Psikoterapist Karakaya: Sahipsiz çocuk ve gençler, canlı bomba adayı
PSİKOTERAPİST Mehmet Karakaya, canlı bomba kullanılarak yapılan terörist saldırıların insanlık adına çok korkunç bir eylem olduğunu belirterek, "Hem kendini, hem de başka insanları patlatarak öldürme, öfke duygusunun zirvesidir. Bir kişinin bu kadar öfke taşımasının altında da genellikle çocukluk çağında 'işgal' edilme süreçleri vardır. Çocukluk çağında işgale uğramış ve sahipsiz çocuklar...
PSİKOTERAPİST Mehmet Karakaya, canlı bomba kullanılarak yapılan
terörist saldırıların insanlık adına çok korkunç bir eylem olduğunu
belirterek, "Hem kendini, hem de başka insanları patlatarak
öldürme, öfke duygusunun zirvesidir. Bir kişinin bu kadar öfke
taşımasının altında da genellikle çocukluk çağında 'işgal' edilme
süreçleri vardır. Çocukluk çağında işgale uğramış ve sahipsiz
çocuklar, birer canlı bomba adayıdır" dedi.
Psikoterapist Mehmet Karakaya, terör örgütlerinin son dönemde
başvurduğu 'canlı bomba' ya da 'intihar eylemcisi' yöntemleriyle
ilgili değerlendirmelerde bulundu. Karakaya, 'İntihar bombacıları'
ya da 'Canlı bomba' olarak seçilen tiplerin rahatlıkla duyguları
harekete geçirilebilecek kişiler olduklarını anlatırken şöyle
dedi:
"Grubun ya da örgütün içinde kendini feda etme, bir kahraman olma
duygusu, bir değer kazanma arzusu ön plana çıkıyor. Bir ses getirme
biçimi. Bu kişilerin nasıl bu hale getirildiği ya da eylemi
gerçekleştiren kişinin psikolojisinden düşündüğünüz zaman kendi
ideoloji açısından yüksek bir duygu ile donatılıyorlar. Çünkü eylem
yerine giderken grubu için çok önemli bir iş yapmaya gittiğini
düşünüyor. Öldürme eylemi, özellikle ağır kişilik bozukluklarında
görülen ve 'cinai öfke' adı verilen duygunun patlaması sonucu
gerçekleşir. Yani basitçe anlatımıyla öldürmenin kökeninde öfke
vardır" ifadelerini kullandı. Öldürme eyleminin, kişinin kendisine
yönelmesinin ise öfke duygusunun çok yoğun olduğunu gösterdiğini
vurgulayan Karakaya, "Hele ki bu eylem kişinin hem kendisini hem de
diğer insanları patlatarak öldürme şeklinde canice ortaya
çıkıyorsa, bu durum öfkenin en zirve noktasını göstergesidir. Bir
insanın bu kadar yoğun bir öfke taşımasının altında da genellikle
çocukluk çağındaki 'İşgal' edilme süreçleri vardır. Çocuklukta,
başta anne baba ve diğer insanlar tarafından ağır işgale uğramış bu
bireyler, ileriki yaşantılarında yoğun öfke duyguları taşırlar. Bir
çocuğun işgal edilmesi, genellikle fiziksel, cinsel ve duygusal
istismara uğraması şeklinde olabildiği gibi ilgi ve sevgi görememe,
ihtiyaçlarının hiç karşılanmaması sonucu yoğun değersizlik
hissetmesi şeklinde de ortaya çıkabilir. Çoğu kişilik
bozukluklarının kökeninde eleştirilmiş çocukluk yaşantıları ve buna
bağlı yoğun değersizlik duyguları bulunmaktadır."
"ÖRGÜT İÇİNDE KENDİNİ KANITLAMA"
Psikoterapist Mehmet Karakaya, bir de işin 'Narsisizm' boyutu da
bulunduğunu, bunun bireyin yaşadığı yoğun değersizlik duygusunu
kapatabilmek için bir ömür verdiği var olma ve görülme mücadelesini
içerdiğini anlattı. Karakaya, şunları anlattı:
"Bir takım narsisitik bireyler bu mücadeleyi 'Üreterek, güç elde
ederek ve insanların takdirini alma' gibi göreceli olarak daha
yapıcı pozitif alanlarda kullanırlar. Ancak bazı bireylerin sahip
olduğu imkanlar kısıtlı olduğundan bunlar da kendilerini birtakım
örgüt ve ideolojik gruplar içerisinde yer alarak var etmeye
çalışırlar. Buradaki temel amaç (Ben varım, beni görün, ben de bu
gücün bir parçasıyım) mesajı verebilmektir. Bu kişiler, bu gruplara
girdikten bir süre sonra kendileri dışındaki bütün grupları düşman
ve kötü olarak algılamaya başlarlar ve bu şekilde öfkelerini dışa
vurma imkanı bulur. Yine bu bireyler zaman içerisinde kasıtlı
olarak grup dışına itilirler ki bu durum ruh dünyalarındaki
değersizlik duygularını tetikler. Zamanla yeniden grup tarafından
kabul edilebilmek için kendilerine verilen her türlü görevi kabul
edebilecek bir ruh hali içerisine itilirler. Taa ki kendilerini
patlatana kadar. Üstelik kendisini patlatarak öldürme eylemi de
ağır narsisitik patolojideki birisi için son derece gösterişli bir
sondur. Hayatı boyunca hiç görülmemiş ve var olmamış bir birey,
ancak bu şekilde bir ölüm ile bütün dünya televizyonlarında adını
duyurma imkanı bulur."
"CANLI BOMBALARDA, SÜPER EGO DEFORMASYONU GÖRÜLÜYOR"
'Canlı bomba' olan kişilerin, bu kötü aşamaya gelene kadar bir çok
'Beyin yıkama' operasyonundan geçirildiğini de ifade eden Karakaya,
şunları söyledi:
"Her insanın ruhsal yapısında 'süper ego' yani 'vicdan' denilen bir
mekanizma vardır. Bu mekanizma, insanın öfke duygusu ile cinayet
işlemesini engel olur. Süper egomuz sayesinde bizler öfke
duygularımızı spor, sanat, iş, siyaset ve aşk gibi alanlara
kanalize ederek boşaltırız. Canlı bombaların psikolojisi
incelendiğinde ise bunların 'Süper ego deformasyonu' denilen bir
duruma maruz kaldıkları görülmüştür. Canlı bombaların süper
egolarındaki bu deformasyon içerisinde bulundukları örgüt
tarafından çeşitli beyin yıkama teknikleri ile
gerçekleştirilmektedir. Bazı örgütler, bu kişilerin eylem sonrası
öldükten sonra cennete gideceklerini, kahraman olucaksın şeklindeki
telkinlerle, bazı örgütler ise ölümsüzleşecekleri, tarih
kitaplarının kendilerinden bahsedeceği, destanlaşacakları gibi
kahramanlık motiflerini vurgulayarak beyin yıkamaktadırlar. Bu
şekilde vicdan duyguları deformasyona uğrayan bireyler ulvi bir
amaca da hizmet edeceklerini, bir işe yarayarak değersizlik
duygularından kurtulacaklarını düşündüklerinden kendilerini
patlatmakta bir sakınca görmemektedirler."
CANLI BOMBA, 'PAGAN KÜLTÜRÜNÜN GELENEĞİ'
Karakaya, canlı bomba olma arzusunun, çocukluk döneminde multiple
(çoklu) psikolojik travma geçirenlerde ve kurulu düzen tarafından
çok şiddetli terörize edilmiş ailelerde görüldüğünü yineleyerek,
şöyle dedi:
"Bu ailelerin terör hikayelerini dinleyerek büyümüş olan
çocuklarında yahut hapishanelerde işkenceye uğramış kişilerin aile
içerisinde anlattıklarıyla, '10-20 sene önce annem, babam ya da
dayım teyzem kötü muamele gördü. Büyük bir zulme, haksızlığa
uğradık, kimliğimiz aşağılandı' tarzındaki bilgilerle dolmuş
çocuklarda, buna karşı çok şiddetli bir öç alma duygusu ortaya
çıkıyor. Kimlik ve idealleri için feda ediyorlar kendilerini. Böyle
bir durumda 'Bunun öcünü almam lazım' tarzında intikam duygusunun
yüceltildiği kültürler de çok fazla var. Bu tarzdaki intihar
eylemcilerinin arka plandaki psikolojisinde de bu var. İntikam
duygusunun en çok yüceltildiği kültür Fars kültürüdür. O kültürde
acı çekme felsefesi var, hatta Kerbela'da bile zincir vurarak
kanatırlar kendilerini. Bu aslında acı çekerek 'Nirvana'ya çıkma
tarzındaki Pagan kültürünün geleneğidir. Bu Fars kültüründe devam
eder ve İslamiyet ile bunu birleştirmişlerdir. Fars kültürünün bu
nedenle canlı bomba ortaya çıkarma potansiyeli fazla. Bu çağda ilk
Hizbullah bu şeklide ortaya çıkmış hatta orada yapılan
araştırmalarda Hizbullah'ın geçmişte öldürülmüş kahramanlarının
resimleri canlı bombalarının üzerinde çıkmıştır. (Bak bu şehit
oldu, davası için kendini feda etti, siz de kendinizi feda
edebilirsiniz) şeklinde. Bir nevi 'rol model' alma şekli."
"EYLEMCİ, BUNU KUTSAL BİR TÖREN GİBİ YAPIYOR"
Örgüt içinde yapılan beyin yıkama operasyonlarıyla artık hipnotize
olan eylemcinin bunu kutsal bir tören gibi yaptığını kaydeden
Karakaya, şunları ekledi: