"Rejim Halep’te açıkça bir insanlık suçu işliyor"
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Halep'teki insanlık dramına dikkat çekerek, "Rejim Halep'te açıkça bir insanlık suçu ve savaş suçu işlemeye devam etmektedir" dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Halep'teki insanlık
dramına dikkat çekerek, "Rejim Halep'te açıkça bir insanlık
suçu ve savaş suçu işlemeye devam etmektedir" dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde
düzenlenen basın toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu.
Terörle mücadele konusunda Türkiye'nin kararlı bir duruş
sergilediğine değinen Kalın, "Türkiye NATO üyesi bir ülke
olarak üç terör örgütüyle PKK, DEAŞ ve FETÖ başta olmak üzere etkin
bir mücadele yürütmektedir. Bu şekilde aynı andan içeriden,
dışarıdan saldırıya geçmiş terör örgütleriyle mücadele eden bir
NATO ülkesi söz konusu değildir. FETÖ'nün 15 Temmuz darbe
girişiminden sonra özellikle bu FETÖ'nün devletin farklı
birimlerine yuvalanmış olan hücrelerini temizlenmesi yönündeki
mücadele kararlı bir şekilde yürütülüyor. Özellikle FETÖ'nün
güvenlik güçlerimize sızdırılmış olan elemanların temizlenmesinden
sonra terörle mücadele konusunda Türkiye terörle mücadelede çok
etkin ve kararlı bir duruş sergilemektedir. Şuan itibariyle
takriben bin 800 kilometrekarelik bir bölge Cerablus'tan Azez'e,
Azez'in güneyine El Bab bölgesine kadar terörden tamamen
temizlenmiş durumdadır" diye konuştu.
"KAMPANYANIN NETİCESİNİ GÖRMEYE BAŞLADIK"
15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye'ye yönelik
saldırıların ekonomik boyutunun da bir müddettir gündemlerinde
olduğunu ifade eden Kalın, "Askeri yöntemlerle, algı
operasyonlarıyla hedeflerine ulaşamayanlar bu sefer farklı
enstrümanları devreye sokmak suretiyle Türkiye'yi zaaf içerisine
düşürmeye çalışıyorlar. Buna karşıda devletimizin aldığı tedbirler
bu planları boşa çıkartmış bulunmaktadır. Özellikle
Cumhurbaşkanımızın 10 gündür ‘Türk lirasına sahip çıkın' çağrısıyla
başlayan kampanyanın neticesini görmeye başladık. Bu konuda Türk
lirasına sahip çıkan vatandaşlarımıza, iş adamlarımıza,
kurumlarımıza teşekkür ediyoruz. Bu konudaki duruşumuz kararlı bir
şekilde devam edecektir. Türkiye ekonomisi bünyesi sağlam bir
ekonomidir. Yatırımlarıyla, dış ticaretiyle, yabancı sermayesiyle
her alanda güçlü bir şekilde etkinliğini sürdürmektedir. Bu konuda
özellikle Sayın Başbakanımızın da Ekonomik Koordinasyon Kurulunun
kararlarını açıklamasıyla da bu çalışmaların sürekliliği de
sağlanmış durumdadır. Başbakanımızın yapacağı açıklamalarla
alınacak tedbirler ekonomimizi mutlaka rahatlatacaktır"
şeklinde konuştu.
"GENEL KONULARDA MUTABIK KALINDIĞINI İFADE ETMEK
İSTİYORUM"
Kalın, son dönemde Türkiye'nin iç siyaset gündemini oluşturan
konulardan bir tanesinin de cumhurbaşkanlığı sistemi olduğunu
belirterek, "AK Parti ile MHP arasında yürüyen bir müzakere
süreci var. Şuana kadar yürütülen görüşmelerin olumlu geçtiğini
biliyoruz. Genel konularda mutabık kalındığını fakat halen
müzakerelerin devam ettiğini ifade etmek istiyorum. Hem MHP Genel
Başkanı Devlet Bahçeli hem de MHP bir bütün olarak Türkiye'nin
önünü açacak çok önemli bir adıma öncülük yaptılar. Türkiye'de daha
etkin bir yönetim modeline geçmek, kuvvetler ayrılığının daha net
bir şekilde ortaya koyduğu yönetim şeklini hayata geçirmek için
tarihi bir dönemden geçiyoruz. Önümüzdeki günlerde
neticelendirilecek olan bu müzakereler sonucunda da bu tasarı bir
paket halinde Meclis'e gelecek. 330 sayısına ulaşması halinde de
referandum süreci yaşayacağız. Biz de Cumhurbaşkanlığı olarak bu
süreci yakından takip ediyoruz. Şuanda iktidar partisi ile MHP
arasında yürüyen bir süreç var. Referandum ve diğer aşamaları söz
konusu olduğunda da milletimizin de bu sürece desteğinin tam
olacağına da eminiz" ifadelerini kullandı.
"REJİM HALEP'TE AÇIKÇA BİR İNSANLIK SUÇU VE SAVAŞ SUÇU
İŞLEMEYE DEVAM ETMEKTEDİR"
Kalın, özellikle Suriye sahasında Halep'te yaşanan insanlık suçu
hadiselerin herkesi kaygılandırdığını vurgulayarak, "Rejim
Halep'te açıkça bir insanlık suçu ve savaş suçu işlemeye devam
etmektedir. Nitekim rejimin başındaki kişinin bugün basına yansıyan
açıklamalarından da gördüğümüz kadarıyla rejim hiçbir ateşkese,
hiçbir formüle açık değildir. Bu da aslında Halep'te ve diğer
bölgelerde rejimin asıl niyetinin ne olduğunu açık bir şekilde
ortaya koymuştur. Bu insanlık dramına bir dur denmesi için bütün
uluslararası kuruşların adım atması gerekiyor. Bizim özellikle bu
noktada Rusya ile yürüttüğümüz yoğun bir diplomasi trafiğimiz var.
Cumhurbaşkanımızın bu konuyla ilgili Putin ile 3 telefon görüşmesi
yaptı. Dün Rusya'dan dönen Başbakanımız da bu konuları ele aldı.
Bizim çağrımız çatışmaların bir an önce durması, insani yardımların
bir an önce ulaştırılmasıdır. Bu çerçevede Türkiye olarak biz
insani yardımlar konusunda üzerimize düşen görevi yerine getirmeye
devam edeceğiz" değerlendirmesinde bulundu.
FIRAT KALKANI HAREKATI
Türkiye'nin desteğiyle yürüten Fırat Kalkanı Harekatı'nın
planlandığı şekilde devam ettiği bilgisini veren Kalın,
"Mümbiç noktasında bizim YPG'nin, PYD'nin bütün
unsurlarının buradan çekilmesi yönündeki tavrımız nettir. Bu konuyu
da ABD'li yetkililerle düzenli olarak görüşüyoruz. Bize verilen
sözler çerçevesinde Mümbiç'ten şuana kadar YPG organlarının
tamamının çekilmesi gerekiyordu. Biz kendi kaynaklarımızdan bunu
teyit edene kadar bu konudaki ısrarımızı sürdüreceğiz. Genel olarak
Mümbiç'in DEAŞ'tan temizlenmesi, tıpkı Cerablus'un temizlenmesi
gibi mutluluk verici bir hadisedir. Mümbiç'in bundan sonra Yerel
Kent Konseyi tarafından yönetilmesi bundan sonraki hedefimizdir.
Bunu yapabilmek için terörle iltisatlı hiçbir grubun orada
bulunmaması büyük önem arz ediyor. Bir terör örgütünü bir başka
terör örgütüyle bertaraf etmeniz mümkün değildir. Terörle
mücadelede tutarlılık ve kararlılık esastır. Rakka ile ilgili bakış
açımızda aynıdır. Rakka'nın izole edilmesi konusunda bir operasyon
devam ediyor. Fakat Rakka DEAŞ'ın Suriye'deki en önemli üssüdür.
Burayla ilgili operasyonunda büyük bir hassasiyetle yürütülmesi
önemli" dedi.
"Musul bağlamında da DEAŞ ile mücadele yoğun bir şekilde
devam ediyor. Irak'ta Musul, Telafer ve Sincar hattında özellikle
bu üç şehirdeki hareketliliği çok yakından takip ediyoruz"
diyen Kalın şunları kaydetti:
"İlgili arkadaşlarımız Irak makamlarıyla temas halinde.
Musul'da operasyonun şuana kadar planlandığı şekilde devam etmesi
memnuniyet vermesi. Fakat şuana kadar Dicle nehrinin doğusu büyük
oranda temizlenmiş durumda. Şehrin asıl nüfus yoğunluğunun olduğu
Dicle'nin batısına geldiğimizde burada daha yoğun ve zorlu bir
çatışmanın olacağını anlaşılıyor. Şuanda da bu yaşanıyor. Sivil
kayıpların önlenmesi için azami hassasiyetin gösterilmesi büyük
önem arz ediyor. Telafer ile ilgili olarak da daha önce Haşdi
Şabi'nin Telafer'e girmesi ihtimaline karşılık hassasiyetlerimizi
ifade ettik. Şii milis grupların Telafer'e girmesi mezhebi
gerginliği arttıracak. Şehrin huzura kavuşması yerine yeni
çatışmaların ortaya çıkmasına neden olabilecektir. Bu konuda Sayın
Cumhurbaşkanımızın yaptığı uyarıların karşılık bulması memnuniyet
verici. Irak hükümeti de Haşdi Şabi'nin Telafer'e girmeyeceği
yönünde açıklamalar yaptı. Telafer'in kurtarılması ve DEAŞ sonrası
Telafer'in yönetilmesi ve imarı konusunda Şii ve Sünni
Türkmenlerden oluşan 2 bin kişilik bir gücün oluşturulması kararı
memnuniyet vericidir. Bu çerçevede dün bildiğiniz gibi Sayın
Cumhurbaşkanımız Irak Türkmenlerinden oluşan geniş bir kitleyi
kabul etti. Bu heyetin birlik ve beraberliği aynı zamanda
Türkmenlerin Irak'taki birliği açısından büyük önem arz ediyor.
Dünkü toplantıda memnuniyet verici sonuçlarla ayrıldık. Bizim
Türkmenlerle özel bir ilişkimiz vardır. Irak'ın bütünlüğü
içerisinde Türkmen kardeşlerimizle bu yakın ilişkimizi devam
ettireceğiz. Irak'ın toprak bütünlüğü ve egemenliği konusundaki
bakış açımız bellidir. Musul,Telafer, Sincar operasyonları devam
ederken DEAŞ sonrası durumla ilgili de ihtimaliyet planlarının
yapılması, şehirlerin yeniden imar edilmesi, insani yardım
gönderilmesi konusunda da biz gerekli tedbirleri almış bulunuyoruz.
Sincar bağlamında PKK'nın oradaki mevcudiyeti hepimiz için büyük
bir endişe kaynağı olmaya devam etmektedir. ‘Yezidileri DEAŞ'a
karşı savunuyoruz' bahanesiyle PKK'nın orada alan açmaya çalışması
asla ve asla kabul edilemez. Sincar'ın bir ikinci Kandil olmasına
Türkiye olarak biz müsaade etmeyiz. Bu konuda hem ıraklı makamlarla
hem de yerel aktörlerle temaslarımız devam
etmektedir."
"AVRUPA'DA YÜKSELİŞE GEÇEN AŞIRI SAĞCI POPÜLİST
POLİTİKALARDA BİZİM İÇİN ENDİŞE KAYNAĞIDIR"
AB süreciyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Kalın,
"Özellikle 2016'nın sonuna yaklaştığımız şu günlerde daha
önce planlanan, açıklanan takvimin işlememiş olması üzüntü verici.
2016 yılı içerisinde geri kabul antlaşması çerçevesinde Türkiye-AB
mülteci antlaşması çerçevesinde bildiğiniz gibi Türk
vatandaşlarının Şengen vize sistemine dahil edilmesi
tamamlanacaktı. Ayrıca AB'nin Suriyeli mülteciler için vaat ettiği
3 milyar dolarlık fonun aktarılması tamamlanacaktı. Ancak bunların
gerçekleştirilmediğini görüyoruz. Eşzamanlı olarak Avrupa'da
yükselişe geçen aşırı sağcı popülist politikalarda bizim için
endişe kaynağıdır. Avrupa'nın ana akım siyasetinin özellikle seçim
atmosferinde aşırı sağcı, ırkçı, yabancı karşıtı, İslam karşıtı,
Türkiye karşıtı söylemlerin tahakkümüne girmesi bizim açımızdan da
Avrupa açısından da endişe kaynağıdır. Bu konudaki kaygılarımızı
bir kez daha ifade etmek istiyorum. Önümüzdeki 10 ay içerisinde
Avrupa'da birçok seçim yapılacak. Bu seçim atmosferinde siyasi
popülizme prim vermek yerine Avrupa ana akım siyasetçilerin ve
liderlerin bu gidişe bir ‘dur' demesi gerekiyor. Bu konudaki
hassasiyetin de muhafaza edilmesi gerektiğini düşünüyoruz"
değerlendirmesinde bulundu.
AB'YE ÜYELİK SÜRECİ
Türkiye-AB sürecinin nasıl işleyeceğiyle ilgili olarak üç noktanın
altını çizmek istediğini belirten Kalın, "Birincisi Şengen
vize meselesinin sonuçlandırılması. Şengen'e dahil olmak Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlarının yıllar önce elde etmesi gereken bir
haktı. Ama bu sürekli ötelendi. İkinci olarak mültecilerle ilgili
yük paylaşımı konusunda Avrupalıların üzerine düşen görevi
yapmasını bekliyoruz. Biz Türkiye olarak üzerimize düşeni
yapıyoruz. Üçüncü olarak da yükselen aşırı sağ akımlara karşı
Avrupa siyasetinin daha sorumluluk sahibi hareket etmesi gerekiyor.
Türkiye karşıtlığı yaparak, özellikle Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan'ı sürekli iç siyaset malzemesi yapıp hedef göstererek
Avrupa siyasetinin bir yere varması mümkün değildir. Bu konuda
aşırılığa prim verilmemesi ve Türkiye karşıtlığı üzerinden siyaset
yapılmaması konusunda sağduyulu siyasilerin hareket etmesi önem
arzetmektedir. Bunlar yerine getirildiği takdirde Türkiye-AB
arasında pozitif havanın yakalanacağını düşünüyorum"
açıklamalarında bulundu.
ARAKAN'DAKİ ZULÜM
Arakan'da yaşanan hadiselerle ilgili değerlendirmede bulunan Kalın,
"Burada son dönemde meydana gelen bir takım hadiseler
akabinde Arakan'da hak ihlalleri ve şiddet olaylarının yaşanmış
olmasını tasvip etmemiz mümkün değildir. Orada sosyal medyaya da
yansıyan görüntüleri herkes izliyor. Buna sessiz kalınması elbette
mümkün değil. biz İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı olarak
Sayın Cumhurbaşkanımızın dönem başkanlığında İslam İşbirliği
Teşkilatı Myanmar Temas Grubunun toplantıya çağrılması için gerekli
girişimleri yaptık. Burada uluslar arası toplumunda harekete
geçmesini bekliyoruz. İnsani yardımlar konusunda uzun yıllardır
devam eden bu Arakan krizinin çözümüne dönük olarak insani
yardımlar konusunda da biz Türkiye olarak üzerimize düşeni yapmaya
hazırız. Umarım bu konuda da resmi muhataplarımız gerekli
kolaylıkları sağlarlar. Böylece, TİKA, AFAD ve diğer kurumlarımız
üzerinden orada ihtiyaç sahibi insanlara gerekli insani yardımları
ulaştırma imkanına kavuşuruz" dedi.