Sağlık Bakanı iddialara sert yanıt verdi
Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, Sağlık Bakanlığına devredilen askeri hastanelerde hizmet önceliğinin asker, gazi ve şehit ailelerinde olduğunu söyledi. Akdağ, bu konudaki eleştirilere sert bir dille cevap vererek, "Bu kadar ahlaksızlık olmaz" dedi.
Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, Sağlık Bakanlığına
devredilen askeri hastanelerde hizmet önceliğinin asker, gazi ve
şehit ailelerinde olduğunu söyledi. Akdağ, bu konudaki eleştirilere
sert bir dille cevap vererek, "Bu kadar ahlaksızlık
olmaz" dedi.
TGRT Haber ve İhlas Haber Ajansı Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar,
Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ'ı konuk etti. Programda gündeme
dair açıklamalarda bulunan Bakan Akdağ, 15 Temmuz darbe
kalkışmasının ardından Sağlık Bakanlığına devredilen 30 askeri
hastane ve 3 askeri eğitim hastanesi hakkında ki iddiaları
yanıtladı. GATA'nın Sağlık Bakanlığına devredilmesi ile ilgili
yapılan eleştirilere cevap veren ve bu yönde asılsiz iddialarla
haberler yapıldığını belirten Bakan Akdağ, yapılan eleştirileri
"Haksızlık" olarak değerlendirdi. Akdağ, Sağlık
Bakanlığına devredilen hastanelerde askeri personele bakılmadığı
iddialarına ise "Sağlık Bakanlığına devredilen hastanelerde
hizmet önceliği askerlerimizde, gazilerimizde ve şehit
ailelerimizdedir" ifadeleri ile cevap verdi.
FETÖ soruşturması kapsamında memuriyetten ihraç edilen 2 bin kişi
olduğunu kaydeden Bakan Akdağ, açığa alınan personelle ilgili
çalışmaların devam ettiğini, yeni ihraçların olacağını söyledi.
Sağlık Bakanı Akdağ, Sağlık Bakanlığının personel ihtiyacına
ilişkin ise "Toplamda 8 bine yakın, 4 bine yakın da doktor
personeli istihdam edeceğiz. Aşağı yukarı 11-12 bin civarında bir
personeli Ekim-Kasım aylarında inşallah istihdam edeceğiz"
dedi.
İHRAÇ EDİLEN VE AÇIĞA ALINAN PERSONELLERDE SON DURUM
Bakan Akdağ, sağlık alanında FETÖ mücadelesinde hangi aşamada
oldukları ve personel açığı ile ilgili şu bilgileri verdi:
"Açığa aldığımız personeller var 5 binin üzerinde.
Memuriyetten ihraç ettiğimiz de 2 bin kişi var. Açığa aldığımız
diğer personellerle ilgili çalışmalar devam ediyor, yine ihraçlar
olacak. OHAL kararnamelerinin bize verdiği bir görev bu aynı
zamanda. Görev ve yetki çerçevesinde bu çalışmalar devam ediyor.
İhraç edilenler yine olacak, bu hususta kılı kırk yarıyoruz
doğrusu. Bir örgüte aidiyeti, mensubiyeti, destekçiliği netleşmemiş
olan herhangi bir kimseyi bugüne kadar ihraç etmedik, etmeyeceğiz
de. Bunun için çok dikkatli davranıyoruz doğrusu, bizzat ben kendi
bakanlığımda ekiplerin başında çalışıyorum ve Başbakanımızın da
bize verdiği talimat şudur: 'Bu işi bizatihi siz de çok yakın takip
edeceksiniz'. O ekipler çalışıyor kararnamenin verdiği görev
çerçevesinde ama nihayetinde de biz bu arkadaşlarımızla çok yakın
çalışıyoruz. İsim isim tek tek biz çalışmadık ama prensiplerin
belirlenmesinde mutlaka biz meselenin içerisindeyiz ve yakından
takip ediyoruz. Herhangi bir itiraz gelirse de, her itirazı
istisnasız çok kıymetli görüyoruz ve yeniden değerlendirilmesi için
ilgili komisyonlara bunları talimatlandırıyoruz. Bir taraftan
devletin içinden, kamu görevi yapanların içinden bu çetenin
mensuplarını ayıklamak lazım, öbür taraftan da masumları bu
meselenin içine sokmamak lazım. Bir mekanizma kuruldu, valiliklere
itirazlar yapıldı, Başbakanlığımız bunları topluyor, tekrar bize
Başbakanlık gerekli gördüğü isimleri verecek. Eğer herhangi bir
yeni değerlendirme yapmak gerekiyorsa da bunları
yapacağız."
Kararnamenin FETÖ/PDY'nin bir terör örgütü olduğunu söylediğini
kaydeden Akdağ, "Bir terör örgütü olduğunu da en zalim
biçimde gösterdi. İnsan kendi insanının üstüne ağır silahlarla ateş
eden bir örgütten daha zalim bir terör örgütü olur mu? Bunu en ağır
biçimde gösterdiler. F-16'lardan bombalayarak, helikopterlerden
ateş açarak, tanklardan ateş açarak, paletlerin altına insanları,
araçları alarak böylesine zalimce. Bize ne diyor ilgili
kararnameler? 'Bu örgütle bağı olanları kamudan uzaklaştırın'
diyor. Biz de bunu tespit etmeye ve uzaklaştırmak için gerekeni
yapmaya çalışıyoruz, yaptığımız bundan ibaret. Bu terör örgütü ile
bağlı olan, destek olan, içinde olan, ilişkisi olan kararnamemizde
diyor ki bunları temizleyin. Yoksa zamanında bunlarla bir şekilde
yolu kesişmiş olan insanlar var. Elbette onlara
dokunmuyoruz" açıklamasını yaptı.
SAĞLIK BAKANLIĞI YENİ PERSONEL ALIMI
Bakan Akdağ, yeni personel, doktor, sağlık personeli, hemşire,
yardımcı sağlık personeli alımı anlamında son durum ile ilgili,
"Sağlık Bakanlığı olarak çok sayıda sağlık personeli
ihtiyacımız var tabii bir taraftan da bütçenin imkanları var.
Dolayısıyla bu bütçenin imkanlarını bakanlıklar, Maliye Bakanlığı
ile görüşerek paylaşıyorlar. Ekim ayı içerisinde yaklaşık olarak 4
bine yakın, Kasım ayı içerisinde de bir o kadar daha sağlık
personelini sınavlar sonucu alınan puanlarla Sağlık Bakanlığı
alacağız, inşallah istihdam edeceğiz. Toplamda 8 bine yakın, 4 bine
yakın da doktor personeli istihdam edeceğiz. Doktorların
istihdamını kurayla yapıyoruz zaten. Aşağı yukarı 11-12 bin
civarında bir personeli Ekim-Kasım aylarında inşallah istihdam
edeceğiz. Bir kısmı sözleşmeli bir kısmı 4/A memuru olarak
alınacak" şeklinde konuştu.
GÜLHANE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ'NİN DEVRİ
Batuhan Yaşar'ın, "GATA ile ilgili devir alındıktan sonra
oraya bazı atamalar yapıldı. Sizin gözünüzden kaçan bir şey oldu
mu? Hizmet verimi noktasında bir zafiyete düşüldü mü?"
soruları üzerine Bakan Akdağ, "Sağlık Bakanlığımız, sağlık
hizmet sunumu açısından son derece uzman bir bakanlık biz bunu
bütün dünyaya, 7 düvele göstermiş bir bakanlığız. Yani biraz geri
döndüğümüz zaman SSK hastanelerinin devraldığımız zamanki
durumlarını filan hatırlarsanız mesele açığa çıkıyor zaten. Biz
felaket bir hastanecilik ortamından Türkiye'de vatandaşların huzur
içerisinde hastanelere gidip gelebileceği bir ortamı oluşturduk.
Bin civarında hastanemiz var hizmet verdiğimiz. Sağlık
Bakanlığı'nın 100 binin üstünde yatağı var. Şimdi bu kadar uzman
bir kuruluşa hükümetimizin, 'askeri hastaneleri de al, sen bu
hastanelerde daha verimli, daha kaliteli hizmet veren, daha
konforlu hizmet veren bir yer haline getir' demesi kadar tabii bir
şey olamaz. Hükümetimiz bunu yaptı. OHAL kararnamesi ile böyle bir
karar alındı ve biz de Sağlık Bakanlığı bu vazifeyi yürütüyoruz. 30
hastane, 3'de eğitim hastanesi devraldık. Eğitim hastanelerinin
biri Gülhane, diğeri İstanbul'daki eski ismi Haydarpaşa bizim yeni
ismiyle Sultan Abdülhamit dediğimiz hastane, üçüncüsü de Ankara
Bilkent'te, Bilkent Rehabilitasyon diye bilinen şimdi ismini
Gaziler Rehabilitasyon Hastanesi koyduğumuz hastane"
dedi.
Hastanelerin, Sağlık Bakanlığına devredilmesinin ardından bir ay
içerisinde muayenelerde yüzde 20 artış, acil muayenelerde yüzde 35,
ameliyatlarda yüzde 30, yatan hastalarda yüzde 90 artışın olduğuna
dikkat çeken Akdağ, "Bu hastanelerin büyük bir bölümü
maalesef atıl durumdaydı. Hastanelerin fiziksel durumları da
verilen hizmetleri de istenen ölçüde değildi. Bunun için kimseyi
suçlayamayız. TSK için kendi uzmanlık alanında en mükemmel
hizmetleri verdiğini biliyoruz. Hastanecilikte uzman bir kuruluş
var" diye konuştu.
Sağlık Bakanlığı'nın askeri hastaneleri devralmadan önceki
fotoğraflarını gösteren Akdağ, Çorlu'da bulunan bir hastaneyi
göstererek, "Şimdi artık hastaneciliği böyle yapmıyoruz.
Koğuşunda koğuşu bu" dedi. Haydarpaşa'da bulunan bir
hastanenin fotoğrafını gösteren Akdağ, "Bu eğitim
hastanesi. Çok süratle bu hastaneyi modern hale getiriyoruz. Çok
daha kaliteli hizmet veren bir hale getiriyoruz. Bütün tecrübemizi
ortaya koyuyoruz. Elbette TSK'ya hizmet verirken bazı özel alanlar
ve bu alanları ayakta tutmak lazım, güçlendirmek lazım"
ifadelerini kullandı.
SAĞLIK BAKANLIĞINA DEVREDİLEN ASKERİ HASTANELERİN YALNIZCA
SİVİLLERE BAKTIĞI İDDİASI
Sağlık Bakanlığına devredilen 30 askeri hastane ve 3 askeri eğitim
hastanesinin sadece sivillere baktığına yönelik iddiaları Bakan
Akdağ şöyle cevaplandırdı:
"Bu kadar saçma bir iddia olamaz. Hem kararnameye koyduk
hem de uygulamamamızın böyle olduğunu anlattık ve talimatlarımızı
verdik. Bütün bu hastanelerde hizmet önceliği askerlerimizde,
gazilerimizde ve şehit ailelerimizdedir. Bu hastanelerin doluluk
oranı yüzde 10 civarındaydı. Biz bu güne kadar verilmiş olan
hizmeti daha da kaliteli hale ve verimli hale getirmeye
çalışıyoruz. TSK'nın sağlık ile ilgili ihtiyaçlarını ya da cephe
ihtiyaçlarını görmek üzere silahlı kuvvetlerde onların talep ettiği
kadar personeli bu kararname TSK'ya bırakmıştır. Onlara bu
hizmetleri devam ettirecekler. ‘Rol 1' ve ‘Rol 2' alanlar deniyor
bunlara. İşin kıta ve ön cephe tarafı. Hastaneciliğe sıra gelince
yani ‘Rol 3' ve ‘Rol 4' denen kısma sıra gelince öteden beri
yurtiçi ve yurtdışı operasyonlarda yaralanan askerlerimiz, özel
harekatçılarımızın büyük çoğunluğu sivil hastanelerde tedavi
görmüştür."
"SİLAHLI KUVVETLERİN YÜZDE 10'UN ALTINDA YATAK DOLULUĞUYLA
ÇALIŞAN ÇOK HASTANESİ VARDI"
TGRT Haber ve İhlas Haber Ajansı Ankara Temsilcisi Batuhan
Yaşar'ın, "ABD'ye veya AB'ye baktığımız zaman o ülkelerin
askeri hastaneleri bizden farklı mı?" sorusuna Akdağ, şu
yanıtı verdi:
"Askeri hastaneleri olan ve olmayan ülkeler var. Türkiye'de
neden özellikle hastanecilik açısından askeri hastaneye ihtiyaç
yok? Çünkü biz de kamu hastaneciliği çok gelişmiş durumda. Bu
hastaneciliği duyan ülkelerde kamu hastaneciliği çok zayıf. ABD'de
kamuya ait hastane bulamazsınız. Bu benzeri bazı ülkelerde de
böyle. Türkiye'de çok güçlü kamu hastaneciliği var. Bugün Van,
Erzurum, Gaziantep, Diyarbakır bölgesine yakın yaralanmalarda büyük
çoğunlukta yaralılar sivil hastanelerde tedavi ediliyordu zaten. Bu
30 hastanenin bir kaçı dışında hemen hemen hepsi atıldı. Çok net
olarak söylüyorum yüzde 10'un altında yatak doluluğuyla çalışan çok
hastanesi vardı TSK'nın. Bu hastaneler ilk kurulduğu zaman, bu
bölgelerde hastanecik çok zayıftı. Şimdi o kadar güçlü bir kamu
hastaneciliği var ki, yüzlerce yoğun bakım yatağı var. 2002 yılında
Ankara'da yanık yatağı dediğimiz zaman Ankara Numune Hastanesi'nde
yanık yatağı bir de GATA'da vardı. Şimdi binlerce yanık yatağımız
var. Bir yaralı eğer bulunduğu bölgeye en yakın yerde tedavi
edilebilecekse, onu uzağa götürmek zarar verir. Kilis'ten
Gaziantep'e bir hasta getirdiniz ve tedavi ediyorsunuz. Onu orada
tedavi edebiliyorsanız GATA'ya yada çok uzak bir yere götürmek
tıbben doğru değildir. Ancak orada tedavi edemiyorsanız
nakledersiniz."
"BU HEM AHLAKSIZLIK HEM DE ŞEREFSİZLİKTİR"
Bir gazetede yayınlanan ve "Sivil GATA'nın son şehidi
Yüzbaşı Özgür Özek" başlığıyla verilen habere ilişkin
Akdağ, " Bu kadar ahlaksızlık olmaz. Bu hem ahlaksızlık hem
de şerefsizliktir. Orada bu kardeşimizi tedavi eden hekimler ve
personel, aynı hekim, aynı personel. Ne demek istiyor. Oradaki
hekimler ve personel, şehit olan Yüzbaşı kardeşimizi kasten mi
böyle bir noktaya getirdi. Bu kadar ahlaksızlık fazla. GATA, Sağlık
Bakanlığına devrolmadan önce hiçbir yaralımız şehit olmamış demek
ki. Buradan bu sonuç mu çıkar? Açıkça söylüyorum bu tek kelimeyle
ahlaksızlıktır. Bunların yayınladığı ilk yalan haberi tekzip ettik.
Bunu da tekzip edeceğiz ve bu işin peşini bırakmayacağız. Bu işi
mahkemelere de götüreceğiz ve çatır çatır devlet adına tazminatta
alacağız. Bu şehitlerimizin hatırasına yapılan en büyük
terbiyesizlik ve ahlaksızlıktır. Bu şehitler bizim şehitlerimizdir.
Terbiyesizce bu kardeşlerimizin üzerinden kendi süfli emellerine
hizmet etmeye çalışanlara biz papuç bırakmayız. FETÖ'nün bıraktığı
yerden şimdi bunlar aldı. Bu hastanelerde çok sayıda FETÖ'cü hekim,
FETÖ'cü sağlık personeli vardı geçmişte. Şimdi onların ayıklanması
mı, buraya götürülen bir kardeşimizin şehit olmasına yol açıyor.
Dillerinin altında ki bakla neyse açığa çıkarsınlar. Bir taraftan
anti FETÖ'cü gibi görünüp, öbür taraftan FETÖ, PDY örgütüyle
dayanışma işte ancak yapılırsa böyle yapılır. Bunlar kötü niyetli
yaklaşımlardır" açıklamasını yaptı. Cerablus'ta tank
içerisinde yaralanan ve şehit olan Akif Güleç'in, Gülhane Eğitim ve
Araştırma Hastanesine sevk edilmediği için şehit olduğu yönünde ki
haberlere ilişkin Bakan Akdağ şunları söyledi:
"Bu kardeşimiz çok ağır yaralanıyor. Bu kardeşlerimiz
üzerinden polemik yapılmasına, bunların bu şekilde konuşulmasına
karşıyım. Yaptıkları terbiyesizliği ortaya koymak için konuşuyoruz.
Onların bizim için değerleri çok yüksek. Allah hepsinden razı
olsun. Şehitlerimiz, vatan, toprak uğruna canlarını feda etmeseler,
bu programları burada yapıyor olamayız. O yalan haberleri yapan
gazetelerde Türkiye'de gazetecilik falan yapamazlar. Özgür,
demokratik bir ülkede yaşıyoruz ve silahlı kuvvetlerine mensup
kardeşlerimizde bu ülkenin savunmasında yeri geliyor canlarını feda
ediyorlar. Sivili, askeri bütün sağlık çalışanları da seferber
oluyor ve ellerinden geldiği kadar bu kardeşlerimize hizmet
ediyorlar. Türkiye'de geçtiğimiz aylarda çok ciddi terör
saldırıları, patlamalar oldu. Bunların en büyüğü 15 Temmuz'da ki
terör saldırısı. 241 kardeşimizin şehit olduğu bu saldırılar
sırasında 2 bin 200 kardeşimiz de gazi oldu. 2 bin 200 kardeşimizin
büyük çoğunluğu Ankara ve İstanbul'da bu yaralanmalara maruz kaldı.
Siz hiç işittiniz mi bir tanesine hizmet verilemediğini. Bu kolay
bir iş değil. Bu organizasyona Türkiye sahip. Herhangi bir TSK
mensubu, polis yaralandığı zaman, oraya süratle ambulanslar
götürülüyor, hava ambulansları götürülüyor. Sivilmiş, askermiş diye
bir ayrım yapılmadan herkesin elinde ne varsa oraya götürülüyor.
Bütün yapılması gereken tıbbı müdahaleler en modern teknikler ile
yapılıyor. Müdahale edilebilecek, kendisine hizmet edilebilecek en
yakın merkeze götürülüyor. Bu kardeşimiz Adana'da ki yanık
merkezinde tedavi ediliyor ve yanık merkezinden kaldırılıp başka
bir yere götürülmesi kendisi için risk teşkil ediyor. Türkiye'nin
birçok bölgesinde hastanecilik açısından çok yetkin merkezlerimiz
ve doktorlarımız var. Elimizde sadece bir tek hastane yok. Adana'da
yapılamayacak bir iş olsa, GATA'da veya bir başka hastanede
yapılabilecek bir eylem olsa oradaki doktorlar talebini yapar ve
oraya nakledilirdi. Bir nakil talebi yok. Çünkü tedavinin orada
yapılması gerekiyor. Nakil talebini aile, komutan değil doktorlar
yapmak zorunda. Bazen aileler bir tedavi herhangi bir hastanede
yapılabilecekken başka bir yere nakil istiyorlar. Biz şu
hassasiyete her zaman sahibiz; özellikle asker, silahlı kuvvetler,
polis yaralamalarında sadece sosyal bir talep bile olsa, birinci
hastanede tedavi edilse bile biz öbürüne götürüyoruz. Eğer durum
şöyleyse; hastanın nakli hayatı tehlike oluşturacak bir nakilse o
zaman doktorlar diyor ki bu yükü taşımam."