Mersin’den dünyaya iki yeni tat: Avoport ve Narentat
Mersinli Ziraat Yüksek Mühendisi, araştırmacı ve narenciye uzmanı Huriye Yıldız Kara, avokado ve portakalın ahengiyle sağlık deposu içecek Avoport'u, yerel çeşitlerin kaybolmaması için de içine bir narenciye bahçesinin sığdığı küçük şekerlemelerden oluşan Narentat'ı üretti.
Mersinli Ziraat Yüksek Mühendisi, araştırmacı ve narenciye
uzmanı Huriye Yıldız Kara, avokado ve portakalın ahengiyle sağlık
deposu içecek Avoport'u, yerel çeşitlerin kaybolmaması için de
içine bir narenciye bahçesinin sığdığı küçük şekerlemelerden oluşan
Narentat'ı üretti.
Mersin'in Erdemli ilçesine bağlı Çeşmeli Mahallesi'nde yaklaşık 200
yıllık aile bahçesinde hem organik narenciye yetiştiren hem de
araştırmacı kimliğiyle yeni tatlar oluşturan, üç çocuk annesi 57
yaşındaki Ziraat Yüksek Mühendisi Huriye Yıldız Kara, toprağın
hakkını toprağa vermeye çalışırken, yeni tatlara da kapılar açıyor.
Organik tarım ve kompost gübre uzmanlığı gibi birçok kimliğinin
yanı sıra bir narenciye uzmanı olan Kara, bahçesindeki narenciye ve
avokado çeşitlerini değerlendirerek hem çok sağlıklı hem de katma
değeri yüksek iki yeni ürünü de Mersin'e ve Türkiye'ye kazandırdı.
Her iki ürünü de dünyada ilk olma özelliği taşıyan ve marka tescili
için başvurusunu yapan Kara, avokado, portakal çeşitleri ve limonu
bir araya getirerek ürettiği Avoport'un marka tescili ve isim
hakkını yaklaşık bir yıl önce aldı. Kara'nın, portakal ve mandarin
çeşitleriyle yaptığı Narentat'ın marka tescili de son aşamaya
geldi.
"AMACIM İNSANLARA SAĞLIKLI ÜRÜN YEDİRMEK"
Erdemli'deki Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsünden emekli
olduktan sonra kendisini tamamen bahçesinde yaptığı araştırmalara
adayan Kara, hem yerel çeşitlerin kaybolup gitmesinin önüne geçmek
hem de insanlara sağlıklı ürünler sunmak adına çıktığı yolda
ürettiği Avoport ve Narentat'ın öyküsünü İHA muhabirine anlattı.
Her iki ürünün de sağlıklı beslenme için çok özel gıdalar ve
dünyada ilk olduğunu belirten Kara, amacını, ekolojik kaygı,
ekonomik gelir, dayanıklı ve katma değerli ürün elde etmek,
sağlıklı ürün yedirmek, doğal bahçelerin kendini korumasına izin
vermek olarak açıkladı. Atadan kalan bahçede yıllar önce bir
avokado ağacı ile Washington (göbekli) portakal ağacının iç içe
geçtiğini gören Kara, "Bir portakal ile bir avokado
birlikte salınıyorlardı. O dansla bu kadar güzel, bu kadar doğal
meyveleri nasıl buluşturabilirim düşüncesinin sonunda da avokadonun
portakal limanına demir atması gibi bir şey oldu. Avoport adı da
böylece yakıştı. Bu bir meyve suyu. Tamamen bana ait"
dedi.
"'OĞLUMA, NASIL SAĞLIKLI BİR BESLENME SUNABİLİRİM'
KAYGISINDAN DOĞDU"
Meyve suyunun aynı zamanda sağlıklı beslenme kaygısından da
doğduğunu dile getiren Kara, "Yani çocuklara sabahları bu
kadar hızlı bir yaşamın içerisinde dengeli bir kahvaltı vermek
olamıyordu. Bilhassa oğluma, hazır, gün boyu kendisini idare
edebilecek, güvendiğim bir gıda arayışı da var. Bütün bunlar
buluştu. Yani sağlıklı, dengeli beslenme, gelecek nesillerin
sağlıklı beslenmesi, hak ettikleri tam gıdaya ulaşabilmeleri, yaşam
tarzları çerçevesinde daha hızlı bir şekilde sunulabilmesi,
ekonomik kaygı, ekolojik kaygı, sanatsal kaygı hepsi bir araya
gelerek Avoport denilen bir içecek oluşturdu. Avokado ile
portakalın bütünüyle karışımının akışkan büyüsü dedim ortaya
çıktığı zaman. Üçüncü yılını dolduruyor. Avokado yiyemeyen insanlar
da çok rahatlıkla tüketebiliyorlar" diye konuştu.
İçeceği tamamen geleneksel yöntemlerle hazırladığını belirten Kara,
"Göbekli portakal ve avokado ana dansçılar oluyorlar.
Arkasından yavaş yavaş bu dansa yafa da giriyor. Yaşlı yafa hafif
hafif dans ediyor, bunlar çok hızlı dans ediyorlar, antioksidanları
çok yüksek ve buzla dans ettirebiliyorum ben bunları. Buzlu bir
hazırlanma safhaları var. Kokulu mandarinler giriyor, dozunu
kaçırmamak şartıyla. Diğer portakal çeşitlerinden Trablus da olsun
Ongun da olsun ama kan portakalı katiyetle yaklaştırmamak
gerekiyor. Bir de avokadonun o güzel yeşil rengini kaçıracak
kabukta mor renk antioksidan veren çeşitleri karıştırmamak
gerekiyor. Limonu birazcık istiyor. Ama hepsi kabuklu olarak
giriyor. Burada portakaldan, mandarinden, limondan gelen aromatik
yağlar, narenciyenin beyaz kısmındaki albedodan gelen ve meyve
suyundan gelenlerle avokadonun hemen kabuk altından yoğun renklenme
ve yoğun besin ihtiva ediyor, bunlar kabuğuyla ve kendine uygun bir
sıralamayla yavaş yavaş hazırlanan akıcı, son derece enerji verici,
beslenme yönünden doymuş, doymamış yağlar, mineraller, vitaminler
yönüyle son derece dengeli, lifli ve homojen bir şekle giriyor.
Ancak taze tüketilmesi gereken, yalnız homojenize olduğu için de
şoklamaya ve soğuk zincirine çok uygun, yani çözüldükten sonra aynı
lezzetinde içilebilme özelliğinde bir içecek" ifadelerini
kullandı.
"ÇOCUĞUM SABAHLARI BİR BARDAK İÇTİĞİ ZAMAN AKŞAMA KADAR NE
YEDİ DİYE HİÇ DÜŞÜNMEM"
Avoport'un çok sağlıklı bir ürün olduğuna dikkat çeken Kara,
"Benim çocuğum sabahları bir bardak içtiği zaman akşama
kadar ne yedi diye hiç düşünmem. Kendisine temelde gerekenleri
aldığını bilirim ve gerekli enerjiyi, koruyucuları aldığını da
bilirim, bir miktar yağını ve lifini aldığını da. Yalnız başına
yeterli midir? Belli bir süre mecbur kalırsan yeterlidir de. O
kadar güzel bir gıda. Kolesterolü düşürmesi, trigliseriti dengeye
sokması, kanser önleyici etkisi olması, en önemlisi kanda sürekli
bir denge meydana getirmeye çalışıyor. Hücrelere sağlıklı götürme,
hücrelerden sağlıklı alma olayında önemli bir rolü olduğuna
inanıyorum. Bu yüzden özellikle zamanı olmayan, okula giden,
sınavlara hazırlanan gençler ya da nekahat dönemindeki hastalar,
yoğun çalışan, beyin gücünü çok kullanan insanlar için son derece
güzel, rahatlatıp sakinleştirirken enerji verebilen bir içecek. O
yüzden sinir sistemi rahatsızlıklarına da iyi geliyor. Boşaltım,
solunum, dolaşım, yani olay hücrenin sağlıklı beslenmesi olduğu
için kandaki bunun sağlamış olduğu taşıma işlevinin dengeye girmesi
ve içeriği dolayısıyla çok güzel bir gıda. İleride bunu hem bu yöre
için hem ülkemiz için belki de ihracata diğer ülkelere de
faydalanabilecek bir ürün halinde görmeyi elbette ki
isterim" şeklinde konuştu.
"KÜÇÜCÜK AMBALAJLARDA BİR BAHÇEYİ, BİR BAHÇENİN KOKUSUNU,
LEZZETİNİ BEN ÇOCUĞUMLA NASIL GÖNDEREBİLİRİM DERKEN NARENTAT
DOĞDU"
Yine tamamen kendi ürünü olan Narentat'ı ise portakal çeşitleri ve
mandarin çeşitleriyle yaptığını anlatan Kara, jelibon türü bir
şekerleme olan bu ürünün de bir taraftan yerel çeşitlerin kaybını
önlemek, bir taraftan da sağlıklı, tamamen doğal bir gıdayı
sunabilmek olduğunu söyledi. Aynı zamanda, bahçede
yapabildiklerinin insanlara bir model oluşturabilmesini
amaçladığını ifade eden Kara, ürünle ilgili şu bilgileri verdi:
"Narentat şekerleme halinde, yine tamamen doğal yöntemlerle
yaptığım, jelibon tarzında bir ürün. Narentat'ın öyküsü de bu
bahçeden doğdu. Bahçedeki tek tek ağaçlardan oluşan ürün
çeşitlerini değerlendirmek amacıyla yola çıktım. Dünyanın en
değerli meyveleri yerlerde sürünüyor. Bu bir içler acısı durum
meydana getiriyor. Bunları değerlendirmek istedim. Belki buna da
yurt dışındaki büyük kızım biraz vesile oldu. Küçücük ambalajlarda
bir bahçeyi, bir bahçenin kokusunu, lezzetini ben çocuğumla nasıl
gönderebilirim ya da dostlarıma çok özel bir hediyeyi nasıl
götürebilirim dedim. Yurt dışına giderken insanlara bahçemin
hepsinden gelen bir meyveyi bir kutunun içerisine koyup götürmenin
bir keyfini yaşadım. Zamanla gelişti ve bugünkü halini
aldı."
Naretat'ın 6'ncı yılını doldurduğunu kaydeden Kara, bu minik
şekerlemeleri en az beş yerli çeşitle yaptığını belirterek,
"Renk olarak çocukların dikkatini çeksin, narenciye pembe
de sarı da turuncu da mor da olabiliyor desin. Mandarinlerin
turuncuları, açık renkli portakallar, çok koyu renkli kan
portakalları, aroması çok yüksek ama az kanlı portakallar, bunların
hepsi birlikte bir ahenk oluşturuyorlar. Bu sadece suyundan değil,
mutlaka o bütünlüğü korumak açısından iç kabuk ve dış kabuktan da
yararlanarak, içinin de usare tulumcuğu dediğimiz o küçük
torbacıklarını da katarak bir karışım oluyor. Yani bir meyveyi
sıktım yaptım şeklinde olmuyor bu" dedi.
Kara, şekerlemelerin sağlık açısından faydalarını da şöyle
sıraladı: "Açken açlığını yatıştırır, tokken de ağır
yemekler yediniz ya da midenizi rahatsız edecek bir şeyler oldu, at
birkaç tane yarım saat bile sürmeden müthiş bir şekilde hazım ve
rahatlama hissedersin, midede rahatlama hissedersin. Nefesi çok
güzel açar. Hastalıklara karşı koruyuculuğu vardır. Potasyum,
magnezyum, kalsiyum yönünden çok güzel direnç sağlama özelliği var.
Hesperidin, naringin, pektin ve limonen gibi maddelerden ötürü
radyasyon atıcı, kandaki kolesterol düzeyini ayarlayıcı gibi birçok
faydası var aslında."
(Kıymet Gökçe - Koray Ünlü/İHA)