"Mevcut anayasa ruhunu teslim ederse..."
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Prof.Dr. Mustafa Şentop, Türkiye'de mevcut Anayasa'nın ruhunu teslim etmesi halinde Anayasa ile ilgili sorununun çözüleceğini söyledi.
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili
Prof.Dr. Mustafa Şentop, Türkiye'de mevcut Anayasa'nın ruhunu
teslim etmesi halinde Anayasa ile ilgili sorununun çözüleceğini
söyledi.
Canik Belediyesi tarafından "Yeni Türkiye Yolunda Yeni
Anayasa" konulu konferans düzenlendi. Atatürk Kültür
Merkezi'nde (AKM) düzenlenen konferansa TBMM Anayasa Komisyonu
Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Mustafa Şentop
konuşmacı olarak katıldı. Konferansa AK Parti Samsun
Milletvekilleri Fuat Köktaş, İbrahim Sarıcalı, AK Parti İl Başkanı
Muharrem Göksel, Canik Belediye Başkanı Osman Genç, İlkadım
Belediye Başkanı Erdoğan Tok, Terme Belediye Başkanı Şenol Kul,
Çarşamba Belediye Başkanı Hüseyin Dündar, AK Parti ilçe başkanları
ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Konferans öncesi açılış konuşmasını yapan Canik Belediye Başkanı
Osman Genç, "Belediyeler sadece taş, park, bahçe yapan
kurumlar değil, ülkenin gelişim ve dönüşümüne katkı sağlayan önemli
kurumlardır. Dolayısıyla biz yeni bir milli anayasanın yapılmasına
aynı zamanda yeni milli bir sistemin geçişine katkı sağlamak
amacıyla bu konferanslarımızın serisini başlattık"
dedi.
ŞENTOP: "MEVCUT ANAYASA RUHUNU TESLİM EDERSE TÜRKİYE'NİN
ANAYASA SORUNU ÇÖZÜLÜR"
Anayasa'da 17 tane değişiklik yaptıklarını belirten TBMM Anayasa
Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Prof.Dr.
Mustafa Şentop, "Birisi başörtüsü ile ilgili değişiklik.
Bunu Anayasa bütünüyle iptal etti. Bu 17 değişiklikten 16'sı
yürürlüktedir. Anayasa'nın madde bazlı olarak yüzde 65'i, yüzde
70'i hüküm bazlı olarak değişmiş. Halbuki Türkiye'nin Anayasa ile
ilgili sorunu çözülmemiş. Birçok mesafe alındığı düşünülüyor. Çok
önemli değişiklikler var. Mesela bizim dönemimizde yapılan 2004
yılında Anayasa'nın 90. maddesinde insan haklarıyla ilgili
uluslararası sözleşme hükümleriyle ‘Türkiye'deki kanunların
hükümleri birbiriyle çelişirse kanun hükmü uygulanmaz, sözleşme
hükmü uygulanır' gibi değişiklik yapmışız. Yani Avrupa İnsan
Sözleşmesine aykırı bir kanun hükmü varsa kanunu uygulamıyorsun,
sözleşme hükmünü uyguluyorsun. Bunu Türkiye'de insan hakları
sözleşmelerine aykırı olan bütün kanun hükümlerinin geçersiz hale
getirilmesi anlamı taşıyor. Bu 2004 yılında bir devrim mahiyetinde
düzenlemeydi. Uygulamaya bakarsak ciddi bir mesafe almadık,
alamadık. Birçok değişiklik yapıldı, birçok hüküm değişti ama
Anayasa ile ilgili sorunu değişmedi. Çünkü biz Anayasa'nın sadece
sözünde değişiklik yapıyoruz, ruhunda değişiklik yapmıyoruz.
Anayasa'nın ruhu ifadesi bir anayasa hükmüdür, bir anayasa
kavramıdır. Anayasa'nın bir başlangıç kısmı var. Bu başlangıç
kısmının sonlarına doğru bir yerde çok önemli bir ifade var. Derki,
‘bu anayasa sözüne ve ruhuna sadakatle anlaşılır ve uygulanır'.
Bizim yaptığımız bütün değişiklikler Anayasa'nın sözüyle ilgili
değişiklikler. Bir de ruhu var. Onun ne olduğunu bizim bilmemiz
mümkün değil. O ruhu çağırıp ona soran, onun ne olduğunu açıklayan
kurumlar var. Anayasa Mahkemesi en önemli kurumdur. Anayasa'nın ruh
çağırıcısıdır. Onün için Abdullah Gül aday olduğunda 101. maddeyi
farklı yorumluyor. Daha önce başka cumhurbaşkanları aday olmuş,
seçilmiş bir maddeye göre sorun yok ama konjonktüre göre ruh farklı
bir telkinde bulunuyor. Türkiye'de Anayasa ile ilgili temel
sorunumuz bu ruhla, bu paradigmayla. Türkiye dolayısıyla Anayasa
değişiklikleriyle değil ancak bu mevcut Anayasayı terk ederek
yerine yeni bir anayasa yaparak anayasa sorununu çözebilir. Yeni
mevcut Anayasa ruhunu teslim ettiği takdirde Türkiye'nin Anayasayla
ilgili sorunu çözülecektir. Bunun için biz başından beri, parti
programında da yeni anayasa vurgusunu devamlı yapıyoruz.
Türkiye'nin gerçek manada sivilleşebilmesi için, Türkiye'nin bu
vesayetçi anlayıştan, bürokratik holigarşiden kurtulması, millet
iradesinin gerçek manada hakim olabilmesi için Türkiye'nin yeni bir
Anayasa'ya ihtiyacı var. Biz üniversitelerde başörtüsünü serbest
bırakmak için anayasa değişikliği yaparken, şimdi hiçbir değişiklik
yapmadan serbest hale gelebiliyor. Ne değişti? Bu paradigmada,
zihniyette bir değişiklik meydana geldi. Bu siyasetin inisiyatif
almasıyla oldu" dedi.
TÜRKİYE'NİN BİR ANAYASASI YOK
Türkiye'nin bir Anayasası olmadığını ve onun için bir Anayasa'ya
ihtiyacı olduğunu ifade eden Şentop, "Türkiye'nin niye Yeni
Anayasa'ya ihtiyacı var? Türkiye'nin bir Anayasası yok. Onun için
ihtiyacı var diyorum. Yazılı metin olarak bir Anayasa var ama artık
bu Anayasa'yı var eden bu Anayasa'nın kurmuş olduğu paradigma çöktü
Türkiye'de. Bir muallak gibi boşlukta duruyor bu Anayasa. Onun için
Türkiye'de Anayasa değişmediği halde birçok değişebiliyor. Bugüne
kadar anayasaları devlet yapmış. Askerler darbe yapmış, anayasa
yapmışlar. 12 Eylül ve 27 Mayıs'ta anayasa yapmışlar. Devlet
anayasa yaparken kendisini sınırlama için anayasa yapmıyor. Milleti
zapturapt altına almak için anayasa yapıyor. Artık tablo değişti,
millet devleti zapturapt altına almak için, devleti sınırlamak için
bir anayasa yapacak duruma geldi. Yeni Anayasa'nın eski
anayasalardan farkı bu. Artık Anayasa'yı millet adına seçilenler
yapacak. Bu anayasa milleti değil devleti düzenleyecek"
diye konuştu.
Şentop şöyle devam etti: "Yeni Anayasa tartışmaları
içindeki en önemli konunun başkanlık sistemi konusudur. Başbakanlık
sistemi meselesi bu Türkiye'de devletin yeniden inşası sürecinin
bir üst başlığıdır. Nasıl yeni Anayasa Türkiye'de büyük değişimi
ifade eden kavramsa, devletin milletin hizmetine yeniden inşa
edildiğinin üst başlığı ise başkanlık sistemidir. Teknik olarak
bakarsanız Türkiye'de parlamenter sistem kalmamıştır. Özellikle
Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesinden itibaren yok.
Başkanlık değil ama yarı başkanlık sistemi midir? Bu
tartışılabilir. Fransa'da bu yarı başkanlık sistemidir. Şuan
bizdeki sistemin Fransa'dan iki temel farkı var. Birincisi
Cumhurbaşkanı Fransa'da aynı zamanda kabinenin başıdır. Bakanlar
Kurulu toplantılarına başkanlık eder. Biz de böyle bir kural yok.
Ama Cumhurbaşkanı gerekli gördüğü zaman Bakanlar Kurulu'nu
toplantıya çağırabilir. Biz de Cumhurbaşkanı olmadan Bakanlar
Kurulu toplantısı yapılabilir. Fransa'da yapılamaz. İkinci fark
ise, Cumhurbaşkanı'nın olağanüstü dönemlerde kararname çıkarma
yetkisi var. Biz de böyle bir şey yok ama şöyle bir var: Olağanüstü
durumda Cumhurbaşkanı Bakanlar Kurulu'na başkanlık eder ve kanun
hükmünde kararname çıkartır. Tek başına değil, toplantıya çağırdığı
Bakanlar Kurulu ile yapar. Bunun dışında Fransa'daki başkanlık
sistemiyle başka bir fark yok. Türkiye'de parlamenter sistem
işlemiyor. Dolayısıyla bir sistem arayışı zaruretten ortaya
çıkıyor. Parlamenter sistem Türkiye'de darbecilerin iktidara el
koyabileceği, siyaseten yönlendirebileceği, hükümet kurdurabileceği
ve hükümet düşürebileceği bir imkanı sunuyor" şeklinde
konuştu.
Başkanlık sisteminde 2 dönem sınırlaması getireceklerini belirten
Şentop sözlerini şöyle tamamladı: "Bu şahsa özel bir
düzenleme değil. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın da buna
ihtiyacı yok. Başkanlıkla, yarı başkanlıkla siyasetin gündeminde
kalmış bir isim değil sonuçta. Başkanlık sistemi Türkiye'de
istikrarı garanti etmek için, devleti inşa etmek için gerekli bir
sistem. Bazıları Türkiye'nin başkanlık sistemi ile bölüneceğini
söylüyorlar. 'Türkiye'de federasyon olur' diyorlar. Bu doğru değil.
Bu tamamen bir yalandan ibarettir. Bizim Meclis'e önerdiğimiz bir
başkanlık sistemi var. Madde madde yazdığımız ve Anayasa Uzlaşma
Kurulu'na verdiğimiz bir teklif. Bizim başkanlık sistemi ile
söylediklerimiz kitaplarda yazan teorik bilgiler değil, resmi
metindir. Madde madde yazmış olduğumuz bir metin var. Başkanlık
sistemi üniter devlet modeli ile beraber yürütülecek. Yeni
federasyon değil, üniter olacak. ABD'de Başkanlık var, federasyon
olabilir. Ülke şartları öyle. Almanya'da parlamenter sistem var ama
federasyon var. Bizde parlamenter sistem var üniter devlet var. Her
ülkenin şartları ve tarihi geçmişi, siyaset ortamı, toplumsal
yapısı devlet şekli ile ilgili tabloyu ortaya koyuyor. Türkiye
üniter bir devlet modeliyle yönetilmiştir, Osmanlı Devleti'nin
kuruluşundan itibaren. Tek ve merkezi yasa ve yürütme merkezi var.
Türkiye'de ‘başkanlık sistemi ile federasyon sistemi gelir üniter
devlet yapısı ortadan kalkar' demek bu sistemi hiç bilmemek
anlamına gelir. Başkanlık sistemin bir tek tehlikesi var. Bu
tehlike devlet için değil, millet için değil, bugünkü siyasi parti
liderleri içindir. Muhalefet partileri için var. Çünkü 7 Haziran
ortaya bir tablo çıktı. CHP, MHP ve HDP'nin bir araya gelmesi
durumunda hükümette yer alma durumu ortaya çıktı. Ama başkanlık
sistemine geçersek bu partilerin hükümette yer alma ihtimalleri
sıfır. Niye, çünkü başkanlık sisteminde bir partinin yüzde 50 oy
alması gerekir. Onların derdi bu bakımdan Türkiye değil. Eğer
başkanlık sistemi olursa bu zihniyetteki partiler hükümette
kıyamete kadar yer alamayacaklar."
(İHA)