiği bir durum olarak
tanımlayarak, "Genellikle yorgunluk ve bitkinlikle
birlikte, kilo alma ya da verme, uyku süresinin artması ya da
aksine oldukça azalması ve kişinin hayattan beklentisinin kalmadığı
bir süreç yaşanıyor. Her on insandan dokuzunun hayatları boyunca en
az bir defa yaşadığı bu duygu durum değişikliği depresyon tanısı
koyabilmek için tek başına yeterli olmuyor. Aynı zamanda kişinin ne
kadar zamandır bu süreci yaşadığı da oldukça önem taşıyor. İşte
sosyal medya etkisi tam da bu noktada devreye giriyor. Algımızı
değiştiren sosyal medya bizi kendimizden uzaklaştırıyor. Bu
depresif ruh hali kısa sürecekken, elimizden bırakamadığımız
ekranlar sürecin uzamasına ve dolayısıyla depresyona yaklaşılmasına
neden oluyor" diye konuştu.
Oluşturduğu algı dünyaya bakışımızı etkiliyor
Sosyal medyanın oluşturduğu algının, kişinin dünyaya bakış açısını
derinden etkilediği belirten Psikolog Baş, şöyle devam etti:
"İmrenmek yerini kıskançlığa bırakıyor. Sahip
olduklarımızın değerini bilmek yerine sahip olamadıklarımızın
hayalini kurarak hayatımıza devam ediyoruz. Tatildeki komşumuzun,
çocuğuna doğum günü organizasyonu yapan kuzenimizin, eşi ile
romantik bir yemek yiyen arkadaşımızın hayatına tanıklık ediyoruz.
Kıskanmayla karışan imrenme duygusuyla beraber günümüz de keyifsiz
geçmişse, bu keyifsizlik daha da katlanıyor. Ama bir türlü de o
telefonu elimizden bırakamıyoruz."
"ÇOCUKLARIMIZA KARŞI YETERSİZLİK
HİSSEDEBİLİYORUZ"
Hande Nacar Baş, sanal dünyanın oluşturduğu algı değişiminin en
büyük ispatının ergenler olduğunu kaydederek, "2016 yılında
yapılan bir araştırmada, sosyal medyanın özellikle ergenlerin
dünyayı algılama şekillerini etkilediğini ve depresyonun var olma
ihtimali ile sosyal medya kullanımı arasında bağlantı olduğunu
gösteriyor. Doyumsuz, memnuniyetsiz ve hatta kıskanç nesiller
yetişiyor. Kendi yaşıtını kırmızı ruj sürmüş gören genç kız kendisi
de onun gibi olabilmek için evi birbirine katabiliyor ya da farklı
bir nedenle öfkeden deliye dönebiliyor. Küçük yaşta kıskançlığı
öğrenmenin yanı sıra aynı zamanda kendini eksik hissedebiliyor.
Hatta güven kaybı oluşturabiliyor. Bu durum ebeveynleri de
zorluyor. Eksiklik hissetmemesi için onaylanmasa da dileği yerine
getiriliyor. Vermek istediği terbiyeyi veremeyen, hatta yanlış
olduğunu bile bile böyle davranmak zorunda kalan ebeveynler
kendilerini yetersiz hissedebiliyor" şeklinde konuştu.
"MUTLULUĞUN KAYNAĞINI EKONOMİK GÖSTERGELERDE
ARIYORUZ"
Baş, "Herkes geziyor, herkes alışveriş yapıyor, herkes para
harcıyor sanıyoruz. ‘Ekonomi bir tek bizi mi etkiliyor' diye
düşünebiliyoruz. Aklımıza takılan bu düşünceler uzun vadede
mutluluğun kaynağını maddiyatta aramaya ve dolayısıyla mutsuzluğa
neden olabiliyor" dedi.
Görülen dünyanın sahte olduğunun unutulduğunu söyleyen Baş, şunları
kaydetti:
"Kim eşi ile kavgasını sosyal medyada yayınlar? Kim kendini
eksik hissettiğinde, küçük düştüğünde paylaşır yaşadıklarını? Ya da
kim çocuğunun zayıflarla dolu karnesini yayınlar? İşte bu
gerçeklerden uzak her şeyin tozpembe görüldüğü dünyanın sahte
olduğunu unuttuğumuzu hatırlıyoruz. Bütün gün çalışıyoruz, akşam
eve gitmeyi, koltuğa kıvrılmayı belki biraz eşimizle sohbet etmeyi
hayal ediyoruz. Eve giriyor, telefonu elimize alıyor ve birden bire
eşimizin bizi yeterince sevmediği algısına kapılabiliyoruz.
Elindeki güllerle kocaman gülümseyen kadının saçlarına, yüzüne
imreniyoruz. Bu kadına benzersem eşim beni daha çok sever
düşüncesiyle soluğu kuaförde alıp sevilmek için kendimizi
değiştirmek için uğraşıyoruz. Fakat bu sırada eşimizle sohbet etmek
aklımıza gelmiyor."
Psikolog Hande Nacar Baş, sosyal medyadan tamamen uzaklaşmanın çok
da mümkün olamayacağını ifade ederek, "Bu gerçekleri de
kabul edip yüzleşmek ve ona göre hareket etmek gerekiyor. Sosyal
medyadan olumsuz etkilenildiği, düşüncelerinize zarar verdiğinizi
hissettiğinizde telefonu köşeye koyun ve gerçek olan ne varsa ona
odaklanın" dedi.
(İHA)