Olumsuz haberler hamileliği etkiliyor
Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği, hamilelik sürecinde anne adaylarının pek çok konu hakkında kafa karışıklığı yaşadığını, bebeğin gelişiminden gideceği okula kadar birçok ayrıntıyı düşünen ve koruma iç güdüsüyle yaklaşan anne adaylarının bu süreci oldukça stresli geçirdiğini bildirdi.
Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği, hamilelik sürecinde anne
adaylarının pek çok konu hakkında kafa karışıklığı yaşadığını,
bebeğin gelişiminden gideceği okula kadar birçok ayrıntıyı düşünen
ve koruma iç güdüsüyle yaklaşan anne adaylarının bu süreci oldukça
stresli geçirdiğini bildirdi.
Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği tarafından yapılan açıklamada,
doğumda uzmanın anne ve bebeğin durumuna göre çeşitli önerilerde
bulunabileceği ve önceden planlanmayan birçok karar alabileceği
belirtilerek, bunun doğumun doğası gereği olduğunun altını çizildi.
Açıklamada, "Doğumdaki müdahaleler ve sezaryen, doğumda
sürecin bir parçası olarak gelişebiliyor. Tüm bunların doğru ve tam
olarak anlaşılması da annenin ve bebeğin sağlığı için önemli.
Ayrıca doğumun modern tıbbın sunduğu imkanlar ve zaten yaradılış
gereği var olan doğal seyir arasında bir denge ile yönetilmesi
gerektiğine inanıyor. Gereksiz müdahalelerden kaçınılarak, ihtiyaç
olanın sunulması önemli" denildi.
Uzmanlar konuya bu kadar hassas yaklaşırken medyada doğum süreciyle
ilgili çıkan haberlerle anne adayları ve ailelerin kafasının
karıştığı ifade edilen açıklamada, "Durum böyle olunca
stres tetikleniyor ve anne adayı zorlu bir sürece giriyor. Yapılan
bir araştırmaya göre hamileliğin başından son gününe kadar doğumun
nasıl olacağı sorusuna kafa yoran anne adayları, çevresinden
duyduğu olumsuz hikayelerden etkileniyor. Anne adayları medyada
doğumla ilgili yer alan akıl karıştırıcı içeriklerden etkilenerek
korku ve endişe duyuyor. Bu durum hormonların da etkisiyle
aşırılaşıyor ve gebe, hamilelik depresyonuna kadar varabilen bir
ruh haline bürünüyor. Ayrıca yalnızca depresyonda olan gebeler de
bu tarz kafa karıştıran haberleri izleyerek daha da ciddi sorunlar
yaşayabiliyor. Gebeler bu süreçte sürekli üzüntü hali yaşıyor,
konsantre olamıyor, çok az ya da çok fazla uyuyor, umutsuzluk,
intihar, ölüm gibi düşüncelere kapılıyor, aşırı sinirli oluyor.
Sosyal hayatı olumsuz yönde ilerliyor, yeme içme alışkanlıkları
bile değişebiliyor. Durum böyle olunca bebek de daha anne karnında
olumsuz etkilendiği bir süreç yaşamak zorunda kalıyor"
denildi.
Hamilelik depresyonu yaşayan bir kadının tedavi olmak durumunda
kaldığı belirtilen açıklamada, bunu yaşayan annelerin bebeklerinin
ise doğumdan sonra az aktiflik, dikkat eksikliği, hiperaktivite
gibi sorunlar yaşadığı bildirildi. Bu dönemde ilaç kullanılamadığı
için hamilelerin bir psikiyatri uzmanı tarafından ya psikoterapiyle
ya da farklı bir yöntemle tedavi edilmesi gerektiği ifade edildi.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Ülkemizde bütün kadın hastalıkları ve doğum uzmanı
hekimler, sosyal yönüyle toplumsal beklentinin çok yüksek olduğu bu
alanda büyük fedakarlıklarla görevlerini ifa etmektedir. Kadın
hastalıkları ve doğum uzmanı hekimler, anne ve karnındaki bebeği
olmak üzere iki insana sağlık hizmeti sunduğunun bilinci ve
sorumluluğu ile hareket etmektedir. Kadın hastalıkları ve doğum
uzmanı hekimler, hekimliğin öncelikli kuralının 'öncelikle zarar
verme' ilkesi olduğu bilincindedir. Hipokrat yemini etmiş her
hekim, hekimlik etiğine uygun davranarak bu ilkeye uymak
zorundadır. Hastaya zarar vermemek, sağlık vermekten daha büyük
öncelik taşır. Hekimliğin bu temel ilkesi sağlık haberciliği
temelinde sağlık alanında haber yapan yayıncılar, muhabirler için
de aynen geçerli olmalıdır" denildi.
Habercileri sağduyulu olmaya çağıran açıklamada, "Hiçbir
şey insan yaşamından daha değerli olamaz ve yayıncıların
sansasyonel haber yapma kaygıları, bugüne kadar o hastanede
binlerce hastayı sağlıklarına kavuşturan, dünyaya birçok sağlıklı
bebek gelmesini sağlayan doktorları rencide etmemeli ve halkı
infiale sevk etmemelidir. Hukuk, içinde bulunduğumuz hayatın
kendisidir. Hiç kimse kesin ve inandırıcı deliller olmadığı sürece
suçlanamaz. Yargı ve Yüksek Yargının temel yaklaşımının da bu yönde
olduğu herkesçe bilinmektedir. Medyaya hâkim olan sağlık
haberciliği anlayışının da yeniden gözden geçirilmesi
gerekmektedir. Sağlık konularını bilmeyen, araştırmayan,
haberciliği reyting uğruna sansasyona alet edenlerin yine
haberciler, yani kendi meslektaşları tarafından engellenmesi ve bu
tavırların son bulması en önemli beklentilerimizden
biridir" ifadelerine yer verildi.
(İHA)