’’Mikro seviyede küçük devletçikler oluşturma gayreti içerisindeler’’
Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler, Dünya Müslüman Alimler Birliği'nin düzenlediği toplantıda yaptığı konuşmada, "Dün suni sınırlar çizmek suretiyle bölge üzerinde operasyonlar yapan güçlerin, bugün mevcut sınırları daha da küçülterek ‘mikro' seviyede küçük devletçikler oluşturma gayreti içerisinde oldukları gözlenmektedir" dedi.
Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler, Dünya Müslüman Alimler
Birliği'nin düzenlediği toplantıda yaptığı konuşmada, "Dün
suni sınırlar çizmek suretiyle bölge üzerinde operasyonlar yapan
güçlerin, bugün mevcut sınırları daha da küçülterek ‘mikro'
seviyede küçük devletçikler oluşturma gayreti içerisinde oldukları
gözlenmektedir" dedi.
Başbakan Yardımcısı İşler, bu akşam İstanbul Cevahir Hotel'de
düzenlenen ve İslam coğrafyasından pek çok inanç otoritesini bir
araya getiren Dünya Müslüman Alimler Birliği toplantısına katıldı.
Mısırlı din bilgini ve Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkanı Yusuf
El-Karadavi ve Tunus Nahda Hareketi'nin lideri Raşid Gannuşi gibi
isimlerin de yer aldığı toplantıda Ortadoğu ve bölge sorunlarına
dikkat çeken Başbakan Yardımcısı İşler, geçmişte suni sınırlar
çizmek suretiyle bölge üzerinde operasyonlar yapan güçlerin, bugün
mevcut sınırları daha da küçülterek ‘mikro' seviyede küçük
devletçikler oluşturma gayreti içerisinde olduklarını söyledi.
Dünyanın pek çok yerinde insanlar insanlık dışı uygulama ve
yöntemlerle katledilirken sessiz duran bu güçlerin, çıkarlarına
ters düşen en ufak bir hadiseye aniden müdahaleye geçtiğine vurgu
yapan İşler, "İstanbul uzun süre İslam dünyasının merkezi
olmuş bir şehirdir. İstanbul'u Bağdat'tan, Şam'dan, Kahire'den,
Kudüs'ten, Mekke'den ve Medine'den ayrı düşünemeyiz. Bütün bu
şehirlerin ilham aldığı kent Yesrip'de peygamberimizin
rehberliğinde inşa edilen şehir olan Medine'dir. Ancak üzülerek
belirtmek isterim ki, İslam'ın şehirleri olan bu şehirlerin
bazılarında maalesef bugün kan ve gözyaşı egemen durumdadır. Huzur,
emniyet, asayiş yerine buralarda, çatışma, kargaşa ve
istikrarsızlık hakimdir. Ortadoğu coğrafyası, dünya medeniyet
tarihi açısından merkezi bir değere sahiptir. İnsanlığın adeta
başlangıç noktası olan ilk medeniyetlerin kurulduğu farklı etnik ve
dini bir mozaiğe sahiptir. Bu coğrafya, eşsiz jeopolitik konumu,
zengin yeraltı kaynakları, dini ve kültürel dokusuyla tarihin
müşahede ettiği tüm zamanlarda gündemin merkezinde olmuştur.
Dünyanın başka hiçbir bölgesiyle kıyaslanmayacak öneme sahip olan
bölge, büyük güç mücadelelerine şahitlik etmiştir. Zira dünya
sathında rol almak isteyen tüm güçler, bu gizemli bölgeye hakim
olmadan dünya siyasetine yön verme iddiasını taşıyamayacaklarını
bilmektedirler. Dolayısıyla ne yazık ki büyük medeniyetlere ev
sahipliği yapmış olan bu coğrafya, sürekli güç mücadelelerinden
dolayı bir türlü hak ettiği huzuru yakalayamamıştır. Coğrafyanın
zenginlikleri bütünleşmenin değil, ayrışmanın birer aracı olarak
kullanıldı. Bölge dışındaki güçlerin bu coğrafya üzerinde söz
sahibi olma çabası, bölgeyi tarih boyunca sürekli güç
mücadelelerinin arenası haline getirdi. Dün suni sınırlar çizmek
suretiyle bölge üzerinde operasyonlar yapan güçlerin, bugün mevcut
sınırları daha da küçülterek ‘mikro' seviyede küçük devletçikler
oluşturma gayreti içerisinde oldukları gözlenmektedir. Dünyanın pek
çok yerinde insanlar insanlık dışı uygulama ve yöntemlerle
katledilirken sessiz duran bu güçler, çıkarlarına ters düşen en
ufak bir hadiseye aniden müdahale etmektedirler. Oysa başta İslam
coğrafyası olmak üzere dünyanın her köşesinde soykırımlar
niteliğinde cürümler işlenmektedir. Şüphesiz buralarda sadece
insanlar ölmüyor. Burada ölen insanlığın kendisidir. Maalesef
yaşanan menfur hadiseler karşısında adeta gözlemci refleksi
gösteren dünya, insana ait olan tüm değerlerini ve en önemlisi
insanlık vicdanını kaybetmiştir. Kendilerini dünyanın kaderini
belirlemekle yükümlü gören anlayışın temsilcileri, bölgede kontrol
edilebilir sürekli bir istikrarsızlık ortamı oluşturmak suretiyle
sonu gelmez acıların yaşanmasına neden oldular ve olmaya devam
etmektedirler. Ne yazık ki bugün, bölgenin pek çok ülkesinde
soykırım derecesinde yaşanan katliamlar da aynı anlayışın bir
sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. En son Gazze'de hem de Ramazan
ayı içerisinde gerçekleştirilen katliamlar dünya vicdanının iflas
ettiğini bir kez daha göstermiştir. İlkel ve karanlık olarak tabir
ettiğimiz çağlarda bile kutsal sayılan ay ve günlerde savaşlar
yapılmaz, insan katli haram kabul edilirken, İsrail'in tüm
acımasızlığıyla Müslümanların kutsal ayı olan Ramazan'da bebek,
kadın, yaşlı demeden insan katletmesi karşısında dünyanın
suskunluğunu hiçbir şey izah edemez. İsrail, aynı zulmüne, aynı
orantısız güç kullanmaya devam etmekle uluslararası teamülleri yine
ihlal etmiştir. Artık herkes bilmeli ki dünyanın bir İsrail sorunu
vardır. İsrail, dünya ve bölge barışını tehdit eden, hiçbir zaman
barış yanlısı olmayan, her fırsatta zulmeden bir ülkedir"
dedi.
"GAZZE BUGÜN AÇIK HAVA HAPİSHANESİ OLARAK 21. YÜZYILIN
UTANÇ SAYFASINDA YERİNİ ALACAKTIR"
Gazze'de ateşkesin devam etmesini ve Gazze halkına insani
yardımların ulaşması için uygulanan ambargonun acilen kaldırılması
gerektiğini vurgulayan İşler, "Gazze bugün açık hava
hapishanesi olarak 21. yüzyılın utanç sayfasında yerini alacaktır.
Bu durum gelecek nesiller açısından kara bir sayfa olarak
adlandırılacaktır. Bu insanlık dışı uygulamayı yapan aktörler, buna
güç veren ve destek veren ülkeler ve bunun karşısında sessiz
kalanlar tarihe zulümleriyle geçecektir. Evet biliyoruz zalimler
tarih boyunca olmuştur ve dünün zalimlerinin bugün nasıl anıldığı
herkesin malumudur. Kim bugün göğsünü gere gere Mussolini'den,
Hitler'den ve Stalin'den bahsedebilir? Kim yeryüzünde kan döken,
can alan, ve talan eden tarihte yaşamış nice zalimleri hayırla yad
etmektedir? Zalimler bu dünyada yaptıkları zulümleriyle
anılırlar" şeklinde açıklama yaptı.
Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler, kaos ortamına işaret ederek,
"Bugünlerde de İslam coğrafyası trajediler, ölümler,
kaoslar ve sıkıntılarla karşı karşıyadır. ‘Haksız yere bir insanı
öldüren, tüm insanlığı öldürmüş gibidir' ayeti önümüzde bulunurken,
değişik isimlerdeki hareketler ve gruplar tarafından sebepsiz yere
katledilen insanlar, masum kadınlar ve günahsız çocukların
öldürülmesine tanıklık etmekteyiz. İsmi dahi güvenlik, esenlik ve
barış olan bir dinin mensuplarının bu hale düşmesi kabul
edilebilecek bir durum değildir. Yüz yıllar boyu aynı coğrafyayı
huzur içinde paylaşan Müslümanların şu an düştüğü durum çok acıdır.
Bu toplantı vasıtasıyla İslam dünyasına sesleniyorum; İslam dünyası
gerek İsrail'e gerekse dünyanın çeşitli yerlerinde Müslümanlara
zulmeden güçlere karşı tavrını net koymadığı sürece bu olaylar
devam edecektir. Ne yazık ki, İslam coğrafyasında yaşanan tüm bu
üzüntü verici hadiselere rağmen, pek çok İslam ülkesi mezhebi veya
kavmi maslahatlarını korumak adına sessiz kalmaktadır. Bu durum
İslam dünyası olarak kendimizi yeniden check etmemizi ve adeta
yeniden dirilmemizi zorunlu kılmaktadır. Söz konusu bu ülkelerin
uyguladıkları politikaları konjonktürel açıdan kısa vadeli sonuçlar
verse de, uzun vadede bir çözüm getiremeyecektir. Halbuki
Müslümanların, birbirleriyle karşı karşıya gelebilecek her türlü
oyuna ve tuzağa karşı her zamankinden daha fazla uyanık olması
gerekmektedir" ifadelerini kullandı.
Türkiye olarak azınlık diktalarının değil, kendi geleceğine sahip
çıkmak isteyen halkların yanında yer aldıklarını ifade eden İşler,
kan bağına, ırka ve dine dayalı her türlü kutuplaşmayı, etnik ve
mezhep temelli tüm siyasi seçenekleri reddettiklerini aktardı.
İşler, "Zira ülke olarak yaşadığımız coğrafyada etnik ve
mezhep farklılıklarını birer zenginlik olarak görüyoruz. Evrensel
ve demokratik değerler üzerinde savunduğumuz siyaset anlayışıyla
coğrafyamızın geleceğine sahip çıkmaya çalışıyoruz. Temel amacımız,
insanlık vicdanı ve evrensel değerler ile ulusal çıkarlarımız
arasında optimum dengeye dayalı bir politika anlayışını ortaya
koymaktır. Biz Türkiye olarak dünyanın neresinde ve kim olursa
olsun barış, huzur ve refah içinde olmasını arzu ediyoruz.
Yaşadığımız çağda İslam dünyasını ve bütün dünyayı tehdit eden
önemli problemler mevcuttur. Hem İslam ülkelerini hem de diğer
ülkeleri tehdit eden ortak tehlike ırkçılık, mezhepçilik ve bizim
görüşümüzden olmayanları dışlamaktır. Bütün ülkeleri tehdit eden
ortak tehlike için tüm dünya ortak bir tavır geliştirmek
zorundadır. Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası tüm
kuruluşlar bu tehlikenin tüm dünyayı sarmasından önce tedbir
almalıdır. Biz dün olduğu gibi bugün de başta mazlum Filistin halkı
olmak üzere tüm mazlum halkların yanında yer almaya devam edeceğiz.
Sayın Başbakanımız ifadesiyle; 'biz Hakk'ın ve halkın rızasını
kazanmakla görevliyiz. Bütün hedefimiz ve arzumuz bu anlayış
üzerine kuruludur. Biz bugüne kadar güçlere şirin görünmenin
gayreti içerisinde olmadık. Bundan sonra da olmayacağız. Çünkü
bizim için egemen güçlere şirin görünmek değildir. Aslolan,
mazlumların, mağdurların yanında yer almaktır.' Dolayısıyla tüm
mazlum halklara olan desteğimiz, biz yaşadığımız müddetçe devam
edecektir. Bütün İslam ülkeleri kendi aralarındaki siyasi, sosyal
ve ekonomik dayanışmalarını ve işbirliklerini kuvvetlendirerek daha
ileri seviyelere götürmelidirler. Türkiye olarak biz buna büyük bir
önem atfediyoruz" diye konuştu.
İslam ülkelerinin, ayrımcılığa fırsat vermeden, Müslümanların karşı
karşıya getirilmesine, her türlü etnik, mezhebi ve meşrebi
düşünceye karşı birlikte politikalar geliştirmesi gerektiğinin
altını çizen İşler, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bir ve
beraber hareket etme noktasında düne göre daha fazla emek ve çaba
sarf edilmelidir. Çünkü dünyanın en ücra köşesine kadar uzanan
geniş bir coğrafyada yer alan kardeş Müslüman ülkeler olarak,
kökenleri tarihin derinliklerine kadar uzanan sağlam ve kopmaz
bağlara sahibiz. Sadece İslam dünyasında değil tüm dünyada insan
hakları, adalet, huzur, güven, refah insanları ilgilendiren
konularda en iyisi ve en güzeli ne ise onu hayata geçirme gibi
konularda gayretlerimiz ve çabalarımız müşterek olmalıdır. Türkiye
olarak bizler, İslam ülkeleri ile her türlü işbirliğine büyük önem
veriyor, birlik, beraberlik ve dayanışma içerisinde işbirliğimizi
sürdürmeye ve sizlerle daha iyi işler yapmaya devam
ediyoruz."
(İHA)