“O cansız beden hepimiz için uyarı sinyali”
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Bodrum sahiline cansız bedeni vuran Suriyeli 3 yaşındaki Aylan Kurdi için, "O cansız beden hepimiz için uyarı sinyali" diyerek dünya liderlerinin dikkatini mülteci sorununa çekti.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Bodrum sahiline cansız bedeni vuran
Suriyeli 3 yaşındaki Aylan Kurdi için, "O cansız beden
hepimiz için uyarı sinyali" diyerek dünya liderlerinin
dikkatini mülteci sorununa çekti.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, B20 Konferansı'nda bir konuşma yaptı.
Başbakan Davutoğlu, Bodrum sahiline cansız bedeni vuran Suriyeli 3
yaşındaki Aylan Kurdi'yi hatırlatarak, "Eminim hepiniz 3
yaşındaki Suriyeli bebek Aylan'ın cansız bedenini görmüşsünüzdür. O
cansız beden hepimiz için uyarı sinyali. Eğer Suriyeli çocuklar
evlerinde güvende değilse, bizim çocuklarımız da Ankara, Paris,
Londra ya da New York'ta güvende olmayacaklardır. Bu çocuklar
nerede doğacaklarına kendileri karar vermiyorlar. Bizim
kararlarımız ya da yanlış kararlar onların geleceğini
şekillendiriyor. Son 4 yıldır Türkiye olarak biz sesimizi duyurmaya
çalışıyoruz Suriye'de insani bir kriz yaşandığına dair. Milyonlarca
mülteci, milyonlarca çocuk, kadın, yaşlı baskıcı bir rejimin ve
aynı zamanda terör örgütlerinin mağdurları" dedi.
"2 MİLYON MÜLTECİYİ KABUL ETMİŞ BİR ÜLKENİN VE MİLLETİN
BAŞBAKANI OLMAKTAN GURUR DUYUYORUM"
Davutoğlu, Türkiye'de yaklaşık 2 milyon mültecinin bulunduğunu
vurgulayarak, "Burada 1.7 milyon Suriyeli mülteci yaklaşık
200 bin Iraklı'yı yaklaşık 2 milyon mülteciyi kabul etmiş bir
ülkenin ve milletin Başbakanı olmaktan gurur duyuyorum. Türk
ekonomisi büyük bir ekonomi değil bazı gelişmiş ekonomiler kadar
büyük değil. Son 4 yılda 6 milyar dolardan fazla para harcadık.
Vatandaşlarımızın, çiftçilerin, çalışanların vergilerinden. Bazı
Türk şehirlerinden Kilis gibi Türk vatandaşlarının artık sayısı
Suriyelilerden daha az. Kilis nüfusunun bugün yüzde 54'ü
Suriyelilerden oluşuyor. Hiçbir şekilde bu göçmenlere karşı gösteri
görmüyorsunuz Türkiye'de. Ancak Avrupa'da bazı liderlerin bazı
makaleler yazdığını, konuşmalar yaptığını ve Hıristiyan bir toplum
olduğunu ve Müslümanların orada olmaması gerektiğini söylediklerini
görmüyoruz. Türkiye 2 milyon mülteciye kapılarını açtı ve onlara
kim olduklarını sormadı. Güvenli bir liman olan Türkiye'ye
geldiler. 15. yüzyılda da soykırımdan kurtulan Musevilerin
Türkiye'ye gelmesi gibi. Etrafımızda ne tür riskler olursa olsun bu
çocuklar bize geldiğinde baskıcı rejimlerin mağdurları bizim
sınırlarımıza dayandığında kapılarımız her zaman açık olacak. 1
saniyeliğine şunu düşünün lütfen; dün gece yarısı saatlerinde
Abdullah Kurdi'yi aradım. Bizim Muğla'daki şubemizde misafir
olmuştu. Aylan'ın bu 3 yaşındaki çocuğun babasını aradım.
Türkiye'ye gelmiş Suriye'den kaçmış ve yeni bir gelecek kurmuş
kendisi için, eşi Zahim için ve iki oğlu için. Ama eşinin ve iki
oğlunun kaybetti. Suriye'den aile olarak çıkmış, şimdi Kobani'ye
tek başına geri dönüyor. Bir dakikalığına düşünün tüm ailenizi
kaybetmiş olsaydınız sizin ruhunuzda neler olurdu?" diye
konuştu.
"BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GÜVENLİK KONSEYİ'NİN DAİMİ ÜYELERİ
KRİZE KARŞI ETKİLİ BİR ŞEKİLDE YANIT VEREMİYORLAR"
Krizler karşısında dünya ülkelerinin stratejilerini entegre
etmeleri gerektiğini ifade eden Davutoğlu, "B20'yi global
kriz çözüm platformu olarak görecek olursak, bugün ihtiyacımız olan
şey entegre, koordine, kapsayıcı ve etkili bir yaklaşım. Çünkü
önümüzdeki bu kriz aslında toplumun tek bir kesimini ilgilendiren
ya da uluslararası toplumu ilgilendiren bir şey değil.
Stratejilerimize entegre etmek gerekiyor. Koordine edilmeli çünkü
hiç kimse krizlere karşı bağışık değildir. Ekonomik ve siyasi
krizlere hiç kimse bağışık değil. O yüzden politikalarımızı,
yaklaşımlarımızı koordine etmemiz gerekiyor bir de kapsayıcı
olmalı. Türkiye'nin dönem başkanlığında en çok önem verdiği kavram
kapsayıcılık. Kararlar kağıt üzerinde kalmamalı etkili olmalı. Aynı
zamanda ekonomik krize ortak bir şekilde yanıt vermeliyiz. B20 tüm
krizler açısından ümit veren bir platform. P-5 yani Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri, krize etkili bir
şekilde yanıt veremiyorlar. Zaten kapsayıcı bir yapı da değil, B20
daha kapsayıcı. O yüzden B20'nin sadece ekonomik konulara değil ama
aynı zamanda çatışma kaynakları açısından da etkili bir platform
olabilme ümidi var. Kapsayıcı ve gerçekten güçlü bir büyüme için de
gerekli bu şekilde hareket etmek" ifadelerini
kullandı.
DÜNYA ÜLKELERİNİN KARŞISINDAKİ 5 BÜYÜK ZORLUK
Global dünyada dünya ülkelerinin karşısında 5 büyük zorluk
bulunduğunu kaydeden Başbakan Davutoğlu, konuşmasına şöyle devam
etti:
"Global finansal pazarlar oldukça oynak ve yeni riskler
ortaya çıkıyor. Bu oynaklık iş dünyasının ve dünya liderlerinin
önündeki en büyük sorunlardan bir tanesi. Böylesi bir oynaklık
olduğu zaman plan yapmak mümkün değil. Uzun dönemli planları
bırakın, kısa dönemli planlar yapmak bile mümkün değil. Çünkü
ekonominin öngörülebilirliğinin olması nı isteriz. Bugün başka bir
zorluk da şu; kalkınmakta olan ekonomiler artık geçmişte
gösterdikleri dinamizmi gösteremiyorlar. Gelişmiş olan ekonomiler
toparlanıyor. Bu da zaten oldukça güzel bir gösterge. Gelişmekte
olan ekonomilerin dinamizmi olmazsa, büyümeyi artırmanın imkanı
yok. Biliyoruz ki gelişmiş olan ekonomiler oldukça başarılı onlarca
yıl geçirdiler. Artık gelişmekte olan pazarlar olmadan aynı
dinamizmi onlar gösteremiyorlar. Gelecekte büyüyebilmek için belli
amaçları hedefleri ortaya koymak gerekir. Geçen yıl Brisbane'da
G-20'nin büyümesinin toplam küresel anlamda büyüme oranının yüzde 2
olacağı söylenmişti. Ama şu anda bu hedefe ulaşmak zor görünüyor.
Dolayısıyla yeni bir yol çizmemiz gerekiyor gelecekte büyümeyi
artırabilmek için. Bu yüzden yatırımı vurguluyoruz. Yatırım
olmaksızın büyüme olamaz. Küresel ticaret de yavaşlıyor. Ticaret
bütün bu ekonomik gelişmelerin de en önemli itici gücü ve
gelişmekte olan ülkelere sermaye akışlarının tam tersi bir yöne
dönmesi de önemli zorluklardan bir tanesi. Başka bir zorluğa
gelecek olursak, doğrudan ekonomiyle ilgili olmasa bile etkileyen
jeopolitik gerilimler. Bugün biz Türkiye olarak ekonomik büyüme
oranımızı artırmaya çalışıyoruz. 12 yılda kişi başına gelir 4 kat
arttı. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla 4 kat arttı. Ancak bizim de
ihracatımızı ihracaat pazarlarımızı çeşitlendirmek için stratejiye
ihtiyacımız var. Avrupa Birliği komşularımız Ortadoğu Balkanlar
Orta Asya Kuzey Afrika. Avrupa Birliği'nde kriz olduğu zaman
oldukça tutarlı ve etkili bir strateji uygulayarak komşu ülkelerle
ticaretimizi artırdık. 2002'den 2013'e kadar ihracatımızı yani
komşu ülkelerle ticaretimizi yüzde 8'den neredeyse yüzde 30'a
çıkardık. Daha sonrasında Afrika'ya, Güney Amerika'ya ve Uzak
Doğu'ya yöneldik komşu ülkelerde kriz yaşanmaya başlayınca. Komşu
ülkeler her ülke için önemlidir ama özellikle Türkiye'yi düşünecek
olursanız, Avrupa ve Afrika'nın tam ortasında bulunuyor. İsimlerini
vermek istemiyorum ama en az 6-7 ülke kırılgan olmasalar da merkezi
hükümetlerin hiçbir şekilde kontrol sahibi olmadığı 6-7 ülke var.
Mesela Suriye, Irak, Libya. Bu sadece bir ekonomik sorun değil.
Yani jeopolitik gerilimler ekonomik sorunlar çıkarıyor ama daha çok
insani sorunlar çıkarıyor."
(İHA)