Ömer Çelik: İlk bilgi acil inişe geçtiği sırada düştüğü şeklinde
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik yaptığı açıklamada, "İlk gelen bilgiler, helikopterin acil iniş yaparken düştüğü şeklinde. Soruşturmalar başlatıldı. Çok yönlü araştırılıyor." dedi. Öte yandan Çelik, Cemal Kaşıkçı cinayetine ilişkin, "Halen talep ettiğimiz iş birliğiyle yeterli bir şekilde karşı karşıya değiliz." dedi
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti MYK toplantısı sonrasında
açıklamalarda bulundu.
HELİKOPTER KAZASINA İLİŞKİN AÇIKLAMA
"Hepsine Allah'tan rahmet diliyoruz. Mekanları cennet olsun. Alınan
tedbirlere yapılan uyarılara uyulmasının ne kadar önemli olduğu
ortaya çıktı. MYK toplantımıza girerken acı bir haber aldık.
Çekmeköy'de bir askeri helikopter düştü. Ve burada 4 şehidimiz var.
Bu 4 şehidimize rahmet diliyoruz. Şehitlerimizin mekanları cennet
olsun. Çok üzücü bir kaza. İlk gelen bilgiler acil iniş yaparken
helikopterin düştüğü şeklinde. Gerekli soruşturma başlatıldı"
BM YETKİLİLERİN KONSOLOSLUĞA ALINMAMASI ŞÜPHELERİ
ARTTIRDI
Geçtiğimiz haftalarda önem verdiğimiz gelişmelerden birisi Kaşıkçı
soruşturması konusunda BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği'nin
soruşturma kapsamında Özel Raportör'ün Türkiye'yi ziyaret etmesi ve
hazırlanan raporu vardır. Türk yargısı gayet şeffaf bir şekilde bu
süreci yürüttü. Suudi Arabistan'a yapılan açık çağrılarımızın yanıt
bulunmadığı gibi sözküonusu BM yetkililerin Suudi Arabistan
Konsolosluğu'na alınmaması gibi bir olayla karşılaştık. Bu da
şüpheleri daha arttırmıştır.
TÜRKİYE BU VAHŞİ CİNAYETİ TAKİP ETMEYE DEVAM
EDECEKTİR
Türkiye olarak başından beri şeffaf soruşturma yürütülmesi
gerektiğini, peşinen herhangi bir odağı suçlamadığımızı ancak bu
olayın örtülmesine müsaade etmeyeceğimizi net bir şekilde söyledik.
Bu suç İstanbul'da işlendiği için İstanbul'da yargılanması
gerektiğini ifade ettik. Bu talebimiz karşılık bulmamıştır. Biz
açık çağrıyı bir kez daha yapıyoruz: Bu olayın sorumluları, emir
verenlerin ortaya çıkması çerçevesinde güçlü ve uluslararası bir
soruşturma yürütülmelidir. Kuşkusuz Türkiye Cumhuriyeti, vahşi ve
insani açıdan kabul edilemez cinayetin takipçisi olmaya devam
edecektir.
SAYIN MACRON YÜZLEŞMEK İSTİYORSA CEZAYİR'LE
YÜZLEŞSİN
Macron'un soykırımı ifadesini şiddetle kınadık. Tarihçi olmayan
birisinin, siyasetçinin tarihi olaylarla ilgili hüküm vermesinin ne
tür sonuçlar doğuracağına dair pek çok örnek vardır. Aldığı karar
Fransız Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarıyla çelişmektedir.
Burada trajik olan şu. Macron tarihle yüzleşmeden bahsediyor. Bu
tarihle yüzleşmek ifadesi Fransa için başka açıdan kullanılması
gereken bir ifade. Sayın Macron'un gerçekten tarihle yüzleşmek gibi
bir gayret içindeyse bunu Cezayir'de insanlığa karşı Fransız
otoriteleri tarafından işlenmiş suçlarla yüzleşmesi gerektiğini
düşünüyoruz.
BUNUN FRANSA İLİŞKİLERİNE BİR MALİYETİ
OLACAKTIR
Burada tarihçilerin yapması gereken yüzleşme varsa tarihçiler
yapmalıdır. Türkiye her türlü yüzleşmeye hazırdır. Bu Ermenistan'da
karşılık bulmamıştır. Diasporada birtakım çevreler var. Bunu devam
ettirerek bir şekilde Türkiye ile Ermenistan arasında herhangi bir
normalleşmenin önüne geçmek için çaba sarfediyorlar. Bu konuyu
sadece kınamakla yetinmiyoruz. Bunun Fransa ile ilişkilerine bir
maliyeti olacaktır. Macron'un yaptığının Türkiye ile Ermenistan'ın
normalleşmeyi sabote etmek olduğunu görüyoruz.
TÜRKİYE VENEZUELA HALKININ VE DEVLETİNİN
YANINDADIR
Biz herhangi bir yerin iç politikasında taraf değiliz. Venezuela
halkının yanındayız. Burada sanki mesele politik aktörler arasında
bir taraf tutma şeklinde, yabancı medya tarafından aktarılmaya
çalışıyor. Türkiye, Venezuela halkının ve devletinin yanındadır.
Bir kişi kendi ülkesinde yabancı askeri müdahaleye göz kırpan bir
yaklaşım sergiliyorsa, bu Venezuela'ya yapılan bir iyilik değildir.
Bu bölgede yeni bir kaos çıkarmak demektir. Darbe ile işbaşına
gelen birisini kırmızı halı sergileyerek karşılıyorlar. Öbür
taraftan halkını kimyasal silahlarla katleden birisini karşılamak
için sabırsız olduklarını bildiriyorlar. Bizim bu konudaki tavrımız
ilkeseldir.
BU ASLA KABUL EDİLECEK BİR YAKLAŞIM DEĞİLDİR
Kendilerinin yanlış politikalarıyla uyumlu olmayan liderlere
diktatör diyorlar. Kendi yanlışlarıyla uyumlu olanlara lider deme
yaklaşımları var. Bu hukuk ve meşruiyet açısından asla kabul
edilecek bir yaklaşım değildir. Bu bütün değerlere bir saldırı
olarak kabul edilmelidir.
BU YAKLAŞIM SOĞUK SAVAŞTAN DAHA DA GERİYE DÜŞÜRECEKTİR
Bu gelişmeyi kaygı verici buluyoruz. NATO müttefikleri ABD'nin
tavrını doğru bulduklarını söylediler. Soğuk savaştan beri nükleer
silahların denetiminin temelini oluşturan bir anlaşmaydı. Şimdi bu
anlaşmanın iptaliyle birlikte soğuk savaştan beri elde edilen
kazanımdan geriye düşmüş oluyor. Rusya'nın da çekilmesiyle birlikte
karşılıklı restleşmelerin krizi daha arttıracağına inanoyuruz. Bu
yaklaşım daha çok diyalog ve müzakereyle ortadan kalkması
gerektiğini düşünüyoruz.
KILIÇDAROĞLU'NUN TEK ADAM YÖNETİMİ İBRETLİK BİR
TABLO
CHP'de üst düzey istifalarla ilgili görüşlerimizi soruyorlar.
CHP'nin iç meseleleri bizi ilgilendirmez. Ancak şöyle bir durum
var. Aday belirleme süreçlerini demokratik teamüllerden yoksun bir
parti yöneticiliği sergilendiği ifade ediliyor. Bizatihi CHP içinde
siyaset yapanların ortak noktası şu: Kılıçdaroğlu'nun CHP'de tek
adam yönetimi olduğu şeklindedir. Sayın Kılıçdaroğlu tek adam
tabirini kullanmayı çok seviyor. Bizatihi kendi yol arkadaşları
tarafından bugün kendisine CHP'de tek adam yönetimi kurmakla
eleştirilmesi ibretlik bir durumdur diye değerlendiriyoruz.
CHP'NİN İŞ BANKASI HİSSELERİNDEN UZAK DURMASI
GEREKİR
Cumhurbaşkanımız grup konuşmasında CHP'ye ait olan İş Bankası
hisselerini gündeme getirdi. CHP tarafından eleştiriler
yönetiliyor, Atatürk'ün vasiyetiyle ilgili. Burada aslında CHP'de
bu hisselerin olmaması gerekiyor. Hem Atatürk'ün mirasına sahip
çıkmak hem de siyasetin itibarını korumak açısından. Buradaki esas
mantık Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu'nun gelirlerini
garantiye almak olduğu, Atatürk'ün hassasiyetinin neticesi olarak
bu mirasın düzenlendiği açıktır. Bugünkü tablo içerisinde herhangi
bir partinin bunu üstlenmesi düşünülemez. CHP'nin bu tutumdan uzak
olması gerekirdi. Devletin garantisi altında Türk Tarih Kurumu ve
Türk Dil Kurumu'na sağlamanın garanti altına alınmasıdır.
BİRİLERİ CHP ATATÜRK'ÜN KURUMU OLMAKTAN ÇIKMIŞTIR
DİYEBİLİR
Mirasın amacı, vasiyetin amacı olan Türk Dil Kurumu'na ve Türk
Tarih Kurumu'na tam olarak aktarmış mıdır? Mirası çiğnemiştir. Türk
Dil Tarih Kurumu'na bu geliri aktarmama durumu 1966 yılında ortaya
çıkmıştır. Atatürk'ün mirasına direnmiştir CHP. Mahkeme CHP'ye
miras hukukuna uymasına hükmetmiştir. CHP aynı şekilde ödemeleri
geciktirmişlerdir. Şöyle bir gerekçe sunuyor CHP: Türk Tarih Kurumu
ve Türk Dil Kurumu, Atatürk'ün kurumu olmaktan çıkmıştır, diyor.
Birileri de CHP Atatürk'ün kurumu olmaktan çıkmıştır, diyebilir.
Bütün mahkemeler CHP'nin aleyhine sonuçlanmıştır.
SAYIN TRUMP'LA YAPILAN VERİMLİ GÖRÜŞMELER ALT DÜZEYE
YANSIMIYOR
Çarşamba günü sayın Cumhurbaşkanımızın Soçi'ye bir ziyareti olacak.
Cumhurbaşkanımız sayın Trump'la yürütülen diplomatik görüşmeler
maalesef alt düzeyde aynı sonucu doğurmuyor. Burada aynı şekilde
verimli bir şekilde alt düzeye yansıdığını söylemek mümkün değil.
Bundan sonra silahlı kuvvetler Türkiye'nin güvenliği için her türlü
kapasiteye haizdir ve hazırdır. Siyasi talimat verildiği andan
itibaren bu gerçekleştirilecektir. Doğru olan Cumhurbaşkanımızın
teklif ettiği güvenle bölgenin bir an önce kurulmasıdır.
Türkiye'nin diğer ülkelerin destek verdiği güvenli bölge modeli
dışında diğer formüllere kapalı olduğu açıktır.
GÜVENLİ BÖLGEDE HASSASİYETİMİZ YÜKSEK
DÜZEYDEDİR
Münbiç meselesinde başka unsurların hevesini kabartmaktadır.
Türkiye açısından doğrusu müttefiklerimizin vereceği lojistik
destekle güvenli bölgenin Türkiye'nin öncülüğünde harekete
geçmesidir. Türkiye açısından bıçak kemiğe dayanmıştır. Güvenli
bölge meselesindeki hassasiyetimiz yüksek düzeydedir. Emir
verildiği andan itibaren bu gerçekleşecektir. Umarımız en kısa
zamanda güvenli bölge yaklaşımları sahada gerçekleşir ve
müttefiklerimiz lojistik destekle hayata geçmiş olur.
ULUSLARARASI TOPLUMU EL HALİL'DE HASSAS OLMAYA DAVET
EDİYORUZ
İsrail resmen Batı Şeria ve Kudüs'te sömürge politikasını ortaya
koymuştur. Filistin halkını koruma yükümlülüğü tüm uluslararası
topluma aittir. El Halil'deki ve diğer yerlerdeki durumlar
hassasiyetle takip edilmelidir. Ne zaman kendi politikalarına karşı
tutum ortaya çıkıyor hemen Netanyahu İsrail aleyhine çalışıyorlar
diyor. Netanyahu hükümetin birtakım saldırıları tespit edildiği
için bu güç istenmeyen bir unsur olarak değerlendiriyorlar.
Uluslararıs toplumu El Halil başta olmak üzere buralarda hassas
olmaya davet ediyoruz.
ÇİN HÜKÜMETİ BURALARI GÖZLEMCİLERE AÇMALIDIR
Tüm dinlerin ve inançları Çinlileştirilmesinin asimile edici olduğu
ifade edildi. Burada Müslüman Türk toplumuyla ilgili asimilasyon
politikalarını biliyoruz. Toplama kampları meselesi söz konusudur.
Çin Hükümeti çeşitli açıklamalarda bulunuyor. En son Doğu
Türkistan'lı sanatçı Çin'de Abdürrahim Heyit'in ölmediğine dair
video yayınlandı. Pekçok kişi kayıptır. Haber alınamıyor. Tüm
bunlar aydınlığa kavuşturulması gereken konulardır. Bu konuda
şeffaf bir yaklaşım sergilenirse herkes açısından tansiyonu düşüren
bir imkan yaratacaktır. Çin'in toprak bütünlüğüne ve güvenliğine
saygı duyan bir ülkeyiz. Bu meseleye bu şekilde yaklaşırken Uygur
Türklerine dönük keyfi uygulamaların toplama kamplarında ve
hapishanelerde alıkonulmasının hiçbir sonuç vermeyeceğini
biliyoruz. En doğrusu Çin hükümetinin şeffaf bir şekilde iddialar
karşısında buraları gözlemcilere açmasıdır.